Yasalar kadına şiddeti engelleyemiyor

Zirve Üniversitesi Aile ve Kadın Çalışmaları Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Derya Keskinci, salt kanunlar aracılığı ile kadına yönelik şiddet sorununun çözüme kavuşamayacağını vurgulayarak “Mülki amir ve aile mahkemesi tarafından koruyucu tedbir kararların.

Google Haberlere Abone ol
Yasalar kadına şiddeti engelleyemiyor

Zirve Üniversitesi Aile ve Kadın Çalışmaları Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Derya Keskinci, salt kanunlar aracılığı ile kadına yönelik şiddet sorununun çözüme kavuşamayacağını vurgulayarak “Mülki amir ve aile mahkemesi tarafından koruyucu tedbir kararlarının verilebilmesi mümkündür. Ancak koruyucu tedbir kararlarına aykırılığın müeyyidesinin sadece zorlama hapsi olması yeterli olmamaktadır.” dedi.

    Yrd. Doç. Dr. Derya Keskinci, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Opuz Türkiye kararı ile aile içi şiddet konusunda gerekli tedbirleri almamak ve kadın mağduru koruyamamaktan dolayı ilk kez bir devleti, Türkiye’yi tazminata mahkum ettiğini hatırlattı. Keskinci, bu karardan sonra 4320 sayılı Kanun’un yeterli olmadığı düşünülerek, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 20 Mart 2012’de yürürlüğe girdiğini dile getirdi.

    ŞİDDET GÖREN KADIN KORUNMALI

    Keskinci, şiddet gören kadınların korunması gerektiğini belirterek şu bilgileri verdi: “6284 sayılı Kanun’un artıları ve eksileri elbette vardır. Mülki amir ve aile mahkemesi tarafından koruyucu tedbir kararlarının verilebilmesi mümkündür. Ancak koruyucu tedbir kararlarına aykırılığın müeyyidesinin sadece zorlama hapsi olması yeterli olmamaktadır. Öte yandan unutulmamalıdır ki kanunlar ne kadar mükemmel olursa olsun, onu uygulayanların erkek egemen zihniyeti değişmedikçe salt kanunlar aracılığı ile bu sorun çözülemez. Kolluk görevlilerinin vazifesi, kadını kocası ile barıştırmak ve eve geri göndermek, şikayetleri işleme koymamak değil; şiddet gören kadını korumaktır. Tüm topluma, kanunu uygulayanlara, kolluk görevlilerine bilinçlendirici eğitim verilmeli ve medya desteği de alınarak mücadele yapılmalıdır. Şiddetin normal ve sıradan olmadığı kabul edilmelidir. Şiddet sadece aile içinde ve kadına yönelik değildir; şiddet her yerdedir. Bunun farkında olmamız gerekir.”

    Sonucu ölüme varan şiddet vakıalarının oranının kanuni düzenlemelere rağmen düşmediğini aksine giderek arttığını vurgulayan Keskinci, “Toplumsal cinsiyet eşitliği bilincinin olmadığı, kadını ‘birey’ olarak kabul etmeyen zihniyet egemen olduğu müddetçe kadının karşılaşacağı şiddetin oranı azalmayacaktır.” diye konuştu.

    Keskinci, kadına yönelik şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin olduğunun altını çizerek şunları kaydetti: “Kadına yönelik şiddetin temel nedeni kadının ikincil bir varlık olarak görülmesi, kadının insan hakları bilincinin toplumda yerleşmemiş olmasıdır. Bu nedenle içselleştirilmiş toplumsal cinsiyet rollerinin ve erkeklik anlayışının terk edilmesi gereklidir. Sorunun salt kanuni düzenlemelerle ve bilimsel çalışmalarla çözülmesi beklenmemelidir. Devletin tüm kurumlarının toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan ve her türlü şiddete karşı çıkan politikalar üretmesi ve bunlarla yönetilmesi ile sorun çözülebilir.”

    TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ TOPLUMA AŞILANMALI

    "Toplumun, şiddeti aile meselesi veya olağan olarak görmekten vazgeçmesi gerekir" diyen Keskinci, “Şiddetin patolojik, psikolojik ve sosyo-ekonomik birçok nedeni vardır. Çok boyutlu bir sorun olan şiddet sorunu tek bir enstrümanla, sadece kanunlarla ortadan kaldırılamaz. Biz Zirve Üniversitesi olarak, 2013-2014 Güz Döneminde Hukuk Fakültesi’nde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği dersini müfredata ekledik. Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlılığın ilköğretimden başlayarak okullarda ve üniversitelerde öğrencilere aşılanması gerekmektedir.” diye konuştu.
CİHAN

Yorumlar