HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hükümete yönelik ağır
ifadelerle eleştirilerde bulunarak bir kez daha sokağa çıkma
çağrısı yaptı. Hükümet üyeleri için, "Hırsızlığın en büyüğü
bunlarda, adiliğin en büyüğü bunlarda, yalanın en büyüğü bunlarda,
iftiranın en büyüğü bunlarda, işkence, infaz her şey bunlarda.
Bunun dinle, İslam'la ne alakası var. " şeklinde ağır ifadeler
kullanan HDP Eş Başkanı Demirtaş, çok tepki çeken sokağa çıkma
çağrısı için ise "Efendim, Demirtaş, sokağa çağırmış... Tekrar
çağırıyorum. Sokak meşrudur. Zulme karşı direniş meşrudur."
dedi.
Demirtaş, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda, gündemdeki konulara
ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Meclis'in, barış, demokrasi ve özgürlükler için yeni dönemde
hayırlı, başarılı işler yapmasını temenni eden Demirtaş, Muharrem
orucunun başladığını belirterek, "Bütün insanlığın Kerbela'dan
çıkarması gereken iki önemli ders vardır. Birincisi, zulüm ne kadar
ağır olursa olsun teslim olmamak, direnmek. Ötekisi, karşınızdaki
zalim ne kadar gaddar olursa olsun diyalog kapısını kapalı
tutmamaktır." diye konuştu.
Türkiye'de 20 milyona yakın Alevi yurttaş olduğunu ve hepsinin
vergi verdiğini vurgulayan Demirtaş, "Diyanet İşleri Başkanı,
aldığın maaşın yarısına yakını Alevilerin cebinden çıkıyor. Sen
sadece Sünni yurttaşların ya da Hanefi mezhebine mensup
yurttaşların Diyanet İşleri Başkanı değilsin. Devlet, bütün din ve
inançlara, mezheplere eşit yaklaşmak zorundadır." ifadesini
kullandı.
Demirtaş, şöyle devam etti:
"Memleketin en büyük hırsızları AKP'li belediyelerdedir. Öyle küçük
hırsız felan değildir. İstanbul'dan Ankara'ya kadar adil bir
şekilde, vicdanlı bir müfettiş girsin şu belediyelere, neler
çıkacak. Ankara'nın, İstanbul'un yarısını yiyip bitirdiler.
Servetlerinin haddi hesabı yok. Fakat, kayyum atanacaksa bizim
gariban, zaten bütçesi olmayıp da hizmet sunamayan, başındaki
davalardan nefes alamayan DBP'li belediyelere kayyum atanıyor.
Niye? Çünkü hırsız değiller. Hırsız olsalar baştacı edip, kıymetli
olurlar. Böyle bir haysiyetsiz yönetim Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde gelmemiştir. Ben içime sindiremiyorum. Benim belediye eş
başkanlarım tutuklanacak, memleketi soyup soğana çevirmiş olan şu
belediye başkanları veya belediye yöneticileri başımıza demokrasi,
ahlak abidesi kesilecek."
29 Eylül'de 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında
kapatılma kararı alınan televizyon kanallarına dikkati çeken
Demirtaş, "Onlar, onurlarını, kalemlerini satmış olsalardı, bugün
onlara da polis değil herhalde bakanlardan biri tebrik etmeye,
konuk olmaya giderdi." dedi. Demirtaş, Kürtçe çocuk kanalının da
kapatıldığını ifade ederek, AK Parti dönemindeki asimilasyon
hızının Cumhuriyet tarihindekinin 10 katı olduğunu ileri sürdü.
Selahattin Demirtaş, "Ne acıdır ki bunu İslam adına yapıyorlar. 14
yıldır, 'Biz Müslüman bir partiyiz' diye iktidara gelip bu
memleketi yönetenler yapıyorlar. Hırsızlığın en büyüğü bunlarda,
adiliğin en büyüğü bunlarda, yalanın en büyüğü bunlarda, iftiranın
en büyüğü bunlarda, işkence, infaz her şey bunlarda. Bunun dinle,
İslam'la ne alakası var. Türkiye toplumu yüzde 50 oy veriyormuş...
Kusura bakmasınlar, haysiyetsizlik yüzde 50 ediyorsa, kusura
bakmasınlar. Yüzde 99 da etse, bilsek yüzde 99 oy alacağız,
haysiyetsizlik yapmayız biz." değerlendirmesini yaptı.
"PARLAMENTODA İKİ PARTİ VAR"
Türkiye'nin sorun yumağından yaşanmaz hale geldiğini, Meclis'in
açıldığını ancak ilk dakika yapılan işin "savaş tezkeresi"
çıkarmak, ardından ise OHAL'in uzatmak olduğunu dile getiren
Demirtaş, "Televizyonu, radyoyu, gazeteyi kapatabilirsin,
parlamentoyu kapatabilirsin, yüreklerimize, beyinlerimize kelepçe
vuramazsın. Alttan gelen o seli durduramazsın. Hiçbir baraj bu
selin önünde duramaz, duramayacak. Bu düzende yıkılıp gidecek.
Parlamentoda iki parti var. HDP ve diğerleri var. Bir araya gelmiş
milliyetçi, Türkçü, ulusalcı, ne kadar dinci, mezhepçi anlayış
varsa ittifak kurmuşlar, adını da 'Yenikapı ruhu' diye bir şey
koymuşlar; bildiğiniz faşizmin ruhunu sokaklarda, parlamentoda
dalgalandırarak oradan bir yeni Türkiye icat edeceklermiş."
dedi.
"ÖNÜNE GELEN BUNLARI KANDIRDI"
"Önüne gelen bunları kandırdı. Dünyanın en saf, en keriz hükümeti.
Bir tek biz kandıramadık." diyen Demirtaş, sözlerine şöyle devam
etti:
"Doğruyu söylüyoruz ama bunları kandırmak isteyen herkes parmağında
oynatmış. Suçlu kim? Suçlu yine millet. Suçlu gariban öğretmenler,
savcılar, hakimler, doktorlar, mühendisler. Suçlu bunlar.
Kandırılan, cemaati büyüten onlar, sonra bir cümleyle yırtıp,
'kandırıldık' diyorlar.
Ama en büyük suçlu memleketin başında, memleketi yönetmeye devam
edecek. Darbe ile mücadele ediyoruz adı altında, bizlerle, darbeye
karşı direnen demokrasi güçleriyle mücadele ediyorlar. Defalarca
'bunların siyasi ayağı nerede' diye sorduk. Darbe olsaydı, kim
bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı olacaktı? Niye bunları
açıklamıyorsun. Bank Asya'dan havale yapmış memuru işten atıyorsun.
AKP'nin içinde kaç tane darbeyi haber alan veya darbenin içinde
olan milletvekili var? Niye açıklamıyorsunuz? 'Darbeyi eniştemden
öğrendim' diyor, külliyen yalan. Darbeden; senden, benden,
eniştenden, MİT'ten önce haberi vardı.
Darbenin istihbaratını alacaksın, tedbirini alacaksın, 225 insan
yaşamını yitirecek, sırf sen kendi iktidarını sağlamlaştır diye
darbe tehditini önleme yerine harekete geçmelerini bekleyeceksin.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük kumpaslarından biriyle,
darbe içinde darbeyle karşı karşıyayız. Darbecilerin isim isim,
günler öncesinden listelerin elinizde olduğunu herkes biliyor
artık."
"DARBE BİR SENARYO DEĞİL HAKİKAT..."
"Oyunu bozan tek partinin kendileri olduğunu" savunan Demirtaş,
kendilerine selam verenler hakkında bile devasa operasyonlar
yürütüldüğünü söyledi. Darbeden veya "diktatörlükten" yana
olmadıklarını vurgulayan Demirtaş, "Bir darbe gerçeği var. Darbe
bir senaryo değil hakikat ama buna karşı alınan tedbir büyük bir
senaryodur. Büyük bir operasyon ve bu operasyona muhalefet
partileri de dahil olmuştur. O yüzden sarayda, Yenikapı'da biz
yokuz, onlar var." diye konuştu.
Demirtaş, darbe girişiminden dolayı 32 bin kişinin şu anda tutuklu
olduğunu hatırlatarak, 32 bin kişinin tek dosyada birleştirilmeye
çalışıldığını, bunun da "oradan bir karar çıkmayacağı anlamına
geleceğini" iddia ederek, Meclis'in halkın iradesi olduğunu ve
halkın iradesini ayaklar altına aldırmayacaklarını, OHAL ve KHK ile
memleketin yönetilemeyeceğini, Meclis'in açık olduğunu
belirtti.
"SOKAK MEŞRUDUR"
Bütün temel hak ve özgürlüklerin KHK'lar ile kısıtlandığını ileri
süren Demirtaş, şunları kaydetti:
"Böyle bir ortamda miting, yürüyüş mü olur? Halk buna rağmen canını
ortaya koyarak, elinden geldiğince direniş ortaya koyuyor. Efendim,
Demirtaş, sokağa çağırmış... Tekrar çağırıyorum. Sokak meşrudur.
Zulme karşı direniş meşrudur. Sana meşrudur da bize meşru değil mi?
15 Temmuz darbesine karşı sokağa çıkana meşrudur da kayyuma karşı,
vekil tutuklanırsa sokağa çıkacaklar gayri meşru mudur? Herkesin
iradesi saygındır, halk demokratik tepkisini her yerde barışçıl
çerçevede gösterme hakkına, hukukuna sahiptir. Bunlar, 'sokak
tehlikelidir' falan diyecekler. Kanmayın bunlara. Sokak,
demokrasinin en meşru alanlarından birisidir. Sokak meşrudur.
Zulme karşı direnmek isteyen herkes için sokak, gösteri meşrudur.
Zaten memleketin şu anda parlamentoyla birlikte düzelme şansı yok
ki. Keşke olsa. Parlamentoyu istediği saatte açıp, istediği saatte
kapatıyorlar. Buradan demokrasi, yeni anayasa, özgürlük çıkar
mı?"
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar