Anne, baba ve ailesini kaybettiği süregelen savaş nedeniyle kamplarda, konteyner kentlerde yaşarken kendilerine yardım amaçlı gelen kişilerin gerçekleştiremeyeceklerini bildikleri halde vicdanlarını rahatlatmak adına “ senin annen olayım mı” sorusuna muhatap olan, bir umut olarak aylarca soruyu kendisine soran kişiyi çadırın, yetimhanenin, konteynerin kapısında beklerken ölür çocuklar...
Savaşlar; can yakan, yetim, öksüz ve kimsesiz bırakan, sudan
sebeplerle başlayan ve baronların kana doymasıyla duraksayan veya
biten, kısacası aileleri yıkan, toprağı masum kanları ile sulayan,
nesilleri bitiren, mazlumlar için tabiri caiz ise cehennem
günleri…
Yetimlerimiz, öksüzlerimiz, kimi kimsesi kalmamış korunmaya muhtaç
çocuklarımız. Hepsi bizim geleceğimiz. Büyük hesap gününde onlar
için yapmadığımız her hizmet için bizlerden hesap sorma yetkisine
sahip olacak olan mazlumlarımız, yavrularımız, göz bebeklerimiz,
cennet anahtarlarımız, çocuklarımız…
Koca koca ( adamlar) dizginleyemedikleri hırsları ve çıkarları için
“ ya benimsin ya toprağın “ modunda tehdit ve iftira ile
birbirlerine savaş açtıklarında ölür çocuklar…
Bırakın evleri sokakların bile hangi amaca hizmet ettiğini
anlamadığı, birbirine çarpan mermiler ve patlayan bombalar ile
aydınlandığı, her bomba patladığında küçücük yüreği yerinden
fırlayacakmış gibi çarpan, eski güzel günlerde kutlama yapılırken
atılan havai fişeklerin sesinden artık korktuğu için sığınacak
kucak, sığınacak alan aradığında ölür çocuklar…
İnsafsızca atılan bombalardan yıkılan, en güvenli sığınak olarak
bildiği evinden başka bir binanın altına sığınmak için kendince çok
büyük fakat aslında küçük adımlarla kaçtığında ölür çocuklar…
Babası gözlerinin önünde acımasızca ve kahkahalar eşliğinde
katledilirken, annesine defalarca yapılan zulüm ve cefayı izlemek
zorunda bırakıldığında ölür çocuklar…
Haince saldırılar sonrasında toprağa verdiği ailesini, anne veya
babasını terk ederek sığınma kamplarına gitmek zorunda kaldığında
ölür çocuklar…
Küçücük elleri ile kardeşlerine annelik yapmak zorunda
kaldığında veya her sabah rızk temini için sokaklara çıkan bir baba
olmak zorunda kaldığında ölür çocuklar…
Sığındıkları komşu ülkede “nereden çıktılar, bir an önce gitsinler,
bunlara da mı bakacağız “tepkisi ile istemeyerek terk ettikleri
ülkelerine gönderilmek istendiklerinde, akıllarının almadığı
binlerce tepkiyi göğüslemek zorunda kaldıklarında ölür
çocuklar…
Savaştan uzaklaşmak için denizleri aşmak zorunda kaldıklarında, 20
kişilik botta 60 kişi ile seyahat ederken alabora olan botla
birlikte çığlıklar arasında hayatında kalan son sevdiklerini ne
kaybederken denizin tuzlu suyunu ciğerlerine kadar aldığında ölür
çocuklar…
Anne, baba ve ailesini kaybettiği süregelen savaş nedeniyle
kamplarda, konteyner kentlerde yaşarken kendilerine yardım amaçlı
gelen kişilerin gerçekleştiremeyeceklerini bildikleri halde
vicdanlarını rahatlatmak adına “ senin annen olayım mı” sorusuna
muhatap olan, bir umut olarak aylarca soruyu kendisine soran kişiyi
çadırın, yetimhanenin, konteynerin kapısında beklerken ölür
çocuklar...
Çeşitli sebepler nedeniyle terk edilen ve yetimhanelere
yerleştirilen anne hasretiyle yanıp tutuşan; ellerinde bulunan anne
olarak kucakladıkları bebeklerine sımsıkı sarılırken, anne
sıcaklığını bulamadıklarında ölür
çocuklar…
Zorluklar altında yaşarlarken, her ihtiyaçlarına bir özellerini
kaybederek ulaşan çocuklar toplum tarafından hoş görülmeyen
davranışları sergilemeye başlıyorlar.
Çocuklarımızın psiko-trapi seansları ile tedaviye, eğitim ve sosyal
aktiviteler ile normal yaşantıya dönmeye ihtiyaçları var. Bu konuda
acil olarak projeler üretilerek hayata geçirilmelidir. Yoksa ümmet
tarafından yapılan her eksik uygulamada bir nesil kayboluyor ve
kaybolan bu nesiller uygun ortam doğduğunda patlamaya hazır bir
bomba gibi uykuda bekliyor.
Savaş ortamında çocuk olmak; bombaların nereye düşeceğine
aldırmadan oyun oynamaktır ve savaş ortamında çocuk olmak yürek
ister.
Eski Yugoslavya savaşında 14 yaşındaki Dunja isimli çocuğumuzun
sözleriyle yazımızı nihayetlendirelim. “ Artık havalar iyice
soğudu, kuş sesleri ise duyulmaz oldu. Şimdi yalnızca anne veya
babasını, kardeşlerini yitiren çocukların ağlamaları duyuluyor.
Bizler bir ülkesi ve gelecek umudu olmayan çocuklarız…
Selam ve Dua ile
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar