'İleri yaşta anne olmak down sendromu olasılığını artırıyor'
Kadınların evlilik ve anne olma yaşını ertelemesi, hamilelikte hem anne adayının hem de bebeğin sağlığını olumsuz etkileyecek bazı hastalıkların görülme sıklığını artırıyor.
Kadınların evlilik ve anne olma yaşını ertelemesi, hamilelikte
hem anne adayının hem de bebeğin sağlığını olumsuz etkileyecek bazı
hastalıkların görülme sıklığını artırıyor. İleri yaşta anne olmak
down sendromu olasılığını, gebelik sırasında ortaya çıkabilecek
sorunlar bazı riskleri de beraberinde getiriyor.
Hamilelik sürecinde anne adayını tehdit eden hastalıklar hakkında
görüşüne başvurduğumuz Acıbadem Bursa Hastanesi Kadın Hastalıkları
ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ebru Füsun Donat, “Bilimsel gelişmeler
sayesinde yüksek riskli gebeliği olan anne adayları yakın takip ile
sağlıklı bebeklere kavuşabiliyor. Ayrıca planlı gebeliklerde
hamilelik öncesi folik asit kullanımına başlanması bebekte doğumsal
nöral tüp defekti riskini düşürüyor. Kronik hastalıkların kontrol
altına alınması da hamilelik süresince ortaya çıkabilecek sorunları
azaltıyor.” dedi.
Riskli hamileliklerde annenin ve bebeğin durumu, doğum sonrası
yoğun bakım gerektirebileceği için doğumun tam teşekküllü, uzman
doktor ekibi ve yenidoğan yoğun bakımı olan ileri teknolojiye sahip
merkezlerde planlanması gerekiyor. Op. Dr. Donat, hamilelikte anne
adayının ve bebeğin sağlığını olumsuz etkileyecek durum ve
hastalıkları “Kanamalar, bulantı ve kusma, tiroit, diyabet ve
yüksek tansiyon” şeklinde sıralıyor.
Dr. Donat, erken kanama ve kusma konusunda şunları ifade ediyor:
“İlk üç ayda görülen vajinal kanamalar düşük tehlikesi sayılmıyor.
Bu dönemdeki kanamalar normal kabul ediliyor. Gebelikte rahim
duvarı genişlerken damarların açılmasına bağlı kanamalar meydana
gelebiliyor. Bunlar devam eden gebeliklerin yüzde 10-15’inde düşük
belirtisi oluyor. Gebeliğin devam edip etmediği kandaki gebelik
hormonuna bakılarak takip ediliyor. Kromozomal anomaliler, hayatla
bağdaşamayacak yapıdaysa gebelik kendiliğinden sona eriyor.
Hamilelikteki bulantı ve kusmalar, ilk üç ayda hemen her anne
adayında ortaya çıkabiliyor. Ancak bu süreçte aşırı bulantı ve
kusma nedeniyle hamilenin yeterince beslenememesi sağlığını tehdit
edecek hale gelebiliyor. Bulantılar, progesteron hormonunun
artışına bağlı oluyor. Düz kaslarda meydana gelen gevşeme ayrıca
hazımsızlık ve karın şişliği yapabiliyor. Bulantı ve kusmanın
ortadan kaldırılması için doktor kontrolünde hap kullanılabiliyor.
Ayrıca beyindeki bulantı merkezine bası yapan bileklikler bazı
hamilelerde işe yarayarak, bulantı ve kusmayı sona erdiriyor."
Tiroit bezi ve diyabet konusuna dikkat çeken Donat, şöyle devam
ediyor: “Hamilelerde tiroit bezinin az ya da çok çalışması bebeği
ve anne adayını olumsuz etkiliyor. Düşüklere yol açabilen bu durum
bazen de bebekte büyüme ve gelişme geriliğine neden olabiliyor.
Tiroit bezlerinin düzenli çalışması bu kadar önemli olduğu için
hamileliğin rutin testlerinden biri de tiroit fonksiyonunu
belirleyen TSH seviyesinin ölçülmesi. Bir sorun olduğunun görülmesi
durumunda bu işlevi düzenleyecek ilaçlar veriliyor. Ancak,
hamilelikte ilaç kullanımının kesinlikle doktor kontrolünde olması
gerekiyor. İlaç kullanmaya başlandıktan sonra da belirli
aralıklarla TSH takibi yapılıyor. Çünkü kandaki TSH düzeyine göre
ilacı yeniden ayarlamak gerekebiliyor. Eğer diyabet hastası olan ve
insülin tedavisi gören bir kadın hamile kalmak istiyorsa öncelikle
şeker dengesinin sağlanması gerekiyor. Anne ve bebek sağlığı için
gereken bu düzenleme ile doğumda meydana gelebilecek güçlükler de
azaltılıyor. Şeker düzeyinin fazlalığı bebeğin aşırı kilo almasına,
dolayısıyla da doğumun zorlaşmasına yol açıyor. Ayrıca hamilelik
öncesi diyabetin varlığı bebekte doğumsal anomali riskini
artırıyor. Bazen kadın diyabetik olmasa da hamileliğe bağlı olarak
diyabet gelişebiliyor. Hamilelik diyabeti geçirenler diyabete daha
yatkın oluyor. Ancak bazı kadınlarda hamilelikten sonra şeker
düzeyi normale dönüyor.”
Dr. Donat, yüksek tansiyonu ise şöyle açıklıyor: “Hamilelik
öncesinde ve sırasında meydana gelen yüksek tansiyonun kontrol
altına alınması gerekiyor. Çünkü bu durum hem anne için hem de
bebek için risk oluşturabiliyor. Hamileliğin son üç ayında yüksek
tansiyon gelişebiliyor. Bu durum gebelik zehirlenmesi olarak
bilinen tabloya yol açabiliyor. Gebelik zehirlenmesinde yüksek
tansiyonun yanı sıra ödem ve idrarda albümin görülüyor. Gebeliğin
tetiklediği hipertansiyonun takibi önem taşıyor. Çünkü karaciğer
enzimi yükselebiliyor ve böbrek yetersizliği oluşabiliyor.
Epileptik nöbete yol açtığında eklampsi oluyor. Bu durumda bebek
oksijenlenemediği için kaybedilebiliyor ya da erken doğum oluyor.
Plasenta dediğimiz bebeğin eşi, erken yaşlanabiliyor. Damarda
kireçlenme ve yapısal bir bozukluk olduğu için büyüme ve gelişmede
gerileme oluyor. Yakın takiple erken doğum kararı alınabiliyor.
Anne veya bebeğe olumsuz etkisi oluyorsa doğuma karar
veriliyor.”
CİHAN
Yorumlar