Ahmet Türk: Silah barış için araç olamaz

Mardin Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Ahmet Türk, 7 Haziran seçimlerinden sonra PKK'nın çatışma sürecini yeniden başlatmasının hata olduğunu, silahın barış için araç olamayacağını söyledi. Türk, örgütün 'hendek politikası'nı da tasvip etmediğini o konuda da kuşkularının olduğunu söyledi.

Google Haberlere Abone ol
Ahmet Türk: Silah barış için araç olamaz

Sonhaberler | Haber Merkezi 

Mardin Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Ahmet Türk, cezaevinden çıktıktan sonra verdiği ilk demeçte, terör örgütü PKK'nın yanlışlarına dikkat çekti ve 'Silah barış için araç olamaz' dedi. Türk, örgütün 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra yeniden silahlı çatışmaları başlatmasının da büyük bir hata olduğunu belirterek, bazı konularda kuşkularının olduğunu söyledi. 

Habertürk'ten Kübra Par'a konuşan Ahmet Türk'ün, "7 Haziran’da HDP yüzde 13 oy aldı ve Meclis’e 80 milletvekiliyle girdi. Ama ardından PKK çatışma ortamını başlattı. Kürt siyasetçiler, bu eylemlere yeterince yüksek sesle karşı çıkmadıkları için eleştiriliyor..." şeklindeki bir soru üzerine, "7 Haziran seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanı’nın süreci bitirdiği biliniyor. Ama bana kalsaydı buna dair ipuçları tamamen ortaya çıkıncaya kadar sabırla beklerdim. 7 Haziran sonrasında hemen bir eylem dönemine geçilmesi, bence Kürtler açısından bir hataydı. Çok açık konuşayım, ben böyle değerlendiriyorum. Diplomasi eksik yürütüldü. Ben olsam “Biz hâlâ eski yerimizde duruyoruz. Barış için sonuna kadar direneceğiz, inat edeceğiz, süreci bozmayız” gibi mesajlarla çıkardım ortaya. Ama tabii bu ne benim kontrolümde ne de gücümün alabildiği bir şey. Bu tamamen örgütün ortaya koyduğu bir karardır. Bu kararı siyasilerin değiştirme şansı yok. Dünyaya baktığımız zaman birçok ülkede bu gibi hareketlerde önce parti kurulmuş. Irak Kürdistanı’nda da önce KDP kurulmuş sonra peşmerge güçleri oluşturulmuş. Ama Türkiye’deki Kürt hareketinin demokratik siyaset zemini yokken, silahlı mücadele ortaya çıkmış. Bu nedenle silahlı mücadele her zaman süreçler üzerinde etkili olmuş. Siyasileri suçlamanın bir anlamı yok. Ne HDP Genel Başkanı’nın ne de sivil kurumların bu savaşı durdurmaya ya da kararlar almaya yönelik bir gücü, yetkisi ya da iradesi yok. 7 Haziran sonrasında hemen bir eylem dönemine geçilmesi, bence Kürtler açısından bir hataydı. Ben olsam ‘Barış için sonuna kadar direneceğiz, inat edeceğiz, süreci bozmayız’ gibi mesajlarla çıkardım. " dedi. 

Türk, Kübra Par'ın, "Siyasilerin gücü ve iradesi nasıl olmaz? Masum insanların ölümüne neden olan saldırılardan sonra HDP’nin dönüp gür bir sesle biz 80 milletvekiliyle Meclis’teyiz, barıştan yanayız” diyerek eylemleri durdurması gerekmez miydi?" şeklindeki sorusu üzeine ise şunları söyledi: Bu konuda siyasiler her zaman mesaj verdi. Artık sorunların demokratik zeminde çözülmesi gerektiğini söylediler. Ama bu mesajlar ne kadar yerini buldu? Belki bunu tartışabiliriz. Ben İmralı’ya gidip görüşme yaptığım dönemde Sayın Öcalan da “Artık sorunların demokratik zeminde çözümü ve diyaloğun oluşturulması konusunda bütün gücümüzle çaba göstereceğiz. Ben görüşmeler yapıyorum” diyordu. Nevroz’da gönderdiği mektupta da demokratik yöntemlerle çözüm noktasında yeni bir dönemin mesajını vermişti. Bilmiyorum bu mesajlar çok iyi okunmadı mı? Belki bunun üzerinde tartışmak, düşünmek lazım.

"Yani PKK, siyasi kanadın güçlenmesini ve sorunun demokratik yollarla çözülmesini istemedi mi?" şeklindeki bir başka soruya Türk, "Zaman içinde bunların hepsi ortaya çıkacak. Bu konuda endişelerim var. Geçmişte devletin bilgisi dahilinde Kandil’e de gittik, Sayın Öcalan’ın mesajlarını ilettik. Kandil’dekiler de bu sürecin barışçıl bir sürece evrilmesi için Başkan’ın aldığı kararlara tamamen uyacaklarını ifade ettiler. Ama sonuçta bir şiddet sarmalına yakalandık. Kuşkularım var. Bu kararlar neden alındı? Veyahut aktörler kimlerdir? Belki bunlar ortaya çıkar..." ifadeleri kullandı. 

Sürekli barışı savunduğu hatırlatılan Ahmet Türk, bunun üzerine, "Silah, barış için bir araç değildir. Diyarbakır zindanındayken gece gündüz işkence görüyorduk. Havalandırma yürüyüşü yaptırdıkları zaman beton kan gölüne dönüyordu. O işkence yapanlara bakıp “Eğer ileride ben de bunlar gibi düşünürsem insan değilim” diyordum. Bu nedenle asla kin gütmedim. Zaten dağa çıkmayı hiçbir zaman düşünmedim. Sorunları ancak demokratik zeminde çözebileceğimize inanıyorum." şeklinde konuştu. 

Hendek politikalarına da karşı çıktığı hatırlatılan Türk, şunları söyledi: Evet, bunu açıkça ifade etmiştim. Ama bakıyorsunuz bir yerde hendekler kazılıyor. Diğer tarafta 200 metre ötede polisler oturmuş, bu hendeklerin kazılmasını seyrediyor. Bunu Nusaybin’de, Cizre’de gördük. Hiçbir müdahale olmuyordu. Burada farklı bir soru geliyor akla. Acaba barış sürecinin sona ermesi için birileri tuzak mı kurdu? Cizre’de ambulansları göndermek için İçişleri Bakanı samimi olarak çaba sarf etti. Buna rağmen o ambulansların o sokağa girmesine izin verilmedi. Bakıyoruz, o işin başında olan ordu komutanı FETÖ’den dolayı bugün zindanda.

Yorumlar