Cumhurbaşkanı Erdoğan Hindistan'da fahri doktora töreninde konuştu

- Erdoğan, fahri doktora tevdi töreninde konuştu: Güney Asya'nın önemli ülkesi Hindistan ile Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının buluşma noktası Türkiye arasındaki dayanışma, bölge ile birlikte dünyanın da barışına, huzuruna, refahına katkıda bulunacaktır. Lütfen Türkiye'yi Batı'lı ajansların haberlerinden veya terör örgütlerinin buradaki lobilerinin yaydığı yalanlarda değil, bizzat kaynağından takip edin. Ülkemizde İngilizce yayın yapan çok sayıda televizyon kanalı, gazete, dergi var. Türkiye ile ilgili gelişmeleri buralardan takip etmenizi öneriyoruz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden beklenen nedir? Adalettir. Ama Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde adalet var mı? Asla böyle bir şey yok.

Google Haberlere Abone ol
Cumhurbaşkanı Erdoğan Hindistan'da fahri doktora töreninde konuştu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Güney Asya'nın önemli ülkesi Hindistan ile Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının buluşma noktası Türkiye arasındaki dayanışma bölge ile birlikte dünyanın da barışına, huzuruna, refahına katkıda bulunacaktır." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Jamia Millia İslamia Üniversitesi'nce kendisine fahri doktora tevdi edilmesi dolayısıyla düzenlenen törende bir konuşma yaptı. Jamia Millia İslamia Üniversitesi'nin genç dimağları eğitmek amacıyla kurulduğunu belirten Erdoğan, "Böylesi köklü, yüksek ve saygın eğitim öğretim kurumu tarafından şahsıma fahri doktora unvanı verilmesi beni ayrıca memnun etmiştir. Şahsıma gösterdiniz teveccüh için en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Şahsımdan öte bu fahri doktorayı da milletim adına alıyorum." ifadesini kullandı. Aralarındaki uzak mesafeye rağmen Hindistan ile Türkiye ilişkilerinin köklü bir tarihi geçmişe sahip olduğuna işaret eden Erdoğan, bölgede 350 yıl hüküm süren Babür devletinin kuruluşunda Anadolu'daki Osmanlıların çok ciddi destekleri bulunduğunu vurguladı.

Ekber Şah'ın modern Hindistan'ın temelini oluşturan farklı inanç ve kökendeki insanları aynı devlet çatısı altında yönetebilme kabiliyetini kazandıran ilk hükümdar olduğunu anlatan Erdoğan, ünlü Hint Şairi Tagore'nin "Sonsuzluğun yüzünde bir gözyaşı damlası" şeklinde tanımladığı Tac Mahal'in de ortak tarihin sembol eserlerinden biri olarak kabul edildiğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tac Mahal'in Türkiye'nin her köşesinde yüzlerce eseri bulunan Mimar Sinan'ın talebeleri tarafından inşa edildiğine dikkati çekerek, "Eserin banisi Şah Cihan'ın Osmanlı'ya olan muhabbetini bugün de saygıyla hatırlıyoruz. Osmanlı'nın son dönemlerindeki en önemli padişahı olan Abdülhamid Han'ın iade-i ziyaret için Japonya'ya gönderdiği Ertuğrul Fırkateyni 128 yıl önce Bombay Limanı'nda heyecanla ve samimi bir muhabbetle karşılanmıştır." diye konuştu.

İstiklal Harbi"nin yürütüldüğü dönemde Hindistan halkının Türkiye'ye verdiği desteği unutmanın asla mümkün olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'nı 1922 yılında zaferle sonuçlandırması, Hindistan halkının kendi bağımsızlık mücadelesine de ilham kaynağıdır." dedi.

"Hindistan halkının ülkemize olan muhabbetini bizzat gördüm"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın en önemli medeniyetlerine ev sahipliği yapan Hindistan'ın sömürge olarak kalmayı kabul etmesinin mümkün olmadığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:

"Tarihe geçecek bir azim ve cesaretle yürütülen bağımsızlık hareketi sonunda başarıya ulaşmıştır. Hindistan bağımsızlık hareketinin liderleri Gandhi ve Nehru'nun iki ülke arasında güçlü ilişkiler kurulmasını arzu ettiklerini biliyoruz. Tüm bu güçlü arka plana rağmen Türkiye-Hindistan ilişkilerinin bugün maalesef olması gereken düzeyin çok gerisinde bulunduğunu görüyoruz. Biz Türkiye olarak Hindistan ile siyasi, ekonomik, kültürel tüm ilişkilerimizi geliştirme, güçlendirme yönünde samimi bir iradeye sahibiz. Hindistanlı dostlarımızın da aynı yaklaşıma sahip olduklarına inanıyorum. Hindistan halkının ülkemize olan muhabbetini bizzat görme, şahit olma imkanı buldum. Bu ziyaretim inşallah yeni bir dönemin başlangıcına vesile teşkil edecektir. Bugün yaptığımız görüşmelerde Sayın Başbakan ile dar kapsamlı heyetler arası görüşmelerimizin çok verimli geçtiğini ifade etmek istiyorum."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kültür ve eğitimin Hindistan ile Türkiye arasında büyük potansiyel barındıran alanların başında geldiğine işaret ederek, Hindistan Cumhuriyeti'nin ilk kültürel iş birliği anlaşmasını 1951 yılında Türkiye Cumhuriyeti ile imzalamasının tesadüf olmadığını aktardı.

Hint televizyonlarında yayınlanan Türk dizilerinin, Türk televizyonlarında oynayan Hint dizilerinin büyük ilgi görmesinin de tesadüfi olmadığını kaydeden Erdoğan, "Hint çiftlerin düğünleri için giderek daha fazla ülkemizi tercih etmeleri de iki ülke kültürlerinin birbirlerine yatkınlığını ortaya koymaktadır. Ülkemizin hiçbir vatandaşı için Hindistan meçhul bir ülke, Hint kültürü meçhul bir kültür değildir. Gönüllerdeki bu yakınlığı her alanda fiili işbirliğine çevirmemiz gerekiyor. Onun yolu da eğitim öğretimden geçiyor." diye konuştu.

Jamia Millia İslamia Üniversitesi'nde, Yunus Emre Enstitüsü'nün iş birliğiyle Türkiye'den gelen okutmanların Hint öğrencilere lisans düzeyinde Türk dili ve edebiyatı dersleri verdiğini aktaran Erdoğan, Türkiye'de de 118'i Türkiye'nin sağladığı burslarla olmak üzere, 171 Hindistanlı öğrencinin yükseköğrenim gördüğünü bildirdi.

Erdoğan, Hindistan'da Türkiye burslarına olan ilginin katlanarak artıyor olmasından memnuniyet duyduklarını ifade ederek, bu yıl başvuru sayısının 589 olarak gerçekleştiğini, bu sayının daha da artmasını arzu ettiklerini belirtti.

"Yakın iş birliğine her zamankinden daha çok ihtiyaç var"

Türkiye'de öğrenim gören Hindistanlı gençlerin her birini ortak gelecek adına çok önemli bir yatırım olarak gördüklerini anlatan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bu öğrenciler eğitimlerini tamamladıktan sonra nitelikli insan kaynağı olarak Hindistan'a en iyi şekilde hizmet edecekler. Dostluğumuzun daim kılınması için ortak tarihimizin genç nesillere aktarılması da sorumluluklarımız arasındadır. Bu güzide üniversite gibi kurumlar genç ve dinamik nüfuslara sahip Türkiye ve Hindistan'ın geleceğine ışık tutarken, geleceği hazırlama noktasında ortak tarihi yaşatacaklardır. Farklılıklar değil, müşterekler üzerinden yürüteceğimiz çalışmalardan çok kısa sürede her iki ülkenin de faydasına önemli neticeler elde edeceğimize inanıyorum.

Küresel düzeyde yeniden bir yapılanma sürecinden geçtiğimiz şu dönemde ülkelerimiz arasındaki yakın işbirliğine her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Güney Asya'nın önemli ülkesi Hindistan ile Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının buluşma noktası Türkiye arasındaki dayanışma, bölge ile birlikte dünyanın da barışına, huzuruna, refahına katkıda bulunacaktır."

Bugün İstanbul ile Yeni Delhi arasının 5 saat 45 dakika sürdüğü bilgisini paylaşan Erdoğan, bunların artık uzun mesafeler olmadığını, bakıldığında her ne kadar uzak görünse de ne kadar yakınlaştığını anlamamak için hiçbir sebep bulunmadığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonra artık gençler olarak farklı bir dinamizme ulaşılması gerektiğini belirterek, gençlere şöyle seslendi:

"Bu meseleye sahip çıkmalısınız. Eğer sizler bu meseleye sahip çıkarsanız, Türkiye Hindistan ilişkileri çok kısa bir sürede olması gereken seviyeye ulaşacaktır. Bunun için önce zihinlerdeki ön yargıların bir kenara bırakılması gerekiyor. Sizlerden ricam, lütfen Türkiye'yi Batı'lı ajansların haberlerinden veya terör örgütlerinin buradaki lobilerinin yaydığı yalanlarda değil, bizzat kaynağından takip edin. Ülkemizde İngilizce yayın yapan çok sayıda televizyon kanalı, gazete, dergi var. Türkiye ile ilgili gelişmeleri buralardan takip etmenizi öneriyoruz. Bu şekilde hareket ettiğinizde diğer kaynakların ülkemizle ilgili gerçekleri ne kadar saptırdıklarını, örttüklerini bizzat kendiniz de göreceksiniz."

Konuşmasında, teknolojinin, iletişim araçlarının hızla yaygınlaşmasının kimi ülkeleri tehdit ve sınavlarla karşı karşıya bıraktığını belirten Erdoğan, siyasi ve ekonomik istikrarsızlıkların, gelir düzeyindeki dengesizliklerin, yoksulluk, genç işsizliği gibi sorunların aynı zamanda düzensiz göç ve terörün de en önemli sebepleri arasında bulunduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hiçbir ülkenin tek başına altından kalkamayacağı bu sorunlar ancak tüm devletlerin ortak çabasıyla çözüme kavuşturulabilir. Türkiye, tüm bu meselelere insanı ve vicdanı merkeze alan bir dış politika anlayışıyla yaklaşıyor." diye konuştu.

Kadim devlet geleneğinin mirası olan "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" ilkesini kendilerine rehber edindiklerini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

"Biz uluslararası istikrar ve barışın sadece adil bir sistemde sağlanabileceğine inanıyoruz. Adaletin de sorunları çözmekte görevli uluslararası kuruluşların yapılarından başlanarak tesisi gerekiyor.Bilhassa genel olarak Birleşmiş Milletler'in, ama özellikle de Güvenlik Konseyi'nin yapısının bir an önce reforme edilmesi şarttır. Örneğin dünyanın önemli ülkelerinden 1 milyar 300 milyon nüfusa sahip olan Hindistan'ın içinde olmadığı bir Güvenlik Konseyi'nin sağlıklı bir yapıya sahip olduğunu kim iddia edebilir? 1 milyar 700 milyon nüfusa sahip olan İslam dünyasının temsil edilmediği bir Güvenlik Konseyi ne kadar adil olabilir?"

"Hem geçici üye hem daimi üye olmayacak, hepsi daimi üye olacak"

Uzun süredir "Dünya 5'ten büyüktür" sözüyle dile getirdiği itirazların temelinde bu çarpıklıkların bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Şu anda tüm dünyanın kaderini 5 ülkenin eline, diline nasıl bırakabiliriz? Yani Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, bunların şartları içerisinde oluşmuş böyle bir hava hala devam ediyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bir ülke, atılan bir adıma, bir karara, 'hayır' diyorsa oradan bir kararın çıkması mümkün değil. Böyle bir şey olabilir mi? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden beklenen nedir? Adalettir. Ama Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde adalet var mı? Asla, böyle bir şey yok. Erdoğan bunu söylediği zaman 'sert' oluyor, Erdoğan bunu söylediği zaman 'sevilmez' oluyor, tamam da biz kime kendimizi sevdireceğiz? Aslolan budur. Biz, dünya mağdurlarına, mazlumlarına kendimizi sevdirebiliyorsak, bu bize yeter. Bunu da her yerde anlatmamız lazım.

Özellikle Hindistan'ın anlatması lazım, niye? 1 milyar 370 milyon nüfusa sahip olan Hindistan'ın bunu sürekli anlatması lazım, dillendirmesi lazım. Japonya, sadece kendisi için değil, artık dönüşümlü bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne ihtiyacımız var. Yani 196 ülkenin içinde daimi üye olarak yer aldığı bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi. 20'li mi olacak? 20'li ama bu dönüşümlü olacak. İki yılda bir 10 tanesi bu ülkelerin değişecek ve böylece bu dönüşümlü şekilde 196 ülke de nerede yerini almış olacak? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde yerini alacak. Hem geçici üye hem daimi üye olmayacak, hepsi daimi üye olacak. Şu anda geçici üyelerin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde kıymeti harbiyesi var mı, herhangi bir değeri var mı, oylarının bir kıymeti var mı? Yok. Niye birbirimizi aldatıyoruz? Böyle bir şey olamaz. Sadece elma şekeri dağıtıyorlar, 15 tane geçici üye. Yok böyle bir şey. Dürüst olmamız lazım.

Hele hele Güvenlik Konseyi, adaletin dağıtımının gerektiği bir yer. Burada eğer bunu başaramazsak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden de hiçbir şey beklemeyelim. "

"Haklı olan kimse güçlü olan da o olmalıdır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı sorunun, hemen hemen bütün uluslararası kuruluşlarda da söz konusu olduğunu kaydederek, "Güçlü olan kimse haklı olan da o. Eğer gücün yoksa haksızsın. Biz 'Hayır, haklı olan kimse güçlü olan da o olmalıdır' diyoruz." ifadesini kullandı.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının ardından, Avrupa, Amerika merkezli olarak kurulan küresel düzenin, dünyanın kalanının haklarını savunmaktan giderek uzaklaştığına işaret eden Erdoğan, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"Demokrasi, insan hakları, özgürlükler gibi küresel düzeyde kabul görmesi için çalışılan değerlerin çıkarları icap ettirdiğinde bizzat bunları ifade edenler tarafından ihlali artık gizlenemez bir hakikat haline gelmiştir. İşte buyrun, şu anda Suriye, işte buyrun Irak... Yaşananlar ortada, bu kadar açık ve net her şey ortadayken hala hangi adaletten bahsediyoruz?

Milyona yakın insanı öldüren, bir devlet terörü estiren katil Esed hala Suriye'nin başında durabiliyorsa bu Birleşmiş Milletler'e rağmen, artık söylenecek söz kalmamıştır. Dünyanın güçlü ülkeleri şu anda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki 5 daimi üye, acaba buna ne tür bir çözüm getirdi şu ana kadar? İşin içinde yaşayan biziz. 911 kilometre sınırı olan ülke biziz. Yaralı olan ülke de biziz. Şu ana kadar 3 milyon mülteciyi topraklarında barındıran biziz. 25 milyar dolar STK'larla birlikte oraya biz harcama yaptık. 'Peki dünyadan size bir yardım gelmedi mi?' Söyleyeyim, Avrupa Birliği bize söz verdi. 2016 Temmuz ayında '3 milyar avro göndereceğiz' dedi. Ne geldi biliyor musunuz? 725 milyon avro."

Birleşmiş Milletler'in yaptığı toplantının ardından, toplanan paralardan şimdiye kadar 550 milyon dolar gönderildiğini bildiren Erdoğan, "6,5 yılda bizim harcadığımız ise 25 milyar dolar. Hani nerede adalet? Kaldı ki bu para da bize gelmiyor. UNESCO vasıtasıyla yardım kuruluşlarına gidiyor." diye konuştu.

Adalet çağrılarının karşılıksız kaldığı her yerde ortaya dökülmeyi bekleyen potansiyel sorunlar bulunduğuna vurgu yapan Erdoğan, Somali'ye ilk giden siyasi liderin kendisi olduğunu belirterek, "Şu anda dünyada herhalde lider olarak giden pek yok." dedi.

Türkiye'nin Somali'de 80 dönüm üzerinde muhteşem bir büyükelçilik binası inşa ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı ülkelerin büyükelçiliklerini konteynerlerde beklettiğini, hala büyükelçilik binası kuramadıklarını bildirdi.

Erdoğan, şu görüşlerini paylaştı: "Ama öbür taraftan bakıyorsunuz sağda solda donörler toplantıları da yapılıyor, bunlar da devam ediyor, bunları görmemiz lazım. Hiçbir ülkenin, hiçbir kuruluşun dünyayı böyle bir tehditle karşı karşıya bırakmaya hakkı yoktur. İşte bu sebeple biz gördüğümüz adaletsizlikler, haksızlıklar, riyakarlıklar karşısında itirazlarımızı her platformda, her fırsatta dile getirmeyi sürdüreceğiz. Biz bölgemizde yaşanan tecrübelerden süzülüp gelen bu ikazlarımızla kendimizle birlikte dost ve müttefik olarak gördüğümüz tüm ülkelerin de menfaatlerini korumaya çalışıyoruz."

Adil ve sürdürülebilir bir dünya için uluslararası kuruluşlarla iş birliğini yoğunlaştırarak daha yakın çalışmak gerektiğini dile getiren Erdoğan, Türkiye'nin bölgesinde ve küresel düzeyde yaşanan krizler karşısında geliştirdiği insani diplomasiyi çok önemli bulduklarını söyledi.

Türkiye'nin, Suriye krizinin başından bu yana izlediği açık kapı politikasının ve yurt içindeki Suriyelilere sağlanan hizmetlerin uluslararası toplumun takdirini kazandığını, "Çok iyisiniz, siz olmazsanız bu ne olacak" övgüsüyle karşılaştıklarını anlatan Erdoğan, "Bize bunları söylüyorlar ama 'Biz de buradan biraz yük alalım, elimizi taşın altına koyalım' deyince orada kimse yok. Hala Suriyeliler bombalanmaya devam etse, biz kapımızı yine kapamayacağız. O varil bombalarından kaçan insanlara, o kimyasal silahlardan kaçan insanlara, o konvansiyonel silahlardan kaçan insanlara eğer kapılarımızı kapatırsak biz de zalimlerden olmaz mıyız? Zulme rıza zulümdür." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Afrika'dan Myanmar'a kadar geniş bir coğrafyada ihtiyaç sahiplerine insani yardımlar ulaştırmanın gayreti içinde olduğunu vurgulayarak, milli gelirine oranla yaptığı insani yardımlar noktasında Türkiye'nin dünyada birinci sırada yer aldığını söyledi.

Yapılanlara rağmen mazlumların ve mağdurların feryatlarının her geçen gün arttığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti: "Bu durum terör musibetinin genişlemesine uygun bir zemin oluşturuyor. Dünyada terör saldırılarından etkilenmeyen ülke neredeyse kalmadı. İnsanların korkularını, endişelerini, mağduriyet duygularını, inançlarını sömürerek zemin bulan terör örgütleri bir ur gibi yayılıyor. Terörizmin önü sadece kuvvet kullanarak kesilmez. Terör örgütlerinin silahlı güçlerinin yanında asıl onlara hayat alanı sağlayan fakirlikle, eşitsizlikle ve cehaletle mücadele edilmesi gerekiyor.

Terörü herhangi bir din, etnik grup ya da coğrafyayla eşleştirenler kesinlikle art niyetlidir. Hepimizin ortak sorunu olan terörle mücadelede başarı tüm ülkelerin birlikte ve samimi şekilde çaba göstermesiyle elde edilebilir. Terörle ortak mücadale için üzerinde birleşilmesi gereken ilkelerin başında tüm terör örgütlerine karşı ayrım gözetmeksizin mücadele edilmesi geliyor."

"3 bini aşkın DEAŞ'lı teröristi etkisiz hale getirdik"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyayı kana bulayan ve Türkiye'yi de hedef alan DEAŞ'a karşı mücadelenin kararlılıkla devam ettiğini dile getirerek, "DEAŞ, İslam için bir yüz kararısıdır. Bizim için ciddi bir lekedir. Müslümanlar için bir tehdittir. Bunların İslam ile yakından, uzaktan alakası yoktur. Buna göre de tedbirlerimizi almamız lazım. Şu anda Suriye'de, Cerablus'ta, Rai'de, Dabık'ta, El Bab'da bunlarla çok ciddi mücadele verdik, 3 bini aşkın DEAŞ'lı teröristi etkisiz hale getirdik. Hala da mücadelemiz sürüyor, sürecek." dedi.

Türkiye'nin DEAŞ'ın yanı sıra terör örgütleri PKK, PYD ve YPG ile de mücadele ettiğini kaydeden Erdoğan, "PKK, PYD, YPG bunlar da terör örgütleridir. Kalkar da birileri onlara sığınarak DEAŞ ile mücadele yoluna giderse bu bizi üzer. Onun için biz 'Gerek yok onlara. Biz onlarla mücadeleyi birlikte yaparız, o güç zaten bizde var. Koalisyon güçleri hep beraber bu işi hallederiz' diyoruz." ifadelerini kullandı.

Yabancı terörist savaşçıların çatışma bölgelerine seyahatinin engellenmesi için her ülkeden daha fazla çabayı Türkiye'nin harcadığını ifade eden Erdoğan, "Onunla birlikte DEAŞ'a ve El Kaide'ye karşı uluslararası planda gösterilen duyarlılığın mesela PKK'ya veya farklı isimlerle gizlenmeye çalışılsa da onun bir parçası olan YPG/PYD gibi örgütlere de gösterilmesini bekliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kendileri terör eylemine maruz kaldığında dünyayı ayağa kaldıranların başka ülkelerin hassasiyetleri karşısında duyarlı olmaları şarttır. Hele hele bir terör örgütüyle mücadele kılıfı altında başka terör örgütlerini desteklemek kendi huzurunuzu, kendi elinizle baltalamaktan başka bir şey değildir. Biz kendimizle birlikte dost ve müttefik olarak gördüğümüz tüm ülkelerin geleceği için bu görüşlerimizi savunmaya, bu mücadeleyi vermeye devam edeceğiz. Şartlar ne olursa olsun mağdurlara ve mazlumlara asla sırtımızı dönmeyecek, imkanlarımızı onlarla paylaşmayı sürdüreceğiz.

Gerek bugün içinde bulunduğumuz durum gerekse hedeflerimiz bakımından Hindistan ile ilişkilerimizin geliştirilmesini çok önemli görüyoruz. Karşılıklı fayda temelinde kuracağımız ortaklıklar bize küresel düzeyde güç sağlayacaktır. Ekonomi ve ticaret, ilişkilerimizin önemli bir boyutunu oluşturuyor. Potansiyelimizin çok gerisinde olan ticaretimizi dengeli bir şekilde artırmak için önümüzdeki tüm fırsatları değerlendirmeliyiz. Güçlü insani ve kültürel alt yapıyı desteklemezsek ekonomik birlikteliklerin sürdürülebilir olması da mümkün değildir. Bunun için ilişkilerimizin insani boyutunu her alanda geliştirmenin çabası içinde olmalıyız."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ortak medeniyet ve kültür hafızasına sahip çıkılması gerektiğini belirterek, "Dünyanın hızla tek düze hale gelmeye yöneldiği, buna doğru gittiği dönemde renklerimizi ve zenginliklerimizi tüm insanlığın hizmetine sunmak suretiyle bu tehdidin üstesinden gelebileceğimize inanıyorum." dedi. Erdoğan, Jamia Millia İslamia Üniversitesinin, İstanbul Üniversitesi ve Kadir Has Üniversitesi ile iş birliği yapmasından memnuniyet duyduğunu dile getirerek, üniversiteler arasındaki iş birliğinin Türkiye-Hindistan arasındaki dayanışmaya güzel bir örnek teşkil ettiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması sonrasında Türk ve Hindistan milli marşları çalındı.

Fahri doktora gerekçesi

Törende, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından önce fahri doktora unvanı verilmesine ilişkin gerekçe de okundu. Gerekçede Erdoğan'ın, Türkiye'de büyük altyapı projelerini hayata geçirerek, okul ve hastaneler inşa edilmesini hızlandırdığı ve ülkeyi ekonomik istikrara kavuşturduğu ifade edilerek, "Türkiye, böylece dünyanın önde gelen ekonomilerinden biri haline geldi. Ayrıca ülkeye siyasi istikrar getiren Erdoğan, Türk demokrasisini askeri vesayetten kurtararak özgürleştirdi." denildi.

"Suriye'deki iç savaştan dolayı yerlerinden olan yaklaşık 3 milyon Suriyeli mülteciye ülkesinin kapılarını açan Erdoğan, büyük bir şefkat ve insani yardım örneği göstermiştir." ifadelerine yer verilen gerekçede, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde yaklaşık 120 ülkeye insani yardım yaparak, dünyanın en büyük donör ülkelerinden biri konumuna geldiği belirtildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2011'deki kıtlık döneminde Somali halkı adına konuştuğu belirtilerek, "Somali'deki insanların çığlığı duyulmadıkça dünyada hiç kimse barış, adalet ve medeniyetten bahsedemez." ifadeleri hatırlatıldı. Erdoğan'a üstün liderliği, uluslararası barış ve iş birliğini güçlendirme konusundaki katkıları ve milyonlarca mülteciye insani yardımları dolayısıyla fahri doktora unvanı verildiği kaydedildi.

Yorumlar