Türkiye, uluslararası hukuka uygun şekilde Suriye'de
Türkiye, DAEŞ terör örgütüne karşı uluslararası anlaşmalardan ve TBMM'nin verdiği yetkiden kaynaklanan haklarını kullanarak sınır ötesi operasyon düzenliyor
Türkiye, DAEŞ terör örgütüne karşı uluslararası anlaşmalar ve
TBMM'nin verdiği yetkiden kaynaklanan haklarını kullanarak sınır
ötesi operasyon başlattı.
Türki̇ye'ni̇n, Suriye'nin kuzeyindeki terör örgütü DAEŞ'e ait
hedeflerden yapılan atışlar ve terör saldırılarının ardından
uluslararası anlaşmalar ve Meclis'in verdiği yetkiden kaynaklanan
haklarını kullanarak gerçekleştirdiği sınır ötesi operasyona
uluslararası koalisyon unsurları destek sağlıyor.
Meclis'te alınan karar, hükümete bu yetkiyi veriyor.
Ulusal güvenli̇ği̇ne yöneli̇k terör tehdi̇di̇ ve her türlü
güvenli̇k ri̇ski̇ne karşı uluslararası hukuk çerçevesi̇nde gerekli̇
her türlü tedbi̇ri̇ almak, Irak ve Suri̇ye'deki̇ tüm teröri̇st
örgütlerden Türkiye'ye yönelebi̇lecek saldırıları bertaraf etmek ve
ki̇tlesel göç gi̇bi̇ di̇ğer muhtemel ri̇sklere karşı ulusal
güvenli̇ği̇n i̇dame etti̇ri̇lmesi̇ni̇ sağlamak i̇çi̇n hudut, şümul,
mi̇ktar ve zamanı hükümetçe takdi̇r ve tayi̇n olunacak şeki̇lde,
gerekti̇ği̇nde Türk Si̇lahlı Kuvvetleri̇ni̇n (TSK) yabancı ülkelere
gönderi̇lmesi̇, yabancı si̇lahlı kuvvetleri̇n Türki̇ye'de bulunması
ve bu kuvvetleri̇n hükümeti̇n beli̇rleyeceği̇ esaslara göre
kullanılması i̇le hükümet tarafından beli̇rlenecek esaslara göre
gerekli̇ düzenlemeleri̇n yapılması i̇çi̇n TBMM'nin kararıyla
hükümete veri̇len bi̇r yıllık i̇znin 2 Ekim 2015'ten i̇ti̇baren
bi̇r yıl daha uzatılmasına dai̇r karar, geçen yıl 8 Eylül'de Resmi
Gazete'de yayımlanmıştı.
Türkiye'nin güney kara sınırları boyunca ulusal güvenliğe dönük
risk ve tehditlerin arttığı, Irak'ın kuzeyinde silahlı terör örgütü
PKK unsurlarının varlığını sürdürdüğü belirtilen kararda, Suriye ve
Irak’ta diğer terör unsurlarının sayısı ve ortaya koydukları
tehditte de önemli artış gözlendiği bildirilmişti.
Türkiye'nin, Irak'ın toprak bütünlüğünün, milli birliği ve
istikrarının korunmasına büyük önem atfettiği vurgulanan kararda,
terör gruplarının Irak’taki mevcudiyetine ve bunun doğurduğu
tehditlere karşı askeri, siyasi ve diplomatik tedbir ve
girişimlerin artırarak sürdürülmesinin önemine değinilmişti.
Suriye'de ise rejimin şiddet politikalarının, terör gruplarına
desteğinin ve halkının etnik ve mezhepsel farklılıklarını fiili
çatışmaya dönüştürme siyasetinin insani durum, bölgesel ve
uluslararası güvenlik ve istikrar bakımından yol açtığı risk ve
tehditlerin devam ettiği aktarılan kararda, "Bu çerçevede, ilk
olarak 2007 yılında kabul edilen ve 6 defa uzatılan Irak tezkeresi
ile 2012 yılında kabul edilen ve bir defa uzatılan Suriye
tezkeresinin 2014 yılında tek metin halinde kabulünü zaruri hale
getiren ve ulusal güvenliğimizi tehlikeye atabilecek her türlü
risk, tehdit ve eyleme karşı, uluslararası hukuktan kaynaklanan
haklarımız doğrultusunda gerekli önlemlerin ulusal düzeyde tespit
edilerek hayata geçirilmeye devam olunması, bunun yanı sıra DEAŞ ve
benzeri terör örgütleriyle mücadele amacıyla oluşturulan
uluslararası koalisyon bünyesinde Türkiye’nin de iştirak ettiği
faaliyetlerin sürdürülmesi önem taşımaktadır." ifadelerine yer
verilmişti.
Kararda, şunlar kaydedilmişti:
"Bu mülahazalar ışığında Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik
terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası
hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve
Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize bundan sonra da
yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer
muhtemel risklere karşı ulusal güvenliğimizin idame ettirilmesini
sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler
istikametinde Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde
korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç
bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika
izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı
hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede
bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara
yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de
bulunması, bu kuvvetlerin hükümetin belirleyeceği esaslara göre
kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilebilmesi için her türlü
tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin
hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 2 Ekim
2014 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı ile hükümete
verilen bir yıllık izin süresinin, aynı kararda belirlenen ilke ve
esaslar dahilinde, 2 Ekim 2015 tarihinden itibaren bir yıl
uzatılması, Anayasa'nın 92’nci maddesi uyarınca Genel Kurulun 3
Eylül 2015 tarihli 9. birleşiminde kabul edilmiştir."
BMGK'NIN KARARI
DAEŞ ile mücadeleye yönelik Birleşmiş Milletlerce alınan karar da
Türkiye'nin sınır ötesi operasyondaki haklılığını ortaya
koyuyor.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) ilgili kararıyla
DAEŞ ve onun şiddet içeren aşırılıkçı ideolojisi, terör eylemleri,
yoğun, sistematik ve yaygın insan hakları ihlalleri ve uluslararası
insani hukuka yönelik işlediği suçlar şiddetli şekilde kınandı.
Sivillerin ayırt edilmeksizin öldürülmesi ve kasten hedef alınması,
sayısız mezalim, kitlesel infaz ve askerleri de kapsayacak şekilde
hukuk dışı öldürmeler, dini temelleri veya inancı nedeniyle
bireylere ve tüm topluma yönelik işkenceler, sivillerin
kaçırılmasını, azınlık grup üyelerinin zorla yerinden çıkarılması,
çocukların öldürülmesi ve sakat bırakılması, çocukların askere
alınması ve kullanılması, tecavüz veya farklı şekillerde cinsel
şiddet, keyfi tutuklamalar, okullara ve hastanelere yönelik
saldırılar, kültürel ve dini yapıların tahrip edilmesi, ekonomik,
sosyal ve kültürel hakların kullanımı ile eğitim haklarının
kullanımının da engellenmesi, kınanan diğer unsurlar arasında yer
aldı.
Bütün devletleri, terör eylemlerini icra eden, organize eden ve
destekleyen DAEŞ ve el-Nusra Cephesi'ni de kapsayacak şekilde,
el-Kaide ile bağlantılı tüm şahıs, grup, girişim ve oluşumları
bulma ve adalete teslim etme çabalarına yönelik iş birliğine teşvik
eden kararda, terör saldırılarının kışkırtılmasına karşı koyma ve
eğitim kurumlarıyla kültürel ve dini kurumların, teröristler ve
destekçileri tarafından yıkılmasına engel olmayla ilgili,
uluslararası kanun gereğince gerekli ve uygun tedbirlerin alınması
noktasında bütün devletlere yönelik çağrı da yapıldı.
MEŞRU MÜDAFAA HAKKI
Bu arada, bir devletin ülkesel bütünlüğüne ve siyasal
bağımsızlığına karşı kuvvet kullanmak, Birleşmiş Milletler
Antlaşması'nca yasaklanan durumlar arasında yer alıyor ancak bunun
iki istisnası bulunuyor. Bunlardan biri BM Güvenlik Konseyinin
yetkilendirmesi, diğeri ise meşru müdafaa hali.
Meşru müdafaa hakkının kullanılabilmesi için silahlı saldırının
varlığı gerekiyor ancak bu saldırının herhangi bir devletten
kaynaklanması şartı aranmıyor. Devletlere tek başlarına meşru
müdafaa haklarını kullanmalarının yanı sıra başka devletleri de
yardıma çağırarak birlikte bu haklarını kullanma hakkı
tanınıyor.
Bu kapsamda terör örgütü DAEŞ tarafından gerek Suriye'nin
kuzeyinden yurda yapılan atışlar gerekse terör saldırıları,
Türkiye'yi bu konuda haklı duruma getiriyor. Uluslararası
anlaşmalar da Türkiye'nin bu konudaki haklılığını ortaya
koyuyor.
Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 7. bölümü, barışın tehdidi,
bozulması ve saldırı eylemi durumunda üye ülkelerin alacakları
önlemleri düzenliyor. Anlaşmanın 51. maddesine göre, BM üyelerinden
birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde Güvenlik
Konseyi, uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli
önlemleri alıncaya dek, saldırıya uğrayan üyenin meşru savunma
hakkı bulunuyor ve kanunun hiçbir maddesi buna halel
getiremiyor.
YABANCI TERÖRİST SAVAŞÇILARLA MÜCADELE
BM Güvenlik Konseyinin dikkati çektiği bir diğer konuyu ise yabancı
terörist savaşçı tehdidi oluşturuyor.
Konsey, bununla ilgili 2014'te harekete geçmiş, bu kapsamda çeşitli
kararlar alınmıştı. Irak ve Suriye'deki DEAŞ unsurları içerisinde
100'ü aşkın ülkeden 25 bin civarında yabancı terörist savaşçının
bulunduğu, konsey belgelerinde de yer almıştı. Bu sorunun çözümünde
özellikle kaynak ülkelerin yabancı terörist savaşçıları ülkelerinde
tespit ederek ülke dışına çıkışlarına izin vermemelerinin önemli
çok defa vurgulanmıştı.
Türkiye de bu konuda önemli tedbirler almıştı. Bu kapsamda 2011'den
2016'nın şubat ayına kadar 37 bini aşkın kişiye yurda giriş yasağı
konulmuş, terör örgütleriyle ilişkisi olduğundan şüphelenilen ve
yasa dışı yollardan yurda giriş yapan 3 binden fazla yabancı sınır
dışı edilmişti.
Çeşitli havalimanı ve otobüs terminallerinde kurulan risk analiz
gruplarınca da 7 bin 500 yabancı kontrol edilmişti. Bunların 5
binden fazlası mülakata alınırken, bin 700'den fazlasının yurda
girişine izin verilmemişti.
Güvenlik güçlerinin yürüttüğü operasyonlarda terör örgütü DEAŞ ile
ilişkileri nedeniyle bin 30'u yabancı uyruklu 2 bin 433 kişi
gözaltına alınmış, 808'i tutuklanmıştı.
Türkiye, ayrıca Suriye sınırındaki fiziksel güvenlik önlemlerini de
artırmıştı.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar