Mehmet Hammutoğlu

Mehmet Hammutoğlu

Depremin üç ayrı başlıkta incelenmesi-1

Bir toplumda zeki, eğitimli, ekonomik güce sahip, çalışkan ve özgür insanlar olmadıkça bu toplum kendini nasıl değiştirsin.

- Toplum eğitimi, bilinci, ekonomik gücü, özgürlüğü, kalitesi ve fedakarlığı

- İlmi ve bilim incilemesi

- Komplo teorileri ve savaş

Toplum eğitimi, bilinci, ekonomik gücü, özgürlüğü, kalitesi ve fedakarlığı

Aslında yapacağımız incelemelerin, kaleme alacağımız yazıların en onemlisi bu başlık altında toplanıyor.

Ben burada en önemli sorunun zeki ülke evlatlarımızın eğitim için gittikleri ülkelerde aldıkları eğitimi gittikleri ülkede kalarak kullanması. İş insanlarımızın İş imkanları daha iyi düşüncesiyle yatırımlarını başka ülkelere kaydırmaları. İş imkanları, sağladıkları ekonomik ve sosyal haklar daha iyi diye çalışkan insanlarımızın başka ülkeleri tercih etmeleri. Son olarak özgür düşünceye sahip olan insanlarımızın bilim adamlarımızın ve gazetecilerimizin yurt dışında yaşamayı tercih etmeleri.

Diyeceksiniz ki bu kadar olumsuzluk karşısında doğru karar veren insanlarımızı sorun ve suçlu koltuğuna nasıl oturtursunuz. Doğal olarak haklı bir soru. Ama bir toplumda zeki, eğitimli insanları, ekonomik olarak güçlü iş insanları, çalışkan insanları ve özgür düşünceye sahip olan insanları çekip alırsanız geriye ne kadar... varsa, bu gün Türkiye’de o kalmıştır. Burada noktalı yerlere kullanılacak kelimeyi siz düşünün ve kullanın.

Alttan gelen nesillere kötü örnek oluyorsunuz.

Aklıma Kuran-ı Kerim'deki Rad Suresi 11. ayet geldi: Bir toplum kendi özünde olanı değiştirmedikçe Allah onların halini değiştirmez.

Bir toplumda zeki, eğitimli, ekonomik güce sahip, çalışkan ve özgür olan insanlar olmadığı zaman bu toplum kendini nasıl değiştirsin.

Hemen ardına Bakara Suresi 44. ayet aklıma geliyor: Siz Kitâbı okuyup durduğunuz hâlde, insanlara iyiliği emredip kendinizimi unutuyorsunuz? Hiç akıl etmez misiniz?

Türkiye’den bir şey olmaz, bu insanlardan bir şey olmaz, hadi bana eyvallah diyerek ülkeyi terkedenler, sizin sorumluluğunuz daha fazla oluyor. İyi okuyan düşünen özgür insanlar bir toplumda yoksa, geride kalanlar nasıl kendilerini düzeltecekler. Kimi örnek alacaklar.

Bir davada haksız olan kişinin avukatının hukuk bilgisi ve kıvrak zekası ile davada haklı olduğu halde kişinin avukatının dürüst duruş ve bilgisi üzerinde haklı sayıldığı bir ülkeyi kim düzeltecek. Verilen yanlış kararı kim düzeltecek.

Bu gün bakıyoruz depremde ilk günlerde yardımların geç kalmasından dolayı, açlığını bastırmak için ihtiyacı kadar olan gıdayı alan insanlarımız yağmacı sayılıyor, ancak yıllardır “devlet malı deniz yemeyen keriz” mantığıyla ihalelerde sınırsızca fütursuzca yolsuzluk yapanlar yağmacı sayılmıyor.

Diyeceksiniz ki, yağmacılar arasında beyaz eşya ürünlerini çalanları nasıl değerlendireceksin. Basit, adam bulunduğu ortamlarda örnek alabileceği dürüst insan görmemiş ki. Kimi örnek alıp kendini düzeltecek.

Depremde yıkılan o kadar bina ve ölen insanlarımız varken Belediye Başkanları ve Belediye İmar Müdürleri projeleri deprem yönetmenliklerine uygun olduklarını ne kadar incelediler, müteahitleri binayı yaparken ne kadar denetlediler. Yoksa musluk akarken tası doldurma telaşında mıydılar?

İmar affı hangi kriterlere göre yapılıyor.  Ya adı üzerinde af, biri hata yapmış hatalı iş yapmış affediyorsun. Yani kaçak, kayıtsız, kuyutsuz, varlığı tanımlanmayan şeklinde yapılan binalar demek. Allah bu karara imza atanları affeder mi? Bilemem.

Kahramanmaraş'ta deprem oluyor etrafındaki binalar yıkılıyor, bir bina var hasar görmüyor. Hatta içinde züccaciye ev aksesuarları satan mağazada bulunan tabak ve çatallar yerinden oynamıyor. İnşaat Mühendisleri Odası binası ayakta duruyor, Adıyaman’da karşısında yerle bir olan belediye binasının olduğu, Avrupa Birliği fonlarıyla yapılan hem de cam olan bina dimdik ayakta duruyor. TOKİ konutları ayakta duruyor. Yani isteyince kurala uyunca oluyor.

Siyasi iktidar daha önceki yazılarımda tabir ettiğim gibi, AK Parti Türkiyesi, Recep Tayyip Erdoğan Türkiyesini esir almış durumdadır.

Hayatımda ilk defa Ak Parti Türkiyesini savunacağım; proje üreten Recep Tayyip Erdoğan Türkiyesinin projelerini uygulamada yolsuzlukları profesyonelce uygulamaya koyabilen AK Parti Türkiyesi yeni yapılacak konutları deprem yönetmenliklerine uygun şekilde yapsın. (çimentodan değil, fiyatından çalsın)

Muhalefetimizin ülkeyi sürüklediği koalisyonlar dönemi ülkeyi yeniden yönetilemez hale sürüklemektedir. Bugün muhalefetimiz ülkeyi devir alma ve yönetebilme iradesine sahip değildir.

Gerçi ben muhalefet olsam deprem öncesi var olan ekonomik ve ve ve ... sıkıntıntıları ve  ülkenin deprem sonrasında oluşan zor sürecin aşılması sırasında artık iktidar olmak istemem. Milletvekili ol, maaşı al, eleştir otur, boşver dünyayı sen mi kurtaracaksın.

Yani sayın ülkeyi terkedenler ne iktidarımız iktidar ne muhalefetimiz muhalefet. Bunun sebebi sizsiniz.

Televizyon ekranlarına bakıyoruz, her konudan anlayan kadrolu yorumcular. Düşünce yapılarının oluşturduğu (gazeteci) yayınlar, siyasi görüşüne göre fikirlerinde tezlerinde bile değişiklik yapabilen bilim adamları. Ne acı.

İnsanların can çekiştiği felakette yaptığı yardımları dron ile video kaydı ve özçekim yaparak siyasi emelleri için kullanma çabası. Ne acı.

Görünen köy kılavuz istemez bakış açısıyla; küçük bir oran, orantı hesabı yaparsak rakamların doğruluğu endişe verici.

Ünlü bir gazetecinin Depremde Hatay’dan yaptığı canlı yayında olduğu gibi; biz özgür gazeteciler herkesi eleştirdiğimiz için kimse bizi sevmez, dostumuz da azdır.

Şunu iyi bilmek lazım cami içinde herkes Müslüman önemli olan camiden çıktıktan sonraki ahlak.

Bir araştırmada dinsiz olan Japonya’da

Shinto % 52.82

Budist % 34.9

Hiristiyan 2.3

Dinsiz % 7

Diğer % 4 

Var ama dünyanın en dürüst ve en çalışkan insanları var.

Her şeye rağmen bu deprem bize şunu öğretti; Türkiye halkları Türk, Kürt, Arap, zengin, fakir, beyaz yakalı, kenar mahalleli, spor kulüpleri ve diğer sınıflandırmalar hep birlikte nasıl tepki vereceğimizin örneğini sergiledik. Herhangi bir sıkıntı anında aradaki farklılıkları bir kenara bırakarak elimizden gelen fedakarlıkları sonuna kadar zorlamak. Bu Türkiye üzerinde hesapları olanların gözlerinin yerinden fırlamasını sağladı.

Ancak “Kontrolsüz güç güç değildir.”

Bu kadar geniş bir coğrafyayı etkileyen afette AFAD’ın göstermiş olduğu çabayı tebrik ediyorum.

Her ne kadar ben de yardım edeceğim diyerek, eline hilti ve jenaratör alarak bölgeye gittiği zaman kendisi de gıda, temizlik ve barınma konusunda depremzedelerle aynı konuma gelse de.

Siz olsanız neler başarabileceğimizi düşünemiyorum.

Diğer Yazıları

Yorumlar