Televizyon dünyası yuvarlak masada toplandı

Psikiyatrist yazar Dr. Gülseren Budayıcıoğlu, "Koronavirüs nasıl bir pandemi yaptıysa, şiddet de gücünü artırarak dünyada pandemi haline geldi" dedi.

Google Haberlere Abone ol
Televizyon dünyası yuvarlak masada toplandı

Romanları son dönemde dizilere uyarlanan psikiyatrist-yazar Dr. Gülseren Budayıcıoğlu, "Koronavirüs nasıl bir pandemi yaptıysa, şiddet de gücünü arttırarak dünyada pandemi haline geldi." dedi.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca "Şiddetle Mücadelede Televizyon Dizilerinin Rolü" konulu çevrim içi program düzenlendi.

Alanında uzman isimlerin, yapımcıların, sanatçıların katıldığı programda konuşan Budayıcıoğlu, dünyada ve Türkiye'de diziler aracılığıyla şiddete dur demenin önemli olduğunu söyledi.

"Koronavirüs nasıl bir pandemi yaptıysa, şiddet de gücünü artırarak dünyada pandemi haline geldi." diyen Budayıcıoğlu, şiddetin görerek, tanıklık ederek öğrenildiğini vurguladı.

Budaycıoğlu, "Şiddeti tanımayan, hayatında dayak yememiş, psikolojik şiddet görmemiş kişilere, şiddet uygulatamazsınız. Maalesef tüm dünyada çocuklar bir şekilde şiddetle tanışarak yetişkin olabiliyorlar. Şiddetin daha yaygın olanı psikolojik şiddettir. Özellikle bizim ülkemizde yaygın olduğunu düşünüyorum. Kadınlarımıza fiziksel şiddet kadar psikolojik şiddet de uygulanıyor. Bu şiddet daha sonra gelecek nesillere virüs gibi bulaşıyor. Bir baba kızını dövüyorsa eğer o kızı daha sonra kocası da dövecektir." ifadesini kullandı.

Hikayelerinde şiddetin ilacının sevgi ve merhamet olduğunu anlattığını dile getiren Budayıcıoğlu, Türk halkının merhamete ve sevgiye yatkın, duyguları yüksek yaşadığını, şiddete de sevgiye ve merhamete de eğiliminin fazla olduğunu kaydetti.

Televizyon dizilerinin hayatları çok etkilediğini kaydeden Budayıcıoğlu, dizilerle bireylere sevgi, merhamet aşılanmasının yararlı olacağını söyledi.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Murat Varol, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün istekleri ile televizyon dizilerini, gündüz kuşağı programlarını, reklamları yakın zamanda incelediklerini belirterek, "Dizilerde maalesef güçlü kadın, iş kadını imajının ön plana çıkmadı. Dizilerde, güçlü kadına yer yok. Güçlü kadın kimliğine tahammül yok. Televizyon haberlerinde kadınlar mağdursa ve şiddete uğradıysa yer alıyor ama mesleğinden bahsedilmiyor. Güçlü kadın olumlu izlenimi yarattırılmıyor. Kadınlar hep mahrem alanda yer alıyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Televizyonları terbiye ederek, bu işi çözemeyiz"

Film ve dizi yapımcısı Birol Güven de televizyon yapımlarının şiddeti merkez almak gibi bir hedefle çalışmadığını, steril olan bir televizyonu da seyircinin izlemeyeceğini yorumunu yaptı.

Yakın zamanda yapılan bir araştırmayı paylaşan Güven, "Kadın öldürenler kendileri ile gurur duyuyorlar. Kadın cinayetleri itibar sebebi oluyor katiller için. Öldüren ben öldürdüm diye bağırmak istiyor, haber olmak istiyor. Herkes duysun istiyor. Biz de medya, sivil toplum örgütleri olarak bunu duyurarak onların ekmeğine yağ sürüyoruz. Çözümünün dizilerde olduğunu bilsem mutlu olurum ama sorun binlerce yıllık bir mülkiyet sorunudur." dedi.

Şiddetle mücadelenin sadece Türkiye'nin bir problemi olmadığını belirten Güven, evrensel bir sorun olan şiddetin sebebinin, erkeğin kadın bedeni üzerinde hakkı olduğu düşüncesinden kaynaklandığını ifade etti. Güven, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Erkekler ayrılmayı da bilmiyor. Boşanmış bir kadının istediği kişiyle evlenebileceğini anlatmak gerekiyor topluma. Bizim teşhisi ortaya koymamız gerekiyor. İnsanların öldürme nedenlerini bulmadan, televizyonları terbiye ederek, bu işi çözemeyiz. Bu sinemanın özüne aykırı. Sinemanın trajediye ihtiyacı vardır. Trajedi, travma olmadan öykü anlatmazsınız. Geleneksel medyayı, televizyonu steril hale getirirseniz, bu hikayelerin önünü kapatırsanız, seyirci çok daha kontrolsüz olan dijital tarafa götürür kendisini. Ben iyi olanı yapmaya çalışıyorum, kötü karakterlere yapımlarımda yer vermemeye çalışıyorum. Dünyayı televizyon üzerinden düzeltebileceğimizi düşünüyoruz ben buna itiraz ediyorum."

Programa, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, TRT Genel Müdürü İbrahim Eren, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Fecir Alptekin, yapımcılar Kerem Çatay, Şükrü Avşar, Onur Güvenatam, Sürreyya Önal, tiyatro, sinema ve dizi oyuncuları Ege Aydan, Ayşen İnci, Ayça Varlıer, gazeteciler Nazlı Çelik, Nermin Yurteri, Ayşe Böhürler, Gülcan Tezcan, Psikiyatrist Dr. Kemal Sayar, Psikolog Acar Baltaş, Alev Erkilet ve davetliler katıldı.

Kaynak: AA

Yorumlar