GYV: Hocaefendi’ye yapılan karalama din ve vicdan ilkeleriyle bağdaşmıyor
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın düzenlediği ‘Siyasetin Dilindeki Din’ çalıştayının sonuç bildirgesi açıklandı.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın düzenlediği ‘Siyasetin
Dilindeki Din’ çalıştayının sonuç bildirgesi açıklandı. Sakarya
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayhan
Tekineş’in okuduğu sonuç bildirgesinde İslam geleneğine sadakatle
bağlı Fethullah Gülen Hoca Efendi’nin ‘yalancı peygamber’, ‘sahte
veli’, ‘haşhaşi’, ‘hain’, ‘terörist’ gibi iftira ve yakıştırmalarla
karalanarak itibarsızlaştırılmaya çalışılmasının din, ahlak, vicdan
ve insaf ilkeleriyle asla bağdaşmadığı belirtildi. Tekineş, “Bu
hakaretlerin bütün alimlere karşı yapılmış bir saygısızlık olduğu
ve toplumda alimlere karşı olan saygıyı yıkacağı unutulmamalıdır.”
dedi.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın düzenlediği ‘Siyasetin Dilindeki
Din’ çalıştayının sonuç bildirgesi Beşiktaş Swiss Otel’de
düzenlenen basın toplantısı ile açıklandı. Fethullah Gülen Hoca
Efendi’nin de onursal başkanı olduğu vakıf 17 Aralık operasyonunun
ardından Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ve Hizmet Hareketi’ne
yönelik iftira, karalama içerikli iddialara cevap verdi. Sakarya
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayhan
Tekineş’in okuduğu sonuç bildirgesinde, son günlerde bütün bu
kamplaşma ve tartışmaların alevlenmesinin temel sebeplerinden
birisinin17 Aralık operasyonları ile ortaya çıkan yolsuzluk ve
rüşvet soruşturmaları olduğu belirtildi.
İslam ilim geleneğinde ulemanın saygınlığının olduğunu belirten
Tekineş, “Alimler, peygamberlerin varisleridir. Muhterem Fethullah
Gülen Hoca Efendi de son asırda yetişen alim, arif ve bilge bir
şahsiyettir. Kuran, sünnet, sahabe pratiği ve 14 asırlık İslam
geleneğine bakıldığında, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin eserleri,
hizmetleri ve hizmet metodolojisi ile bu geleneği sadakatle
izlediği görülmektedir. Dolayısıyla İslam geleneğine bu denli
sadakatle bağlı bir alimin ‘yalancı peygamber’, ‘sahte veli’,
‘haşhaşi’, ‘hain’, ‘terörist’ gibi iftira ve yakıştırmalarla
karalanarak itibarsızlaştırılmaya çalışılması din, ahlak, vicdan ve
insaf ilkeleriyle asla bağdaştırılamaz. Bu hakaretlerin bütün
alimlere karşı yapılmış bir saygısızlık olduğu ve toplumda alimlere
karşı olan saygıyı yıkacağı unutulmamalıdır.” ifadelerini
kullandı.
Politika içerisinde yapılan hakaret ve saygısızlıklarla esasında
Fethullah Gülen Hoca Efendi’nin şahsında, İslam âlim profili ve
geleneğini yıpratıldığını belirten Tekineş, “Fethullah Gülen
Hocaefendi'ye karşı gösterilen bu tavrın yarın diğer alim ve kanaat
önderleri için de sergilenmesinden endişe duymaktayız. Bu haksızlık
karşısında gösterilen suskunluk ise son derece vahimdir. Bugünkü
politik hamleler maalesef yalnızca Fethullah Gülen Hoca Efendi’nin
ilmi şahsiyetine değil, 160 ülkede kültürel değerlerimizi, manevi
dinamiklerimizi yansıtan kültür elçilerine ve onu seven milyonlara
ve dolayısıyla Türkiye’nin uluslararası itibarına da yönelik
olduğunu belirtmeliyiz.” diye konuştu.
Son zamanlarda bazı çevrelerin dindar kitlelerdeki vicdani
ağırlığını kullanarak, sivil ve sosyal muhalefeti susturmaya
çalışıldığını belirten Tekineş, şöyle devam etti: “Bu yalnızca
dinin değil, dini duygu ve duyarlığın da istismarı anlamına
gelmektedir. Atılan bunca iftiralara rağmen kaç aydır hukuken
suçlamaya haklılık kazandıracak tek bir delil gösterilememesi,
iddia ve iftira sahiplerini kamuoyu nezdinde yalancı ve müfteri
konumuna düşürmektedir. Maalesef dini kavramlar suiistimal edilerek
medya üzerinden aylardır politik ve sosyal bir karalama kampanyası
yürütülmektedir. Daha acısı da bütün bunlar karşısında dini
rehberlik etme konumunda bulunan insanların sessiz kalmasıdır.”
17 Aralık iddialarının ortadan kaldırılması için hukuki süreçler
işletilmek yerine, yolsuzlukların her gündeme getirilişinde,
paralel yapı muamması altında büyük bir Camia'yı zan altında
bırakacak iftira, yalan ve hakaretlerde bulunulduğunu söyleyen
Tekineş, “17 Aralık operasyonlarının temel konusu olan rüşvet,
rant, yolsuzluk, irtikab ve fasit ihaleler ne dinen ne hukuken
kabul edilemez.” şeklinde konuştu.
Dini ve ahlaki prensiplere göre başkalarının mahremini araştırmanın
günah olduğu gibi, suizan, yalan ve iftiralarda bulunmanın günah
olduğunu hatırlatan Tekineş, şöyle devam etti: "Kamuoyuna son
günlerde sunulan özel hayatın gizliliğini ihlal eden, başkalarının
ayıp ve kusurlarını deşifre eden kasetleri, hiçbir delil ortaya
koymadan Camia'ya isnad etmek, karalama kampanyasının uzantısı olup
itibar suikastıdır ve dinen günah olduğu gibi, hukuken de
suçtur.”
CİHAN
Yorumlar