Bağımsızlık ve yabancı güçler konusunda son derece hassas olduğu bilinen İran'ın, sürpriz bir kararla kendi topraklarındaki bir askeri üssü Rus savaş uçaklarının kullanımına açması uluslararası arenada geniş yankı buldu
Rus savaş uçaklarının İran’daki askeri üslerde fotoğraflanması,
bölgeyi yakından izleyen gözlemciler için bile oldukça şaşırtıcı
bir gelişmeydi. Halep etrafındaki rejim kuşatmasının yarılmasından
sadece bir kaç gün sonra, 16 Ağustos Salı günü basına yansıyan bu
olay, İran’ın iç dengeleri açısından da, bölgesel açıdan da önemli
bir gelişme kabul edilmelidir.
İran’ın iç dengeleri açısından meselenin önemi, bağımsızlık ve
yabancı güçler konusunda aşırı hassas olduğu bilinen bir ülkede
yabancı askerlerin varlığını kamuoyuna anlatmanın zorluğundan
kaynaklanıyor. Özellikle haberin ilk olarak yabancı medyada yer
alması, MGK Sekreteri Amiral Ali Şemhani gibi İranlı yetkililerin
daha sonra ve üstü kapalı açıklamalarda bulunması, tarihsel olarak
Rus müdahaleleri konusunda kötü anılara sahip ülke içinde tepki
çekti. Bu durum genellikle yoğun bir sansürden geçen resmi ve yarı
resmi haber ajanslarındaki okuyucu yorumlarından da açıkça
anlaşılabiliyor.
Benzer şekilde İslamabad milletvekili Haşmetullah Felahatpişe de
Çarşamba günkü meclis açık oturumunda, ülke içinde yabancı
askerlerin varlığına izin vermenin anayasanın 146. maddesine aykırı
olduğunu ileri sürdü. Söz konusu madde, barışçıl amaçlarla da olsa
ülkede yabancı bir üs kurulmasını açıkça yasaklıyor. Meclis Başkanı
Ali Laricani ve Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanı
Alaaddin Borucerdi gibi yetkililer ise Hamedan’daki Noje Üssü’nün
Ruslara tahsis edilmediğini, Rusların yalnızca geçici olarak üssün
imkanlarından yararlandıklarını ileri sürdüler. Bu açıklamalara
rağmen Meclis’in tamamen ikna olmadığı anlaşılıyor; zira aralarında
farklı siyasi kanatlardan isimlerin de yer aldığı 20 milletvekili
Perşembe günü yazılı bir önerge vererek Meclis’in bu konuyu kapalı
bir oturumda görüşmesini istedi.
Suriye operasyonlarına lojistik katkı
Rusya ve İran’ın neden böyle bir işbirliğine gittikleri hususunda
farklı yorumlar yapılabilir. Öncelikle Rusların İran hava sahasını
ve hava limanlarını kullanmalarının Moskova’nın Suriye’deki
operasyonlarına ciddi bir lojistik katkı sağlayacağı aşikârdır. Rus
savaş uçakları böylece çok daha az mesafe katetmek zorunda
kalmakta, bunun sonucunda yakıt tasarrufu sağlayarak havadaki
operasyon süresini uzatabilmektedir.
Aynı şekilde bu tasarruf, Rus uçaklarına çok daha fazla mühimmat
taşıma imkanı da vermektedir. Burada akla Lazkiye yakınlarındaki
Rus üssünün neden tercih edilmediği sorusu gelebilir. Uzmanlar
Suriye’deki Hmeymim Hava Üssü’nün stratejik Tu- 22 M ağır
bombardıman uçakları için çok uygun olmadığını belirtiyor. Ağır
uçakların iniş ve kalkış sırasında uzun pistlere ihtiyaç duydukları
ve bu durumun çatışma ortamında sorun çıkarabileceği vurgulanıyor.
Bununla birlikte, söz konusu haberden bir gün sonra, Hmeymim’de de
yerleşik olan ve uzun pistlere ihtiyaç duymayan Skhoui-34 avcı
uçaklarının da İran’dan kalkarak Suriye içindeki bombardımana
katıldığının belirtilmesi, meselenin yalnızca teknik bir zorunluluk
olmayabileceği izlenimini güçlendiriyor.
Olayın zamanlamasına bakıldığında, son dönemde Suriye’de tanık
olunan en belirgin saha gelişmesi şüphesiz Halep üzerindeki rejim
ve Şii milislerin kuşatmasının kırılmasıdır. Kuşatmanın
kırılmasında iki önemli etken göze çarpıyor: Birincisi
muhaliflerin, tahminlerin aksine rejimin eline en son geçen
kuzey-batı yönündeki Kastello yolu üzerinden değil, güney-batı
istikametindeki Ramuse bölgesi üzerinden saldırıya geçmiş
olmalarıydı. Bunun yanı sıra kuşatmanın yarıldığı gün, yine
beklentilerin aksine, Rus hava kuvvetlerinin aktif bir şekilde
çatışmalara katılmadığı gözlendi. Bunda muhaliflerin Halep içinde
lastikler yakarak görüş alanını kapatma gibi taktikleri de etkin
olmuş olabilir. Bununla birlikte son dönemde zaman zaman rejim
destekçisi Rus ve İran (hava-kara) güçleri arasında
koordinasyonsuzluğun örnekleri de görülüyor. Bu durum geçmişte
İranlı yetkililerin Rusları suçlamasına kadar varabilmişti. Benzer
şekilde, geçen aylarda Beşşar Esed’in “Önceliğimiz tüm Suriye
üzerinde hakimiyet sağlamak” şeklindeki açıklaması, Rus yetkililer
tarafından kamuoyu önünde sert bir biçimde eleştirilmişti. Yine
Rusların zaman zaman yanlışlıkla rejim yanlısı milis güçlerini
vurdukları da biliniyor. Dolayısıyla Rusya operasyonlara aktif ve
seri şekilde müdahale imkanının kısıtlandığı gerekçesiyle İran’ı
üslerini açmaya ikna etmiş olabilir.
Rusya-Türkiye yakınlaşması ve İran'ın tavrı
Öte yandan olayla irtibatlandırılabilecek ve son dönemde yaşanan
bir diğer önemli gelişme ise Türkiye ve Rusya arasındaki
yakınlaşma. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rus lider Putin arasında 9
Ağustos’ta Saint Petersburg’da gerçekleşen görüşme, beklendiği gibi
oldukça verimli geçti ve bir gün sonra askeri, istihbarat ve
dışişleri yetkililerinden oluşan bir Türk heyeti Moskova’yı ziyaret
etti. Başbakan Binali Yıldırım hızla düzelen ikili ilişkilerin,
Suriye konusunda da etkilerini göstereceğini ve altı ay gibi bir
sürede Suriye’de çok ciddi gelişmelerin kaydedilebileceğini
açıkladı. Suriye hususunda olası bir Türk-Rus yakınlaşması uzun
zamandır uluslararası basında dile getiriliyordu. Zira kanlı darbe
girişiminden epey önce Türkiye, Suriye konusunda Batılı
müttefikleri tarafından yalnız bırakıldığını ve hayal kırıklığı
yaşadığını dile getirmekten çekinmiyordu. Özellikle Türkiye’nin
terör örgütü olarak kabul ettiği PYD’nin Batılı müttefikler
tarafından askeri ve lojistik olarak güçlendirilmesi ve Suriye
içindeki saha hakimiyetini benzersiz bir biçimde artırması,
Türkiye’yi Suriye konusundaki önceliklerini yeniden değerlendirmek
zorunda bırakmış durumda.
Dolayısıyla, özellikle son bir yıl içinde sahada yaşanan
gelişmeler, Türkiye’nin sürekli olarak Suriye’nin toprak
bütünlüğüne vurguda bulunan ve Beşşar Esed’in kalmasının kendisi
için kırmızı çizgi olmadığını açıklayan Rusya’nın tezlerine yakın
durmasına neden olmuş olabilir. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın
Rusya ziyareti sonrası, Türk savaş uçakları bölgede yeniden
operasyonlara başladı, Rus basınında da Türkiye’nin bir jest olarak
İncirlik üssünü Rus uçaklarına da açabileceği yorumları
yapıldı.
Rusya-Türkiye yakınlaşmasını ve bunun Suriye krizi üzerindeki
muhtemel yansımalarını yakından izleyen bölge ülkelerinin başında
kuşkusuz İran geliyor. İran söz konusu yakınlaşmanın Suriye’de
"oyun değiştirici" olabileceğinin farkında. Bu yüzden süratle
Rusya-Türkiye yakınlaşmasının boyutunu ve etkilerini anlama
çabasına girdi. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, bu
amaçla 12 Ağustos’ta Türkiye’ye geldi. İran kaynakları, Zarif’in
Türkiye’ye hareketinden hemen önce Rus mevkidaşıyla Rusya-Türkiye
ilişkilerine dair son gelişmeleri değerlendirdiğini belirtti. İran
resmi söylemlerinde Türk-Rus yakınlaşmasını desteklediğini ifade
etse de, Suriye’de iki ülkenin uzlaşmasıyla ortaya çıkabilecek yeni
durumun kendi kırmızı çizgisi ilan ettiği Beşşar Esed’in orta
vadede siyasi varlığını sürdürmesini imkansız hale getirmesinden
çekinmekte. Dolayısıyla böyle bir zaman aralığında İran’ın
beklenmedik bir şekilde “bağımsız duruşundan” taviz vererek ülkenin
batısındaki hava üssünü Ruslara açması farklı bir anlam taşıyor da
olabilir.
Uzun vadeli ve kapsamlı işbirliğinin başlangıcı
olabilir
İran'ın askeri üssünü Rus savaş uçaklarının kullanımına açması ABD
tarafından tepkiyle karşılandı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark
Toner Rus uçaklarının İran’daki üsleri kullanmasının İran'a yönelik
yaptırımları ihlal edip etmediğinin araştırılacağını, ayrıca bu
konuşlandırmanın Suriye’deki krizin çözümüne bir fayda
sağlamayacağını belirtti. Bununla birlikte Irak’taki Amerikan
birliklerinin sözcüsü Albay Chris Garver, Rusya’nın ABD’yi üssün
kullanımı konusunda daha önce haberdar ettiğini söyledi. ABD’nin
iddialarını kabul etmeyen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise
BM kararlarına atıfta bulunarak İran’a savaş uçağı satılmadığını ya
da İranlıların kullanımına sunulmadığını, dolayısıyla Güvenlik
Konseyinin 2231 sayılı kararının çiğnenmediğini savundu. Öte yandan
İsrail’de yayınlanan The Jerusalem Post gazetesi Rusya’nın İran ile
bu kadar kapsamlı askeri ve stratejik işbirliği içine girmesinin,
Tahran ile Batı ülkeleri arasında varılan nükleer anlaşma ile
mümkün olabildiğini belirtti. ABD içindeki farklı gruplarca da
paylaşılan bu görüşe göre, mezkur anlaşma Tahran yönetimini
uluslararası izolasyondan kurtardı ve Rusların böyle bir adım
atmasını mümkün kıldı.
Sonuç olarak İran ve Rusya arasındaki bu işbirliği, Suriye merkezli
gelişmelerden kaynaklanmış olsa da, mevcut işbirliği daha kapsamlı,
geniş bir askeri ve stratejik işbirliğinin başlangıcı da olabilir.
İranlı yetkililer uzun zamandır Rusya’yı Yemen krizine de müdahil
etmek için ciddi bir uğraş verse de Ruslar şimdiye kadar bu hususta
İran yanlısı bir tutum almaktan kaçındı. Hamedan’daki askeri üssün
kalıcı olarak Ruslara tahsis edilmesi halinde, Rus hava kuvvetleri
Körfez üzerinden Yemen’e uzanan bölgede ciddi bir varlık
gösterebilecektir. Bu durum, Çin’in de Suriye’ye askeri danışman
göndermeye başladığı haberleriyle birlikte değerlendirildiğinde,
birçok aktörün farklı stratejik hedeflerle faaliyet gösterdiği
bölgedeki askeri-stratejik gelişmeleri gittikçe daha da karmaşık
hale getireceği kesin.
Dr. Hakkı Uygur. İran Araştırmaları Merkezi Başkan Yardımcısı
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar