Kamalak: Arınç'ın yapacağı ilk şey tehdit edenleri tutuklatmak olmalıydı
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Diyarbakır’dan seslendi.
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’a Diyarbakır’dan seslendi. Kamalak, Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç’ın ‘dershaneler üzerinden kendilerinin
tehdit edildiği’ şeklindeki iddiasına, “Şimdi bu ülkede bir
başbakan yardımcısı diyor ki ‘Bize 6-7 kişi geldi, elimizde
kasetler var’ Öyleyse sayın Başbakan Yardımcısı'nın yapacağı ilk
şey onlar çıkmadan düğmeye basıp orada tutuklatması lazımdı. Yoksa
iftira oluyor. Bakın başbakan tehdit ediliyor. Tehdit edenler kim?
Yok. ‘adını vermem’ diyor. Öyle şey mi olur. Devlet yöneticiliği
ciddiyet ister.” dedi.
Kamalak, Başbakan Erdoğan’ın yargıya müdahalesinin Anayasa'ya
aykırı olduğunu belirterek, “Yargıya müdahale kabul edilemez bir
durumdur. Bakın hoşumuza gider gitmez, yargı bağımsız olmalı.
Eksiklikler ve yanlışlıklar varsa bunu düzeltme yolları belli,
böyle sözlü müdahalelerle değil. Yargı yanlış yapıyorsa müdahalenin
doğru olduğuna kim karar verecek?” diye konuştu.
SP Genel Başkanı Mustafa Kamalak, partisinin Diyarbakır İl
Başkanlığı tarafından düzenlenen aday tanıtma programına katıldı.
Program öncesi gazete ve ajansların temsilcileriyle bir araya gelen
Kamalak, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın, son açıklamalarında hükümetin dershaneler
üzerinden tehdit edildiği iddiasının sorulması üzerine Kamalak,
“Devlet adamı bin düşünse bile bir konuşma hakkına sahip değildir.
Kaldı ki AK Parti hükümetinin çıkarmış olduğu kanun, ‘Bir suça
muttali olan görevli o suçu derhal ilgili makamlara bildirmek
zorundadır’ şeklinde. Şimdi bu ülke bir başbakan yardımcısı diyor
ki ‘Bize 6-7 kişi geldi, elimizde kasetler var.’ Öyleyse sayın
Başbakan Yardımcısının yapacağı ilk şey onlar çıkmadan düğmeye
basıp orada tutuklatması lazımdı. Yoksa iftira oluyor. Bakın
başbakan tehdit ediliyor. Tehdit edenler kim? Yok. ‘adını vermem’
diyor. Öyle şey mi olur. Devlet yöneticiliği ciddiyet ister. Ben
olsam, orada tehdit varsa hemen zile basarım, emniyet mensuplarını
çağırırım. ‘Şu adamları alın, tehdit ediliyorum’ derim. Nitekim
öğrencilik yıllarımda ben bunu yaşadım. Bu şekilde değil. O zaman
sağ-sol olayları vardı. Neticede onlar da yakalandı. Çok
affedersiniz, ‘Bunlar köpeklerdir, ne yaptığını bilmiyorlar”
dediler de. Ben akıl sahiplerine, onların temsilcilerine dedim ki
‘Saldırgan köpeği sokağa bırakan köpeğinden daha aşağıdadır. Onu
söyledim. Köpek saldırıyorsa köpek mi suçlu sahibi mi? Şimdi ortada
bir tehdit varsa, ciddiyse bunun gereğinin yapılması lazım. Toplumu
germeyelim.” diye konuştu.
"YARGI YANLIŞ YAPIYORSA MÜDAHALENİN DOĞRU OLDUĞUNA KİM KARAR
VERECEK?"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eski Adalet Bakanı Sadullah
Ergin'e ait olduğu iddia edilen telefon görüşmesinde, yargıya
müdahalenin söz konusu olduğunun hatırlatılması üzerine Kamalak,
“Yargıya müdahale kabul edilemez bir durumdur. Bakın hoşumuza gider
gitmez yargı bağımsız olmalı. Eksiklikler ve yanlışlıklar varsa
bunu düzeltme yolları belli, böyle sözlü müdahalelerle değil. Yargı
yanlış yapıyorsa müdahalenin doğru olduğuna kim karar verecek?
Yargıya müdahale, açıkçası Anayasa'ya aykırıdır, kabul edilemez bir
durumdur. Çünkü Anayasa'nın hemen başlangıç maddelerinde Türkiye
Cumhuriyeti devleti kuvvetler ayrılığı ilkesini benimsemiştir.
Yasama, yürütme ve yargı yasamanın başkanı TBMM Başkanıdır. Yürütme
organı uygulayacak yargı ise denetleyecektir. Yani yasamanın başka
bir ifadeyle milli iradenin çıkarmış olduğu kanunlar, milli iradeye
uygun olarak uygulanıyor mu uygulanmıyor mu? Bunun denetlenmesi
lazım. Kim denetleyecek bunu? Yargı. Başbakan yürütmenin başıdır.
Bu üç birim, birbirinden anayasayla ayrıldığına göre, buradaki
birimin buna müdahale etmesi yani yürütmenin yargıya müdahale
etmesi açıkça Anayasa'ya aykırıdır.” şeklinde cevap verdi.
"KASETLERİN CEMAAT TARAFINDAN SERVİS EDİLDİĞİNE DAİR DELİL VAR
MI?"
Bir gazetecinin, internete düşen ses kayıtlarıyla ilgili soruya da
Kamalak, “Ben bunları üzüntü ile karşılıyorum. Türkiye bir türlü
gerçek gündemine dönmedi. İçi boş söylemlerle Türkiye'yi meşgul
ediyor. Türkiye'nin gerçek gündemi işsizliktir, buna bağlı olarak
yoksulluk ve gelir dağılımındaki adaletsizliktir. Kasetlerin cemaat
tarafından çıkarıldığı konusunda gerçekten elimizde deliller var
mı? O da şüpheli bizim kanaatimize göre, Başbakan bir takım
usulsüzlükleri örtmek için bir düşman ihdas ediyor. Ortada kasetler
var ama failleri kim?” diye sordu.
"ÜÇOK VE MUMCU CİNAYETLERİ DE MÜSLÜMANLARA MAL EDİLMEK İSTENDİ"
Kamalak, gazeteci Uğur Mumcu öldürüldüğünde Ankara sokaklarında on
binlerce kişinin ‘kahrolsun şeriat’ diye yürüyüş yaptığını
anımsatarak, “Niçin? Çünkü onlara göre Uğur Mumcu'yu öldüren
mütedeyyin Müslümanlardır. Birçok cinayette yine aynı manzarayı
görüyoruz. Yine on binler kahrolsun şerait diye yürüyorlardı. Niçin
Bahriye Üçok'u Müslümanlar öldürmüştür diye. Sonra birbirini takip
eden cinayetler Prof. Dr. Muharrem Aksoy yine Ankara'da yürüyüş
yapıldı. Ama zaman ilerledi. Görüldü ki Müslümanların bu olaylarla
ilgisi yok. Şu an kasetler savaşı var. Bu kasetleri, her şeyden
önce cemaat mı yaptı? Emin miyiz bundan. Yoksa 1990'larda olduğu
gibi birileri cinayet işleyip, suçu birilerine mi yüklüyor.”
şeklinde yanıtladı.
"BAŞBAKAN'IN MESAİ ARKADAŞI BİLE 'PARALEL YAPI YOK' DEDİ"
Bundan bir sene önce Başbakan'ın büyükşehir belediye başkanlığı
döneminde hukuk müşaviri olan ve şimdi mesai arkadaşı olan Gümrük
Bakanı’nın, Rize'de kendisine sorulması üzerine “Paralel yapı yok”
dediğini anımsatan Kamalak, şunları söyledi: “Bunu kim söyledi?
Gümrük Bakanımız bunu söyledi. Başbakanımızın mesai arkadaşı
bakanlar kurulu üyesi. Önceki gün bir haber vardı, gümrükte paralel
yapıdan söz edildi. Yine aynı bakanımız yok dedi öyle bir şey.
Benim bakanlığımda öyle bir paralel yapılanma yok dedi. Hükümetin
akil insanı diye kabul edilen Bülent Arınç Bey'e sordular, dediler
ki efendim paralel yapılanmadan söz ediliyor. Bu alanda bir devlet
soruşturması var mı diye sorulduğunda, Bülent Bey hayır böyle bir
soruşturma yok dedi. Bir atasözü var. Bin düşün bir söyle, bence
devlet adamları bin düşünse bile bir söyleme hakkına sahip değil.
Çünkü devlet adamının ağzından çıkan söz kanundan daha etkilidir.
Kanun yorum getirir. Araştırmaya icap ettirir. Bir devlet adamının
ağzından çıkan söz açık ve yönlendiricidir. Bu manada olayların
ciddi bir biçimde araştırılması lazım. Dolayısıyla gereğinin
yapılması lazım. Çünkü ülkemiz gerginliğe değil, huzura kavuşması
lazım. Gerilip de ne yapacağız. Sayın Başbakanımız yeni bir
istiklal mücadelesinden bahsediyor. Kiminle savaşıyoruz,
düşmanlarımız kim? Avrupa ile mi savaşacağız. Bu milletin
evlatlarını birbirine mi kırdıracağız. Olamaz olamaz.”
CİHAN
Yorumlar