Hepimiz Rahatsız Olduk
Bülent Arınç, "Dinleme rezaleti hepimizi rahatsız ediyor" dedi.
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, Sabah ve ATV'nin satışında
işadamlarından para toplanarak havuz oluşturulduğu yönündeki
tapelerin internette yayınlanmasını soran gazetecilere, “Hakim
kararının bile ihlal edildiği Türkiye'de bu dinleme rezaleti
hepimizi rahatsız ediyor. Başbakanımız “beni bile dinlemişler'
dediğine göre bizim gibi sizin gibi insanların kimler tarafından ne
şekilde dinlenildiğini, bu alçaklığını kimin yaptığını doğrusu
bildiğimiz zaman bunun bir cezası var şüphesiz. Ama bulmak ve
tespit etmek noktasında zorluklar yaşıyoruz. Yasa dışı dinlemelerle
bir yere varmak mümkün değildir. Bu dinleme rezaletine bir gün
ciddi bir şekilde son verecek tedbirleri alacağız dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, hafta sonu yaptığı Manisa
ziyaretinin ardından partisinin İzmir İl Başkanlığı’nı ziyaret
etti. Arınç’ın basın toplantısına AK Parti İzmir Büyükşehir
Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım da katıldı.
Arınç, basın mensuplarının internete sansür iddialarıyla gündeme
gelen ve bu hafta mecliste görüşülecek olan internet yasası ile CHP
İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın ATV ve Sabah’ın satışına yönelik
olarak Başbakan’ın yanıtlaması için verdiği soru önergesinin
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından yayından
kaldırıldığı yönündeki iddiasını yanıtladı. Arınç bu konuda şunları
söyledi, “Pek çok şeylerin birbirine karıştığı bir ortamdayız. Bir
bilgi kirliliği de yaşanıyor. Kimin ne söylediğinin bunların ne
kadar doğru olduğunun bir kısmının nasıl hayali şeyler
konuşulduğunu doğrusu zaman zaman farkına varamıyoruz. Her meseleyi
net olarak ortaya koymak lazım. Şimdi soru denetim yollarından
birisidir. Bir milletvekili arkadaşımız soru sorar bana mesela bir
yılda 700 civarında soru önergesi geliyor, Binali Bey’e de belki
bundan daha fazlası gelmiştir. Biz bunların hepsine cevap veririz.
Hiçbirisini cevapsız bırakmayız. Yeter ki soru olsun. Ama soru
sormayı bilmeyenler de soru sormakla hakaret etmek arasındaki farkı
bilmeyenlerle de zaman zaman karşılaşıyoruz. Şimdi bir soru
önergesinin sansürlenmesi mümkün değil. Bir defa birisi bir isim
koyuyor ve basın onun üzerine her şeyi inşa etmeye kalkıyorsa bu
çok yanlış olur. İnternette sansür iddiası. Kesinlikle böyle bir
şey yok. Nerden çıktı? Anayasadaki madde basının sansür
edilemeyeceği, özgür olduğudur. Biz de bunu gönülden inanıyoruz ve
Türkiye'de Basın Kanunu’yla RTÜK’le şunla bunla meşgul olan bir
arkadaşınız olarak söylüyorum. Dünyanın pek çok ülkesinden daha
özgür ve basın hürriyetine sahip de bir ülkeyiz. “Efendim 60 tane
cezaevinde insan var.' 49 tanesi terörle mücadele kanununa aykırı
hareket etmekte. Eğer bunu da siz “serbest kalsınlar’ diyorsanız o
zaman Terörle Mücadele Kanunu’nu kaldırmamız lazım, inşallah o da
kalkacak. Ama oradaki hükümlerin bir kısmı Türk Ceza Kanunu’nda. Bu
sefer Türk Ceza Kanunu’na aykırı hareket etmekten bazı insanlar
yargılanacaklar. Suç işleme imtiyazı hiç kimse için yok. Ne benim
için, ne bir gazeteci arkadaşım için ne bir müdür için veyahut da
bir iş adamı için. Ceza kanununa göre suç sayılan bir fiilleri icra
edenlerin yine hesap verme geleneği olduğunu da hepimiz
biliyoruz.
“UTANMAZCA SUÇLAMALARI KABUL EDEMİYORUM"
Arınç, sabah bir televizyon kanalında izlediği haberi örnek
vererek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şunu söylemek istiyorum. Bugün sabah televizyonda kanallarını
izlerken bir televizyon kanalı şöyle bir haber yapıyor. Kadıköy’de
AK Parti bir stant kurmuş. Üye kaydı yapıyormuş, orayı basmaya
gelen bir grup olmuş. Aralarında bir tartışma çıkmış, kavgaya
dönüşmüş. Şimdi bir televizyonunun verdiği habere bakın. AK
Partililer’le, yolsuzluk ve rüşvet karşıtı olan grup arasında
tartışma yaşandı. O kadar kurnaz bir ifadedir ki esasen bir süreden
beri başlayan işte adını operasyon denilen şey de yolsuzluk ve
rüşvet ön plana çıkarılmak isteniyor. Halbuki bir iddia var. Bu
iddia araştırılacaktır. Bir soruşturma yapılacaktır. Bakanların
istifası ayrı bir konu. Hükümet kabinede bir görev değişikliğine
gitmiştir. Sayın bakanımız aday olduğu için görevinden ayrılmıştır
bir başka bakan da hakkındaki iddiaların açığa çıkması bakımından
siyasi etik konusunda örnek bir davranışta bulunmuştur.
Başbakanımız onların yerine başka bir arkadaşımızı getirmiştir.
Şimdi AK Parti’yle yolsuzluk ve rüşvet karşıtı olanların kavgasını
söylerseniz gizliden gizliye zihinlerde bir algı meydana
getireceksiniz. Bu tarafta yolsuzluk yapanlar var bu tarafta
onların karşıtları var, kavga etmişler. Halkın yüzde 50'sinin oyunu
almış bir siyasi partinin ve 11 yıldan beri aralıksız devam eden
bir iktidarın yolsuzlukla mücadeleyi varlık sebebi sayan bir
hükümetin böylesine utanmazca suçlanmasını ben kabul etmiyorum.
“AK PARTİ’Yİ DEMOKRASİ KARŞITI GÖSTERMEK
İSTİYORLAR"
Başbakan Yardımcısı Arınç, internete sansür iddiaları ile AK
Parti’nin demokrasi karşıtı gösterilmeye çalışıldığını öne sürerek,
şöyle konuştu: “Aynen bunun gibi internette sansür. Arkadaşlar 2
sene evvel de o zaman TÜSİAD Başkanı Sayın Ümit Boyner
hanımefendiyle bir tartışmamız da olmuştu. Güvenli internet denen
bir şey var Sayın Bakanım daha iyi bilirler. Bunu tercihe bağlı
olarak yapmayı düşündük o zaman. Tercihe bağlı olarak ailesini
çocuklarını, zararlı bazı porno, şiddete yönelmiş bir takım
yerlerden korumak amacıyla bir güvenli internet işini başlatmak
üzere yola çıkmıştık. Sansür diye ortalığı birbirine kattılar.
Halbuki sansür değildi. Düğme sizin elinizde. Sadece siz bunu arzu
ederseniz bu yolu seçebileceksiniz. O gürültüler gitti. Arkada ne
kaldı. 2 milyondan fazla insan bunu tercih etmiş. Demokrasiler
tercih noktasında insanlara farklı seçenekler sunabilme hakkıdır.
Şimdi niye ‘internette sansür’ diye başlıyoruz. Doğru değil. Sayın
Lütfi Elvan, sayın bakanımızdan sonra göreve gelen arkadaşımız.
Doğru bir şey yaptıklarını söylüyor ve bunun sansür olmadığını
ifade ediyor. Umarım bu hafta da görüşülecektir. Göreceksiniz o da
çıktıktan sonra bu tartışmalardan eser kalmayacaktır. Neden çünkü
bunlar spekülatif tartışmalardır. AK Partiyi demokrasi karşıtı
göstermek, ‘insan haklarını ihlal ediyor’ demek, ‘işte özgürlük
alanlarını kısıtlıyor’ demekle aynı noktayı getirmeye çalışıyorlar.
Biz yaptığımız işi biliyoruz ve inşallah internette bir de benim
düzenlediğim haber portallarıyla ilgili bir düzenleme o da yakın
zamanda gelecek. Haber sitelerini biz değerlendiriyoruz. Basın
kanunu içerisine alacağız. Sarı basın kartı vereceğiz. İlan ve
reklam pasta payından vereceğiz ki bugün internetin haber
portalları yazılı basından daha çok izlenen, daha çok içinde yazı
yazılan unsurlar hale geldi. O zaman ne diyeceğiz. Bu da mı
internete sansür. Bu da bir düzenlemedir. Yıllardan beri beklenen
bir düzenlemeydi. Kimse endişe etmesin. Demokrasinin,
özgürlüklerin, demokratikleşme konusunda atılacak adımların 11
senedir nasıl sahibiysek bundan sonra da böyle devam edeceğiz.
“MAVİ MARMARA’DA SONUCA VARMAK ÜZEREYİZ"
Mavi Marmara Komisyonu Başkanı olan Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç, İsrail Hükümeti ile anlaşmaya varılıp varılmadığı
yönündeki soruya bir iki pürüz kaldığını sonuca varmak üzere
olduklarını belirterek şöyle yanıtladı,
“İsrail Hükümeti’ne üç şart ileri sürdük. “Bu
yaptığınız haksızlıktır bu haksız fiil karşısında Türk halkından
hükümetinden özür dileyeceksiniz. İkincisi zarar görenlere tazminat
ödeyeceksiniz. 3. 35 ülkeden bu gemiye doluşan insanlar sadece
barış için sadece oradaki halkla dayanışma için gidiyorlardı.
Abluka ve ambargonun kaldırılması gerekir.' İsrail 2 yıl buna itiraz etti. Geçen 22 Mart’ta Başkan
Obama’nın İsrail ziyareti sonrasında yaptığı baskılar ve
tehditler sonucunda Netanyahu Türk halkından ve hükümetinden açıkça
özür diledi. Bu Türk hükümetinin diplomatik başarısı olduğu kadar
İsrail hükümetinin de yaptığı bu haksızlık karşısında
açıkça ve alenen özür dilemesidir. İkinci şartımız ölen ve
yaralananların ailelerine tazminat ödenmesiydi. Bunun görüşmelerine
hemen başladık. Hükümet içinden Başbakanımız bu müzakereleri
koordine etme görevi verdi. Bu işi bilen insanlarla bir müzakereyi
yürüttük. Bazen Ankara’da bazen İsrail’de bu görüşmeler konusunda önemli müzakereler
yapıldı ve sadece bir iki pürüz kalmıştı. Henüz bir iki pürüz ve
sonuca varılmış değildir. Çözümün yakın olduğunu hissediyorum.
“Evet bu iş tamamdır’ dediğimizde ne yapaycağız. Uluslararası
sözleşme imzalanacak. Sonra bizim anayasamız gereğince uluslararası
sözleşmeyi TBMM’ye getireceğiz orada kanun haline gelirse o zaman
ödemeler yapılacak ve aramızda ikinci şart da yerine gelmiş olacak.
Şüphesiz ikinci birinci şart birbiri arkasından geliyor değil ama
Filistin Gazze’ye uygulanan ambargoların da
kaldırılması insanı geçişler için yumuşatılması gerekir. Bu konuda
İsrail mal ilaç geçişine izin verdi. Ambargo tamamen
kaldırılmış değil. Tazminat konusu çözüme kavuşursa ardından
diplomatik ilişkilerin çalışmaların başlaması gerekiyor. Bunu
takiben de İsrail ve Türkiye bu ambargoların ablukaların
kaldırılması konusunda Filistin halkı Gazze halkı için de çok önemli
saydığımız insanı ölçüler içinde süratle yerine getirmeli.
Bahsettiğiniz haberi ben de okudum. Bu konuda bir gelişme var ama
henüz imza atacak düzeyde değiliz. ABD de İsrail de bu konuda Türkiye’nin biran evvel anlaşma
yapmasını umut ediyor ve biz de doğrusu 3’lü özürden sonra süratle
yerine getirmek istiyoruz."
“TAZMİNAT MİKTARI ULUSLAR ARASI HUKUK KRİTERLERİNE GÖRE
OLACAK"
Başbakan Yardımcısı Arınç bir basın mensubunun tazminatlar
konusunda rakamlar verip doğru olup olmadığını sorması üzerine
“Bunların hiçbiri doğru değil. Rakam konusunda ne İsrail hükümetimin ne de bizim açıklamamız olmadı.
Kendi aramızda tartıştığımız bir konu da var. Biz bu haksız fiil
konusunda uluslararası hukuk ne emrediyorsa onu talep ediyoruz.
Bunun geçmişte emsalleri vardır. Ölen ve yaralananların ailelerine
ve kendilerine ödenecek tazminatları hukukçuları tespit edip karşı
tarafa teklif ettiler. 30 istendi 20 verildi bunlar gerçek değil.
Bunlardan yüksek veya alçak da olabilir. Kafadan böyle bir teklif
yapamayız. Böyle bir olay karşısında geçmişte hangi ülke hangi
uluslararası hukuk kriterine göre tazminat ödemişse onu talep
edebiliriz. Anlaşma imzalanabilirse rakamların mutlaka tatmin edici
olduğunu görebileceğiz."
“DİNLEMELER İNSANLIK SUÇUDUR
Başbakan Yardımcısı Arınç, Sabah ve ATV'nin satışında
işadamlarından para toplanarak havuz oluşturulduğu yönündeki
tapelerin internette yer almasını soran basın mensuplarına böyle
bir ses kaydını dinlemediğini, nerede, ne zaman nasıl olduğunu
bilmediğini belirterek, şöyle konuştu:
“İnternette bazı ses kayıtları yayınlanıyor olabilir. Başka bir
yerde bunların tapeleri yayınlanıyor olabilir. Bunlar ne kadar
gerçektir, gerçekleri ne kadar yansıtıyor, montaj mıdır, şu mudur
bu mudur ben bunlar konusunda bir bilgim yok. Ama çok iyi bildiğim
ve çok üzüldüğüm bir konu var ki bu sayın bakanımızın da uzun süren
bakanlık döneminde en çok uğraştığı, ve hukuka uygun bir şekle
getirmeye çalıştığı ve belki de bunların mağdurlarından hepimiz
olduğumuz için bu konuda insanların özel hayatlarına, kişilik
haklarına saldırı olmasın diye gecesini gündüzüne kattığı bir
konudur. Dinlemeler konusu isterseniz mahkeme kararıyla olsun çünkü
savcılar talep edebilir. Mahkemeler de belli bir süre içerisinde
organize suçları belki ortaya çıkarabilmek için bazı kişilerin
dinlenmesine karar verebilir. Bunun süresi bellidir, bunun ne
şekilde sona ereceği bellidir. Ne şekilde sona erdikten sonra hangi
işlemin yapılacağı bellidir. Hukuk bunu tanzim etmiş. Ancak
böylesine ince bir konuyu yine hukuk alanında dinleme altına
aldıktan sonra bunu uzatan, bunu dışarda yayınlanmasını izin ve
imkan veren, bunun üzerinden bazı spekülasyonları güçlendirmeye
çalışanlar da olabilir. Yargının içinde olabilir, emniyetin içinde
olabilir, bunların medya uzantısı olabilir. Bunlar yanlıştır.
Hukuka aykırıdır. İnsanların özel hayatları ve kişilik haklarına
büyük bir saldırıdır. Hakimle ve savcıyla işbirliği yapılarak bir
dinleme kararı alınmış olmasına rağmen 3 aylık bir dinlemenin 13
aya çıkarılabildiğini ilgisiz kişilerin dinlenebildiğini, hatta
topluca dinleme kararları verilebildiğini son gelişmelerle biraz
daha yakından görmüş durumdayız. Hakim kararının bile ihlal
edildiği Türkiye'de bu dinleme rezaleti hepimizi rahatsız ediyor.
Bununla ilgili Türk Ceza Kanunu'nda bazı hükümler var. Biz bu ceza
maddelerinin daha da arttırılması, ve caydırıcı hale gelmesi için
bizzat benim takip ettiğim bir yasa çalışması olmuştu 2 sene önce.
Fakat sonradan denildi ki bu cezalar yeterlidir, arttırılmaya gerek
yoktur. Öylece kaldı. İkinci konu çok daha çirkin. O da
teknolojinin geldiği son noktada insanlar yurt içinden yurt
dışından dinleme cihazları temin ederek çok küçük şeyleri bile bazı
yerlerde saklamak suretiyle insanların ve hatta büyük bir alanın
dinlemesini yapabiliyorlar. Savcı kararı yok, hakim kararı yok.
Tamamen insanların kötü niyetle yaptıkları dinleme. Bu son yıllarda
iyice çığırından çıkmış durumda. Kimin yaptığını bilemiyorsunuz,
nasıl bunu elde ettiğini bilemiyorsunuz, Dost sohbetlerinde bir
insanın çay içerken, aile ortamında bile yaptığı konuşmaları yarın
bir gün bize lazım olur diyerek birileri dinlemiş ve kendilerine
göre zamanı geldiğinde de servise koymuşsa bu bir insanlık suçudur.
Bırakın özel hayatı kişilik hakları, ama bir insanın hayatına
böylesine müdahale edilmesi ve bunun çirkin amaçlar için
kullanılabilmesi fevkalade kötüdür. Bu da son zamanlarda veya son
yıllarda hepimizin şikayet ettiği konular. Başbakanımız bile beni
bile dinlemişler dediğine göre bizim gibi sizin gibi insanların
kimler tarafından ne şekilde dinlenildiğini, bu alçaklığını kimin
yaptığını doğrusu bildiğimiz zaman bunun bir cezası var şüphesiz.
Ama bulmak ve tespit etmek noktasında zorluklar yaşıyoruz. Sayın
Kılıçdaroğlu ne dedi. İnternette yayınlandıysa kim nasıl konuştu
doğrusu bunları bilmiyorum. Ama bu kapsamda olaya baktığım zaman
bunun büyük bir suç olduğunu ve gayri ahlaki bir eylem olduğunu
düşünüyorum. Çünkü mahkemeler de Yargıtay içtihatları da anayasa
mahkemesinin bireysel başvuralar üzerine verdiği kararlarda da yasa
dışı dinlemelerin suç delili olmayacağı karara bağlandı. Mahkeme
kararıyla dinlenmiş olanların bir ağırlığı var eğer suistimal
edilmemişse. Ama yasa dışı dinlemelerle bir yere varmak mümkün
değildir, bir insanı suçlamak hatta ne bileyim hükümeti, bakanları
sizi beni onu bu yasadışı dinlemelerle mümkün değil. Bu konuda
sayın bakanımızın bakanlık döneminde başlattığı çalışmayı ümit
ediyorum ki diğer arkadaşlarımız devam ettirecek ve toplumda
endişeye, tereddütlere, paniğe yol açabilecek bu dinleme rezaletine
bir gün ciddi bir şekilde son verecek tedbirleri alacağız.
“AKŞAM NEREDE YATTIĞIMI BİLE UNUTTUM
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğü
ve seçim çalışmalarına katılacağı yönündeki iddianın sorulması
üzerine şunları söyledi:
“Hiç haberim yok. Siz benden daha çok takip etmişsiniz. Ben çünkü
akşamları nerde yattığımı bile unuttum. Cuma günü İstanbul’daydım,
cumartesi günü Bursa’daydım, pazar günü Manisa’daydım bugün
İzmir’deydim. İnşallah bu akşam evimin yolunu bulacağım.
“NE KONUŞTUKLARINA VAKIF DEĞİLİM
Bu konuda bir yorum yapmayacağını, ne konuşulup ne karar alındığını
bilmediğini dile getiren Arınç, “Erdoğan Bayraktar Sayın bakanımız,
bizim milletvekilimdir, bakanımız oldu, eski TOKİ başkanıdır.
Oğluyla ilgili bir iddia var. Oğlu tutuklanmadı bildiğim kadarıyla.
Kendisi belki bir duygusal bir açıklamayla hem milletvekilliğinden
hem de bakanlıktan ayrıldığını söylemişti. Sonra
milletvekilliğinden ayrıldığı konusu gerçekleşmedi bildiğim
kadarıyla. Meclise zaten 84. maddeye göre eğer istifası kabul
edilebilirse düşecekti ama bu noktada görüşülmüş ve tekrar yola
devam etme kararı verilmişse ne konuştuklarını, nasıl bir karar
aldıklarını ben vakıf değilimö dedi.
Yorumlar