Uzmanlar, toplumsal gerginliğe çareyi sağduyuda buluyor
Türkiye’yi sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından siyasilerin kullandığı nefret söylemi ve kutuplaştırmaya yönelik dil, toplumun tüm kesimlerinde gerginliğe neden oluyor.
Türkiye’yi sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından
siyasilerin kullandığı nefret söylemi ve kutuplaştırmaya yönelik
dil, toplumun tüm kesimlerinde gerginliğe neden oluyor. Toplumsal
cinnetten endişe eden uzmanlar, çareyi sağduyulu olmakta
buluyor.
Türkiye genelinde 5 federasyon ve 105 sağlık derneğiyle ulusal ve
uluslararası alanda faaliyet gösteren Uluslararası Vefa Sağlık
Konfederasyonu (VESKON), nefret söylemi ve kutuplaştırmayı
İstanbul’da masaya yatırdı. Toplantıya katılan Uluslararası Anadolu
Sağlık Federasyonu (USAF) Başkanı Doç. Dr. Ekrem Yeter, Cihan Haber
Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu. Ekrem Yeter, son dönemde ülke
gündeminden dolayı ciddi manada dezenformasyon yaşandığını dile
getirdi. "Ortada insanları bölen kutuplaştıran o kadar söylem var
ki, ben bir sağlıkçı olarak bunları hiç doğru bulmuyorum." diyen
Yeter, "Benim gördüğüm kadarıyla okumuş entelektüel kesimde sanki
bu yolsuzluk hadiselerine inanma daha yüksek oranda." yorumunu
yaptı. Yeter, "Ortada dolaşan dezenformasyon ve nefret dili var.
İnsanları bölen kutuplaştıran o kadar söylemler var ki, bunları bir
sağlıkçı olarak hiç doğru bulmuyorum. Bunun neticesinde insanların
ruh halinde bir bozulma olduğu gibi bir kardiyolog olarak kardiyak
problemlerinin de daha fazla ortaya çıkacağını düşünüyorum. Stres
sıkıntı ve bu tip problemler altında insanların kalp ile ilgili
problemleri psikolojik problemler de daha fazla ortaya çıkacaktır."
ifadelerini kullandı.
YETKİLİLERE SORUMLULUK ÇAĞRISI
Bütün yetkililerin sorumlu davranması gerektiğini tavsiye eden USAF
Başkanı, "Bu söylemlerin topluma zararı olduğu gibi aslında
kendilerine de çok ciddi manada zararları dokunuyor. Mikrofonu
eline alan etkisi altında bulunanları etkilemeye çalışıyor. İşin
açıkçası kimin sesi daha çok yüksek çıkarsa, etrafındaki insanları
etkilemede başarılı oluyor. Ama burada halkımızın doğrudan haktan,
gerçekleri araştırma içgüdüsünden ve gerçekten yana olma, gerçekten
yana meylini ortaya koyması gerekiyor." diye konuştu.
Toplum bireylerinin sağduyulu hareket etmesi gerektiğini de
belirten USAF Başkanı, "Görüş ayrılıkları o kadar fazla ki,
kardeşler ve anne-çocuk arasında oldu ayrılıklar. Görüş
ayrılıklarının olması esasen çok problem değil sadece bunları
probleme döndürmemek gerekir. Bunları küskünlük vesilesi yapmamak
gerekir. Ama ne olursa olsun haktan yana doğrudan yana tavır almak
gerekir." dedi.
"BİZ, LİDERLERİMİZİ İDOL HALİNE GETİRİYORUZ"
Uluslararası Vefa Sağlık Konfederasyonu (VESKON) Basın Sözcüsü Doç.
Dr. Osman Abalı da, yaptığı değerlendirmede, artık hiçbir şeyin
eskisi gibi olmadığını, iletişim araçları sayesinde vatandaşların
her şeyi takip ettiğini söyledi. Ülkede yaşananların halkı
ilgilendiren konular olduğunu aktaran Abalı, "Ülkenin kaynakları,
değerleri nerde ve nasıl harcanıyor buna her vatandaş dikkat eder.
Çünkü kendisi asgari ücretle çalışırken, bir memur maaşı alırken
verdiği verginin, bu vergilerin takibini yapar dolayısıyla
vatandaşların birçoğu olup bitenden haberdar." yorumunu yaptı.
Erişkinlere bir şey söylendiğinde bireylerin hemen inanmadığını,
kendi çevresinden kendi değerlerinden ve medyadan farklı
kaynaklarından araştırdığını aktaran Abalı, konuşmasına şöyle devam
etti:
"Dolayısıyla erişkinin verdiği tepki, çocukların ki gibi her şeye
inanmak değildir. Araştırarak gerçeğe ulaşır. Gördüğümüz kadarıyla
halkımızda bu konuda son derece hassas. Öte yandan bizim halkımızın
geçmişten getirdiği bir özelliği var, ta Osmanlı döneminden
itibaren biz liderlerimizi idol haline getiririz. Onları belli bir
yere koyarız ve bu yeri sarsılmaz bozulmaz olarak düşünürüz. Ve
onlara atfedilen farklı şeyler ise hemen bir soru işareti ile
karşılanır. Bunun böyle olması lazım. Yani biri hakkında bir şey
söylendiği zaman hemen öyledir diye inanmaması gerekir, bunu sadece
çocuklarda görürüz. Yetişkin bunu sorgular, araştırır. Devlet
büyüklerinde olan problemin iknası ise daha zordur. Dolayısıyla
eğer bir kişi birine değer veriyorsa ve onun hakkında bazı iddialar
var ise burada o kişilerin daha fazla araştırması gerekiyor."
"ÇOCUKLARIN SİYASİLEŞTİRİLMESİ KABUL EDİLEMEZ"
Son dönemde medyaya yansıyan haberlerde müfettişlerin çocukları
sorgulamasını ve ifadelerini almasını da değerlendiren Abalı, bunun
kabul edilemeyeceğini belirterek şunları aktardı:
"Çocukların siyasileştirilmesi kesinlikle kabul edilemez. Yani
böyle bir düşünce çocuk haklarına aykırı. Bir çocuğu sorguya
çekmek, onun görüşleri hakkında sanki suç işliyormuş gibi ifade
tutanağı doldurtmak duygusal istismardır. Türk Ceza Kanunu’nda
bunun cezası vardır. O çocuk duygusal olarak zarar görür ve bunu
yapanlar suç işler. Gelen emirlerle eğitim camiasının ‘biz bunu
uygulamak zorundayız gibi’ bir şeye sığınmaması gerekir. Yaptıkları
çocuk istismarıdır. Çocuklara sorulan sorular psikolojik olarak
onları yıpratır. Bir defa okula gidip seçiyorsunuz, ne yaptı o
çocuk? Suç mu işledi? Disiplin suçu mu var? Neden sorgulanıyor?
Çocuk, ‘neden ben’ sorusunu sorar. Dolayısıyla bundan sonra çocuğun
ruh dünyasında bir karmaşa oluşur, stres oluşur, bazılarında okul
fobisi, ruhsal travma gibi ciddi sonuçlar oluşur. Bunun akıl ve
mantıkla izah edilecek bir tarafı yoktur."
CİHAN
Yorumlar