Son dönemlerin moda sunuculuk ve muhabirliğine esaslı bir eleştiri

Son dönemlerde bazı televizyon ekranlarında sık sık karşılaşılan, aşırı doğaçlama, vakit doldurma, gereksiz ifadeler kullanma alışkanlığına Atilla Yayla'dan esaslı bir eleştiri geldi. Bazı sunucuların bilerek, bazılarının ise farkında olmadan yaptığı ancak dışarıdan çok fazla sırıtan hatta izleyiciyi bazen rahatsız eden sözlü hareketler haberciliğe de gölge düşürüyor.

Google Haberlere Abone ol
Son dönemlerin moda sunuculuk ve muhabirliğine esaslı bir eleştiri

Sonhaberler.com | Haber Merkezi

Televizyon ekranlarında son dönemlerde sık sık tekrarlanan sunum hataları, rahatsız edici sunucu davranışları, dile zarar veren ifadeler pekçok izleyici tarafından eleştiriliyor. Özellikle bazı sunucuların haber sunumunda izleyiciyi 'anlama özürlü' yerine koyarak sık sık aynı ifadeleri tekrar etmesi, sürekli aynı kalıpları kullanması Atilla Yayla'nın da gözünden kaçmamış. Yayla, Serbestiyet'te bugün (16 Şubat 2016) kaleme aldığı yazısında bu durumu irdeledi. İşte Yayla'nın o yazısı:

Habercilikte tarz ve dil

Genelleştirmek istemem, fakat birçok muhabirin kelime hazinesinin çok sınırlı ve dili kullanma kabiliyetinin çok kısıtlı olduğunu zannediyorum. Sanki özel bir medya dili geliştirilmiş gibi, bazı söz kalıpları hemen her kanalda aynen tekrarlanıyor.

Türkiye her zaman gündemin çok yüklü ve yoğun olduğu bir ülkeydi. Afrin harekâtı gündemi daha da yoğunlaştırdı. Bu yüzden medya organları eskisinden de fazla gece gündüz çalışmaya başladı. Gazeteler de, televizyonların haber ve tartışma programları da Afrin haber ve yorumlarıyla dolu. Bu günlerde televizyon kanallarının en çok rağbet gösterdiği şey ise Suriye sınırından canlı yayın yapmak. Takip edebildiğim kadarıyla, hemen tüm televizyon kanallarının spiker ve muhabirleri nöbetleşe bu tür yayınları gerçekleştiriyor.

Bu yayınları izlerken dikkatimi çeken, bana garip gelen birkaç durum var.

Bunlardan biri kadın spikerlerin kusursuz makyajı ve çatışma hattında oldukları kanaatini oluşturmaya katkıda bulunmaktan uzak kıyafetleri. Kadın gazeteciler o şartlarda bile makyajlarının tam olmasına, bakımlı ve güzel görünmeye ve kıyafetlerinin hoş görünmesine dikkat ediyor ve çoğu zaman başarılı oluyor. Takdire şayan bir durum.

En ilginci, gerek Afrin hakkındaki haberlerde, gerekse başka olay ve zamanlarda kullanılan dil. Kimseye haksızlık etmek istemem, o yüzden genelleştirmeyeyim. Fakat birçok muhabirin kelime hazinesinin çok sınırlı ve dili kullanma kabiliyetinin çok kısıtlı olduğunu zannediyorum. Bazı söz kalıpları hemen her kanalda aynen tekrarlanıyor. Sanki özel bir medya dili geliştirilmiş gibi. Böyle midir bilmem, ama bu kalıplar bana bazen komik bazen itici geliyor. Örnekler şunlar: “Olduğunu söyleyebiliriz... yapıldığını söyleyebiliriz... olduğunu da ekleyelim... yapıldığını da söyleyelim.” Bir şeyi zaten söylemişseniz, söylüyorsanız, niye “söyleyebiliriz” diyorsunuz?

Bir başka dil tuhaflığı Türkçeye takla attırılmasıyla tezahür ediyor. Özellikle yoğun yağmur veya kar yağışı vuku bulduğunda şöyle bir ifade kullanılıyor: “Yaşamı olumsuz etkiliyor... ulaşımı olumsuz etkiliyor.” Ne kadar zorlama bir dil! Bu ifadeyi ilk geliştirip kullananlar sanırım başka dillerden -- münhasıran İngilizceden -- etkilenmiş. Bu tür zorlamalara hiç gerek yok. Söylenmesi gereken çok basit: Şartlar hayatı zorlaştırıyor; ulaşımı aksatıyor veya yavaşlatıyor.

Bir de muhabirlerin veya spikerlerin sanki zamanı doldurmak için yapıyormuş gibi mütemadiyen aynı sözleri tekrarlamaları var. Bir cümleyi evirip çevirip üç beş defa kullanıyorlar. Âdetâ cılkını çıkartıyorlar. Sanırsınız ki muhatapları toptan anlama engelli kişiler.

Bana öyle geliyor ki dilde özene çok ihtiyaç var. Özellikle medyada.

 

Yorumlar