Dershaneciler: Ülkemizi meydanlarda bizi hedef gösterenler kadar seviyoruz
Ege Dershaneleri Paydaşlar Platformu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dershanelerin kapatılması ve eğitim camiasında köklü değişikliğe sebep olacak MEB torba kanununu onaylamasının ardından gelişmeleri değerlendirdi.
Ege Dershaneleri Paydaşlar Platformu, Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül’ün dershanelerin kapatılması ve eğitim camiasında köklü
değişikliğe sebep olacak MEB torba kanununu onaylamasının ardından
gelişmeleri değerlendirdi. Platform Sözcüsü Hakkı Erden, gecesini
gündüzüne katan dershane öğretmenlerinin son günlerde en üst
perdeden nefret söylemi, ötekileştirme, "Çocuklarınızı oralara
buralara göndermeyin, onlar şöyle böyle" gibi söylemlere maruz
kaldığını hatırlattı. Dershanede çalışanların da bu ülkenin
vatandaşı olduğunun altını çizen Erten, “Biz de ülkemizi en az
meydanlardan bizi hedef gösterenler kadar seviyoruz. Gerektiğinde
biz de ülkemiz için canımızı veririz. Bu konuda kimsenin kimseden
daha fazla ülkeyi, memleketi sevme ölçüsü yok elinde. Toplumu
ötekileştirme, boykot çağrısı yapma maalesef bizleri çok üzmekte.”
dedi. Bu tür söylemlerin 1980'den önce toplumu ciddi manada
gerdiğini hatırlatan Erten, meydanlardaki topluma gerginlik
pompalayan ifadelerin sonuçlarını maalesef somut bir şekilde
dershane emekçilerine şiddet uygulanarak gördüklerini dile getirdi.
Kamuoyunda çok fazla yer almasa da Erzurum ve Şanlıurfa’da dershane
çalışanlarına şiddet uygulandığını belirten Erten, “Bunları
yapanları şiddetle kınıyoruz. Bunlar doğru şeyler değildir. Sonuç
itibariyle biz eğitim öğretimin içerisindeyiz, öyle kalmak
istiyoruz. Meydanlara malzeme olmak istemiyoruz.” diye konuştu.
Dershane sahipleri olarak anayasal haklarını sonuna kadar
arayacaklarını dile getiren Erten, Anayasa Mahkemesi’nde bireysel
başvuru haklarını kullanacaklarını, iç hukuk yolunun tükenmesi
halinde de AİHM’ye kadar gideceklerini belirtti.
Dershane temsilcileri olarak eğitim alanında kamuoyunu meşgul eden
konularda açıklama yapma ihtiyacı hissettiklerini ifade eden Erten,
onaylanan kanunla kapatılacak olan dershanelerde ortalama 100 bin
insanın çalıştığını söyledi. Bu rakama aile fertlerinin dahil
edilmesiyle yaklaşık 400-500 bin kişiyi ilgilendiren bir kanunun
yürürlüğü girdiğine dikkat çeken Erten, “Böylece Türkiye 2015’e
uyandığında, on binlerce kişiyi işsizler ordusuna katacak. Mağdur
olanların sayısı 500 bini bulacak.” uyarısında bulundu.
Dershanelerin kapatılmasının, 2 milyonu üniversiteye hazırlık
öğrencisi toplam 3 milyon kişiyi ilgilendirdiğini kaydeden Erten,
sınavlara hazırlanmak isteyen öğrenciler için hiçbir altyapı
hazırlığı olmadan, hangi şartlarda sınava hazırlanacağına yönelik
çalışma yapılmadan kanun taslağının aniden geceyarısı Meclis’ten
geçtiğini savundu. 20, 30, 40 yıl dershanecilik yapan kişilerin
aldığı krediler, yaptıkları kira sözleşmeleri, masa, sandalye,
akıllı tahtalarının ne olacağını soran Erten, sadece dershane
çalışanlarının işsiz kalmayacağını, çevre esnafın da ciddi
mağduriyet yaşayacağını söyledi.
'TÜRKİYE EĞİTİMDE 90 YIL GERİYE GİTTİ'
Erten, Türkiye’nin yürürlüğe giren kanunla birlikte 3 Mart 1924
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan yaklaşık 90 yıl geriye gittiğini
iddia etti. Eğitim öğretim faaliyeti yapmak isteyen birinin özel
bir teşebbüste bulunamayacağını savunarak, İngilizce ve Fransızca
gibi kursları açmak isteyenlere serbestlik olduğunu ancak matematik
ya da Türkçe dersi verilmesinin yasak olduğunu söyledi. Kanun
geçmeden önce devlet büyüklerinin, dershane sahiplerinin mağdur
edilmeyeceği sözü verdiğini ancak onaylanan kanunda endişe ve
kaygıya sebep olan maddeler olduğunu ifade eden Erten, “Dershane
sahipleri karşılaştıkları ekonomik, sosyolojik, psikolojik
sorunları yargıya götüremeyecek. Yargıya götürürse şarta bağlanmış,
asla ve kat’a verilecek teşviklerden yararlanamayacak. Hükümet,
yasa taslağında sektörü mağdur etmediklerine inanıyorsa neden
yargıya gitmemizden endişe duyuyorlar? Yoksa gerçekten bizi mağdur
ediyorlar da kamuoyuna farklı şekilde mi açıklama yapılıyor?
'Teşvikten yararlanıp bina yaparsanız, işletmeye başlarsanız ve
ondan sonra yargıya giderseniz binanız Hazine'ye devredilir.’
deniyor.” şeklinde konuştu.
'MÜLAKATTA KRİTER NE OLACAK?'
Kanun çıkmadan önce öğretmenlere, "Dershaneleriniz kapatılacak ama
siz mağdur olmayacaksınız." denildiğini de hatırlatan Erten,
formasyonu olmayıp dershane uzman öğretici olarak çalışan hiç
kimsenin atanamayacağına dikkat çekti. Bu öğretmenlerin 2015’ten
sonra işsiz kalacağını, aynı zamanda dershanelerde altı yılını
doldurmayan öğretmenlerin de atanamayacağını anlatan Erten,
“Dershanede çalışan ve altıncı yılını dolduranla beşinci yılını
dolduran arasında ne fark var? Beş yıl çalışan öğretmenler işsiz
kalacaklar. Geriye kalanları ise hükümetin değerli yetkilileri,
mülakatla alacaklarını söylüyorlar. Mülakat, kamuoyunda kulağa iyi
şeyler çağrıştırmayan bir sözcüktür. Mülakat denince hiç olumlu
şeyler akla gelmez. Sözlü mülakatta kriter ne olacak? Mülakatta
öğretmenin formasyonu, bilgi beceresi, sınıf hakimiyeti nasıl
ölçülecek? Üç beş kişilik bir komisyon, öğretmen adayı ile yaptığı
5-10 dakikalık konuşmayla yeterliliğini nasıl tespit edecek?” dedi.
Erten, mülakatın sonucunun siyasi kadrolaşmanın önünü açacağını
iddia etti. Yeni çıkarılan torba kanunla MEB Müsteşarı hariç Milli
Eğitim'de idarecilik yapan ve dört yılını dolduran herkesin
görevden alınabileceğini aktaran Erten, “Bu bizi direkt
ilgilendiren bir durum değil ama meslektaşlarımız olan
müdürlerimiz, yasadan hakikaten rahatsızlar. Devlet memuru
oldukları için açıklama yapamıyorlar. Okul müdürleri de artık bizi
anlıyorlar. Okul müdürü alınınca, yerine atamayı vali yapacak. Vali
atamalarla mı ilgilenecek, ilin sorunlarıyla mı ilgilenecek? Burada
ciddi bir siyasallaşma, kadrolaşma endişesi taşıyoruz.” dedi.
'2 MİLYON KİŞİNİN GİRDİĞİ SINAVDA NEDEN SORULAR AÇIKLANMAZ?'
Hafta sonu yapılacak YGS için öğrencilere başarı dileyen Erten,
sınava sayılı günler kala ÖSYM Başkanı Ali Demir’in, bu yıl
soruların yüzde 20’sinin açıklanacağını belirterek kafaları
karıştıran bir açıklama yaptığını dile getirdi. Yaklaşık 2 milyon
kişinin girdiği sınavdaki soruların neden kamuoyuna açıklanmadığını
anlamakta güçlük çektiklerini belirten Erten, “Zaten 2 milyon
insana göstermişsiniz. Burada şeffaflık sorunu söz konusudur.
Sorular gizlenerek, acaba ne amaçlanmaktadır? Bir diğere sorun,
yanlış sorunlar nasıp tespit edilip iptal edilecektir? Her sınavda
bazı soruların iptal edildiğini görüyoruz. Bir soruyla hayatının
mesleğini kaçıranlar ve yakalayanlar var. Bir soruyla yüz binleri
geçersiniz. Ayrıca ÖSYM Başkanımız'ın, yanlış soruların tespitiyle
ilgili yaptığı açıklama bize enteresan geldi. Açıklamada dedi ki,
‘Soruların yanlışlığına bakacağız. O sorulara cevap verme oranı çok
azsa o sorunun yanlış olacağına hükmedeceğiz.’ Bunlar bilimsel
kriter açısından uygun değil. Türkiye 21. yüzyıl Türkiye’si,
herkesin aklı çalışıyor, herkes muhakeme yeteneğine sahiptir. Soru
doğru olsa ve çok zor olsa az sayıda öğrenci cevap verdiği için bu
soruya yanlış soru diyebilir misiniz? Bir sorunun doğruluğu
yanlışlığını cevaplayanların sayısına bakarak yapmak çok
sakıncalıdır. Çok çok zor olan sorular öğrencileri belirliyor,
başarı kriterlerini belirliyor. Öğrencileri sıralayan bir sınavda
böyle bir açıklama yapmak büyük bir hayal kırıklığı.” şeklinde
konuştu. CİHAN
Yorumlar