Ailede kanser yok, bende de olmaz demeyin!
Prof. Dr. Gökhan Kandemir, dünyada ve Türkiye’de bilinen ölüm nedenleri arasında kalp damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alan kanserin görülme sıklığının, çevresel etkenler ve yanlış yaşam tarzı nedeniyle giderek arttığını söyledi.
Prof. Dr. Gökhan Kandemir, dünyada ve Türkiye’de bilinen ölüm
nedenleri arasında kalp damar hastalıklarından sonra ikinci sırada
yer alan kanserin görülme sıklığının, çevresel etkenler ve yanlış
yaşam tarzı nedeniyle giderek arttığını söyledi. Kandemir, “Ailede
kanser hikayesi görülmemesi o kişide de kanser gelişmeyeceği
anlamına gelmemektedir. Kanser gelişme riskini belirleyen en önemli
faktörler yaşam tarzı ve çevresel faktörlerdir. Tüm kanserlerin
%90-95’i bu faktörler nedeni ile gelişmektedir.” dedi.
Memorial Ataşehir Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nden Prof. Dr.
Gökhan Kandemir, kanser hastalığı hakkında toplumsal bilinci
artırmak amacıyla yanlış bilinenler hakkında bilgi verdi. Kanserin
bulaşıcı bir hastalık olmadığını belirten Kandemir, “Dokunma,
birlikte yaşama ve oturma ile kişi kanser hastalığını başka birine
bulaştıramaz. Rahim ağzı (serviks) kanseri, karaciğer kanseri gibi
bazı kanserlerin nedenleri arasında virüsler vardır. Bu virüsler
insandan insana bulaşmaktadır. Hastalığı ilerlemiş kanser
hastalarında ağrı daha çok görülmekle birlikte bazı kanserler
hiçbir zaman ağrıya yol açmaz. Kanser, ağrı demek değildir. Ağrısı
olan kanser hastaların da ilaçlar ile ağrı kontrolü çok başarılı
bir şekilde sağlanabilmektedir.” ifadelerini kullandı.
Şekerli gıdaların kanserin büyümesine yol açmadığını söyleyen
Kandemir, şunları kaydetti: “Vücuttaki tüm hücreler enerji için
şeker tüketirler. Kanser hücrelerinin normal hücrelerden daha fazla
şeker tükettikleri gerçektir. Bununla birlikte şeker yemenin
kanseri büyüttüğünü, hastalığın kötüleşmesine yol açtığına dair bir
kanıt yoktur. Şekersiz beslenmenin de kanserin iyileşmesine bir
katkısı yoktur. Fazla şekerli beslenme kilo almaya yol açar.
Obezitenin de bazı kanser türleri ile ilişkili olduğu
gösterilmiştir. Sebzelerde, meyvelerde, tahıllarda doğal olarak
bulunan şekerler vücudumuz için gereklidir. Kaçınılması gereken
kekler, kurabiyeler, tatlılar ve bazı içeceklerde bulunan işlenmiş
şekerlerdir.”
Kanserin kendisi saç kaybına yol açmadığını hatırlatan Kandemir,
“İleri evre durumlarda bile bu durum görülmez ancak tedavide
kullanılan bazı ilaçlar saç dökülmesine sebep olmaktadır. Ayrıca
beyin ışınlaması gereken durumlarda radyoterapi nedeniyle
görülebilmektedir. Ancak son yıllarda kanser tedavisinde giderek
daha fazla kullanılan akıllı ilaçlar ile artık saç kaybı
oluşmamaktadır.” şeklinde konuştu.
Ailede kanser hikayesi görülmemesinin o kişide de kanser
gelişmeyeceği anlamına gelmediğini belirten Kandemir, “Kanser
gelişme riskini belirleyen en önemli faktörler yaşam tarzı ve
çevresel faktörlerdir. Tüm kanserlerin %90-95’i bu faktörler nedeni
ile gelişmektedir. Yapılan çalışmalarda şimdiye kadar koltukaltı
ter ve koku gidericileri kullanan ve saçını boyatan kişilerde
kanser riskinin arttığı gösterilmemiştir.”dedi.
Kanserin tek bir hastalık olmadığını aktaran Kandemir şöyle devam
etti: “Farklı sebepleri olan farklı hastalıklar grubudur. Her
kanser farklı özelliklere sahiptir. Tümör dokusunun bu
özelliklerine göre tedavi belirlenir. Hastanın yaşına; diğer
hastalıkların olup olmamasına; kanserin nerede olduğuna, yayılıp
yayılmadığına, ne kadar yayıldığına göre de uygulanacak tedavi
değişmektedir. Kısacası kanser tedavisi, kişiye özel
tedavidir.”
Erken teşhis ve tedavi yöntemlerindeki ilerlemeler ile kanser
etkili bir şekilde tedavi edildiğini söyleyen Kandemir,
“Tedavilerdeki başarı teşhis zamanında hastalığın yaygınlığına,
kanserin türüne göre değişmektedir. Meme kalın bağırsak, prostat
kanserlerinde erken evrelerde tedavi mümkündür. Ayrıca testis
kanseri, lenfomalar gibi bazı kanser türlerinde ileri evrelerde
bile iyileşme sağlanabilmektedir.” diye konuştu.
CİHAN
Yorumlar