"Yapı denetim süreci rantın değil, bilimin yol göstericiliğinde yürütülmeli"

Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Başkanı Ahmet Ağlan, yapı ruhsatı vermeye yetkili belediyeler başta olmak üzere tüm yerel idarelerde, jeoloji mühendisi istihdamı zorunlu hale gelmesi gerektiğini söyledi. Ağlan, "Sağlıklı...

Google Haberlere Abone ol
"Yapı denetim süreci rantın değil, bilimin yol göstericiliğinde yürütülmeli"

Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Başkanı Ahmet Ağlan, yapı ruhsatı vermeye yetkili belediyeler başta olmak üzere tüm yerel idarelerde, jeoloji mühendisi istihdamı zorunlu hale gelmesi gerektiğini söyledi. Ağlan, "Sağlıklı ve güvenli kentleşmeler için; jeolojik verilere göre doğru yer seçiminden başlayarak, yapı üretim ve denetim süreçleri rantın değil bilimin ve mühendisliğin yol göstericiliğinde yürütülmelidir."

Geçtiğimiz Cumartesi günü Gökçeada merkezli 6,5 şiddetindeki deprem sonrası depreme karşı alınacak tedbirlerin yeniden gündeme geldiğini belirten Ağlan, 2012 yılında Maden Teknik Arama (MTA) Genel Müdürlüğü tarafından karasal alanlara ilişkin olarak yapılan çalışma sonucu hazırlanan diri fay haritasına göre Türkiye’de 5.5 ve daha büyük deprem üretecek boyutta 485 adet fay segmenti veya fay zonunun yer aldığının bilindiğini kaydetti.

Gelinen noktada, Türkiye’de depremsellik gerçekliğinin ana hatlarıyla ortaya çıkartıldığına dikkat çeken Ağlan şunları kaydetti: "Bir çok yerleşim birimimizin fay hattı veya fay zonlarının üzerinde, kenarında veya etki alanı içerisinde yer aldığı da bilinmektedir. Meydana gelen depreminde Kuzey Anadolu Fay hattının en batı ucunda Gökçeada‘nın kuzeyinde, deniz içerisinde yeralan bir segmentinde meydana geldiği anlaşılmaktadır. Depremden sonra büyüklükleri 5.3‘e varan çok sayıda artçı depremlerin meydana geldiği görülmektedir. İlk belirlemelere göre; Meydana gelen deprem nedeniyle; Gökçeada ilçesinde bazı konutlarda hasar ve deformasyonlar ile çatı çökmeleri ile yine Çanakkale merkez Kocatepe ve Hamidiye Camii minarelerinde hasar ve deformasyonların (yana kayma) olduğu, özellikle kıyı alüvyonları üzerinde yer alan bazı konutların duvarlarında çatlamalar olduğu rapor edilmiştir. Yine Tekirdağ bölgesinde paniğe bağlı olarak bazı vatandaşlarımızın yaralandığı, bazı konutların duvarlarında hasar ve deformasyonların oluştuğu, Merkez Selim Camii minaresinde devrilme ve özellikle yer altı suyu seviyesinin yüksek olduğu alüvyal zemin birimleri üzerinde yer alan Altınova bölgesi ile Şarköy ilçe merkezinde yeralan bazı konutların duvarlarında hasarların oluştuğu ifade edilmiştir. Ülkemizde meydana gelen depremler ve bugüne kadar yapılan tüm araştırmalar, afet zararlarının önemli ölçüde denetimsizlikten kaynaklandığını ve doğa olaylarının afete dönüşmesinin en önemli nedenlerinden birinin de ‘Yapı Üretim-Denetim Sistemi’ olduğunu göstermektedir."

ZEMİNİ DOĞRU SEÇİN

Ağlan, son depremde meydana gelen hasarların ilk belirlemelere göre yer altı suyunun yüksek olduğu, gevşek alüvyal zeminler üzerine kurulmuş olan yerleşim birimlerinde meydana geldiğine dikkat çekti. Ağlan şöyle devam etti: "Sağlıklı ve güvenli kentleşmeler için; jeolojik verilere göre doğru yer seçiminden başlayarak, yapı üretim ve denetim süreçleri rantın değil bilimin ve mühendisliğin yol göstericiliğinde yürütülmelidir. Afet güvenli bir yapı üretimi için gerekli olan denetim sisteminin etkin, bütünlüklü ve güvenilir bir denetimi sağlayacak ve tüm süreçleri kapsayacak şekilde ele alınarak tanımlanması halkın can ve mal güvenliği için kaçınılmaz kamusal bir görevdir. Geçmişte yaşadığımız depremlerin yol açtığı can ve mal kayıpları, planlama, yapı üretim ve denetim sisteminin ne derece yetersiz ve sorunu çözmekten uzak olduğunu göstermiştir. Bu aşamada, her yönüyle etkin ve güvenli bir planlama, yapı üretim ve denetim sisteminin doğru tanımlar üzerinden yeniden kurulması kaçınılmaz bir ihtiyaç haline gelmiştir. Ülkemizde meydana gelen depremlerin yol açtığı afet zararlarının, önemli ölçüde yanlış yer seçiminden ve binanın üzerine oturduğu zeminle ilişkisinden kaynaklandığı bilinmesine rağmen, binanın oturacağı zeminin özelliklerini ortaya koyan jeolojik-jeoteknik etüt (Zemin ve Temel Etüt) çalışmalarının "Yapı Denetim Sisteminin" dışında tutularak projeler ekinde sunulan önemsiz belgeler haline dönüştürülmüş olması yapı güvenliğinde ciddi bir zafiyet oluşturmuştur."

Ağlan, kentsel planlama, yapı üretim ve denetim süreçlerini yönlendirmek ve denetlemek için başta belediyeler olmak üzere bütün yerel yönetimlerde jeolojik-jeoteknik etüt birimleri kurulması gerektiğini dile getirdi. Ağlan, "Yapı ruhsatı vermeye yetkili belediyeler başta olmak üzere tüm yerel idarelerde, jeoloji mühendisi istihdamı zorunlu hale gelmeli, jeolojik-jeoteknik çalışmaların uygunluk denetimi jeoloji mühendisleri eliyle yapılmalıdır. Deprem nedeniyle meydana gelen yaralanmaların hemen hemen tamamının panik nedeniyle meydana gelmiş olması afet eğitimlerinin yetersizliğini bize bir kez daha göstermiştir. Afet eğitimleri mutlaka jeoloji mühendislerinin desteği ve katkısını da alarak eğitimi alanlarda davranış değişikliği sağlayacak seviyeye getirilmesi gerekir. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi olarak, meslektaşlarımızın yanı sıra halk arasında da kabul ve destek gören öneri ve taleplerin gerçekleştirilmesinin yaşamsal önemde olduğunu vurguluyor ve bir kez daha ifade ediyoruz ki; doğa olaylarının afete dönüşmesi ‘kader’ değildir ve toplumsal acıların tekrar tekrar yaşanmaması bizim elimizdedir." diye konuştu.

CİHAN

Yorumlar