Can Dündar'ın Türkiye hakkında birçok yalan içeren 12 Ağustos tarihli Berliner Zeitung röportajı tartışılmaya devam ediyor. Dündar sözlerine eklemeler yapıldığını görünce gazeteyi uyardığını, bunun üzerine Berliner Zeitung'un röportajın internet versiyonunda düzeltme yaptığını iddia ediyor. Gazete ise Dündar tarafından onaylanmış metni bastığını, daha sonra Dündar'ın isteği üzerine internet versiyonunda değişiklik yaptığını söylüyor.
Cumhuriyet gazetesinin eski yazı işleri müdürü Can Dündar'a Network
Research organizasyonu tarafından ‘Lighthouse’ ödülü verildi. Bu
ödül Dündar'a 8 Temmuz'da Network Research'ün yıllık konferansında
sunuldu. Hamburg'da gerçekleşen yıllık konferansı Avrupa'daki
gazeteciler için en önemli olaylardan biri sayılan Network
Research, Almanya'daki gazetecilerin en önemli kurumu.
Avrupa Parlamentosu'nun 2012'den beri başkanı olan Martin Schulz,
Dündar'ı övdüğü konuşmasında, Dündar'ın üstün yayıncılık
gayretlerinin, ‘yol göstericiliğin’ en mükemmel örneği olduğunu
ifade etti. Schulz “Bunun bu şekilde olması harika oldu: Bu ödül
bir basın şehri olan Hamburg'dan, Ankara'daki hükümete açık bir
mesajdır. Umarım ki bu mesaj anlaşılır" dedi.
Hamburg'a “Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olarak bilinen
ülkesinden” geldiğini söyleyen Dündar ise “Şekillendirdiğiniz her
bir cümle, gün yüzüne çıkardığınız her bir belge, açığa
çıkardığınız her bir yalan sizi hapse veya hatta ölüme biraz daha
yaklaştırmaktadır. Bugünlerde [Türkiye'de] gazeteci olmak her
zamankinden daha tehlikeli bir hal aldı. Sayın Schulz'un da dediği
gibi, bu ödül Ankara hükümetine bir mesajdır: Demokrasinin temel
değerlerine karşı Alman hükümetinin desteğine hiç bel bağlamayın.
Bizler basın özgürlüğünü savunmak içi buradayız” diyerek ödülünü
aldı.
Bu karşılıklı övgülerin ve jestlerin nereden kaynaklandığına, Can
Dündar’ın Almanya’daki ‘üstün’ yayıncılık faaliyetlerinin
(Schulz’un tabiriyle) ne tür bir ‘yol göstericilik’ rolü oynadığına
bir göz atalım.
Konferanstan sonra Alman kamu yayıncısı WDR kanalına verdiği
röportajda Can Dündar, Türkiye'deki sözde insan hakları ihlallerine
daha detaylı olarak değindi. Dündar WDR’deki röportajında şu
iddialarda bulundu: “Hukuk yok, demokrasi yok ve insan hakları yok.
Mezarlıklar ve hapishaneler gazetecilerle dolu. Ama artık
korkmuyorum, özellikle de bir silahın namlusuyla yüz yüze geldiğim
andan beri.” Ana ofisi Köln'de bulunan WDR, Federal Kuzey
Ren-Vestfalya Eyaleti merkezli, kamu yayıncılığı yapan bir Alman
televizyonu. Milyonlarca kişi tarafından seyredilen WDR, hitap
ettiği Almanlara, önde gelen bir Türk gazetecisinin ağzından
Türkiye hakkında böyle yalan yanlış iddialar sunuyor.
Ardından Berliner Zeitung gazetesine verdiği 12 Ağustos tarihli
röportajında Dündar, Türkiye'de üç büyük şehrin haricinde alkol
tüketmenin imkansız olduğunu iddia etti. Ayrıca kadınlar ve
erkeklerin restoranlar ve toplu taşıtlarda ayrı ayrı oturmak
zorunda olduğunu, Ramazan ayında ise Türk polislerinin
vatandaşların oruç tutup tutmadığını tespit edebilmek için devriye
gezdiğini ve oruç tumayanları dövdüğünü iddia etti. Gazetenin 12
Ağustos baskısında bulunan bu ifadeler, internet sitesinden daha
sonra kaldırıldı.
Yorumlarını almak için ulaştığımız Berliner Zeitung yazı işleri
müdürü Brigitte Fehrle, gazetenin matbu versiyonunda yayımlanan
sözlerin Dündar tarafından söylenmiş olduğunu ifade ederek “Hatta
röportajımıza bizzat kendisi onay verdi. Fakat söz konusu
ifadeleri, talebi üzerine internet sitemizden kaldırdık” dedi.
Senelerdir Berliner Zeitung’da çalışan kıdemli editör Kerstin Krupp
ve kültür-sanat bölümünün yöneticisi olan Christian Schlüter de
Dündar’la yapılan röportajda hazır bulunmuşlar. Röportajın ses
kaydı ise Dündar'ın, kaldırılmasını istediği ifadeleri gerçekten
söylemiş olduğunu ispat ediyor. Bu, Dündar’ın neden sözlerinin
Berliner Zeitung tarafından yanlış aktarıldığı iddiasında
bulunmadığına dair şüpheleri de gideren bir açıklama. Ayrıca
Dündar’ın Berliner Zeitung'a karşı hiçbir hukuki işlem başlatmamış
olduğunu da not etmek lazım.
Dündar (röportaj basıldıktan altı gün sonra) 18 Ağustos'ta Twitter
hesabından yaptığı açıklamada, Berliner Zeitung'un sözlerine “Batı
sosu” eklediğini iddia etti; sözlerinin çarpıtılmış olduğunu yazdı.
Ortada bir çarpıtma, hatta düpedüz bir yalan olduğu aşikardı. Fakat
bu çarpıtma kimin tarafından yapılmıştı?
Can Dündar'ın söylediği iddia edilen sözleri gazetesinin Berlin
temsilciliğinin de katkılarıyla araştırttığını söyleyen Hürriyet
gazetesinin köşe yazarlarından Ahmet Hakan araştırmasına ilişkin
ayrıntılar vermemekle birlikte, Dündar'ın bu sözleri söylediğine
dair herhangi bir kanıt bulamadıklarını yazdı.
19 Ağustos'ta Can Dündar'a “Neler olduğunu” soran Kai Diekmann ise,
meseleyle ilgili Twitter tartışması kendisine tercüme edildikten
sonra Berliner Zeitung'a (Dündar’ın ‘Batı sosu’ iddiasını
kastederek) “Bu doğru mu? Neden böyle bir şey yaptınız?” sorularını
yöneltti. Diekmann, 2,5 milyon tirajlı magazin gazetesi Bild'in
yayıncısı.
Berliner Zeitung ise Twitter üzerinden Kai Diekmann'a ertesi gün
cevap verdi: “[İddialar] doğru değil. Berliner Zeitung, Dündar
tarafından onaylanmış metni basmıştır. Metnin basımından sonra,
Dündar'ın talebi üzerine internet sitemizdeki metinde değişiklik
yaptık.” Berliner Zeitung'un çalışanları bu suçlamaları reddediyor,
yayımlanan röportajın Dündar'ın bizzat kendisi tarafından
onaylandığını söylüyor.
Yapılan röportajlar için basılmalarından evvel onay almak, bir
Alman âdetidir. Gazetedeki ilgili birimler evvela röportajın ses
kaydını yaparlar (Dündar meselesinde de olduğu gibi) ve sonra ses
kaydını deşifre ederler. Daha sonra görüşmenin yazıya dökülmüş
hali, kendisiyle röportaj yapılmış kişiye gösterilir. Böylece
röportaj yapılan kişi de deşifre edilmiş metinde tashih yapma ve
röportajın en son halinin yayımlanmasına onay verme şansı bulur.
Berliner Zeitung gibi bir Alman gazetesi tarafından yapılan bir
röportaj, röportajı yapan ve yapılan kişiler arasında adil bir
şekilde yürütülen bir süreçtir. Bu arka plan bilinince, Dündar’ın
durumu pek kabul edilebilir görünmüyor; zira röportajda gerçekten
söylediği bir yalanı düzeltme şansı elde etmişti.
Gazetenin Dündar'a zarar vermemek için, yalanları internet
sitesinden silme talebine uyduğu söyleniyor. Yaptığımız
araştırmadan sonra, Berliner Zeitung'un yazı işleri müdürünün
görüşmemizde söyledikleri bize de inanılır geliyor. Can Dündar ise
kendisine sunduğum röportaj talebine henüz bir yanıt vermedi.
Gazete, radyo ve TV mülakatlarında sıkça boy göstermesi sayesinde
Dündar, Alman kamuoyunda yüksek bir güvenirliğe sahip. Şu anda
Türkiye aleyhindeki yanlış ithamların yayılmasını coşkuyla
karşılayan Alman ana-akım medyasında herkesin sevgilisi ve onların
bir numaraları ‘Türkiye tanığı’. Çok önemli bir haftalık Alman
gazetesi olan Die Zeit, 6 Ağustos'tan beri düzenli olarak Can
Dündar'ın "Meine Türkei" (Benim Türkiye’m) başlıklı köşe yazılarını
hem Almanca hem de Türkçe olarak yayımlıyor. Bir Alman medya
kuruluşunun bir köşe yazısını Türkçe de yayımlıyor olması Türkiye
aleyhinde bir provokasyon olarak görülebilir; zira Die Zeit'ın
bütün okuyucuları zaten Almanca biliyor.
Bu arada Dündar'ın 15 Eylül'de Potsdam'daki M100 Sanssouci
Kolokyumu'nda özel bir konuşma için misafir edileceğini
unutmayalım. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütüyle işbirliği içinde
yapılacak programın sponsorları da Federal Almanya Cumhuriyeti'nin
Dış İşleri Bakanlığı ve Federal Alman eyaletleri olan Berlin ve
Brandenburg'un medya kurulları. Bu seçkin panelin açılış konuşması,
işgal ve ilhak edilmiş Doğru Kudüs'te bulunan İbrani
Üniversitesi'nden Prof. Dan Diner tarafından yapılacak.
[Berlin merkezli serbest gazeteci olan Martin Lejeune’ün yazıları
Almanya, İsviçre, Lüksemburg ve Avusturya’nın önde gelen
gazetelerinde yayınlanmakta; yazar özellikle Tunus, Mısır, Yemen ve
Bahreyn’deki ayaklanmaları ve Libya ve Suriye’deki silahlı
çatışmaları konu etmektedir]
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar