Diyanet Sen: Yılbaşı kutlaması Haçlı seferlerinin modern versiyonu
Diyanet Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, Haçlı seferlerinin modern versiyonu olarak nitelediği ‘yılbaşı kutlamalarının’ emperyalist düzenin Müslümanlar üzerindeki en büyük silahı olduğu tanımlamasını yaptı.
Diyanet Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, Haçlı seferlerinin
modern versiyonu olarak nitelediği ‘yılbaşı kutlamalarının’
emperyalist düzenin Müslümanlar üzerindeki en büyük silahı olduğu
tanımlamasını yaptı.
Mehmet Bayraktutar, yeni yılın yaklaşması nedeniyle yılbaşı
kutlamaları şeklinde yapılanları eleştiren yazılı bir açıklama
yaptı. “Müslüman tüketecek, yaşam tarzından, inancından taviz verip
yozlaşacak; Batılı emperyalistler ceplerini doldurup, yaşam
tarzlarını yaygınlaştıracak.” yorumlarının yapıldığına işaret eden
Bayraktutar, yılbaşı eğlencelerinin, ilk bakışta yeni yıla girişin
kutlamaları gibi gözükse de asıl itibariyle Hristiyan Batı’nın Noel
bayramıyla yakın ilgili olduğunu belirtti.
Bayraktutar, “Bugünkü Hıristiyan Batı’da milâdî takvimin
başlangıcına esas olarak Hz. Îsâ’nın doğum tarihi alınmış ve bu
giderek diğer ülkelerde de benimsenmiştir. Bu bakımdan Hristiyanlar
aralık ayının son haftasını, doğumun arefesini teşkil etmesi
bakımından, en önemli dinî bayramları olarak kabul etmişlerdir. Bu
hafta içerisinde Hristiyanlar kiliseye giderler, ayrıca
birbirlerini ziyaret edip hediyeleşirler. Dinî bir atmosfer içinde
geçen Noel bayramı akabinde ise yeni yıla giriş büyük bir
çılgınlıkla, lüks ve israfla kutlanır.” diye ifade etti.
"KÜLTÜR İHRACININ BİR SONUCU"
Türkiye’de ve diğer Müslüman toplumlarda 'yılbaşı kutlaması' adı
altında düzenlenen eğlence toplantılarının hiçbir kültürel ve
geleneksel temele sahip olmadığını ifade eden Bayraktutar, şöyle
devam etti:
"Hristiyan olmayan ülkelerde yılbaşı kutlamaları, Batı’nın körü
körüne taklit edilmesinin veya Hristiyan Batı’nın kültür ihracının
bir sonucu olarak değerlendirilmektedir. Ülkemizde öteden beri
yılbaşı kutlamalarıyla ilgili olarak yapılan tenkitler ve
gösterilen hassasiyet de buradan kaynaklanır. Hz. Peygamber’in
müslümanlara diğer dinî topluluklara göre farklı bir kimlik bilinci
ve kültür değerleri manzumesi kazandırmak için gayret ettiği, bu
uğurda saç-sakal, kılık-kıyafet, yeme-içme âdâbı da dahil pek çok
konuda tavsiyede bulunduğu düşünülürse, yılbaşı kutlamalarının,
sıradan bir kutlama olarak algılanması ve tabii karşılanması mümkün
değildir. Aksine, toplumumuzda kültürel tahribata, kimlik
bunalımına yol açtığı, yeni yetişen kuşakları kendi öz
değerlerinden ve geleneklerinden koparıp Batı’nın önce hayat
tarzına alıştırdığı, sonra değer ve inanç esaslarına sıcak bakmaya
ve giderek onları benimsemeye götürmektedir."
"İÇKİLİ, KUMARLI EĞLENCELER"
Yılbaşı dolayısıyla yapılan içkili, kumarlı eğlencelerin esasen
gerçek Hristiyanlıkla da hiçbir alakası olmadığını, beşeriyetin
ıslahı için Allah Teâlâ tarafından gönderilmiş ilahi bir dinin
tebliğcisi olan Peygamberin doğum yıl dönümünün bu şekilde
kutlanmasına müsaade etmeyeceğini söyleyen Bayraktutar, "İçkili,
kumarlı ve insanı küçük düşüren zevklerin terennüm edildiği kutlama
törenleri, ilahi bir dinin esaslarıyla da bağdaşmaz.” yorumunda
bulundu.
"İSLAM TOPLUMLARINI DEJENERE İÇİN.."
"Yılbaşı kutlamaları ilk ortaya çıktığında oldukça sade iken, mutlu
azınlık adına ticaret ve eğlence amacıyla zamanla körüklenmiş,
çağdaşlaşma adına da Hıristiyan örf ve kültürü yaymak ve İslam
toplumlarını dejenere için yaygın hale getirilmiştir” diyen Diyanet
Sen Başkanı, “Bizde 19. yüzyılda benliğini inkar eden ve taklit
arayışı içerisinde Batı’yı güçlü bulan Türk aydını, yılbaşı ve
Noel’i kültürümüze sokmaya çalışmıştır. Zamanla yabancı hayranları,
yabancı okullar ve misyonerler tarafından körüklenerek 20. asır
başında resmi hale gelmiştir." dedi.
"POLİSİYE VE ADLİ VAKALAR ARTIYOR"
Yılbaşı ve Noel’in, bir kültür yabancılaşması ve batılılaşma eseri
olduğunu söyleyen Bayraktutar, şöyle dedi: "Bir nevi kuvvetlinin
zayıfa etkisi ve siyasi hakimiyetin yankısıdır. Böyle bir kutlama
ne asıl Hristiyanlık’ta ne de Türk İslam kültüründe mevcut
değildir. Yılbaşı toplumsal bir duyarsızlıktır. Mutlu azınlık
eğlenip bir kaç kişi para kazanırken, açlık, sefahat, kıtlık, kaos
ve ızdıraplar toplumların cabası olmaktadır. Yılbaşı gecesinde
sarhoşluğun ve çılgınlığın etkisiyle meydana gelen polisiye ve adli
vakaların, mala ve cana sataşmaların, ırza tasallutların, trafik
kazalarının haddi hesabı yok. Çılgın eğlenceler, sarhoşluklar ne
açlığı giderir, ne iç ve dış barışı sağlar, ne de kalkınmayı. Ne de
cari açığı kapatır. Müslüman toplumların fert ve toplum olarak
belli bir kimlik kazanmaları, kendi şahsiyetlerini korumaları ve
kendilerine güven duygusunu geliştirmeleri gerekirken başka inanç
ve toplumlara benzemeye ve onları taklide yeltenmek, benlik ve
şahsiyetleri mahveder, başkalarının kölesi haline getirir. Şekli
benzeşme fert ve toplumu sonuçta itikadi benzeşmeye götürür.
Mağluplar, galipleri taklid etme psikolojisini yaşarlar. İnsan
ancak sevdiğini, takdir ettiğini ve büyük gördüğünü taklit eder.
Şekli taklit, itikadi taklide götürür.
"BUNLARA UYMAYALIM"
Bayraktutar, milletlerin, millî örf ve adetleriyle tanınıp
yaşadığına dikkat çekti. Bayraktutar, şöyle devam etti: "Millî örf
ve adetleriyle tarih sinesindeki şerefli mevkilerini korurlar.
Çünkü, millî örf ve adetler, bir milletin millî kültürünün ve dinî
inancının aynasıdır. Millî örf ve adetler, bir milletin şahsiyeti
ve tanıtıcı vasfıdır. Sağlam millî örf ve adetlere sahip milletler,
dinî bağları kuvvetli ve millî kültürü yüksek olan milletlerdir.
Milletlerin örf ve adetlerine, millî kültürleri ve dinî inançları
güç verir ve şekil kazandırır. Hatta dinden de kuvvetli olur. Bu
sebeple hiçbir Müslüman milli kültüründe olmayan, dinî akidesine
ters düşen özentilere hayatında yer vermez.
"KENDİ DEĞERLERİMİZİ YAŞATALIM"
Toplumumuzun, Batı’nın kültür ve gelenekleri altında nasıl
değiştiği ve giderek o toplumla bütünleşmeye başladığı iyi
izlenirse toplumumuza yabancı kültürlerden taşınan veya yabancı
toplumlara özenti şeklinde başlayan örf ve âdetlere karşı duyarlı
olunmasının önemi daha iyi anlaşılır. Bunun için kendi kültürel
mirasımızdan ve dini anlayış ve heyecanımızdan kaynaklanan
değerleri, gelenek ve âdetleri iyileştirerek yaşatmaya ve
geliştirmeye çalışmak vazifemiz olmalıdır."
CİHAN
Yorumlar