Filipinler devleti ile komünist gerilla hareketi ve onun siyasi kanadı olan komünist parti arasında bugün Norveç’in başkenti Oslo’da barış görüşmeleri başlıyor
Filipinler’de yeni bir barış süreci başlıyor. Filipinler devleti
ile komünist gerilla hareketi ve onun siyasi kanadı olan komünist
parti yetkilileri arasında bugün Norveç’in başkenti Oslo’da barış
görüşmeleri başlıyor. Görüşmelere Norveç’in üst düzey katılımı,
Güneydoğu Asya’daki bu siyasi krizi çözme konusunda tıpkı diğerleri
gibi, Avrupa’nın katkısının da göz ardı edilemeyeceğini ortaya
koyuyor. Norveç’in 1986 yılındaki görüşmelere de ev sahipliği
yapması, aslında bir devamlılığın olduğunu da gösteriyor. Söz
konusu barış görüşmesi, Başkan Duterte’nin ülkedeki muhaliflerle ve
gerilla savaşı veren tüm gruplarla sorunların halledilmesi
yönündeki bütüncül politikasının bir ürünü.
Toplumsal Barışa Doğru
Bu noktada merkezi hükümetin, 1960’ların sonlarından bu yana varlık
gösteren Komünist Parti ve bağlantılı gerilla hareketiyle barış
görüşmelerine başlaması, ülkede siyasi istikrarın tesisi
bağlamında, bir önceki dönemde Moro İslami Kurtuluş Cephesi’yle
yapılan barış anlaşmasının bir devamı niteliği taşıyor. Böylece hem
Mindanao ve çevre adalardaki Malay Müslüman kitle, hem de Luzon
adası güneyi ve Mindanao adasının kuzeyinde faaliyet gösteren
Komünist Parti’yle gerçekleştirilecek toplumsal barışın, genel
anlamda ülkede pozitif bir atmosfer oluşturacağına kuşku yok.
Luzon Adası merkezli olarak 1969’da kurulan Komünist Parti,
varlığını şiddete dayandırarak ülkenin siyasal hareketleri
içerisindeki yerini almıştı. 1986 yılında başlayan barış
görüşmelerinden sonuç alınamazken, en son girişim yaklaşık dört yıl
önce, Benigno Aquino’nun devlet başkanlığı sürecinin başlarında
gündeme gelmişti. O günlerde Aquino’nun kabul etmediği, siyasi
tutukluların serbest bırakılması şartını bugün Duterte’nin yerine
getirmesi, iki tarafın masaya oturmasını sağlayan en önemli saik
olarak görünüyor.
Bugünkü görüşmelerden sadece birkaç gün önce, yani geçen Cuma günü,
komünist hareketin iki önemli liderinin cezaevinden salıverilmesi
karşısında örgütün tek taraflı ateşkes ilan etmesine, hükümetten de
benzer bir karşılık geldi. Liderlerin salıverilmesi ve karşılıklı
ateşkes kararı, iki tarafın görüşmeler öncesinde sürece olumlu bir
adım atmaları anlamı taşıyor.
Başkan Rodrigo Faktörü
Açıkçası henüz 8 Mayıs başkanlık seçimleri öncesinden itibaren,
Filipinler devlet başkanı Rodrigo Duterte’nin komünist gerilla
hareketiyle masaya oturacağını açıklaması, gündemde önemli bir yer
işgal etmişti. Temmuz ayının başında görevine aktif olarak
başlamasının ardından Duterte, konuyla ilgili açıklamaları ve
girişimleriyle bu konuda ne kadar ciddi olduğunu ortaya koydu.
Başkan’ın bu kararlılığının bir göstergesi olarak barış görüşmeleri
öncesinde aldığı dikkat çekici kararlar arasında, yeni kabinede
Sosyal ve Ekonomik Kalkınma ile Tarım Reformu bakanlıklarına
komünist kimlikleriyle tanınan siyasetçileri getirmesi sayılabilir.
Fakat güvenlik güçleriyle komünist gerillalar arasında görece düşük
yoğunluklu da olsa devam eden çatışmaları sonlandırmaya yönelik
olarak ‘ateşkes’ çağrısı yapmasına rağmen, ateşkes süreci
işletilemedi.
Şimdi sıra, taraflar arasında karşılıklı ‘pazarlıkların’
yapılmasına geldi. Oslo görüşmelerinin tarihinin belirlenmesiyle,
gerilla hareketinin karı-koca iki lideri Wilma ve Benito
Tiamzon’nun serbest bırakılması, Filipinler devleti adına iyi niyet
göstergesinin ötesinde bir anlam taşıyor. Benito Tiamzon Filipinler
Komünist Partisi ve partinin silahlı kanadı Yeni Halk Ordusu’nun
başkanı sıfatını taşırken, eşi Wilma parti genel sekreterliğini
yürütüyor. Bu iki liderin salıverilmesi, görüşmelerde oynayacakları
varsayılan ‘yapıcı’ rolden ötürü önemli. Ayrıca aynı günlerde yirmi
siyasi tutuklu da serbest bırakıldı. Bununla birlikte cezaevlerinde
yaklaşık 550 gerilla daha bulunuyor ve barış görüşmelerinin seyrine
göre, bu mahkumların da serbest bırakılması gündeme gelecek.
Dünü ve bugünüyle Komünist Parti
Takımadalar ülkesi Filipinler’de komünist ideolojinin, tıpkı
bölgedeki diğer ülkeler gibi önemli bir geçmişi bulunuyor.
Sömürgecilik dönemi, ‘koyu’ bir milliyetçilik üzerinde yükselen
Japon yayılmacılığı ve ardından gelen kapitalist üretim/tüketim
süreçleri bölgede ortak tarih olsa da, Filipinler’i bu anlamda
diğer ülkelerden farklı kılan 19. yüzyıl sonuyla 20. yüzyılın ilk
yarısı boyunca Amerikan sömürgeciliğine maruz kalmasıdır.
Özgürleştirici ülke sloganıyla anılan Amerikan’ın, en azından
Güneydoğu Asya toprakları bağlamında dile getirilecek olursa, bölge
sömürge tarihinde İngiltere ve Hollanda’yla bir tutulmasa da,
böylesi bir ‘kara’ geçmişe sahip olduğu, Filipinler örneğinde
karşımıza çıkıyor. Ancak ABD’nin Takımadalarla ilintisi bağımsızlık
sonrasında da devam ediyor. Tabii bununla birlikte, Rusya’da ve
ardından Çin’de yaşanan devrimleri ve bölge ülkelerine
yansımalarını da dikkatlerden uzak tutmamak gerekir.
Filipinler Komünist Partisi’nin 1930’larda kök salmaya başlaması,
bağımsızlığın ardından doğan siyasi arenada kendine yer bulamaması
gerilla hareketine yol açtı. Filipinler’de komünizm ideolojisinin
ortaya çıkmasında, ABD sömürgeciliği ve bu dönemde verilen özgürlük
mücadelesi kadar, Pasifik Savaşı sonrasında kalkınmacı modernleşme
çabalarında arzu edilen başarının yakalanamamasıyla birlikte,
milyonlarca insanın yoksullukla iç içe yaşamasının da payı büyük.
Filipinlerde, komünizmin Avrupa versiyonun klişe haline gelmiş
sanayi devriminin ürünü ‘geniş işçi sınıfı’ndan ziyade, yoksul ve
üretim gücünde söz sahibi ol/a/mayan geniş tarım nüfusunun rolü
bulunuyor. Buna paralel olarak, kırdan kente göçle
okur-yazarlık/zanaatkârlık imkânlarına sahip olmayan kitlelerin,
‘lümpen’ olarak adlandırılabilecek ‘arada kalmış’ yaşamlarında bir
ümit veya en azından bir tür ‘varoluş’ imkânı olarak komünist
ideolojinin belirdiği görülüyor. Bu çerçevede, komünist gerilla
hareketi şehirlerde etkin olurken, ideolojisinin temellendirmede de
kır toplum yapısına dayanıyordu.
Bu toplumsal kesimlerin Komünist Parti’yle buluşmasında, kuşkusuz
ki, 1965-1986 yıllarında ülkeyi yöneten Ferdinand Marcos’un
ürettiği rejimin etkisi de es geçilemez. Komünist Parti’yle barış
görüşmelerinin Marcos sonrası dönemde gündeme gelmesi, hem ülkedeki
siyasi ve ekonomik yapılanma hem de bölgesel ve de küresel
değişimlerle bağlantılıdır. Liberal ekonominin sınırları içerisinde
de olsa bir tarımsal kalkınma süreci, komşu ülkelerden gelen
ideoloji ve silah desteğinin giderek sona ermesi ve ideolojik iç
çekişmeler, partinin belirsizliklerle dolu bir sürece girmesine
neden oldu.
Yeni Bir Döneme Doğru
Eski Başkan Aquino döneminde başlatılan barış görüşmelerinin yeni
başkan Duterte ile devam ettirileceği konusunda güçlü sinyallerin
verilmesi, temelde Filipinler merkezi hükümetinin ayrılıkçı gruplar
ve bunları destekleyen sivil toplum kesimleriyle ‘barışı’
hedeflediğini gösteriyor. Özellikle 2001 yılında ABD’de meydana
gelen gelişmelerin ardından, ‘terörle mücadele’ olgusu küresel bir
boyut kazanırken, ABD bu süreçte kendine ‘müttefik’ bulmakta
zorlanmadı. Bunların başında da Filipinler geliyordu. Bu yaklaşımı
kendisi için bir avantaja dönüştürmek isteyen hükümet, ayrılıkçı
silahlı gruplarla mücadele söylemiyle sadece onları değil, sivil
çevreleri de hedef aldı. Ancak 2010’lardan itibaren Moro İslami
Kurtuluş Cephesi ile anlaşma imzalanması ve ardından Komünist Parti
ve uzantısı olan gerilla grubuyla barış masasına oturulması,
Filipinler merkezi yönetiminde ‘ulusal güvenlik’ konseptinin yeni
bir rotaya oturtulmaya çalışıldığına işaret ediyor. İç çatışmaları
sonlandırmış bir Filipinler, özellikle Aquino başkanlığında hız
kazanan kalkınmacı politikaların kırsal ayakta yoğunlaştırılması,
yoksul kesimlere bir ümit aşılarken toplumsal barışın tesisinde de
rol oynayacaktır. Öte yandan iç politikada ayağı sağlam yere basan
Filipinlerin, olası dış tehditler karşısında dış politikaya
yoğunlaşması ve gelişmelerin gidişatına göre bölgesel ve küresel
ilişkileri geliştirmeye yönelmesi beklenebilir.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar