Türkiye'nin Avrupa yol haritasını yeniden şekillendirilmek
Türkiye'nin iç düzeni ve istikrarına yönelik bu hakiki tehdit karşısında Batı'da görülen destek ve empati eksikliği, Türkiye'nin Batılı ortaklarıyla ilişkilerinde, ciddi olumsuz etkilere yol açabilecek şekilde, karşılıklı güveni aşındırma tehlikesi taşıyor.
Temmuz ayında yaşanan beceriksizce darbe girişimi, Türkiye
demokrasisi için bir dönüm noktası oldu. Askeri müdahaleye karşı
gösterilen hızlı ve birleşik duruş ülkenin demokratik geleceğini
kurtardı. Bu tarz trajedilerin geçmişte yaşananlarının aksine,
Türkler darbe kalkışmasına karşı duran muazzam bir çoğunluğa tanık
olabildi. Bu birlik, oluştuktan hemen sonra, Fethullah Gülen ağının
devlet kurumlarına ve askeriyeye sızmasından kaynaklanan tehdide
karşı siyasi bir koalisyona dönüştürüldü. Ancak Türkiye'nin iç
düzeni ve istikrarına yönelik bu hakiki tehdit karşısında Batı'da
görülen destek ve empati eksikliği, Türkiye'nin Batılı ortaklarıyla
ilişkilerinde, ciddi olumsuz etkilere yol açabilecek şekilde,
karşılıklı güveni aşındırma tehlikesi taşıyor.
Darbe girişiminden bu yana, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Kazakistan ve Rusya cumhurbaşkanları olmak üzere sadece iki
mevkidaşı ile bir araya geldi. Hiçbir üst düzey Batılı lider,
Türkiye'nin siyasi teşekkülüyle dayanışma sergilemek kastıyla
Türkiye'ye gitme kararı vermedi. Parlamenter diplomasi bile ne
yapacağını bilemez haldeydi. Türk parlamentosunun darbeciler
tarafından doğrudan hedef alındığı bir zamanda, parlamentolar arası
dayanışmanın yokluğu epey göze battı. Hatta normalde daha yapıcı ve
aktif olan Avrupa Parlamentosu dahi, zor durumdaki Türk
mevkidaşlarını ziyaret edecek bir heyet kurmaktan bile aciz
kaldı.
Türk halkı kesinlikle bu ilgisizlik gösterisinden çok daha
fazlasını bekliyor ve hak ediyordu. Türkler demokratik yollardan
seçilmiş bir hükumetin egemenliğini tehdit eden apaçık askeri bir
müdahale karşısında ilkeli bir duruş beklediler. Bu sınavdan kalmış
haliyle Batılı devletler ve kurumlar, kaçınılmaz bir şekilde ve
haklı gerekçelerle ikiyüzlülük iddialarına maruz kalacak.
Muhtemelen, kuvvetler ayrılığı ve demokratik standartlar konusunda
gayet meşru bir şekilde yönelttikleri eleştiriler de böylece havada
kalacak. Batı bu samimiyet sınavından kalarak, bir bakıma
Türkiye'yi etkileyebilme kabiliyetini, belki de bu kabiliyetin her
zamankinden daha büyük önem arz ettiği bir zamanda tüketti.
Türkiye'nin geçtiğimiz on sene içinde gerçekleştirdiği demokratik
ilerlemelerden çıkarılması gereken dersler açıktır. Türkiye'nin en
iddialı reformları, AB'ye katılma teşvikinin somut olduğu bir
siyasi ortamda gerçekleştirilmişti. Avrupa projesine yönelik
giderek artan moral bozukluğu ve hayal kırıklığı, Türkiye'nin
demokratik ilerleyişine kesinlikle zarar vermiştir. Bu gerçek,
Türkiye'nin demokratik standartlarını "AB üyeliği havucu" olmadan
ilerletmekten aciz olduğu ya da olacağı anlamına gelmiyor. Fakat şu
var ki, Türk siyasetçiler, AB üyeliği hedefinin elle tutulur olduğu
zamanlarda, daha iyi bir demokrasiye giden yolu tıkayan çıkar
gruplarının ve eski ittifakların üstesinden gelme gücüne daha fazla
sahipti.
Meselelere son olaylar zemininde bakacak olursak, Türkiye'nin
özellikle Avrupa’yla ilişkilerinin şeklini tayin edebilecek soru,
AB'ye kabul edilme hedefinin inandırıcılıktan tamamen yoksun
kaldığı bir zamanda bu ilişkinin yeniden canlandırılıp
canlandırılamayacağıdır. Bu başarısızlığın faturasını sağa sola
kesmenin siyaset üretmekte bir anlam ifade edebileceği sınırı
kesinlikle aşmış bulunuyoruz. Bu başarısızlığı hem Türk hem de
Avrupalı liderlerin kabul etmesinin zamanı geldi. Örneğin idam
cezasını yeniden getirmek isteyen bir Avrupa ülkesi haklı olarak
eleştirilmelidir, fakat Türkiye'nin AB müzakerelerini askıya alma
tehdidi, kabul edilme hedefinin kurtarılabilir sınırı aşmış olduğu
böyle bir zamanda verilecek doğru mesaj değil.
Türkiye için yeni bir Avrupa anlatısı oluşturmaya yönelik çok ciddi
bir ihtiyaç söz konusu. Kökleşmiş durumdaki pek çok iç tehditle ve
güvenlik sorunuyla karşı karşıya olan bir Türkiye'yi, Batılı
milletler topluluğunda tutabilmek için ilerlemenin yegane yolu
budur. Yeni Avrupa anlatısı kesinlikle AB'ye kabul hedefinin yerine
geçmemelidir. Fakat kabul edilme yolunda tamamlayıcı etkisi olacak
yeni bir işbirliği platformu oluşturmalıdır. Bu anlatı ayrıca makul
seviyede iddialı ve normlarla çıkarları bir araya getirecek şekilde
kapsayıcı olmalıdır. Mesela mülteci anlaşması, muhafaza edilmek
şartıyla, işbirliği odaklı bu yeni çabanın anahtar niteliğindeki
unsuru olabilir. Ekonomik bütünleşme, terörle mücadelede işbirliği
ve ortak Avrupa programlarına daha geniş katılım, bu "sanal"
üyeliğin çerçevesindeki diğer önemli ayakları oluşturabilir.
Paradoksal olarak Brexit, böylesi geleceğe bir pencere açmış
olabilir. Brexit sonrası dünyada İngiltere ve AB'nin,
sürdürülebilir ve siyasi açıdan makul karar şekillendirici esaslar
dâhilinde, İngiltere'nin Ortak Pazar erişimini muhafaza etmeye
çalışacak yeni bir ilişki icat etmeleri gerekecek. Londra ve
Brüksel böyle bir çerçeveyi geliştirebildiği taktirde, bu yeni
paradigmadan yararlanan ilk dış unsur Ankara olabilir.
Avrupa'yla daha gerçekçi bu yakınlaşma umudunun ortaya çıkması, iç
siyasete dair önemli bir hedefe varılmış olduğu anlamına
gelecektir. Bu durum, mevcut siyasi birliği sürdürmek için
kullanılabilir. AK Parti hükumetinin ilk senelerinde olduğu gibi,
transatlantik topluluğun çok önemli bir üyesi olan Türkiye'de
normalleşmeye ve istikrara daha hızlı bir geçişe imkan sağlayacak
şekilde, Avrupa'ya yönelik bu yeniden oluşturulmuş yaklaşım
temelinde, daha kapsayıcı bir siyasi gündem
şekillendirilebilir.
Sinan Ülgen, İstanbul merkezli EDAM düşünce kuruluşunun yönetim
kurulu başkanı ve Brüksel'deki Carnegie Europe'ta misafir
akademisyendir.
murat
hocam eski yemeği ısıtıp önümüze mi koyuyorsun. Batı bunu zaten 4/5 yıldır ortaklık olmayan üyelik diye tarif ediyor. Bu proje zaten var. Ağzındaki baklayı çıkar....
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar