'Sizin çocuklarınız çalıyor! Bizim çocuklarımız ölüyor!' pankartıyla yürüdüler
Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Muş Şubeler Platformu ‘Sizin çocuklarınız çalıyor! Bizim çocuklarımız ölüyor!’ pankartı açarak, “Yaklaşık 12 yıldır iktidarda olan AKP’nin ve Başbakanın gündem saptırmaya yönelik bütün çabalarına rağmen, 17.
Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Muş Şubeler
Platformu ‘Sizin çocuklarınız çalıyor! Bizim çocuklarımız ölüyor!’
pankartı açarak, “Yaklaşık 12 yıldır iktidarda olan AKP’nin ve
Başbakanın gündem saptırmaya yönelik bütün çabalarına rağmen, 17
Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında yaşanan
gelişmelerin gündemdeki ağırlığı artmaktadır” açıklaması yaptı.
Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Muş Şubeler
Platformu, Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik
saldırılarda KESK’e bağlı sendikaların da hedef haline
getirildiğini açıkladı. ‘Sizin Çocuklarınız Çalıyor! Bizim
Çocuklarımız Ölüyor!’ pankartı açarak yürüyüş yapan KESK Muş
Şubeler platformu üyeleri sloganlar eşliğinde Muş Belediye
Meydanı’nda bir araya geldi.
KESK Muş Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Tekin Uygur, basına ve
kamuoyuna yönelik bir açıklama yaptı. Konuşmasında AK Parti’ye
yönelik eleştirilerde bulunan Uygur, şunları söyledi: “Hukukun,
adaletin, demokrasinin, düşünce ve ifade özgürlüğünün, sendikal hak
ve özgürlüklerin katledilmesinde 12 yıldır işbirliği yapanların
iktidar ve ikbal kavgası ile gözler önüne serilen yolsuzluk ve
rüşvet çarkı başta emekçiler, ezilenler, ötekileştirilen kesimler
olmak üzere tüm demokratik kamuoyunun malumudur. Ayakkabı
kutularından saçılan milyon dolarlar, tarafların internete
karşılıklı servis ettikleri rüşvet pazarlıkları, yolsuzluk ve
rüşvet çarkının tam ortasında yer alanların tahliye edilmesi
'herkesin bildiği sırrı' daha netleştirmiştir. Hukuksuzluk üzerine
inşa edilmiş sömürü ve yağma düzeninin tüm mağdurlarının insanca
bir yaşam mücadelesinde üzerine düşen görev ve sorumluluk
bilinciyle hareket eden örgütümüzün bu önemli süreçte yürütülen
mücadelenin de asli unsurları arasında yer aldığı
bilinmektedir.
Türkiye’de geçmişte halkları birbirine düşürerek katliamlara zemin
hazırlayanlar, bugün hâlâ ayrımcı, ırkçı-gerici politikalarını
sürdürerek halkların barış içinde bir arada yaşamasını engellemek
için elinden geleni yapmaktadır. Yerel seçim sürecinde ırkçı-şoven
güçlerin kışkırtması ve organizasyonu ile parti binalarına,
sendikalara ve demokratik kitle örgütlerine yönelik linç
girişimleri yaşanmıştır. İzmir Urla’da, Aksaray ve Fethiye’de
Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik saldırı ve linç
girişiminin bir benzeri Sakarya ve Düzce’de de yaşanmış, Sakarya’da
gerçekleşen saldırıda KESK’e bağlı sendikalarımız da hedef haline
getirilerek camları kırılmıştır."
Ülkemizde en temel sorunların çözümünde demokratik yollar yerine
şiddet ve sindirme yöntemlerinin kullanılmasında ısrar edildiği,
farklı kimlik, mezhep ve kültürlere karşı tahammülsüzlüğü
beraberinde getirdiğini vurgulayan Uygur, "Son yıllarda özellikle
Başbakan ve bakanların konuşmalarında toplumu kamplaştırmak
amacıyla kullanılan nefret dili, toplumda ırkçı-şoven söylemlerin
etkisinde kalan faşist güruhların kendileri gibi düşünmeyen herkese
karşı saldırgan tutumlar almasını ve linç girişimlerini gündeme
getirmektedir. Gezi sürecinden itibaren Başbakan, giderek sertleşen
üslubu üzerinden toplumu her fırsatta germeye, kamplaştırmaya ve
birbirine düşman etmeye çalışmıştır. Yıllardır ısrarla sürdürülen
halkları birbirine karşı 'kin ve düşmanlık duyguları üzerinden'
tahrik ederek bölme girişimleri, son günlerde ülkenin dört bir
yanında faşist saldırıları, parti binalarının taşlanmasını ve linç
girişimlerini beraberinde getirmiştir. Bunların sonucunda en son
Burak Can Karamanoğlu adında bir gencin ölümü daha yaşanmıştır.
Berkin Elvan’ın katili, sadece onu hedef alarak gaz bombası atan
polisler değil, Gezi direnişi sırasında 'talimatı ben verdim',
'kahraman polisimiz destan yazdı' sözleriyle zulme direnen halklara
karşı bütün nefretini kusan, ağzını her açtığında nefret suçu
işleyen, halk düşmanlarına, faşist çetelere ve tetikçilere destek
veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Berkin Elvan, tıpkı Gezi
direnişi sürecinde polis saldırısı ile hayatını kaybedenler gibi,
tamamen siyasi iktidarın sorumlusu olduğu devlet terörünün son
kurbanı olmuştur. Berkin kardeşimizin katilleri başta olmak üzere,
talimat verdiğini kabul eden Başbakan dâhil, bütün sorumlular halka
hesap verene kadar bu işin peşini bırakmayacağımıza söz veriyoruz.”
ifadelerini kullandı.
Yapılan basın açıklamasından sonra Berkin Elvan için 5 dakikalık
oturma eylemi yapıldı. Geniş güvenlik önlemelerinin alındığı basın
açıklamasından sonra sendika üyeleri olaysız bir şekilde dağıldı.
CİHAN
Yorumlar