PKK’nın kaçırdığı kaymakam, mağarada geçirdiği 19 ayı anlattı
Bingöl-Diyarbakır karayolunda 2011 yılında terör örgütü PKK tarafından kaçırılan ve 19 ay sonra Türkiye’ye ‘protokolle’ teslim edilen kaymakam adayı Kenan Erenoğlu yaşadıklarını ilk kez anlattı.
Bingöl-Diyarbakır karayolunda 2011 yılında terör örgütü PKK
tarafından kaçırılan ve 19 ay sonra Türkiye’ye ‘protokolle’ teslim
edilen kaymakam adayı Kenan Erenoğlu yaşadıklarını ilk kez
anlattı.
Kaymakam adayı Kenan Erenoğlu ile terör örgütünün elinde 40 gün
kaldıktan sonra kaçan er Aykut Çelik ile ilgili davanın görülmesine
başlandı. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kabul ettiği
iddianamede kaymakam adayı Erenoğlu ile er Çelik’i kaçıran PKK
mensubu Eşref Işık ve Diren Yaşa'ya 1'er kez ağırlaştırılmış ömür
boyu ve 42'şer yıl hapis cezası istendi.
Diyarbakır'ın Kulp ilçesi ve Muş arasında bulunan Badinek Vadisi
Durabin Mezrası'nda 12 Ağustos 2011 tarihinde kaçırılan Muş
Valiliği'nde kaymakam adayı olarak staj yapan Kenan Erenoğlu ile
Mardin 70'inci Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı emrinde asker
Aykut Çelik'in kaçırılması ile ilgili soruşturma tamamlanarak
iddianame hazırlandı. İddianamede Kaymakam Erenoğlu ile er Çelik
'mağdur' olarak yer alırken, değişik operasyonlarda yakalanıp
tutuklanan PKK'lı Eşref Işık ve Diren Yaşa ise sanık oldu. Davanın
ilk duruşmasında kaymakam adayı Erenoğlu’nun talimatla alınan
ifadesi okundu.
İfadesinde Kulp bölgesinde durdurulan minibüste olduğunu belirten
Erenoğlu “Cebimdeki mülki idare kimliğimi minibüsün paspasının
altına sakladım. Ben domates alıp satan tarımcı olduğumu ve
Erzurumlu olduğumu söyledim. Nüfus cüzdanıma baktılar. Orada doğum
yerim Ankara, nüfusa kayıtlı olduğum yer Kırıkkale yazıyordu. Bu
farklılığı görünce bana inanmadılar. Daha sonra üzerimi
aradıklarında üzerimden ikinci kaymakam adayı kimliğim çıkınca beni
ayırdılar.” dedi.
"YOLCULAR BİZİ PKK’DAN İSTEDİ ANCAK PKK BIRAKMADI"
Kendisini kaçıran örgüt mensuplarının "Siz çok şanslısınız PKK'yı
içeriden tanıyacaksınız" dediğini anlatan Erenoğlu, “Bir süre sonra
benimle birlikte ayırdıkları kişiyi bıraktılar. Yolculardan iki
kişi yanımıza gelerek bizi PKK'dan istediler. Biz onlarla birlikte
yolculuk yapıyoruz, bize verin götürelim dediler. Bizi PKK'ya
bırakmak istemediler. Ancak teröristler bizi bırakmadılar. Bizi
isteyen iki Kürt vatandaş da geri dönerek minibüse bindiler.” diye
devam etti.
Kendisine 'Bekir' kod adını verildiğini belirten Erenoğlu, şunları
söyledi: “Bu grubun içerisinde daha önce Lice'den kaçırıldığını
TV'den duyduğum uzman çavuş ve astsubayı gördüm. Uzman Çavuş Zihni
Koç'a 'Erbil', Asb. Abdullah Söpseçer’e ise 'Dersim' kod adlarını
verdiklerini öğrendim. Hepimizi birlikte arazide bir ay kadar
yürüterek Irak'a götürdüler. Irak'ta yoğunlaşma merkezi adı verilen
cezaevlerinde 18 ay tutulduk. Bu süre içerisinde üzerimizde her
türlü psikolojik taktikler denendi. Örneğin ailelerimize bizden her
ay bilgi gittiği, ailelerimizin iyi olduğu söylendi. TV'leri olduğu
halde bize göstermediler. Bize her gün aynı yemeği veriyorlardı.
Onların farklı ekstra beslenme olanakları vardı. Bazen domuz
avlayıp pişirip yiyorlardı.”
PKK’nın kaçırdığı Uzman Çavuş Kemal Ekinci ve Polis Memuru Nadir
Özgen’nin de mağarada kendilerine katıldığını anlatan Erenoğlu,
“Bize devletimizin bizi unuttuğunu, sormadığını söyleyerek
devletimize isyan ettirmeye çalışıyorlardı. Hatta daha ileri
giderek katılım imasında da bulunuyorlardı. Ağırlaşan fiziki
koşullar altında sabrımızı zorladılar. Yaklaşık mağara girişinden
100 metre kadar aşağıda, yerin altında 18 ay tutulduk. Sabah öğlen
ve akşam 1'er saat vadinin içerisine havalandırmaya çıkarıyorlardı.
Sabah çok soğuk olduğu için çıkmıyorduk. Ancak öğlen ve akşam
havalandırmaya çıkıyorduk. İlk banyomuzu derede soğuk suda
yaptırdılar. Biz de daha sonraki banyolarda sıcak su konusunda
ısrarcı olduk. Bunun üzerine haftada bir ısıtılan suda banyo imkanı
tanıdılar.” şeklinde konuştu.
"PKK’NIN KAÇIRDIĞI HAKKÂRİ AK PARTİ İL BAŞKANIYLA AYNI MAĞARADA
KALDIK"
PKK’nın kaçırdığı AK Parti Hakkari İl Başkanı ile aynı mağarada
kaldıklarını anlatan Erenoğlu şöyle devam etti: “Bizimle aynı
mağarada Gundi grubunda tutulduğunu öğrendim. Kendisi ile bir iki
kere havalandırma saatinde uzaktan göz göz gelmişliğim olmuştur.
Çadırdan yaklaşık 100 metre kadar aşağıdaki vadi düzlüğünde
Barzani'nin yetkililerine bizi teslim ettiler. Barzani’nin
görevlileri de bizi Zaho üzerinden Habur'a getirip ara bölgede Türk
yetkililerine teslim ettiler. Benim yaşadığım 19 ay 1 günlük süre
zarfında üç video kaydımı çektiler. Avrupa'dan bizimle röportaja
gelen Baki Gül gerçek kimlikli örgütün basın üyesi bizimle röportaj
yapmak istedi. Kendisini reddederek geri gönderdik. Çünkü bizden
devletimizi küçük düşürmeyi amaçlayan cümleler çıkarmaya
çalışıyordu.”
"PKK’LI, BABAANNESİNE BOMBA BAĞLAYIP PATLATMAK İSTEMİŞ ANCAK
BABAANNESİ ONU KOVMUŞ"
PKK’lıların fotoğraflarını teşhis eden Erenoğlu, bunlardan birinin
Muş - Bitlis arası bize rehberlik kılavuzluk yapan, kendisinin
babaannesine 'sen zaten yaşlısın öleceksin, sana bomba bağlayalım
kendini patlat' dendiğini ve babaannesinin kendisini kovduğunu,
bunların intikal grubundaki Çekdar ve Eriş kod adlı örgüt
mensupları olduğunu belirtti.
Erenoğlu, “Ayaklarının ucuna basıyordu ve ayağını kaldırırken
toprağı geriye doğru attırıyordu. Rızgar kod Müslüm Fırtına ve
Şervan kod adlı örgüt mensupları da aynı şekilde yürüyordu. Ateşi
söndürdükten sonra külleri avuçlarıyla poşete doldurup başka bir
yere gömüyordu. Bu uygulamayı yalnızca onda gördüm." şeklinde
teşhiste bulundu.
Erenoğlu kimliğini teşhis etttiği bir örgüt mensubunun kendilerini
kaçırmadan önce şöyle propaganda yaptığını anlattı: “Kürdistan'ı
kuralım, cezaevlerine girelim, kimliklerinizi yakın, bize destek
verin, biz gerillayız, biz sizin için savaşmaktayız, Ahmet
Davutoğlu Amerika’nın ajanı, Irak’ı karıştırdılar, şimdi de
Suriye’yi karıştıracaklar, kimliklerinizi atın, Kürt kimliği
taşıyın, derken kalabalık arasından 'bizi bırakın yolumuz uzun
Ramazan ayıdır' diye söylenince 'en büyük ibadet vatan için
savaşmaktır, biz siyasetçi değiliz biz gerillayız' dedi, Hatip
Dicle 80 bin oy aldı, üç milletvekili kadar oy aldı, ama
cezaevinde, Allah'a reva mı' şeklinde propaganda yaptı. Kürtçe
olarak yapıyordu, ancak arada bir Türkçe konuşuyordu ve Türkçesi
çok düzgündü.”
"YAKINDA KÜRDİSTAN KURULACAK"
İddianamede PKK’nın eylem yaptığı gün araçta bulunanlar da tanık
olarak ifade verdi. Tanıklardan Sevda D. 10 PKK tarafından
durdurulduklarını belirterek şunları söyledi: “Benim yanıma gelerek
sağlık sorunumun olup olmadığını sordu, benim de korkum giderek
artmıştı, ben de beni de yanlarına alıp kaçırabileceklerini
düşünerek sağlık sorunum olduğunu söyledim. Benim durumumun kötü
olduğunu gören bir terörist beni aşağılamak için çamurlu bir suyu
göstererek 'git yüzünü yıka istersen' dedi. Benim bundan sonra
üzüntüm ve korkum daha da arttı, bu sırada yaklaşık 1-2 saat daha
geçmişti. Grubun içerisindeki bir erkek terörist bizim belirli bir
noktaya toplanmamızı istedi, biz de gittik. Burada bütün topluluğa
hitap ederek, ‘Burası Kürdistan toprakları, yakında burada
Kürdistan kurulacak. AKP hükümeti ve yandaşları insanlarımıza
zulmediyor. Artık yanınızda nüfus cüzdanlarını taşımanıza gerek
yok. Buralarda bize güvenin.’ şeklinde konuşma yaptı. İstanbul’da
ikamet eden ailemin yanına geldim. Olayla ilgili üzüntü ve korkumu
atamadığım için bir süre ailemin yanında kaldım, daha sonra
18.08.2011 günü Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne
başvurarak psikolojik tedaviye başladım. Bu konuyu ailemle de
görüştüğüm için savcılığa ve polise gitmeye ve konuyla ilgili
bildiklerimi anlatmam gerektiğine karar verdik. Hala hastanedeki
tedavim devam etmekte olup Muş Bulanık'a ve herhangi bir doğu iline
gitmekten çekiniyorum.”
Tanık ifadeleri ve fotoğraf teşhisi ile kimlikleri belirlenen
PKK'lı Eşref Işık ve Diren Yaşa, 'Devletin birliğini ve ülke
bütünlüğünü bozmak', 'Cebir tehdit veya hile kullanarak kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma' suçlarından her iki sanığın 1'er kez
ağırlaştırılmış ömür boyu ve 42'şer yıl hapis cezasıyla
cezalandırılmasını istendi. Duruşma, bazı tanıklar dinlendikten
sonra ileri bir tarihe ertelendi. CİHAN
Yorumlar