Dünya ekonomisini krize sürükleyen hataları Oscarlı filmlere konu
olan kredi derecelendirme kuruluşlarının hiçbir hesap verme
yükümlülüğünün olmaması, yatırımcıların bu kuruluşlara güvenini
giderek azaltıyor.
Derecelendirme sektörünün "Büyük Üçlü"sü olarak bilinen Standard
and Poor's, Moody's ve Fitch Ratings, piyasalar üzerinde sahip
oldukları etkinin yanı sıra aldıkları manipülatif ve yanlı kararlar
nedeniyle tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Verdikleri kredi notlarıyla milyonlarca şirket ve yüzlerce ülkenin
borçlanma maliyetlerini ve yatırım pozisyonlarını etkileyen "Büyük
Üçlü"nün yeterli denetime tabi tutulmaması ciddi sorunlara yol
açabiliyor.
Firmaların ve ülkelerin borç yükümlülüklerini karşılama
kapasitesini ölçmek amacıyla kurulan bu kuruluşların, yegane
sorumluluklarını yerine getirmeyerek, 2007'de ABD'de başlayıp bütün
dünyaya yayılan finansal krizi tetiklediği Hollywood filmlerine
dahi yansıyan bir gerçek...
Christian Bale, Brad Pitt ve Steve Carrell gibi ünlü aktörlerin rol
aldığı Oscarlı film "Büyük Açık"taki (Big Short) bir sahne, kar
amacı güden kredi derecelendirme kuruluşlarının çarpık işleyişini
tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor.
Gerçek hayattan sinemaya uyarlanan filmde konut sektöründe yanlış
bir şeyler olduğunu anlayan hedge fonu yöneticisini canlandıran
Steve Carell, S&P'nin New York'taki merkezine gider ve batık
mortgage kredilerinden oluşan türev ürünlere neden en yüksek kredi
notunu (AAA) vermeye devam ettiklerini sorar. S&P çalışanı bu
soruya önce yanıt vermek istemese de ısrarlar karşısında en sonunda
pes ederek, "Biz AAA vermezsek anında Moody's'e giderler" yanıtını
verir.
- S&P 1,5 milyar dolar ödedi
Kredi derecelendirme şirketlerinin objektif değerlendirme yapmak
yerine karlarını maksimuma çıkarma amacını taşıdıkları filmlerden
önce elbette resmi soruşturmaların konusu oldu.
ABD Kongresi, Borsa ve Menkul Kıymetler Komisyonu (SEC) ve Adalet
Bakanlığı gibi birçok kurumun açtığı soruşturmalar, S&P ve
Moody’s'in karlarını artırmak için batık mortgage kredilerinden
oluşan türev ürünlere hak etmediği halde en yüksek notları vererek
yatırımcıları yıllarca yanılttığını ortaya koyuyor.
S&P, bu nedenle geçen yıl ABD hükümetine 1,5 milyar dolar
uzlaşma bedeli ödemek zorunda kalmıştı.
- Moody's'e hala ceza yok
Öte yandan, S&P ile aynı hataları işleyen Moody's henüz
herhangi bir ceza ya da uzlaşma bedeli ödemek zorunda kalmadı. ABD
Adalet Bakanlığının şirkete yönelik soruşturması 2014'ten bu yana
devam ediyor.
Burada dikkati çeken nokta ise S&P'nin soruşturmalar öncesinde
ABD’nin kredi notunu tarihinde ilk kez en yüksek seviye olan
AAA’dan AA+ ya düşürmüş olması... Dünyada büyük yankı yaratan
karar, ABD Başkanı Barack Obama tarafından sert şekilde
eleştirilirken, ülkenin Hazine Bakanlığı da not indiriminin
iptalini talep etmişti.
Kararından geri adam atmayan S&P ise Obama yönetiminin kısa
süre sonra başlattığı soruşturmaları, not indirimine karşı
"misilleme" olarak niteleyerek karşı dava açmıştı. Şirketin daha
sonradan bu davadan vazgeçmesine rağmen piyasalarda Moody's ve
Fitch Ratings'in S&P ile aynı akıbeti yaşamamak adına federal
hükümetin kapanmasına rağmen ABD'nin notunu indirmediği yorumları
yapılmıştı.
Birçok uluslararası yatırım uzmanı, adı geçen kredi derecelendirme
kuruluşlarının her yıl borç tavanı ve bütçe krizleri yaşayan ABD'ye
hala en yüksek kredi notunu vererek imtiyaz gösterdiğini
düşünüyor.
Örneğin, piyasaların "efsane yatırımcı" şeklinde tanımladığı Jim
Rogers, S&P'nin ABD'nin kredi notu indirmesinden daha önce şu
değerlendirmeyi yapmıştı: "ABD'nin AAA notunu çoktan kaybettiğini
herkes biliyor. Amerika dünya tarihinin en borçlu ülkesi. Moody's
ve S&P bunu henüz anlamamış olabilir ancak yatırım dünyası
ABD'nin AAA'ya layık olmadığının farkına uzun süre önce vardı."
- Avrupa borç krizini kötüleştirdiler
Kredi derecelendirme kuruluşlarına yönelik eleştiriler sadece
ABD'deki faaliyetleriyle sınırlı değil.
Avrupa Birliği (AB) bu kuruluşları, 2008'de Yunanistan'dan
başlayarak İspanya, İrlanda, Portekiz ve İtalya'ya yayılan "Avro
Krizi"nden ötürü suçluyor.
Sektörün yüzde 95'ini kontrol eden "Büyük Üçlü"nün Avro Bölgesi
üyelerinin kredi notlarını düşürmekte aşırı agresif davranmasının
krizi derinleştirdiğini öne süren yetkililer arasında Avrupa Merkez
Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi gibi tanıdık isimler de var.
Draghi, 2012 yılında Avrupa Parlamentosu'na yaptığı konuşmada kredi
derecelendirme kuruluşlarının kredi notlarının ülkelerin gerçek
itibarını yansıtmadığını kaydetmişti.
Ayrıca, Almanya Başbakanı Angela Merkel, AB Başkanı Jose Manuel
Barroso, eski ECB Başkanı Jean Claude Trichet ve Almanya Maliye
Bakanı Wolfgang Schaeuble da derecelendirme kuruluşlarının
kararlarını ve işleyişini eleştiren Avrupalı yetkililer arasında
yer alıyor.
Buna ilaveten, Avrupa Komisyonu, piyasaların kredi derecelendirme
kuruluşlarına bağımlılığını azaltacak ve sektördeki rekabeti
artıracak çalışmalarını sürdürüyor.
- "Tecrübeli yatırımcı sadece kredi notuna
güvenmez"
ABD'nin önemli düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi'nin
Kıdemli Uzmanı Sebastian Mallaby, AA muhabirine yaptığı
değerlendirmede, kredi derecelendirme kuruluşlarının neden olduğu
sorunları çözmekte en etkili yolun yatırımcıların körü körüne kredi
kuruluşlarının notlarına güvenmek yerine kendi araştırmalarını
yapmaları olacağını belirtti.
Şu an Illinois eyaletindeki bir yerel yönetimin Üst Düzey Finans
Yöneticisi olan eski Moody's analisti Ivan Samstein ise tecrübeli
hiçbir yatırımcının tek başına kredi notlarına güvenmeyeceğini
vurgulayarak, "Tecrübeli bir yatırımcıysanız sadece kredi notlarına
asla bel bağlamazsınız, piyasalar bunu çok iyi biliyor" dedi.
Mott Capital Management'ın Portföy Müdürü Michael Kramer da
"Yatırımcılar artık kredi derecelendirme kuruluşlarının notlarına
bakmak yerine ilgilendikleri şirketin veya ülkenin mali
göstergelerine bakmayı tercih ediyor" değerlendirmesini yaptı.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar