Avrupa Birliği’nin en etkili ve en büyük ülkelerinden olan İngiltere’nin çıkış kararı, küreselleşme siyasetinden dönüşü mü işaret ediyor? Avrupa ve ABD’nin etkili gazetelerinde yayımlanan birçok yoruma göre, evet, bu bir dönüşün ilk işareti.
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkış kararının uzun vadede önce
Avrupa, sonra dünya siyasetine yön veren büyük etkileri olacak.
Avrupa Birliği, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişen iki kutuplu
dünyanın bitişinin habercisi, küreselleşmenin Avrupa kıtasındaki en
pratik sonucu oldu.
‘Liberal Dünya Düzeninin Yıkılışı’
Foreign Policy dergisinde Stephen Walt imzalı yazıya göre Brexit,
liberal dünya düzeninin yıkılışı anlamına geliyor. Yazı şöyle devam
ediyor:
“Dünya, bir zamanlar çok güçlü olan demokrasilerin kırılgan olduğu
yeni birt döneme giriyor. Şimdi nerede yanlış yaptığımızı anlamamız
gereken bir zaman.”
Walt’a göre Soğuk Savaş dönemi sonrası liberal düzene geçişte
milliyetçilik, yerel kimlik, mezhepler, etnik köken, aşiret bağları
gibi kavramlar küçümsendi. ‘Eski kuşaklara ait’ bu bağların zamanla
yok olacağı, en kötü ihtimalle demokratik kurumlarla birlikte
dengeleneceği sanıldı. Ancak dünyanın birçok yerinde olduğu gibi
Avrupa’da da kalabalıklar bu kimliklere olan bağını, liberallerin
tarif ettiği şekliyle ‘özgürlüklerinden’ daha çok önemsedi. “Eğer
Brexit bize bir şey anlatıyorsa bu özellikle daha yaşlı seçmenin bu
kavramlardan, ekonomik kaygılardan daha kolay etkilenebiliyor” diye
yazan Walt, bu kavramların global alanda geçerliliği olsa da başka
değerlerin daha üstün gelebildiğini düşünüyor:
“Bu geleneksel hassasiyetler, özellikle sosyal değişim daha hızlı
ve tahmin edilemez olduğunda daha görünür olur. Liberaller
toleransın öneminden istediği kadar bahsedebilir, ama gerçekte
kültürlerin bir araya getirilmesi hiçbir zaman bu kadar kolay
olmadı.”
‘ABD başka ortaklar bulacak’
Bazı uzmanlara göre sadece ülkelerin oluşturduğu birlikler değil,
farklı bölgelerin birleşerek oluşturduğu ülkeler de artık
tehlikede. Avrupa Birliği’nden önce, ‘Birleşik Krallık’ın
ayrılacağı endişeleri de uzmanlar tarafından dile getiriliyor.
Politico’nun ‘Beş yıl sonra ne olur’ sorusunu yönelttiği Dış
İlişkiler Konseyi Başkanı Richard Haass, Birleşik Krallık’ın
gittikçe güçsüzleşeceği ve İskoçya’nın beş yıl içinde ülkeden
ayrılacağını söylüyor:
“Avrupa Birliği’nden başka ülkeler de ayrılacak. Birlik, çekirdek
bir Avrupa bölgesinden ibaret olacak. ABD’nin Birleşik Krallık’la
özel ilişkisi etkisini kaybedecek ve ABD bölgede başka ülkelerle
ortaklık kuracak.”
Yine Politico’nun sorusunu yanıtlayan Allianz şirketinin ekonomi
danışmanı Muhammed Erian da Avrupa Birliği’nin küçüleceğini
söylüyor. Erian’a göre daha küçük bir Avrupa Birliği’nde
Fransa-Almanya ortaklığı daha da güçlenecek ve iki ülkenin etkisi
artacak.
Eski ABD Başkanları Bill Clinton ve George Bush’un dış politika
danışmanı olarak görev yapan Büyükelçi Dennis Ross, Avrupa
Birliği’nin artık etkili bir küresel güç olmayacağını, bunun
sonucunda da ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin ön plana çıkacağı
görüşünde.
‘Sona gelinmedi ama bu ilk domino taşı
olabilir’
New York Times’ta Andrew Ross Sorkin imzasıyla çıkan bir yazıda da,
Brexit’in doğurabileceği en kötü senaryo ele alındı. Sorkin, uzun
vadede Brexit’in bir domino etkisi yaratacağı görüşünde:
“Asıl kaygı, diğer Avrupa Birliği ülkeleri de kendi çıkışları için
çabalayacaklar mı? Çabaları sonuç vermese bile birliğin içindeki
ülkelerin birbirine olan güvensizliği, Avrupa’nın dışında da
etkileri hissedilecek bir krize yol açabilir.”
İspanya ve İtalya gibi ülkeler de birlikten ayırılırsa sistematik
olarak işleyen finansal kurumların yıkılacağını ve bunun da
öncelikle ABD’yi etkileyeceğini belirten Sorkin, yıllar sürecek bir
ekonomik krizle karşı karşıya kalınabileceğini yazdı.
‘İngiltere bize daha yabancı’
Alman gazetesi Der Spiegel de, Londra muhabiri Christoph
Scheuermann’ın yazısını yayımlayarak Brexit’in eskiye duyulan
özlem, birliğe duyulan nefret ve ‘yabancı korkusu’ sebebiyle ortaya
çıktığı görüşünü savundu. İngilizlerin ‘vatansever bir dürtüyle’
hareket ettiğini belirten yazıda, ‘bugünü bu kadar korkunç yapan
şey de bu’ yorumunda bulunuluyor:
“İngiltere şimdi bize daha yabancı. 2016 İngiltere’si belirsiz ve
bölünmüş bir ülke. Çoğunluk, ellerinde trompetler ve davullarıyla
kampanya yapan az sayıda insana inandı ve uzmanların,
ekonomistlerin ve hatta Başbakanlarının söylediklerine kulak astı.”
Fransız La Liberation gazetesi ise Brexit’e farklı bir
açıdan bakıyor.
Paris’teki siyasi bilimler üniversitesi Science-Po’da görev yapan
akademisyen François-Charles Mougel’e ait yazıda, İngilizlerin
‘milli birlik’ duygusuna kapitalizm, rekabet gibi kavramlardan daha
fazla inandığını; göç ve çok kültürlülükten kaçtıklarını söylüyor.
Farklı olan ise artık ülkenin yönetimi elitlerin yürüteceğini,
eşitliğin yerini ‘güçlünün daha da güçlenmesinin’ alacağını
belirtiyor.
‘Artık küreselleşme durdurulamaz’
İngiliz The Time dergisi de aynı fikirden yola çıkarak, uzun vadede
‘elitlere karşı ayaklanma’ meşalesinin yakılacağını; yükselen
milliyetçilik ve yabancı düşmanlığıyla birlikte yönetim kadrolarına
da isyanın başlayabileceğini yazıyor.
Jeffrey Garten imzalı yazıda, tüm bunlar olsa da küreselleşmenin
sona ermeyeceğini söylüyor:
“Bugün toplumların arasındaki bağları düşündüğümüzde, 20. yüzyıla
döneceğimizi düşünmek imkânsız. Küreselleşme bugün sadece
hükümetlerin adımları sebebiyle gelişmiyor. Bu, iletişim
araçlarının, Google’ın, Facebook gibi araçların da gelişmesinin bir
sonucu.”
Kaynak: El Cezire, Foreign Policy, Politico, New York Times, Der
Spiegel, La Liberation, The Time
ümit
ingiliz mantıgı hep aynı millet kılıcını keskinleştirirken ingilizler radarı keşfetti helal olsun bu duruşa ama bu duruşuda türklerin üstüne basarak oldugunu unutmayalım milliyetçilik ise sözkonusu ingilizlerin olmadıgı bir dünayayı arzulamayan bir türk türk değildir
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar