AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, "FETÖ'nün
vücuda giren bir zehir gibi her yere ulaşabilen, her yere
sızabilen, her yere nüfuz edebilen fitne söylemlerine karşı da çok
dikkatli olmanızı istiyorum. Bu vesileyle AK Parti'li yol
arkadaşlarıma, AK Parti teşkilatlarına da şunları söylemek
istiyorum, hiç kimse FETÖ'nun oyununa gelmesin. FETÖ, diğer
partilerle birlikte, AK Parti teşkilatları içinde de tereddütler
ortaya çıkarmak, kendisine karşı yürütülen mücadelenin
kararlılığına gölge düşürmek için her türlü hileye, yalana, dolana
başvuruyor." dedi.
Yıldırım, AK Parti TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, gündeme
ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Grup toplantısına katılan teşkilat üyelerini selamlayan Başbakan
Yıldırım, TBMM'nin 26. Dönem 2. yasama yılında AK Parti'nin ilk
grup toplantısını gerçekleştirdiklerini belirterek, bunun partisi,
ülke ve millet için hayırlı olması temennisinde bulundu.
TBMM'nin 1,5 aylık verilen aranın ardından, yeni ve verimli bir
çalışma için hazır olduğunu ifade eden Yıldırım, "Yeni dönemde en
büyük, en ağır görev Meclis'in iktidar kanadını temsil ediyor
olmamız sebebiyle sizlere, yani AK Parti grubu olarak bizlere
düşüyor. Tıpkı 2002 yılı kasım ayından beri bu yeni dönemde de
ülkemiz için, milletimiz için en iyisini, en güzelini yapmaya
gayret edeceğiz." diye konuştu.
"YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM"
Mevlana'nın, "Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa
düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım." sözlerini anımsatan
Başbakan Binali Yıldırım, "Biz de yeni yasama yılında yeni şeyler
söyleyecek, yeni hizmetleri, çalışmaları gerçekleştireceğiz. AK
Parti, milletin partisi, 14 yıldır her alanda sürekli yeni şeyler
söylüyor, yeni projeler geliştiriyor, yeni başarılar ortaya
koyuyor. Onun için de dimdik ayakta. Türkiye'de bunca yıldır
iktidar olup da gücünü, desteğini AK Parti kadar yüksek tutan başka
bir siyasi hareket, başka bir siyasi kuruluş tanımam, yok."
değerlendirmesinde bulundu.
Milletin teveccühünün sorumluluklarını artırdığına dikkati çeken
Yıldırım, şunları söyledi:
"AK Parti, genel başkanından genel merkez yöneticisine,
milletvekilinden en ücra köşedeki belde başkanına, mahalle
temsilcisine, sandık müşahidine kadar, delegelerine kadar tüm
mensuplarıyla bu sorumluluğun bilinciyle hareket etmek
mecburiyetindedir. Milletimize karşı gönlünü, kulağını, gözünü,
kollarını kapatmış hiçbir AK Parti'li olamaz. Ülkemizin demokrasi
tarihinde, AK Parti kadar kaderi milletin kaderiyle, kaderi ülkenin
kaderiyle iç içe geçmiş başka bir parti yoktur. Bu ağır
sorumluluğun altından kalkmak için bize düşen tek bir görev var, o
da çalışmaktır, daha çok çalışmaktır, daha çok üretmektir, daha
büyük projeleri hayata geçirmektir. Daha fazla yatırım
yapmaktır."
Başbakan Yıldırım, TBMM'nin yeni yasama dönemi bu çalışmalara
vesile olması temennisinde bulunarak, partisinin milletvekillerine
yeni dönemde gösterecekleri gayret için teşekkür etti.
Meclis'in yeni yasama döneminde AK Parti Grubu ile bütün siyasi
partilere ve milletvekillerine önemli sorumluluklar düştüğünü
vurgulayan Yıldırım, "Türkiye 15 Temmuz darbe girişiminin ardından
sorunlarını ancak birlik ve beraberlik içinde hareket ederek
çözebileceğini bir kez daha göstermiştir. AK Parti olarak bu konuda
ortaya koyduğumuz güçlü ve samimi duruşu muhafaza etmeye devam
edeceğiz. Çünkü biz, her zaman 'önce Türkiye' diyen, 'önce millet'
diyen, bu anlayışla hareket eden bir partiyiz. Çünkü biz Türkiye
sevdalısı Recep Tayyip Erdoğan'ın kurduğu partinin mensuplarıyız."
ifadelerini kullandı.
"FETÖ, PKK DEAŞ alayı, bütün terör örgütleriyle mücadelenin tüm
hızıyla sürdüğü bu dönemde, diğer siyasi partilerimizden de aynı
tavrı bekliyoruz." diyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Terör örgütlerine, darbecilere, ihanet odaklarına cesaret verecek
söylemlerin hiç kimseye, ülkeye, millete faydası yoktur. Bu tür
söylemler sadece yürütülen bu amansız mücadeleyi baltalar. bu
mücadeleye zarar verir. Hiç kimsenin ülkemize ve milletimize böyle
bir kötülük yapmaya hakkı yoktur."
"HAİNLİK ASLA AFFEDİLMEZ"
Başbakan Yıldırım, "FETÖ'nün vücuda giren bir zehir gibi her yere
ulaşabilen, her yere sızabilen, her yere nüfuz edebilen fitne
söylemlerine karşı da çok dikkatli olmanızı istiyorum. Bu vesileyle
AK Parti'li yol arkadaşlarıma, AK Parti teşkilatlarına da şunları
söylemek istiyorum, hiç kimse FETÖ'nün oyununa gelmesin. FETÖ,
diğer partilerle birlikte, AK Parti teşkilatları içinde de
tereddütler ortaya çıkarmak, kendisine karşı yürütülen mücadelenin
kararlılığına gölge düşürmek için her türlü hileye, yalana, dolana
başvuruyor. Neymiş, alt düzeydeki FETÖ'cüler tasfiye edilirken,
siyasi gücü ve konumu olanlar korunuyormuş. Bu ifade fitnenin ta
kendisidir. Bu tür ifadelerin peşinden gidenler, FETÖ'nun kündesine
geldiklerini asla unutmasınlar. Bu demek değildir ki eksikler,
hatalar yoktur. Elbette insanın olduğu yerde eksik de olur, hata da
olur bunların hepsi telafi edilir. Ama hainlik asla affedilmez."
değerlendirmesinde bulundu.
Bu çerçevede gündeme getirilen hususlardan kamuyla ilgili olanların
başbakanlıkta, AK Parti ile ilgili olanların genel merkez
bünyesinde oluşturulan ekiplerce titizlikle incelendiğine işaret
eden Yıldırım, "Eksik varsa tamamlanıyor, hata varsa düzeltiliyor.
Önemli olan mücadelenini samimiyetidir, kararlığıdır. Her zaman
ifade ediyoruz, 'niyet hayır, akıbet hayır.' Buna karşılık fitne
çıkararak, yapılan mücadeleyi değersizleştirmeye çalışanlara da
asla müsamaha göstermeyeceğiz. Diğer partilerden de aynı hassasiyet
içinde davranmalarını bekliyoruz." ifadesini kullandı.
"PKK NEYSE PYD DE YPG DE ODUR"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, "PKK
neyse, PYD de, YPG de aynıdır, sadece isimleri değişiktir ama
bunların hepsi terör örgütüdür. Nasıl DEAŞ'ı bölge halkından oluşan
Özgür Suriye Ordusu mensuplarıyla birlikte Cerablus'tan aşağıya
doğru püskürttüysek, gerektiği anda PYD ve YPG'yi de zorla
Cerablus'tan atmasını da biliriz." dedi.
Başbakan Yıldırım, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı
konuşmada, FETÖ konusunda AK Parti'ye ayar vermeye çalışanların
dönüp, kendi içlerinde de aynı temizliği yapmaları gerektiğini
belirterek, "Çünkü biz biliyoruz ki AK Parti'den yüz bulamayan
FETÖ'cüler, soluğu diğer partilerde alıyor. PKK ile mücadele
konusunda da benzer sıkıntılar ortaya çıkabiliyor. Ordaki tavrımız
da çok nettir. Suçlu olan her kim olursa olsun mutlaka cezasını
çekecek. Suçsuz olan hiç kimsenin de en küçük bir mağduriyet
yaşamasına asla izin vermeyeceğiz. Bu ölçüyü muhafaza edelim."
ifadesini kullandı.
Terörden kurtuluncaya kadar mücadeleyi sürdüreceklerini, bu yoldan
asla geri adım atmayacaklarını, herhangi bir zaaf
göstermeyeceklerini anlatan Başbakan Yıldırım, Allah'ın izni ve
milletin desteği ile terörü ve terör örgütlerini Türkiye'nin
gündeminden çıkaracaklarını kaydetti.
Millete karşı borçlarını ancak dik ve kararlı duruşu sonuna kadar
muhafaza edebildikleri takdirde ödemiş olacaklarını vurgulayan
Yıldırım, aksi halde şehitlerin, gazilerin ellerinin iki
yakalarında olacağını ifade etti.
Bu vebali hiçbir yol arkadaşının almayacağını belirten Yıldırım,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"FETÖ'nün işine gelecek söylemleri, tutumları bir kenara bırakıp,
hep birlikte işimize bakalım, önümüze bakalım. Ülkemizdeki terör
örgütlerinin hayat kaynağı Suriye'dir, Irak'tır. Suriye'deki,
Irak'taki istikrarsızlık ortadan kalktığı, güvenlik sorunları
çözüldüğü zaman Türkiye'de de terör konusunda gerçekten büyük bir
mesafeyi katetmiş olacağız. Bu bakımdan Türkiye'de başlattığımız
Fırat Kalkanı Harekatı çok önemlidir. Bilindiği gibi Suriye'de bir
güvenli alan oluşturulmasının bölgedeki terör ve mülteci sorununun
çözümü için gerekli olduğunu uzun süreden beri ifade ediyoruz. Bu
teklifimize bir itiraz olmamasına rağmen, maalesef istediğimiz
desteği de bugüne kadar göremedik. Bunun için iş başa düştü. Güney
hudutlarımızı emniyet altına almak ve o bölgede yaşayan
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak için Özgür Suriye
Ordusu'nun öncülüğünde Fırat Kalkanı Harekatı'nı başlattık."
FIRAT KALKANI HAREKATI
Gaziantep'de çoğunluğu çocuk 56 kişinin ölümüne yol açan canlı
bomba saldırısının bir anlamda bardağı taşıran son damla olduğuna
işaret eden Başbakan Yıldırım, DAEŞ başta olmak üzere, tüm terör
örgütlerini ülkenin sınırlarından uzaklaştırmak, Suriyeliler için
güvenli bir gelecek inşa etmek için Cerablus'un terör unsurlarından
temizlendiğini bildirdi.
Operasyonlardan sonra güvenliğin sağlanmasının ardından, 3 bin
kişinin Cerablus'a geri döndüğüne dikkati çeken Yıldırım,
Suriyelilerin de kendi topraklarına dönmeye başladıklarını,
okulların açıldığını, sağlık hizmetlerinin verilmeye başlandığını,
hayatın normale döndüğünü aktardı.
Fırat Halkanı Harekatı'nın da başarılı bir şekilde devam ettiğini
belirten Başbakan Yıldırım, şunları söyledi: "El-Bab ve
Kuzeyi'ndeki bütün bölgeyi 5 bin kilometre karelik alanı her türlü
terör unsurundan DEAŞ, PYD, YPG gibi unsurlardan temizleyinceye
kadar bu harekat kesintisiz devam edecek. Esasen Fırat'ın batısında
bir süre önce Münbiç'te DEAŞ örgütünden temizlenmesine rağmen,
maalesef orada hala diğer bir terör örgütü PYD ve YPG o boşluğu
doldurmuş durumda. Amerikalı müttefiklerimizle vardığımız mutabakat
gereği Münbiç'i bu terör gruplarının terk etmesi gerekiyor. Ancak
bugüne kadar maalesef tam anlamıyla Münbiç, terör unsurlarından
boşaltılmış değil. Binbir türlü yalanla, dolanla, kandırmacayla
örgüt ismi değiştirerek maalesef ipe un seriyorlar, çekilmeyi
gerçekleştirmiyorlar. Türkiye olarak biz bu konuda kararlıyız. PKK
neyse, PYD de, YPG de aynıdır, sadece isimleri değişiktir ama
bunların hepsi terör örgütüdür. Nasıl DEAŞ'ı bölge halkından oluşan
Özgür Suriye Ordusu mensuplarıyla birlikte Cerablus'tan aşağıya
doğru püskürttüysek gerektiği anda PYD ve YPG'yi de zorla
Cerablus'tan atmasını da biliriz."
Başbakan Binali Yıldırım, Suriye'de yaşanan gelişmelere karşı
Türkiye'nin asla seyirci kalamayacağını vurgulayarak, şöyle
konuştu: "Bundan sonra Suriye konusunda her ne yapılacaksa,
her ne adım atılacaksa bunun bir tarafı da mutlaka Türkiye
olacaktır. Çünkü Suriye sorunun yükünü çeken en önemli ülkelerin
başında Türkiye geliyor. 911 kilometre hududu, 3 milyonu bulan
mültecisiyle Türkiye'yi Suriye sorununun çözümünde dikkate almamak
tarihi bir hatadır."
Irak'ta, Musul ve Telafer'de bir hareketlilik göründüğünü aktaran
Başbakan Binali Yıldırım, Musul'un, DAEŞ operasyonu sonrası
mezhepler arası çatışmanın yeni merkezi haline dönüştürüleceği
yönünde bir kaygı duyduklarına işaret etti.
Yıldırım, "Irak merkezi yönetimi pek çok konuda olduğu gibi Musul
konusunda da farklı güçlerin etkisi altında ilerlemeye devam
ediyor. Bu yol Irak için de Iraklılar için de bölge için de İslam
kardeşliği için de pek hayırlı yol değildir. Sünni Arap
aşiretlerinin etkin olduğu Musul'u, Şii Milislere teslim etmek işin
içine PYD, PKK terör örgütünü de eklemek bölgede yeni bir ateşin
fitilini yakmak demektir." değerlendirmesini yaptı.
SURİYE VE IRAK
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, "Suriye
ve Irak'ta demokratik yapıların bozulması, buna yönelik etnik
alanların kaşınması bölgeye istikrar getirmeyeceği gibi, buradaki
çatışmaları çok daha derinleştirecektir. Ortadoğu coğrafyasını
istikrara kavuşturmak, bölgenin tarihine, kültürüne, hassasiyetine
uygun çözümleri hayata geçirmekle mümkündür." dedi.
Yıldırım, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada,
Fırat Kalkanı Operasyonu hakkında bilgi verdi.
Telafer'in Sünni ve Şii nüfusun yoğun ve Türkmenlerin ağırlıklı
yaşadığı bir bölge olduğunu anımsatan Yıldırım, buranın nüfus
yapısının bozulmasının o bölgede büyük bir felaketin başlaması
anlamına geldiğini vurguladı.
Yıldırım, bölgede Türkmenlerin birbiriyle çatışmaya sürüklenmesinin
ve yeni bir çatışma alanı oluşturmanın amaçlandığına dikkati
çekerek, "Suriye ve Irak'ta demokratik yapıların bozulması, buna
yönelik etnik alanların kaşınması bölgeye istikrar getirmeyeceği
gibi, buradaki çatışmaları çok daha derinleştirecektir. Osmanlı'nın
bu topraklardan ayrılmasından beri kandan, gözyaşından kurtulamayan
Ortadoğu coğrafyasını istikrara kavuşturmak, bölgenin tarihine,
kültürüne, hassasiyetine uygun çözümleri hayata geçirmekle
mümkündür. Türkiye olarak bu yöndeki her çözümü bugüne kadar
destekledik, desteklemeyi sürdüreceğiz." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, Suriye'nin toprak bütünlüğünün Türkiye için
önemli olduğunu vurgulayarak, "Suriye'de yaşayan bütün etnik
grupların üniter devlet yapısı altında birlikte, kardeşçe
asırlardır yaşadığı gibi, bundan sonra da yaşaması bizim en önemli
önceliğimizdir. Irak'ta kardeş kanının akmasına sebep olacak
tehlikeli girişimlere de asla ve asla müsamaha gösterilmemelidir.
Bölgedeki devletlerin kendi hedefleri değil, bölgenin huzuru, orada
yaşayan insanların geleceğini ön plana alarak eylemlerini,
projelerini buna göre yapmaları gerek." dedi.
Türkiye'ye yönelik saldırıların bir cephesinin de ekonomi alanını
oluşturduğuna değinen Yıldırım, şöyle devam etti:
"2003 öncesinde dünyada her şey yolunda giderken, Türkiye kendi
siyasi ve sosyal çatışmaları nedeniye derin bir ekonomik kriz
yaşadı. 1995-2001 gibi yıkıcı etkileri olan krizler, bizim kendi
kendimize ürettiğimiz krizlerdir. 2003 yılından beriyse dünyada pek
çok ciddi ekonomik istikrarsızlık yaşanmasına rağmen Türkiye kendi
yolunda kararlılıkla ilerlemeyi sürdürüyor. Tıpkı 95-2001'deki gibi
Türkiye'yi kendi dinamikleri üzerinden krize sokma çabaları hiç ama
hiç eksik olmadı.
AK Parti olarak, sağladığımız güven ve istikrar ortamı sayesinde bu
hamlelerin hiçbirisi başarılı olamadı. Türkiye artık 3-5 milyar
dolarlık manipülasyonlarla yerle yeksan olacak bir ülke değil. Öyle
dönemler oldu ki finans piyasalarından çok kısa sürede 20 milyar
dolara varan çıkışlar olduğu halde kamuoyunda zerre kadar kimsenin
ruhu duymadı. Çıkış yapan paradan daha fazlası anında Türkiye'ye
girdi. Dolayısıyla bu yöntem işe yaramadı. 2003 yılından beri
ülkemize gelen uluslararası küresel yatırım 165 milyar doları
geçti. Tüm dünyayı derinden etkileyen 2009 krizi ülkemizi teğet
geçti. O zaman Başbakanımız olan Cumhurbaşkanımız 'kriz teğet
geçecek' dediği zaman tiye almışlardı. Geçen yıllar, geçen zaman ne
kadar isabetli ve basiretli bir tahmin yaptığını, öngörü ortaya
koyduğunu bir kez daha Cumhurbaşkanımızı haklı gösterdi."
Yıldırım, Türkiye'nin son yıllarda çok daha yoğun, sistematik,
ekonomik, sosyal ve siyasi saldırılara maruz kaldığını belirterek,
2013 yılındaki Gezi olaylarından beri Türkiye'ye yönelik her
hamlenin bir tarafında ülkede ekonomiyi bozma hesabı olduğunu
söyledi.
Gezi olaylarının söylemlerinden birinin de "ekonomiyi durdurma"
çağrısı olduğunu hatırlatan Yıldırım, "Oradan aradıklarını
bulamayınca bu sefer 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişiminin
bir parçası olarak ekonomimizi bozmaya, çökertmeye gayret ettiler.
17-25 Aralık hedefleri arasında Türkiye'nin büyük projelerini
yürüten yatırımcıların, finans kuruluşu yöneticilerinin bulunması
bir rastlantı değildir." dedi.
Bu girişimlerle amacına ulaşamayan çevrelerin umutlarını üst üste
yaşanan seçimlere bağladığını, mahalli seçimler, cumhurbaşkanlığı
seçimi ve iki genel seçimin de milletin engin sağduyusu ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dirayetli duruşu sayesinde
kazasız belasız atlattıldığını anlattı.
Yıldırım, seçimlerle de Türkiye'yi sarsamayanların bölücü terör
örgütünü piyasaya sürdüklerine dikkati çekerek, "20 Temmuz 2015
tarihinden itibaren bölücü terör örgütü alçakça eylemlerine hız
verdi. Bölge halkının desteği, güvenlik güçlerimizin kahramanca
mücadelesi sayesinde bu proje de akamete uğradı, bu proje de çöktü.
15 Temmuz'da altın vuruşlarını denediler. FETÖ neredeyse 40 yıl
boyunca büyük bir gizlilik, emeklerle ordu içinde yerleştirdiği
kadrolarını o gece darbe için harekete geçirdi. Milletimizin
cesareti, kahramanlığı, Cumhurbaşkanımızın liderliğiyle bu ihanet
girişiminin de üstesinden gelmeyi başardık." diye konuştu.
"ESKİ YÖNTEMLERE BAŞVURDULAR"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, "Türkiye, 15
Temmuz darbe girişimiyle yıkılmayınca eski yöntemlere başvurdular,
bel altı vuruşlarını devreye soktular, değerlendirme kuruluşlarını
sahaya sürdüler." dedi.
Başbakan Yıldırım, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı
konuşmada, 15 Temmuz gecesi verilen 241 şehit ve 2 bin 194 gazinin,
ülke ve millet olarak şeref beratı ve baştacı olduğunu söyledi.
Yıldırım, şöyle konuştu:
"Türkiye 15 Temmuz darbe girişimiyle yıkılmayınca yine boş
durmadılar, yeniden eski yöntemlere başvurdular, bel altı
vuruşlarını devreye soktular. Önce değerlendirme kuruluşlarını
sahaya sürdüler. Hiç bir gerekçesi yokken, objektif izahı yokken
tamamen siyasi saiklerle, zorlama gerekçelerle Türkiye'nin kredi
notunu düşürdüler. Ancak bu not indirimlerini ne piyasa ne de
uluslararası camia ciddiye almadı. Neden? Söyleyim. Not düştükten
sonra enflasyon düşmeye başladı, şu anda enflasyon 7,28,
öngörülenden daha düşük. İhracat yüzde 8 arttı, güven endeksi yüzde
21 arttı. Senin notun buysa, bizim notumuz da bu. 3- 5 tane
değerlendirme kuruluşu bize not veremez, bize notu millet verir
millet."
"NE ANLIYORSUNUZ? ZIRVA!"
Notu milletten aldıklarını, hesabı da millete verdiklerini belirten
Yıldırım, "O hesabı da 10 sandık kuruldu, 10'unda da verdik,
alnımızın akıyla verdik. Bu kuruluşlar Türkiye'ye karşı
sergiledikleri haksız tutumla, aslında kendi notlarını kırmış
oldular. Türkiye'nin notunu değil, kendi güvenilirliklerini kırmış
oldular." diye konuştu.
Son not indiriminin gerekçesinin, "dış kaynak ihtiyacı, kurumsal
zayıflık" olduğunu ifade eden Yıldırım, "Ne anlıyorsunuz? Anladınız
mı, zırva. Daha bunların açıklamalarının mürekkebi kurumadan
Hazine'nin yaptığı ihaleye 3,5 kat talep geldi, o taleplerdeki faiz
oranı da beklenenden düşük oldu. Yine o günden bugüne ekonomik
güven endeksi yükseldi, kapasite kullanım oranı arttı, enflasyon
7'ye doğru yaklaştı." değerlendirmesini yaptı.
BÜTÇE 16 EKİM'DE MECLİSTE OLACAK
Başbakan Yıldırım, grup toplantısından önce Orta Vadeli Planı
açıkladığını anımsattı.
Planın her 3 yıl için açıklandığını dile getiren Yıldırım,
"2017-2018-2019'da nasıl bir Türkiye hayal ediyoruz, neleri
yapacağız, hangi yatırımları yapacağız, hangi reformları
gerçekleştireceğiz, hangi alanda ülkeyi büyüteceğiz" konularını
içeren kapsamlı bir reform hazırlandığını söyledi.
Binali Yıldırım, 2017 bütçesini 16 Ekim'de Meclis'e teslim
edeceklerini belirtti.
Bütçede ekonomi ile ilgili bütün göstergeler ve planların olacağını
aktaran Yıldırım, "Büyüme vazgeçilmez, büyümeye, enflasyonla
mücadeleye, istihdam oluşturmaya, yeni iş alanları açmaya devam.
Büyümeden, enflasyonu düşürmekten, yeni iş ve aş alanları
oluşturmaktan taviz yok." dedi.
Bunları çıkarılacak yasalarla yapacaklarını anlatan Yıldırım, şöyle
konuştu:
"Bir kısmı Meclis'te, bir kısmı gelecek, iş hayatını, eğitimi,
yargıyı, adaleti, sanayi ve teknolojiyi ilgilendiren yasalar var;
alt yapıyı geliştirmeye yönelik yasalar var. Mali sistemin
iyileştirilmesini öngören yasalar var. Bunların hepsi teker teker
gelecek. Milli eğitimde ne yapacağız? 2019'a kadar artık
sabahçı-öğlenci yok. Sabah-öğlen tam gün eğitime geçeceğiz, hiç bir
yerde ikili eğitim kalmayacak. Niye? Çocuklarımız, gençlerimiz daha
iyi yetişsin, donanımlı hale gelsin diye. Bir başka yapacağımız
şey, bir lisan bir insan. Lisan eğitimini 5. sınıfta bir yıl
boyunca bütün okullarda mecburi hale getiriyoruz."
Başbakan Yıldırım, yargıdaki bilirkişilik müessesini yeni baştan
ele alacaklarını bildirdi.
Yargı sisteminde, soruşturmanın kollukta kovuşturmanın ise
bilirkişide olduğuna dikkati çeken Yıldırım, böyle bir yargı
sistemiyle bir yere varılamayacağının altını çizdi.
Binali Yıldırım, "Kolluk kendi işini yapacak, mahkemeler de
hakimler de kendi işini yapacak; diğer konular destek
hizmetleridir. Bilirkişilik yargılamanın esası haline gelirse,
orada adalet tecelli etmez. Ne oluyor? Bilirkişiye dosya gidiyor. O
bir rapor hazırlıyor, getiriyor, veriyor, diğeri itiraz ediyor.
Yeni bir bilirkişi atanıyor. O da bir rapor hazırlıyor. Bu sefer
ikisi birden itiraz ediyor, bir bilirkişi daha atıyor. Yıllar
geçiyor, dava uzuyor, uzuyor; bilirkişiler kazanıyor, vatandaş
kaybediyor. Böyle bir yargılama olmaz. Bunu özünden
değiştireceğiz." ifadesini kullandı.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar