Danıştay'ın 'Andımız' kararına tepkiler yağıyor - Kim ne dedi?

Türkiye'nin imajına olumsuz etki yapan, vatandaşlar arasında ayrımcılığa neden olduğu gerekçesiyle hükümet tarafından kaldırılan "Andımız" ile ilgili Danıştay'ın aldığı karara tepkiler büyüyor. Başta dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ olmak üzere, hükümet üyeleri sivil toplum kuruluşları ve birçok kuruluştan "Andımız"ın yasaklanmasını öngören Milli Eğitim Bakanlığı yönetmeliğinin iptal edilmesine tepki geldi. Birçok kuruluş, Danıştay'ın aldığı kararın çağ dışı olduğu belirtildi. Öte yandan Türkiye'nin en büyük iki sendikası Memur Sen ile Eğitim Bir Sen Danıştay'ın "Andımız" kararına karşı kitlesel gösteriler yapma kararı aldı. Peki "Andımız"ın Türkiye tarihindeki yeri ve tarihçesi nedir? "Andımız" kim yazdı, ne zaman okunmaya başladı?

Google Haberlere Abone ol
Danıştay'ın 'Andımız' kararına tepkiler yağıyor - Kim ne dedi?

Danıştay, hükümet tarafından 2013 yılında, çağdışı bulunarak okullarda her sabah çocuklara okutulan "Andımız"ı kaldıran kararını iptal etti. Danıştay'ın kararına başta hükümet olmak üzere birçok yerden tepki aldı. 

Danıştay 8. Dairesi, ilköğretim okullarında uygulanan "Öğrenci Andı"nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etti. Türk Eğitim-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin "Öğrenci Andı" başlıklı 12. maddesini yürürlükten kaldıran düzenlemenin iptali istemiyle Danıştayda dava açtı.Danıştay 8. Dairesinin oy çokluğuyla aldığı kararda, "Öğrenci Andı" başlıklı yönetmelik maddesinin, 8 Ekim 2013 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 1. maddesiyle kaldırıldığı hatırlatıldı.

Anayasa'nın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesinin görünümlerinden biri olan düzenli idare ilkesi gereği idarenin düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda hukuka uygun olan uygulamayı sağlamak adına objektif düzenlemeler yapması ve istikrarlı uygulamalarda bulunması gerektiği belirtilen kararda, idarenin haklı bir neden olmadan yerleşik, istikrar kazanmış uygulamalarından ayrılmasının sahip olduğu serbestiyi düzenli idare ilkesine ve bu ilkenin bağlı olduğu eşitlik ilkesine aykırı kullanması anlamına geleceği bildirildi.

Hukuk güvenliğinin; normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, idarenin de düzenleyici işlemlerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığı ifade edilen kararda, öğrenci andının 1933'ten bu yana uygulandığı kaydedildi.Metinde yer alan kavram ve ilkelerin Anayasa'da anlamını bulan kavram ve ilkeler olduğu, milli eğitim sisteminin kanun ve yönetmelikle belirlenen, düzenlenen temel amaçlarını ortaya koyduğu belirtilen kararda, "İdari istikrar oluşturacak biçimde çok uzun zamandır bütün devlet okullarında ve hatta özel okullarda genç nesillerin anayasal vatandaşlık temelinde aidiyetini güçlendiren ve öğrencilerde değer oluşumuna katkı sunan ve her sabah ders başlamadan önce okutulması şeklinde uygulanan öğrenci andının kaldırılması, ancak bu değişikliği hukuka uygun kılacak bir bilimsel gerekçeye dayanması halinde olanaklıdır. Aksi tutum, idarenin sahip olduğu düzenleme yetkisini ve takdir hakkını hukuka uygun kullanmadığı anlamına gelecektir." denildi.

DANIŞTAY'IN KARARINA TEPKİLER GECİKMEDİ, KİM NE DEDİ?

Danıştay'ın tepki çeken kararına karşı başta hükümet olmaz üzere birçok yerden sert tepki geldi. 

ADALET BAKANI GÜL

Adalet Bakanı Gül, "Anayasamıza göre Danıştay, yerindelik denetimi yapamaz, idarenin yerine geçerek karar veremez. Danıştay 8. Dairesi'nin öğrenci andına ilişkin kararı, maalesef bu ölçütleri karşılamaktan uzak kalmıştır." dedi. Abdulhamit Gül, Anayasa'ya göre Danıştay'ın yerindelik denetimi yapamayacağını, idarenin yerine geçemeyeceğini belirterek, "Adeta idarenin yerine geçerek işlem tesis eden Danıştay 8. Dairesi'nin öğrenci andına ilişkin kararı, maalesef bu ölçütleri karşılamaktan uzak kalmıştır." ifadesini kullandı.

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI

Milli Eğitim Bakanlığınca, Danıştayın öğrenci andına ilişkin kararının henüz kesinleşmediği, hukuki sürecin devam ettiği bildirildi.Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB), Danıştayın öğrenci andının okutulmasına ilişkin kararının henüz kesinleşmediği, hukuki sürecin devam ettiği bildirildi. MEB tarafından, medyaya "Öğrenci andı geri dönüyor" başlığıyla yansıyan haberlerle ilgili açıklama yapıldı. Açıklamada, ilköğretim kurumlarında öğrenci andı okutulmasına ilişkin yönetmelik maddesinin, 8 Ekim 2013'te Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 1'inci maddesiyle yürürlükten kaldırıldığı hatırlatıldı.

Danıştayca dün alınan, ilköğretim okullarında uygulanan "Öğrenci Andı"nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal kararının kesinleşmediği belirtilen açıklamada, "Danıştay 8. Dairesi, söz konusu yönetmelik hükmünün iptaline, ilk derece mahkemesi olarak temyiz yolu açık olmak üzere karar vermiştir. Söz konusu karar henüz kesinleşmemiştir. Hukuki süreç devam etmektedir." ifadelerine yer verildi.

ESKİ BAKAN BOZDAĞ'DAN TEPKİ

Anayasa Komisyonu Başkanı Bekir Bozdağ, "Öğrenci andı kararı ile Danıştay 8. Dairesi, hukuka uygunluk denetiminin sınırlarını aşmış, kendisini yürütmenin yerine koymuş, yürütmenin takdir hakkını yok saymış, dahası yürütmenin takdir yetkisini bizzat kullanmıştır. Kısaca, Anayasa ve yasayı alenen çiğnemiştir." değerlendirmesinde bulundu. Bozdağ, Danıştay 8. Dairesinin, ilköğretim okullarında uygulanan "Öğrenci Andı"nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal eden kararıyla ilgili twitter hesabından paylaşımda bulundu. Anayasa'nın 125. maddesine göre yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğuna işaret eden Bozdağ, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamayacağını belirtti.

Anayasanın aynı maddesi uyarınca, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceğinin altını çizen Bozdağ, "Öğrenci andı kararı ile Danıştay 8. Dairesi, hukuka uygunluk denetiminin sınırlarını aşmış, kendisini yürütmenin yerine koymuş, yürütmenin takdir hakkını yok saymış, dahası yürütmenin takdir yetkisini bizzat kullanmıştır. Kısaca, Anayasa ve yasayı alenen çiğnemiştir." ifadesini kullandı.

KADEM'DEN AÇIKLAMA

KADEM'den öğrenci andına ilişkin Danıştay’ın iptal kararıyla ilgili, "Dairenin 5 yıl gibi uzun bir süre sonra karar verip toplumu bugün aynı tartışmalara hapsetmesi kasıtlı değilse ancak ihmalle açıklanabilir." açıklaması yapıldı.

Kadın ve Demokrasi Derneği'nden (KADEM), Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin 8 Ekim 2013 tarihinde yürürlükten kaldırılması ile ilköğretim okullarında okutulmasına son verilen öğrenci andına ilişkin Danıştay 8. Dairesi’nin iptal kararıyla ilgili, "Dairenin teknik bir inceleme gerektirmeyen davada 5 yıl gibi uzun bir süre sonra karar verip toplumu bugün aynı tartışmalara hapsetmesi kasıtlı değilse ancak ihmalle açıklanabilir." açıklaması yapıldı.

KADEM'den yapılan yazılı açıklamada, "Karar gerekçesinde öne çıkan idari yargının görev sınırını ihlal etmek, yürütme organının takdir yetkisini yok sayarak yerindelik denetimi yapmak vb usul hatalarına girmeyeceğiz." denilerek, şunlar kaydedildi:

"Öncelikle sayın Dairenin teknik bir inceleme gerektirmeyen davada 5 yıl gibi uzun bir süre sonra karar verip toplumu bugün aynı tartışmalara hapsetmesi kasıtlı değilse ancak ihmalle açıklanabilir. Yine karar gerekçesindeki pedagojik iddiaları da kabul etmek mümkün değildir. Sayın Daire, 'yeni nesillerin ülkesine anayasal vatandaşlık temelinde aidiyetini ve bağlılığını güçlendirmeyi, onların milli, manevi ve kültürel değer oluşumuna katkı sağlamayı amaçlayan ve uzun yıllardır okutulan bu metnin' yürürlükten kaldırılması gerekçelerinin hukuken geçerli sebeplere dayanmadığı kanaatiyle düzenlemeyi iptal etmiştir.

Ülkesine güçlü aidiyet bağı ile bağlı her yurttaş gibi bizler KADEM olarak milli, manevi ve kültürel değerlerin korunması ve geliştirilmesi için yapılan çalışmaları her aşamasında desteklemekle mesul sayıyoruz kendimizi. Ancak ülkemizin yeni nesillerinin güçlü vatandaşlık bağlarıyla aidiyet duygularının gelişmesi için tek tipçi, otoriteryen, sloganlarla düşünmeyi emreden uygulamalardan vazgeçilmesi gerektiğinin de farkındayız. Üzerinde yaşadığımız Anadolu topraklarının sinesine sardığı birbirinden farklı etnik gruplar olarak 'Türkiye Vatanımız' vurgusunu aynı samimiyetle söylüyoruz. Bu ülkenin çocuklarının vatan sevgisi için tek tipleştiren sloganlara ihtiyacı olmadığını pek çok örnekle ortaya koymak mümkündür. Üzülerek görüyoruz ki sayın Danıştay 8. Dairesi, üzerinde yaşadığımız toprakların zenginliğini anlamaktan uzak, dünyada İkinci Dünya Savaşını ortaya çıkaran ırkçı iklimlerin ürünü bir zihniyetin devamına karar vermiştir."

Demokratik kazanımların aidiyet duygusuna engel olduğunu ileri sürmenin uzun vadede pek çok başka problem yaratacağı ifade edilen açıklamada, "Daire’nin bu yaklaşımını kabul etmemiz mümkün değildir." denildi.

MEMUR SEN VE EĞİTİM BİR SEN'DEN EYLEM KARARI

Eğitim-Bir-Sen, Danıştay 8. Dairesi'nin, Öğrenci Andı'nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etmesi kararına, 81 ilde basın açıklaması yaparak tepki gösterdi. Genel Başkan Ali Yalçın, Genel Merkez'de düzenlenen basın toplantısında, 2013 yılında toplumun büyük çoğunluğunun beklentileri üzerine hukuk devleti olmanın ve demokratikleşmenin bir gereği olarak Öğrenci Andı'nın kaldırıldığını ve sivilleşme adına önemli bir kazanım elde edildiğini hatırlatarak, "Gerici, baskıcı, militarist, totaliter zihniyetin ürünü olan Öğrenci Andı'nın kaldırılmasına, toplumsal barışın ve uzlaşmanın sağlanması, demokratik bir Türkiye'nin inşası adına Eğitim-Bir-Sen olarak biz de destek vermiştik. Ancak Danıştay 8. Dairesi, idarenin takdir hakkını hiçe sayarak, hukuki denetimin dışına çıkıp hiçbir pedagojik ve bilimsel veriye dayanma ihtiyacı duymadan ilköğretim okullarında Öğrenci Andı'nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etmiştir. Pedagojik veya hukuki hiçbir dayanak göremediğimiz gerekçeli kararda, ülke gerçekliği ve toplumsal mutabakat bir yana, uluslararası hukuk ve anayasa dahi görmezden gelinmiştir" şeklinde konuştu.

Kararda, temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı, darbe dönemi anayasalarıyla şekillenen eski Türkiye'nin ezberlerinin gerekçe olarak sunulduğunu, hukukun evrensel ilkelerinin göz ardı edilerek toplumsal birliğe ağır bir darbe vurulduğunu kaydeden Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dayatmacı, ayırımcı, dışlayıcı, Türkiye'nin taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere, birçok uluslararası sözleşmeye ve doğal hukuka aykırı, eski Türkiye'nin en önemli vasfı olan toplum mühendisliğinin tezahürü, farklılıkları yok sayan hatta zor kullanarak değiştiren, tek tipleştirme politikasının esas alındığı, militarist toplum kurma özleminin ürünü olan Öğrenci Andı'nın tekrar hortlatılması sonucunu doğuracak bu kararı kabul etmediğimizi dile getiriyor; itiraz merciinin adaleti ve hukuku tesis edeceğine olan inancımızı koruyoruz. Bu karar, ülkemizde son on beş yıldır insan hakları ve demokrasi alanında gerçekleştirilen atılımların ve kazanımların idarenin hukuki denetimini yapmakla yükümlü yargı mensuplarınca halen benimsenemediği ve içselleştirilemediğini göstermektedir. Ne yazık ki, yargıyı, askeri darbelerle şekillendirilen müesses nizamın temsilcisi konumuna indirgeyen eski Türkiye alışkanlıklarının halen devam ettiği görülmektedir."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakan olduğu dönemde andın kaldırılması sürecinde sarf ettiği, "Andımız olarak bilinen metnin yazarı son derece tartışmalı isim olan Reşit Galip'tir. Reşit Galip, Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır. Aynı Reşit Galip, insanları kafataslarına göre sınıflandıran sözüm ona bir bilim insanıydı. Ant uygulamasının cumhuriyetimizle uzaktan yakından ilgisi yoktur. 30'larda Hitler ve Stalin gibi toplumu formatlamak için bu tür uygulamalar yapılıyordu. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde çocukların içtimaya dizildiği, ırkçı sloganlar okunan metinler göremezsiniz" şeklindeki ifadelerine atıfta bulunan Yalçın, "Andın arka planında hiçbir bilimsel ve pedagojik gerekçe bulunmadığını, 1930'lu yılların totaliter rejimlerine öykünmenin çirkin bir tezahürü olduğunu ortaya koyan bu tespit, bugün dahi geçerliliğini ve canlılığını korumaktadır. Mahkemeye göre Milli Eğitim Bakanlığı Öğrenci Andı'nı kaldırırken bilimsel bir gerekçeye dayanmamıştır. Ancak aynı mahkeme, andın kaldırılmasının eğitime etkileri ya da gerekliliği konusunda hiçbir bilimsel gerekçe öne sürememiş, kararını hiçbir bilimsel veriye veya araştırmaya dayandıramamıştır. Yine kararda, Öğrenci Andı'nın kaldırılmasındaki eğitim biliminin gerekleri ve pedagojik formasyon ilkeleri bakımından araştırma, inceleme ve tespit yapılmadığı ileri sürülmektedir. Oysa kararın dayanağı kılınan Milli Eğitim Temel Kanunu ve uzun süredir uygulanmakta oluşunun arkasında eğitim biliminin hangi gereklerinin ve hangi pedagojik formasyon ilkelerinin durduğu mahkemece göz ardı edilmektedir" diye konuştu.

Kararda, andın "Türk Devletini ve milletini ebediyete kadar yaşatacak, çağdaş uygarlığın ve medeniyetin ortağı ve öncüsü yapacak, toplumun ve kişilerin refah, huzur ve mutluluğunu sağlayacak yeni nesillerin yetiştirilmesi olan milli eğitim sistemimizin temel amaçlarını gerçekleştirmesini içeriği itibarıyla sağlamaya yardımcı olabilecek nitelikte" olduğu gibi kerameti kendinden menkul bir gerekçeye yer verildiğini, ancak bunun neye dayanarak tespit edildiğinin koca bir soru işareti olarak durduğunu vurgulayan Ali Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı: "Milli Eğitim Bakanlığı'nın savunmasında, Danıştay 8. Dairesi'nin söz konusu kararına adeta mesnet oluşturacak bir tarzda andın okunmasının fiziki zorlukları dile getirileceğine, uygulamanın kaldırılmasının haklı gerekçeleri nitelikli bir şekilde yer alabilirdi. Kanaatimizce, uygulamanın kaldırılması kararıyla ilgili olarak o dönem zarfında ortaya konulan gerekçeler, andın uluslararası hukuka aykırılığı, kaldırılması sonrası toplumsal barışa yapmış olduğu katkı, totaliter dönemlerin bir uygulaması olarak bugünün dünyası ve Türkiyesi'ne uygun olmadığı gibi gerekçeler ve de yasal gerekçeler çok detaylı bir şekilde savunmada bir manifesto gibi yer almalıydı. Buradan Sayın Cumhurbaşkanı'na ve Milli Eğitim Bakanlığı'na, 2013'te verdikleri bu kararın arkasında durma çağrısı yapıyoruz. Bu konuda sorumluluk siyasi iradenindir. Danıştay'ın söz konusu dairesinin aldığı ideolojik nitelikteki bu karar, öncelikle toplumsal barışa ve siyasi iradeye yönelik bir girişimdir. Bu antidemokratik ve evrensel hukuka aykırı karara tepkisiz kalınmamalı, andın kaldırılması kararının arkasında durulmalı, insan hakları ve demokrasi alanında elde edilen toplumsal kazanımlar kararlıkla korunmalıdır."

ANDIMIZIN TARİHÇESİ

Türkiye gündemini bu kadar yoğun şekilde meşgul eden Andımız'ı kim ne zaman ve neden çıkardı? Ne zamandandır "Andımız" okullarda her sabah çocuklara söylettiriliyor? İşte bu boruların cevapları:

1932 yılında bakanlık görevine gelen Reşit Galip'in Eğitim Bakanı olarak okul çocuklarına söylettiği andımız bazı değişikliklerle günümüze kadar devam etti.

Hergün yaz-kış, çamur-yağmur demeden ilkel bir şekilde zorla söylettirilen Andımızın İlkokullarda devam etmesi tepki ile karşılanırken, ortaokullarda kaldırılması  sevindirici bir gelişme olarak değerlendirildi. 

Memurlarnet.biz'in haberine göre; özellikle içerisinde ırkçılık kokan ifadelerin yer alması bir çok kesim tarafından tepki ile karşılanmıştı. Eski Başbakanlarımızdan Prof.Dr. Necmeddin Erbakan'ın andımızla ilgili ifadeleri 1 yıl hapis cezası almasına sebep olmuş ve siyasi hayatı sekteye uğratılmıştı. Erbakan konuşmasında; 'Bu ülkenin evlatları asırlar boyu mektebe başlarken besmele ile başlar. Siz geldiniz besmeleyi kaldırdınız, ne koydunuz yerine Türküm, doğruyum, çalışkanım. Sen bunu söyleyince öbür taraftan da müslüman evladı ya öyle mi, ben de kürdüm daha doğruyum, daha çalışkanım deme hakkını kazandı ve böylece siz bu ülkenin insanlarını birbirlerine yabancılaştırdınız.' demişti.

ÖĞRENCİ ANDI (1933)

Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Yasam; küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak,
yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.

And, 1972 yılında değiştirildi. 29 Ağustos 1972 tarih ve 14291 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ilkokullar yönetmeliğinin 78. Maddesinde andda yer alan "budunumu" kelimesi "milletimi" olarak değiştirilirken "Türküm, doğruyum, çalışkanım" diye başlayan cümle ile sonra yer alan "Ne mutlu Türküm diyene" cümlesi eklendi:

ÖĞRENCİ ANDI (1972)

Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Yasam;
küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak,
yurdumu, milletimi, canımdan çok sevmektir.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk; açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Ne mutlu Türküm diyene!

 And, 1997 yılında ikinci defa değiştirildi. "Öğrenci Andı"nın günümüzde söylenmekte olan metni, Millî Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisinin Ekim 1997 tarih 2481 sayısında yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 10. Maddesiyle belirlenmiştir. Bu maddeye göre ilköğretim okulunda öğrenciler, her gün dersler başlamadan önce öğretmenlerin gözetiminde topluca aşağıdaki "Öğrenci Andı"nı söylüyorlar:

ÖĞRENCİ ANDI (1997)

Türküm, doğruyum, çalışkanım.
İlkem; küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak,
yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, hiç durmadan yürüyeceğime and içerim.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!

Dr. Reşit Galip kimdir?

Rodoslu, eski İttihatçı, Şeyh Sait'i astıran İstiklal Mahkemesi'nin hukukçu olmayan üyesi.
Atatürk'e kafa tutmuş ve onu Rus lokantacı karı-kocaya İş Bankası'ndan verilecek usulsüz bir krediye aracılık etmekle suçlamış.

Atatürk onu sofradan kovduğunda "Bu, milletin sofrasıdır; kaldıramazsınız!" diyerek kafa açınca Atatürk sofrayı terk etmiş. Daha sonra onu affettiğinde iki asker çağırıp iskemlesinden kaldırtmış ve mealen "Ahan da biz adamı istersek böyle kaldırtırız" diye aşağılamıştır.

Birinci Türk Tarih Konferansı'nda Türk ırkının özelliklerini "uzun boylu, uzun beyaz simalı, düz veya kemerli ince burunlu, muntazam dudaklı, çok kere mavi gözlü ve göz kapakları çekik değil, badem gözlü bir ırk" olarak tanımlamış.

Biraz daha ileri giderek "Müslümanlık: Türk'ün milli dini" adlı tezinde, Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. Muhammed'in Türk olduğunu iddia etmiş.

Prof. Afet İnan ‘Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler' adlı eserinde onu şöyle anlatıyor:
"1933 yılının 23 Nisan Çocuk Bayramı idi. O, heyecanla Çankaya Köşkü'ne geldiği vakit, Atatürk'ün yanında bana bir kağıt uzattı ve şunları anlatmaya başladı. ‘Sabahleyin ilk bayramlaşmayı kızlarımla yaptım. Onlara bir şeyler söylemek istediğim vakit, bir and meydana çıktı. İşte Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı' dedi…"

Adam kızlarına bir 23 Nisan sabahı aşka gelerek yazdığı manzumeyi, daha sonra bütün öğrencilere mecburi olarak okutmak için 1933 yılında bir genelge yayımlatmış.

1972 yılında, yine bir genelgeyle ‘Andımız'a eklemeler yapılmış.

Ruhi yapısı şüpheli birinin attığı taşı 78 yıldan beri çoluk çocuğa okutturup duruyoruz.

Danıştay'a açılan ‘Andımız'ın iptal edilmesi ile ilgili davada, Danıştay Sekizinci Dairesi, "… Yeni nesillere Türk devletinin ve milletinin bir ferdi olma onurunu duymaya ve hazzını yaşatmaya yönelik…" gibi bir gerekçeyle anayasa ve yasa maddelerine aykırılık bulunmadığını ifade etmiş…

Şimdi olayın ‘ırkçı' yanını falan bir kenara bırakıyorum ve basit bir teklif yapıyorum.

Başta Danıştay'ın ilgili daire üyeleri olmak üzere, bu marşı faydalı bulan, bundan bir ‘hazzı yaşatma' beklentisi içinde olan herkesi günde bir kez yüksek sesle okumaya davet ediyorum.

İşte "Andımız"
"Türk'üm
Doğruyum,
Çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak,
Büyüklerimi saymak,
Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe,
Durmadan yürüyeceğime and içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türk'üm diyene!"

Kaynak: Sonhaberler.com

Yorumlar