Terör uzmanı Akpınar: Örgüt süreçte ejderhaya döndü

Siyaset Bilimci ve Terör Uzmanı Doç. Dr. Mahmut Akpınar, son yaşanan sokak olaylarının ardından, terör örgütünü, geldiği noktada ejderhaya benzetti. Akpınar, “Adına barış ve çözüm denilen süreçten bir terör örgütü ejdarhalaşarak,...

Google Haberlere Abone ol
Terör uzmanı Akpınar: Örgüt süreçte ejderhaya döndü

Siyaset Bilimci ve Terör Uzmanı Doç. Dr. Mahmut Akpınar, son yaşanan sokak olaylarının ardından, terör örgütünü, geldiği noktada ejderhaya benzetti. Akpınar, “Adına barış ve çözüm denilen süreçten bir terör örgütü ejdarhalaşarak, hayal bile edemeyeceği kadar güçlenerek çıktı.” dedi. Hükümet için iki yol önerisinde bulunan Akpınar, “Ya örgütün taleplerine teslim olacak, kamuoyunu oyalayarak bunları bir şekilde yerine getirmeye çalışacak veya PKK ile terörle mücadele tarihinin en kanlı, en yaygın, en şiddetli mücadelesine girişecek. Gelinen noktada PKK’nın şiddet potansiyeli kontrol altına alınmadan çözümün kolay olmadığı bir defa daha anlaşılmıştır.” diye konuştu.

Turgut Özal Üniversitesi Öğretim Üyesi Siyaset Bilimci ve Terör Uzmanı Doç. Dr. Mahmut Akpınar, Cihan'a yaptığı değerlendirmede, PKK’nın; daha doğrusu örgütün devlet şeklinde organize olan yapısı KCK’nın, sürecin devam ettiği son 1.5 yılda çok güçlendiğini belirtti. Akpınar, “İçte, kırsalda ve kentlerde güçlendi. Kırsalda tarihinin en yüksek silahlı militan sayısına ulaştı. Tahkimatını güçlendirdi, silah kapasitesini ve teknolojisini artırdı. Kentlerdeki örgütlenmesini tamamladı. HPG silahlı grubu altında çalışan, sokak eylemlerini organize eden YDGH’Yİ (Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi) bütün bölgede yaygın bir şekilde örgütledi. Pek çok milise silah dağıtıldı. Öz savunma birlikleri kuruldu ve kentleri kontrol eder hale geldi. Vatandaş üzerindeki baskı ve hâkimiyet iyice perçinlendi. Korucu aşiretler dâhil bölgede örgüte direnç gösterebilecek bütün yapılar ya tehdit edildi, boyun eğdirildi veya Örgütle uzlaşma-anlaşma yaptırıldı.” diye konuştu.

Örgütün, Türkiye sınırları içinde kırsalda ve kentlerde güçlendiğini ama buna ilave Kandil’de ve PYD yapısı ile Suriye’de de güçlendiğini hatırlatan Akpınar, “Çözüm süreci denilen süreç örgüt açısından pek çok kazanç ve kazanımı ihtiva eden verimli bir dönem oldu. Siyasi olarak Öcalan ve PKK devletin muhatabı haline geldi; Kürtlerin yegâne temsilcisi kılındı. Ayrıca bütün bunları 2012 yılında zor duruma düştüğü güvenlik güçlerinin baskısından, kontrolünden kurtularak, rahat ve sükûnet içinde, kaygısız şekilde gerçekleştirdi.” dedi.

"ÖRGÜT 4 AYRI ÜLKEDE DİKKATE ALINMASI GEREKEN BİR YAPI"

Terör örgütünün, 30 yıllık tarihinin en güçlü dönemini yaşadığını hatırlatan Akpınar, şöyle devam etti: “Toplumsal taban olarak hiç bu kadar yaygın bir kesime ulaşamamış, kitlelere bu kadar hükmedememişti. Silahlı gücü ve militan sayısı hiçbir dönemde bu seviyeye ulaşmamıştı. Hiçbir dönemde siyasi kartlar bu kadar elinde ve inisiyatifinde değildi. Örgüt, tarihin hiçbir döneminde bu kadar bölgeselleşmemiş, Ortadoğu’da aktör haline gelememişti. Şu anda örgüt 4 ayrı ülkede dikkate alınması gereken bir yapı. İllegal yapıları yanında yasal faaliyetlerini de yaydı ve güçlendirdi. BDP/HDP önümüzdeki seçimlerin (cumhurbaşkahlığı ve genel seçimlerin) en kilit partisi ve iktidar HDP oylarına her iki aşamada da mahkûm ve mecbur. PKK ve HDP iktidarın kendilerine olan mecburiyetinin farkında ve bunu ustaca, sonuna kadar kullanıyor. Hükümet, cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi bir maraza çıksın istemiyor. Bu nedenle de acilen Diyabakır’da bir toplantı düzenlendi ve ortam normalleştirilmeye, sıkıntı müzminleşmeden “meseleye mukayyetiz”, “endişeye mahal yok” mesajı verilmeye çalışıldı. Ancak durum hiç de iç açıcı değil. İktidarın PKK/BDP karşısında eli zayıf, yapabileceği çok şey yok. Eğer süreç biterse bir süreci daha yürütememiş ve başarısız olmuş olacak. Hem batıda, hem Kürtler nezdinde oy ve itibar kaybedecek. O nedenle AKP problemleri ötelemenin, halının altına süpürmenin derdinde. PKK’nın gücü tam da bundan kaynaklanıyor. PKK, iktidarın kendisine mahkûm olduğunu bildiği için ortamı geriyor, sokakları karıştırıyor ve AKP’yi somut kazanımlarına, yasal düzenlemelere ikna etmeye zorluyor.”

PKK’nın hedeflerinden birisinin de denklemde Öcalan’ın elini güçlendirmek ve pazarlık masasına güçlü oturmasını sağlamak olduğunu vurgulayan Akpınar, “Olaylar tırmandırılıyor, sokaklar karıştırılıyor, yüksek perdeden tehditler savruluyor, ülke kaygılandırılıyor. Kontrollü gerilimle kriz büyütülüyor. Daha önce ölüm oruçlarında ve pek çok olayda yapıldığı gibi olaylar Öcalan’ın bir sözü ve emriyle bitirilerek toplum ve devlet nezdinden Öcalan hem tek muhatap kılınmak, hem de eli güçlendirilmek isteniyor. Nitekim olayların artması üzerine heyetler Öcalan’ın kapısına gitmeye ve ona 'olayları durdurma ricası'nda bulunmaya başladı bile. Bu durumda eğer iktidar seçim sonrasına dair PKK’nın istediklerini tatmin edecek seviyede verir, net şekilde somut yasal düzenlemeler yapmayı taahhüt ederse seçimlere kadar gerilim düşük seviyeli ve kontrollü şekilde; ama “her an inmeye hazır sopa” şeklinde durulur, hükümetin PKK’nın istediklerini vermemesi, özerkliğe yönelik taleplerini görmezden gelmesi durumunda, PKK ortamı daha da germeye ve sokakları karıştırmaya, huzuru bozmaya devam edecektir. Bu durumda hükümet yeniden güvenlik birimlerini etkin mücadeleye yönlendirmek zorunda kalabilir. Şehitler gelmiyor tesellimize inat, geride kalan 1 yıllık nispi sükûnetli yıllara rahmet okutacak şekilde olaylar olabilir; can yakıcı şekilde ölümler, yaralanmalar artabilir.” açıklamasında bulundu.

"PKK İLE TERÖRLE MÜCADELE TARİHİNİN EN KANLI, EN YAYGIN, EN ŞİDDETLİ MÜCADELESİNE GİRİŞECEK"

Dünyada hiçbir ülkede görülmeyen, görülemeyecek bir sürecin Türkiye’de yaşandığını ifade eden Akpınar, şunları söyledi: “Sürecin kesin olarak bozulması vaki olursa çok güçlü hale gelmiş, toplumsal tabanını çok iyi mobilize edebilen, ülkenin her yerinde örgütlü, Irak sınırına ilave 900 kilometrelik Suriye sınırının her noktasından ülkeye girebilecek, ağır silahlar edinmiş bir PKK ile mücadele edilmek zorunda kalınacaktır. Türkiye buna rağmen örgütün hakkından gelebilir ama gerek kamuoyunun gerekse bölge insanının yeniden bir çatışma sürecine ne kadar tahammülü olur bilemiyoruz. Dünyada hiçbir ülkede görülmeyen, görülemeyecek bir süreç yaşadı Türkiye. Adına barış ve çözüm süreci denilen süreçten bir terör örgütü ejdarhalaşarak, hayal bile edemeyeceği kadar güçlenerek çıktı. Hükümetin sorumluluğu, ihmalleri, maceraları ayrı ama örgütle ilgili iyi niyetimizi koruyabilmemiz için en azından “çözüm”, “barış” denilen bu dönemde PKK’nın yerinde saymasını, sabit kalmasını beklerdik. Ama örgüt dört koldan silaha sarıldı; dört ülkede bütün fırsatları sonuna kadar kullandı. Hükümet için 2 yol var; ya örgütün taleplerine teslim olacak, kamuoyunu oyalayarak bunları bir şekilde yerine getirmeye çalışacak veya PKK ile terörle mücadele tarihinin en kanlı, en yaygın, en şiddetli mücadelesine girişecek. Gelinen noktada PKK’nın şiddet potansiyeli kontrol altına alınmadan çözümün kolay olmadığı bir defa daha anlaşılmıştır.”

CİHAN

Yorumlar