Hukuksuzluğa Hayır Platformu: Seçim ve sandık yolsuzluğu rüşveti asla aklamaz

İzmir Barosu'na kayıtlı bir grup avukattan oluşan Hukuksuzluğa Hayır Platformu'na üye bazı avukatlar, İzmir Adliyesi'nde basın açıklaması yaparak, seçim ve sandığın yolsuzlukları ve rüşveti asla aklamayacağını belirtti.

Google Haberlere Abone ol
Hukuksuzluğa Hayır Platformu: Seçim ve sandık yolsuzluğu rüşveti asla aklamaz

İzmir Barosu'na kayıtlı bir grup avukattan oluşan Hukuksuzluğa Hayır Platformu'na üye bazı avukatlar, İzmir Adliyesi'nde basın açıklaması yaparak, seçim ve sandığın yolsuzlukları ve rüşveti asla aklamayacağını belirtti.

Grup adına basın açıklaması yapan Av. Çağatay Korhan Tokgöz, son dönemde Anayasa'nın 2. maddesinde belirlenen Türkiye Cumhuriyeti'nin nitelikleri üzerinde yürütme organı tarafından ağır hukuk ihlâlleri yapıldığını iddia etti. 17 Aralık 2013 tarihinde başlatılan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarında bazı bakanların ve çocuklarının şüpheli sıfatıyla isminin geçmesi sebebiyle yürütme organının kendini koruma içgüdüsünün bağımsız yargıya ağır bir müdahalesine sebep olduğunu öne sürdü. Bu süreçte soruşturmayı yürüten savcılar ve kolluk görevini ifa eden emniyet görevlilerinin görevden alınıp başka yerlere sürüldüklerini belirten Tokgöz, bu soruşturma dışındaki sayısı binleri bulan emniyet mensubunun da mesnetsiz bir şekilde görevlerinden alındığını ve başka yerlere atandığını savundu. Av. Tokgöz, referandumla kabul edilerek yürürlüğe giren Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yapısıyla ilgili Anayasa'nın 159. maddesinin ihlâl edilerek, bu kurulun yürütmeye bağlı hale getirildiğini iddia etti. Çağatay Korhan Tokgöz, şunları söyledi: “Yürütmenin yargıya yaptığı bu müdahaleyle öncelikle 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına müdahale edilmiş, bu müdahale sonucu tutuklu sanıklar tahliye edilmiştir. Soruşturması devam eden ve açıkça yürütmenin müdahalesine uğrayan bu davada tahliyeler üzerine yürütme organının başı, 'Hak yerini buldu.' demekten de çekinmemiştir. Anayasa'nın 37. maddesinde belirtilen kanuni hakim güvencesi açıkça ihlâl edilmiştir. Anayasa'nın 138. maddesine göre, 'Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.' Yürütme organı tarafından 17 Aralık sürecinde bu Anayasa hükmü defalarca ihlâl edilmiştir. Savcıların gözaltı kararlarının uygulanmaması, Başbakanlık Konutu ile ilgili yürütmeyi durdurma kararlarının bizzat yürütmenin başı tarafından tanınmaması, Anayasa ihlâlinin örneklerindendir.”

Yandaş ve havuz medyası oluşturularak özgür basına ağır müdahaleler yapıldığını öne süren Av. Tokgöz, Anayasa'nın 28. maddesinde düzenlenen basın hürriyetinin açıkça ihlâl edildiğini savundu. Hukuksuzlukların bunlarla da sınırlı kalmadığını, Gezi olayları sırasında yaralanarak, tedavi gördüğü hastanede uzun süre sonra hayatını kaybeden 14 yaşındaki bir çocuğu itham ederek, suçu ve suçluyu öven bir davranıştan kaçınılmadığını iddia etti.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bu hukuksuzluklara karşı özellikle Twitter, Facebook ve Youtube gibi sosyal medya platformları üzerinden seslerini duyurmaya çalıştığını söyleyen Tokgöz, özgür basın ve medyanın ortadan kaldırıldığını, düşünce ve ifade özgürlüğünü sosyal medya üzerinden kullanmaya çalışan vatandaşların, Twitter'ın kapatılmasıyla bu haklarından da mahrum bırakıldığını, Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarının bütün dünyada sıfırlandığını iddia etti.
Bunca hukuksuzluk karşısında yolsuzluk ve hukuksuzlukların soruşturulacağı, aklanacağı ya da cezalandırılacağı yerin sandık değil, bağımsız mahkemeler olduğunu savunan Av. Tokgöz, şunları kaydetti: “Anayasamız'ın 9. maddesine göre, 'Türk milleti adına yargı yetkisini bağımsız mahkemeler kullanır.' Bu nedenle öncelikle yürütme organı, yargı üzerinden elini çekmelidir. Bağımsız yargıya müdahale sonucunu doğuran yasal düzenlemelerin, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesini bekliyoruz. Siyasi iktidarın uygulamalarıyla Anayasa'nın 2. maddesinde yazılı olan Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal niteliklerinden toplumun huzuru bozulmuştur, milli dayanışma yok edilmiştir, adalet anlayışı hiçe sayılmıştır, insan haklarına saygısızlık âdet haline getirilmiştir. Sonuç olarak demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan cumhuriyetimizin kazanımları kaybedilmeye başlanmıştır. Bu nitelikler bir yana, demokrasinin olmazsa olmaz ilkesi olan çoğulculuk yerine, milli irade kavramı yanlış yorumlanarak çoğunluğun iradesi adı altında baskıcı bir rejimin temelleri atılmak istenmektedir. Bizler yargının ayrılmaz bir unsuru olan savunmayı temsil eden avukatlar, sonuna kadar her türlü hukuksuzluğa karşıyız. Bu, Türk milletine bir borcumuzdur. Bu süreçte hakları ihlâl edilen tüm vatandaşların ve kamu görevlilerinin yanında olduğumuzu kamuoyuna duyuruyoruz. Unutulmamalıdır ki seçim ve sandık, yolsuzluğu ve rüşveti asla aklamaz. Hukuksuzluğa hayır diyoruz.” CİHAN

Yorumlar