'Türkiye'de 100 bin civarında down sendromlu birey bulunuyor'
Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Melek Uzun, dünya da yaklaşık 6 milyon down sendromlu birey olduğu tahmin edilirken Türkiye'de kesin veri olmamakla beraber bu sayının 100 bin civarında olduğunu söyledi.
Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve
Doğum Uzmanı Melek Uzun, dünya da yaklaşık 6 milyon down sendromlu
birey olduğu tahmin edilirken Türkiye'de kesin veri olmamakla
beraber bu sayının 100 bin civarında olduğunu söyledi.
21 Mart ‘Dünya Down Sendromu Günü’ dolayısıyla açıklama yapan Melek
Uzun, "Down sendromu bir hastalık değil, doğuştan gelen ve
değişmeyen genetik farklılıktır. Normal bir insanın vücudunda 46
kromozom bulunması gerekirken bölünme sırasında gelişen bir sorunla
47 kromozomlu doğmasıyla ortaya çıkar." dedi. "Down sendromunda
genetik geçiş yoktur. Fakat ailede down sendromlu doğum hikayesi
varsa bu az da olsa riski artırır." diyen Uzun, açıklamasında şu
ifadeler yer verdi:
"Yapılan araştırmalar genç yaştaki annelerin de down sendromlu
bebek doğurma riskinin arttığını ortaya çıkarmıştır. Ortalama 800
doğumda bir görülen sorunda en büyük risk faktörü ileri anne yaşı.
35 yaştan sonra kromozomların yaşlanması sebebiyle kromozom
anomalisi görülme ihtimali artmaktadır. Down sendromu olup
olmadığının anlaşılması için gebeliğin 11-13. haftaları arasında
ikili test uygulanır. Bebeğin ense kalınlığına ve burun kemiğine
bakılır. Hasta bu testte olumlu sonuç aldıysa yüzde 95 bebeği
sağlıklı olur. 35 yaş üstü hastalarda yüzde 5’lik olumsuz ihtimalin
gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini anlamak için daha sıkı bir takip
gerekir. 2li testi yaptırmamış yada sorunlu çıkmış olan hamileler
4’ncü ayda dörtlü test yaptırabilmektedirler. Down sendromlu
çocuklar kendi başlarına bırakılmak yerine düzenli bir şekilde
takip edilerek eğitildiklerinde büyük başarılar elde etmektedir.
Burada amaç, çocuğun kapasitesini en yüksek düzeyde
kullanılabilmesi için uygun ve doğru zamanda yeterli eğitim ve
desteğin verilmesidir. Erken eğitim programları, fizyoterapi, dil
terapisi, alternatif terapiler, oyun grupları gibi yöntemler
aileler tarafından iyi değerlendirilmeli. Zamanında ve doğru bir
şekilde eğitildikleri taktirde hiç kimseye bağımlı olmadan
hayatlarını sürdürebilirler."
CİHAN
Yorumlar