Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, bu yıl 9'uncusu düzenlenen
Avrasya İslam Şurası'nda dinin evrensel hakikatlerini genç
nesillere nasıl anlatacaklarını konuşmak yerine, dinin istismarını
konuştuklarını belirterek, "Zira bu gündemle toplanmamızın en
önemli nedeni şura katılımcılarının her birinin ülkesinde uzun
zamandır var olan bir (Fetullahçı Terör Örgütü) FETÖ ve yine
küresel bir mahiyeti olan DEAŞ terör örgütleridir." dedi.
Görmez, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla,
Diyanet İşleri Başkanlığınca Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen 9.
Avrasya İslam Şurası'nda katılımcılara hitap etti.
Konuşmasına, şuranın hayırlı olmasını dileyerek başlayan Görmez,
Hicret-i Nebevi'nin 1438. yılı münasebetiyle idrak edilen yeni
hicri yılı da tebrik etti.
Mehmet Görmez, yeni yılda coğrafya ve bölgede barış, huzur ve
esenlik umudu doğmasını dileyerek, içinde bulunulan muharrem ayının
da önemine değindi.
Bugün İslam aleminin içinden geçtiği zorlu süreçte, mezhebini,
meşrebini, cemaatini din-i Mübin-i İslam'ın önüne geçirenlerin,
mezhep, meşrep sultasından dolayı Müslüman kardeşini katletme
cürmünü işleyenlerin, Kerbela'yı hiç anlamadığını, ders ve ibret
çıkarmadığını vurgulayan Görmez, Avrasya İslam Şurası'nın tarihsel
geçmişine ilişkin bilgi vererek, şuranın, yıllar içerisinde
Müslüman dini liderlerin bir araya geldiği en büyük istişare
platformlarından birine dönüştüğünü söyledi.
"DİN İSTİSMARI KANUNLARLA ÖNLENEMEZ"
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, 9'uncusu düzenlenen şurada, dini
istismar gibi önemli bir konuyu yeniden masaya yatıracaklarını dile
getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Gönül isterdi ki, bu şurada, coğrafyamızda yüce değerleri tahrip
edilen din ve medeniyetimizin geleceğini konuşalım. Gönül isterdi
ki, bu şurada, bizden sonraki nesillerin barış ve güven içerisinde
İslami kimliklerini nasıl devam ettireceklerini konuşalım. Gönül
isterdi ki, insanlığın vicdan ve merhamet krizini, Afrika'daki
açlığı ve susuzluğu, tabiatın dengesini bozan çevre sorunlarını,
göçlerle yaşanan dramları ve mültecileri konuşalım. Ancak
toplantıda, her defasında İslam dünyasını kuşatan kötülükleri
konuşmak zorunda kalıyoruz. Bir türlü yolumuzu kesen engelleri aşıp
geleceğimizi konuşamıyoruz. Her defasında dinin rahmetini tüm
insanlığa nasıl yayacağımızı konuşmak yerine bizleri medeniyet
köklerimizden uzaklaştırma eğiliminde olan yanlış 'dini akımları',
şiddet ve tedhiş üreten tekfirci ideolojileri ve 'dini istismar'
hareketlerinin dinimize, medeniyetimize ve coğrafyamıza verdiği
zararı ve mefsedeti konuşuyoruz."
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine değinen Görmez, şöyle
devam etti:
"Dinin evrensel hakikatlerini genç nesillerimize nasıl
anlatacağımızı konuşmak yerine dinin istismarını konuşuyoruz. Zira
bu gündemle toplanmamızın en önemli nedeni; şura katılımcılarının
her birinin ülkesinde uzun zamandır var olan bir FETÖ ve yine
küresel bir mahiyeti olan DEAŞ terör örgütleridir. Her türlü
kutsalı, inancı ve dini değerleri hiçbir hassasiyet göstermeden
fütursuzca kullanan bu yapılar, ülkeleri, nesilleri ve geleceği
tehdit eder hale gelmişlerdir. Din istismarı kanunlarla,
düzenlemelerle önlenecek bir husus değildir. Din istismarı
öncelikle mümin vicdanların, Müslüman alimlerin ve dini kurumlarla
din eğitimi veren müesseselerin çalışma ve gayretleri ile bertaraf
edilecek bir husustur. Dini istismar eden, insanları Rabbe değil
kendine kulluğa çağıran, aklını başkasına ipotek eden, kör taassubu
dindarlık sanan, mezhebini, meşrebini din olarak gören, Allah'ın
dinini tanınmaz hale getiren ve adeta dine karşı paralel din icat
eden yapılarla mücadele ancak ve ancak bilgiyi hikmetle, vahyi
akılla, aklı kalple birleştirerek hem Kuran'daki ayetleri hem de
evrendeki ayetleri birlikte anlamakla mümkün olacaktır."
"TÜRK MİLLETİ VATANINA SAHİP ÇIKTI"
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, 15 Temmuz gecesinde gönül
coğrafyalarındaki tüm dini müesseselerin Türkiye ile hareket
ettiğini anlatarak, o gece, ülkenin en ücra köşesindeki mezrada
dahi görev yapan diyanet görevlilerinin milletin hukukunu korumak
için, milletin yanında saf tuttuğunu söyledi.
O gece, Türk milletinin tüm dünyaya örnek olduğunu, bu örgütü
suçüstü yakaladığını, vatanına, milletine, milli iradeye ve hukuk
düzenine sahip çıktığını, yüzlerce şehit ve binlerce gaziyle var
olma mücadelesi verdiğini dile getiren Görmez, "Sizler 100 yıllık
bir fetret döneminden sonra gerek Orta Asya'da gerekse Balkanlar'da
dini hayatınızı, medeniyet değerlerinizi yeniden ihya ederken,
dünyanın her yerinden size yardımcı olmaya gelen kardeşlerinize
kucak açtınız. Bunlardan biri de 15 Temmuz gecesinde kendi
milletine karşı ihanet ve işgal kalkışmasına yönelen FETÖ terör
örgütü olmuştur." ifadelerini kullandı.
Görmez, örgütün, şuraya katılanların ülkelerinde de iyi niyeti
istismar ederek okullar açtığını, üniversiteler kurduğunu, zeki
çocukları sözde eğitim adı altında yanlarına aldıklarını ifade
ederek, bu ülkelerin zaman zaman gelip bu yapının yanlışlarını
kendileriyle de paylaştığını anlattı.
Mehmet Görmez, "Biz doğrudan sizleri böyle bir tehlikeye karşı
uyarmadık. Kendi ülkemizde gösterdiğimiz müsamahayı sizlerden de
bekledik. 40 yıldır iman, eğitim ve ahlak diyerek faaliyette
bulunan bir yapının biz de o çerçeve içinde kaldığını ve kalacağını
zannettik. Bu gecikmişlik basiretsizliğimizden yahut da
ferasetsizliğimizden kaynaklanmıyordu. Dinimizin bize telkin ettiği
hüsnü niyetimizden İslam'ın bize emrettiği zahire göre hükmetmekten
kaynaklanıyordu. Dine karşı din politikası güderek bu kadar içimize
sızdıklarını bilemiyorduk." şeklinde konuştu.
"DİNİ İSTİSMAR EDEN YAPILARA İZİN
VERMEYECEĞİZ"
FETÖ'nun dünyaya ılımlı, DEAŞ'ın ise radikal olarak sunulduğunu
ancak sonucun değişmediğini, ılımlı olanın da radikal olanın da can
aldığını, kan akıttığını, toplumları tehdit ettiğini anlatan
Görmez, şuranın da kendilerine bu konularda düşünme fırsatı
vererek, bu konuda kalıcı neler yapılabileceğinin bulunması
anlamında imkan sağlayacağını dile getirdi.
Şurada bu ve buna benzer yapıların siyasi ve politik yönlerine
girmeyeceklerini belirten Görmez, şunları aktardı:
"Şurada şahıs merkezli bu yapıların dinimize ve toplumlarımıza
vermiş olduğu zararları, İslam'ın bilgi sistemi dışında nasıl kaçak
bilgiler ürettiklerini, Allah'tan vahiy almış, Peygamber'le
görüşmüş edasıyla nasıl hareket ettiklerini, Kur'an-ı, Allah'ı,
Peygamber'i, sahabeyi nasıl istismar ettiklerini, dini
kavramlarımızı nasıl tahrif ettiklerini ele alacağız. Din adına,
Allah adına insanı kimliksiz, basiretsiz, şuursuz, kör ve sağır bir
varlığa dönüştürerek kontrol altında tutmak isteyen yapıları tahlil
edeceğiz. Dini istismar eden yapılanmaların İslam ülkelerinde var
olmasına ve hayatiyetini devam ettirmesine asla izin veremeyiz.
Siyasete nüfuz eden, mali kaynakları şeffaf ve denetlenebilir
olmayan, en önemlisi de dini bir isim ve söylemle ortaya çıksalar
da bir süre sonra dünyevi menfaat çarklarına dönüşen bu tür
yapıları mercek altına almak zorundayız. Kendilerine has bir din
algısı oluşturarak Müslümanları sömüren, onların itikadını,
ibadetini ve ahlakını zaafa uğratan istismar hareketleri karşısında
dikkatli olmak hepimizin ortak sorumluluğudur."
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, bugün hayatın her alanına
sirayet eden bir tevhid bilincine, vahdet gayretine ve kardeşlik
coşkusuna muhtaç olduklarına işaret ederek, sözlerini şöyle
tamamladı:
"Bizler rahmet ve merhamette buluşmadıkça, selam ve eman yurtları
tarihte sahip oldukları değere ve huzura kavuşamaz. Kendi evimizde,
İslam coğrafyasında barışı sağlayamazsak, dünyada barış ve adaleti
temin edemeyiz. Bizler bu şurayla birbirimizi dinleyeceğiz, başta
din istismarı olmak üzere hem de diğer ortak sorunlarımıza birlikte
çözümler arayacağız. Bu tarz resmi mahiyette olan toplantılar,
diplomatik dilin hakim olduğu toplantılardır. Ancak bizler
'kardeşler arasında diplomasi olmaz' düşüncesiyle resmi değil,
hasbi olarak konuşacağız. Hepimiz dünyaya ışık saçan büyük bir
medeniyetin mensuplarıyız. Bir bedenin farklı uzuvlarıyız. Her
birimizin sorunu hepimizin ortak sorunudur. Kaldı ki ele alacağımız
konular hepimizi yakından ilgilendirmektedir. Geliniz, insan
yetiştirme mekanizmalarımızı yeniden gözden geçirelim."
Görmez, platform olmaktan öte gerçek dini ve ilmi alanlarda kalıcı
iş birliği teşkilatına dönüşmesinin kaçınılmaz hale geldiğini, bu
temenninin son yapılan şuralarda alınan kararların başında
geldiğini sözlerine ekledi.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar