Türkiye'nin çevre hassasiyeti anlaşmayla arttı

- Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Levent Kuzu: - "Bakanlığın isminin değişmesiyle beraber bu ivmeyi görebiliriz. İklim Kanunu'nun gündeme gelmesi de bu adımların en önemli sonucudur"

Google Haberlere Abone ol
Türkiye'nin çevre hassasiyeti anlaşmayla arttı

Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Levent Kuzu, Paris Anlaşması'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) kabul edilmesinin ardından Türkiye'nin iklim değişikliğine karşı hızlı adımlar attığını, İklim Kanunu'nun gündeme gelmesinin bunların en önemli sonucu olduğunu söyledi.

İklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sunma noktasında büyük önem taşıyan Paris Anlaşması 6 Ekim 2021'de TBMM'de onaylandı.

Bu 2 yıllık süreçte Türkiye'nin attığı adımlar hakkında soruları yanıtlayan Kuzu, iklim değişikliğinin insan kaynaklı faaliyetlerle alakalı ve artan bir trend içinde olduğunu belirtti.

İklim değişikliğinin önüne geçilmesi için öncelikli olarak insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının azaltılmaya çalışıldığını dile getiren Kuzu, Paris Anlaşması ile küresel ısınmada kabul edebilecek maksimum değerin 2 derece olduğunu mümkünse bunun 1,5 derece ile sınırlanmaya çalışıldığını, şu anda ise sanayi devrimine kıyasla ısınmanın 1,1 derece olduğunu anlattı.

Paris Anlaşması'nın TBMM'de kabulüyle atılan en büyük adımın, "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı" isminin "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı" olarak değiştirilmesi olduğunu ifade eden Kuzu, "Türkiye bu anlamda hızlı bir adım attı diyebiliriz. Bakanlığın isminin değişmesiyle beraber bu ivmeyi görebiliriz. İklim Kanunu'nun gündeme gelmesi de bu adımların en önemli sonucudur." diye konuştu.

İsim değişikliğiyle beraber bakanlık bünyesinde İklim Değişikliği Başkanlığı kurulduğunu anımsatan Kuzu, şöyle devam etti:

"Başkanlık, iklim değişikliğiyle ilgili tedbirlerin alınması, planların, politika ve stratejilerin belirlenmesi olarak çalışmalar yürütüyor. Önemli bir kuruluş oldu ve ciddi anlamda iklim değişikliğiyle ilgili stratejiler gerçekleştiriliyor. Bundan sonra İklim Kanunu'nun meclise sunulması bekleniyor. Paris Anlaşması ile beraber emisyon ticaret sistemi devreye girecek fakat bunun yasal bir dayanağının oluşturulması gerekiyor. İklim Kanunu bize emisyon ticaret sistemindeki yasal dayanağı oluşturmayı sağlayacak."

- İKLİM SİMÜLASYONLARI

Strateji ve eylem planlarına esas teşkil etmek üzere iklim simülasyonları yapılması gerektiğinden bahseden Kuzu, bilimsel temellere dayalı bu simülasyonların, iklim değişikliğiyle mücadelede ne tarafa doğru yol alındığının görülebilmesi bakımından önemli olduğunu dile getirdi.

İklim simülasyonlarının kolay mühendislik çözümleri olmadığını, genellikle üniversiteler ve araştırma kurumlarınca gerçekleştirildiğini ve hazırlanmasında sosyal bilimci ve ekonomistlerin de yer aldığını vurgulayan Kuzu, şöyle bilgi verdi:

"Burada bize yol haritaları çıkıyor. Tek bir yol haritamız yok, ekonomik gelişmelerin nasıl olacağına bağlı olarak çeşitli yollarımız var. İklim simülasyonlarıyla ortaya kümülatif değerler çıkacak. Bunların bireysel yaşama indirgenmesi, çeşitli tedbirlerin alınması gerekecek. Ayrıca kurumsal olarak değerlendirmelerin ortaya çıkması gerekecek. Kurumsal değerlendirmede karbon ayak izi hususu ortaya çıkıyor. Kurumsal bazda hesaplama yapılması, katkıların belirlenmesi önemli. Bizim 2053 yılında karbon nötr olmak gibi bir hedefimiz var. Burada alacağımız yolların ne şekilde olacağı, hangi tedbirleri alacağımız önemli. Kurumsal ve bireysel bazda tedbirler almamız gerekiyor."

Türkiye'nin, küresel karbon emisyonlarının yüzde 1'inin daha azından sorumlu olduğu bilgisini paylaşan Kuzu, iklimle alakalı hassasiyetlerle beraber elektrikli araçların daha çok gündeme geldiğinin ve Türkiye'nin TOGG üretmesinin bu açıdan önemli olduğuna dikkati çekti.

Kuzu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Yeni bir ekonomik düzenin kurulduğunu söyleyebilirim. Hem endüstri hem enerji anlamında erken adım attık ve buradaki fırsatları gördüğümüzü düşünüyorum. Dünyada toplam karbon emisyonlarına baktığımızda yaklaşık yüzde 71'ini enerji sektörü oluşturuyor. Biz yenilenebilir enerjiden oldukça fazla şekilde faydalanmaya başladık. Şu anda dünya ile beraber hareket ediyoruz, bazı anlamda ayrıştığımız noktalar var, pozitif bir şekilde ilerlememizi sürdürüyoruz."

Yorumlar