Davutoğlu: Milletimizin 'nesne' olmasına izin vermeyeceğiz
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bir millete yapılabilecek en büyük kötülüğün bir milletin ‘özne iken nesneleştirilmesi’ olduğunu söyledi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bir millete yapılabilecek en
büyük kötülüğün bir milletin ‘özne iken nesneleştirilmesi’ olduğunu
söyledi. Davutoğlu, “Tarihte, özne olmuş bir milletin unsurları
olduğunuzu hiç unutmayacaksınız. Nesne olmamıza hiçbir şekilde izin
vermeyeceksiniz.” dedi.
Bakan Davutoğlu, Yunus Emre Enstitüsü 6’ın Eğitim ve İstişare
Toplantısı'nın son oturumunda konuştu. Yunus Emre Enstitülülerinin
Türkiye için önemine değinen Davutoğlu, istişare toplantılarının
yenilenme toplantısı olduğunu belirtti. Davutoğlu, bu fikrin ortaya
atıldığından bu yana hayal edilen birçok şeyin gerçekleştiğini
görmenin mutluluğunu yaşadığını ifade etti.
Toplantıya Bakan Davutoğlu’nun yanı sıra Yunus Emre Enstitüsü
Başkanı Hayati Develi ve yönetim kurulu üyeleri de katıldı.
Toplantıda yaptığı konuşmada, şartlar ve Türkiye’nin artan
diplomatik ufkunun ülkeyi kurumsallaşmaya ittiğini dile getiren
Davutoğlu, çerçevesi çizilen bir kurumsal sürecin bu şekilde
gerçekleştiğini belirtti. Kurumsallaşmayla birlikte 24 ülkede 30
merkeze ulaşıldığını kaydeden Dışişleri Bakanı Davutoğlu, bunun
Yunus Emre Enstitüsü ile derinlik kazandığını anlattı. Bu
enstitülerde çalışanlarda olması gereken vasıflardan birinin ‘dava
aşkı’ olduğunu vurguladı.
Bakan Davutoğlu, tarihi yazanları 'özne', tarih sayfasında edilgen
olanları ise 'nesne' olarak tanımladı. Türkiye'de yaşayanların,
tarihe 'özne' olarak geçtiğini vurgulayan Davutoğlu, bir millete
yapılabilecek en büyük kötülüğün ise bir milletin ‘özne iken
nesneleştirilmesi’ olduğunu söyledi. Bakan Davutoğlu sözlerinin
ardından, enstitü vasıtası ile yabancı ülkede görevli olanlara
şöyle seslendi: “Tarihte özne olmuş bir milletin unsurları
olduğunuzu hiç unutmayacaksınız. Nesne olmamıza hiçbir şekilde izin
vermeyeceksiniz.”
"UÇAK SEYAHATLERİNDE KİTAP YAZIYORUM"
Üzerinde çalıştığı 'Tarihi Derinlik' kitabına da değinen Davutoğlu,
eser hakkında şu bilgileri verdi: “Yoğun çalışma saatleri
dolayısıyla eserini uzun yolculuklarda seyahat ederken kaleme
aldım. Uzun yolculuklar yorucudur. Uçakta telefona ulaşılamadığı
için ilmi çalışma yapabilirsiniz. Kitaplarımı diziyorum. Bana çay
servisinin dışında başka bir servis yapılmaz. Biliyorlar beni.
Böyle zamanlarda kimse gelip beni rahatsız etmez.”
"BİR DEFA ÖZNE OLANLARIN ÖZELLİKLERİ SÖKÜP ATILAMAZ"
Kitabı yazarken tarihi anlamak bakımından özne-nesne ilişkisi
üzerinde durduğunu ifade eden Davutoğlu, 'özne ve nesne'
unsurlarının, 'tarihi yazanlar ve 'yapanlar' ile 'edilgen' olan
milletleri anlatan bir kavram olduğunu dile getirdi. Nesne
olanların edilgen olduklarını, bu kesimin geleceği belirleme
kudretini elinde bulundurmadığına dikkat çeken Davutoğlu, tersini
ifade edildiğinde ise, tarihinde bir defa özne olmuş toplumların
özne olma özelliğinin söküp alınamayacağını söyledi.
“TARİHİN AKIŞINDA ÖZNE OLAN MİLLETLER BİR GÜN VOLKAN GİBİ
PATLAR”
Özne olmayı, "O bir aşıdır" ifadesi ile tanımlayan Dışişleri Bakanı
Davutoğlu, şunları kaydetti: "Onu bu milletler içinde hissetmişse o
küllenir, törpülenir ama hiç ummadığınız anda bir volkan gibi
patlar. O anlamda, özne olmuş olan bir toplum için yapılabilecek en
büyük kötülük onu nesneleştirmektir. Kendi medeniyet tarihimize
duyulan şüphe, işte bu nesneleşmenin sonucu.
Bunu yapabilir miyiz? Yunus Emre Vakfı’nın kuruluşunda bazılarını
toplasaydık, 'hayalcilik' derlerdi buna. Bizim zihnimize ekilmiş
tohum var. Bizim daha lise çağlarında gönlümüze zerk edilmiş
hayallerimiz var, bu ülkenin geleceği ile ilgili. Bu ülkenin
aidiyet içinde olduğu havzası ile ilgili. Bu insanın rüyasına
giriyorsa o iş olur. Bunu bir kere hissedeceksiniz."
'NESNE OLMANIZA İZİN VERMEYECEKSİNİZ'
Davutoğlu, katılımcılara "Tarihte, özne olmuş bir milletin
unsurları olduğunuzu hiç unutmayacaksınız." uyarısında bulunarak,
enstitü çalışmalarının 'müzakere diplomasisi' olmadığını, 'kültürel
diplomasi' alanına girdiğini vurguladı. Bu hizmetin yalnızca,
'aşkla' verileceğine kaydeden Bakan Davutoğlu, şöyle devam
etti:
" ‘Temsil ettiğim millet bu insanlık kültürüne ciddi katkılarda
bulunmuştur.’ demiyorsanız, hangi unvanı taşırsanız taşıyınız,
yapamazsınız. Nesne olmanıza izin vermeyeceksiniz. Özne olduğunuz
yürüyüşünüzden belli olacak.
'Biz varız. Geçmişte var olduğumuz topraklarımıza da gideceğiz.'
dediğimizde, özne olmayı yerine getirdiğimizi ifade ederiz.
Devletler siyasi sınırları ile matuftur. Siyasi sınırların
ötesindeki sınırlar açıldığında, birçok siyasi krizler çıkar.
Barışçıl sınırların dışına çıkmış oluruz. Ama şunu
unutmayacaksınız: ‘siyasi sınır böyle’ diye, ‘kültürel sınırlar
böyle’ denilemez. ‘Siyasi sınırlar bu’, ‘kültürel sınırlar bu’
derseniz, sizin tarih bilinciniz yoktur.
Kültürel kimlik etnik kimlikleri aşar. Kültürel kimlikler, etnik
kimlikleri kuşatıcılığı benimsemiş bir şekilde aşar. Bizim
üzerimizde, siyasi, kültürel zorluklar var. Zorunlu olduğumuza
rağmen, zorlandığımız alanlar var. Kültürel kimliklerinizi
unuttuğunuzda, siyasi kimliklerinizi de unutursunuz. Yeniden bir
strateji üretmeniz gerekiyor. Kültürel hinterlandı nasıl
değerlendireceğiz? Yunus Emre Enstitüsü’nün sorumluluğu o.
Kültürümüze kanaattik etmiş, Buhara Semerkant’a gitmek kadar
öğretici bir şey olabilir mi?
Kültürümüz bir yerde yaşıyorsa irtibat kuracağız. Tasfiyeye
uğramışsa kültürümüz, siz ona sahip çıkacak onu ihya edeceksiniz.
Bu kültür hinterlandı ile ilgilidir. Gittikçe sorumluluğunuz yüksek
olacak. Her birimiz başka veçheden bakacağız." CİHAN
Yorumlar