‘Hizmet ile ilgili kullanılan dil, incitici ve kutuplaştırıcı’

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Başkanı Mustafa Yeşil, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası yaşanan süreçle ilgili bilgi verdi.

Google Haberlere Abone ol
‘Hizmet ile ilgili kullanılan dil, incitici ve kutuplaştırıcı’

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Başkanı Mustafa Yeşil, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası yaşanan süreçle ilgili bilgi verdi. Yeşil, ses kayıtlarından Haşhaşi benzetmesine, ‘paralel devlet’ suçlamasından dershanelerin kapatılmak istenmesine kadar birçok konuda görüşlerini dile getirdi. Yeşil, Hizmet ile ilgili kullanılan dilin incitici ve kutuplaştırıcı olduğunu vurguladı.

Beşiktaş'taki Conrad Otel'te düzenlenen toplantıya; GYV Başkanı Mustafa Yeşil, GYV Başkan Yardımcısı Cemal Uşak, Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi İhsan Yılmaz, GYV Hukuk Müşaviri Yusuf Burak ve çok sayıda basın mensubu katıldı. Mustafa Yeşil, toplantının amacıyla ilgili, "Ülkede barış ve huzuru ihlal eden, değerlendirme ve mütalaaların bir an önce bitirilmesi açısından, belki sorumluluğumuzun idraki açısından kamuoyuna mütalaalarımızı arz ederek belki sükunetin altını çizme, belki bu noktada her bir ferdin, anlayış ve düşünce grubunun bu bilinçle hareket ederek, içinde yaşadığımız ülkenin huzur ve saadetine katkıda bulunama mecburiyetinin gelip geçmekte olduğunun altını çizmek istedik." ifadelerini kullandı.

‘YOLSUZLUKLARIN ÜZERİNE GİDİLMEMESİ, GÜNDEM DEĞİŞİKLİĞİ OLARAK ALGILANIR’

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının üzerine gidilmemesinin gündem değişikliği olarak algılanacağını söyleyen Yeşil, "Yolsuzluk operasyonuyla beraber ne konuşursak konuşalım yolsuzluklar üzerine hukuken gidilmediği sürece konuşulacak her şey, kamuoyunda bir gündem saptırması olarak değerlendirilecektir." dedi.

Rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının Camia ile ilişkilendirilmesinin yanlış olduğunun altını çizen Yeşil, "17 Aralık'ta meydana gelen yolsuzluk operasyonlarının Camia ile ilişkilendirilmiş olması asla kabul edilemez. Gerek AK Parti, gerekse geçmiş iktidarlarda da yolsuzluklar olmuştur. Ancak yolsuzlukların ortaya çıkışıyla birlikte ortaya sunulan ve konulan söylem fevkalade yaralayıcı, kutuplaştırıcı ve inciticidir. Yolsuzluk operasyonuyla beraber ne konuşursak konuşalım yolsuzluklar üzerine hukuken gidilmediği sürece konuşulacak her şey, kamuoyunda bir gündem saptırması olarak değerlendirilecektir." şeklinde konuştu.

Yeşil, "Gerek yolsuzluk operasyonlarının dış ayağı ve hükümeti hedef alma, gerek operasyonlarının yapılmasıyla birlikte Türkiye'nin ekonomik zarara uğratmak isteyen dış unsurlar konusu, bu operasyonların bir cemaatin sanki bir siyasi alternatif arayışına girmiş gibi vurgular. Asla bir gerçeğe, hakikate dayanmamaktadır. Özellikle hareket üzerine zaman zaman kamuoyunu aydınlatmak üzere bazı açıklamalar yaptık. Hizmetin siyasetle ilişkisi açısından, emniyet yargıda yapılanma iddiaları ve paralel devlet iddiaları üzerine, MİT krizi üzerine, hatta harekete çete iddia edilmesi üzerine açıklamalar yapıp kamuoyuna bununla ilgili kanaatimizi belirtmiştik." değerlendirmesini yaptı.

‘HİZMET, TEPKİLERİNİ DEMOKRATİK ÇERÇEVEDE KALARAK YAPMIŞTIR’

Dershanelerin kapatılması konusuna değinen Yeşil, "Dershanelerin kapatılma düşüncesiyle ciddi olarak kamuoyuna yansıyan AK Parti ve Hizmet arasındaki huzursuzluk, uzun yıllar AK Parti belli bir ile uzlaşı içerisinde pozisyon belirlemiş olan Hizmetimizin kazanılmış olan demokrasinin farkında olduğunu ifade etmek isteriz. Bir iktidarın bir sektörü kapatması, lağvetme anlayışı, sadece kurumların kapatılması açısından bir kayıp değil, bu meselenin fevkalade demokratik kazanımlarla telifi mümkün olmayan 'acaba geriye mi gidiyoruz' kaygı ve endişesini tetikleyen bir yaklaşımdır. Hizmet, bugüne kadar tepkilerini demokratik çerçevelerde kalarak yapmıştır. Sivil bir kuruluş olmanın ilkeleri içinde kalarak yapmıştır." diye konuştu.

‘HİZMET, HAŞHAŞİLER GİBİ KARANLIK BİR ÖRGÜTLE ANILAMAZ’

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bugünkü grup konuşmasında sarf ettiği ‘Haşhaşiler’ benzetmesine değinen Yeşil, "Hizmet, 50 yıllık süreci içerisinde hesabını her yaptığıyla halka veren bir gönüllüler teşekkülüdür. Attığı her adımı, milyonların önünde atan bir harekettir. Hiçbir zaman geçmişte ifade edilen, 'Haşhaşiler' diye tabir edilen, alabildiğine karanlık örgüt olarak tarihe geçmiş olan, hedefleri ve varlıkları sadece cinayet olan, uyuşturucu kaçakçılığı olan, bütünüyle toplumda bir virüs, toplumu tehlikeye sokan illetli bir yapı olarak tarihe geçmiş olan ve Nizamül Mülk'ü öldüren bu katiller topluluğuyla Hizmet'in telif edilmesi söz konusu olamaz." ifadelerini kullandı.

'TOZ DUMAN İÇERİSİNDE BİR BANKA, İRADİ OLARAK BATIRILMAK İSTENDİ

Fethullah Gülen Hocaefendi ile ilgili medyaya düşen ses kayıtları hakkında da açıklama yapan Yeşil, "Sayın Gülen ile ilgili medyaya düşen bu konuşmalarda Bank Asya meselesinin gündeme getirildiğini görüyoruz. Bu karışıklığın ve toz dumanın içerisinde bir banka iradi olarak batırılmak istenmesine karşılık Sayın Gülen'e değişik yollarla kanat fikirlerini ziyaret ederek ya da telefon açarak insanların bu noktada fikirlerini almaları kadar tabi ne olabilir? Kaldı ki Hocaefendi'yi AK Partili bir çok insanın zaman zaman kendisini ziyaret edip duygu ve düşüncelerini paylaştığı gibi, imkanı olup da kendisinin mahsus bir telefonu yok. Yanındaki dostlarının telefonu vasıtasıyla kendine ulaşıp duygu ve düşüncelerini paylaşan insanlar elbette olmuştur. Dinlediğiniz zaman da kişilik hakları açısından endişe edilmesine rağmen bu ülkenin birliği, dirliği ve Sayın Gülen'in varlığından bu yana çizdiği profille alakalı en ufak endişe edecek bir şeyin olmadığı zaten ortadadır. Ama bunları sanki Sayın Gülen ile konuşmak suçmuş, sanki bunu telefonla yapmak büyük bir örgüt havası içerisinde lanse etmek anlayış ve zihniyet açısından nerelere kadar savrulduğumuzu işaret etmesi bakımından zannediyorum ki önemlidir." şeklinde konuştu.

‘VERMEK ÜZERİNE İŞLEYEN BİR ÇETE GÖRDÜNÜZ MÜ?

Toplantıda, Hizmet'e yönelik 'paralel devlet' ve 'çete' suçlamalarının sorulması üzerine Mustafa Yeşil, Hizmet'in bütün gücünü hukuktan, legal olmaktan ve şeffaflıktan aldığını ifade etti. Yeşil, şöyle konuştu: "Siz gönüllü bir kuruluşsunuz. Kimseye bir şey vaat etmiyorsunuz. İnsanlık için hizmet etmeyi vaat ediyor ve onlara bir şey vermeden fedakarlık bekliyorsunuz. Hizmet'in temeli almak üzere değil, vermek üzerine işler. Siz hiç vermek üzere işleyen bir çete gördünüz mü? .Depremzedelerin yardımına koşan, Cehaletle mücadele eden ve onun için 160 ülkede okul açan, bu ülkenin 81 vilayetinde 600'e yakın ilçesinde eğitim kurumları açan çete gördünüz mü? Bu mevcut yapıya çete denemeyecekse o zaman çete neye deniyor, hukuken bunun bir ortaya konması gerekiyor? Aksi halde, yuvarlayarak 'kast ettiğimiz şu kişilerdir' demezseniz milyonlarca insan sizin çete kavramınızın yıpratıcı ve fevkalade aşındırıcı söylemiyle yıpranır."

Hizmet'in değişik zaman ve zeminlerde maruz kaldığı itham ve iftiraları hatırlatan Yeşil, "Yargıya intikal edenler beraat ile neticelenmiştir. Özellikle siyaset alanında ortaya çıkan kaset skandallarının Hizmet ile ilgili en ufak bir ilgi ve ilintisinin olması makuliyet , mantıkilik açısından söz konusu değil. Çünkü kasetler siyasetçiler etrafında dönüyor ve zemini kaybeden siyasetçiler bir başka siyasi alana kolaylık sağlıyor ve alan açıyorlar. Hizmet, siyasi parti kurmama, bir partiye angaje olmama veya açık veya kapalı bir partinin içinde veya dışında olmama mevzuunu deklere etmiştir. Böyle bir durumda siyasetçiler etrafında cereyan eden skandallardan Hizmet'in ne gibi bir hedefi, gayesi be maksadı olabilir ki? Fakat maalesef bu algı üzerinden yıpratma, bu algı üzerinden hizmeti etkisizleştirme gayretleri dün de olmuştur bugün de olmuştur." ifadelerini kullandı.

'HİZMET'E KARŞI PSİKOLOJİK HAREKAT YÜRÜTÜLMEKTEDİR'

Türkiye'de hizmete karşı psikolojik harekat yürütüldüğüne dikkat çeken Yeşil, "Bu kasetlere veya ses kayıtlarına bakınca muhtemelen şu anda Türkiye'de hizmete karşı bu manada bir psikolojik hareket yürütülmektedir ve bir algı oluşumu sağlanmaktadır. Şimdi 'çete' denecek dolayısıyla Sayın Gülen bu çetenin başı ve insanlar onunla konuşuyorlar, görüşüyorlar. Halbuki Sayın Gülen'le konuşma ve görüşmeyi gazetecilerin içerisinde birçok arkadaş yapmıştır. Aynı şekilde siyasi alanda birçok insan gelip gitmiştir. İş dünyasından birçok insan gelip gitmiştir. Sanki bugün bu ses kayıtlarını dinlediğinizde Gülen'le oturmak ve kalkmak suçmuş, onunla oturup kalkanlar da suçluymuş algısı oluşturma gayretini görüyoruz. Bu fevkalade kötü niyetli ve fevkalade yakışıksız. Dediğim gibi bunu ya devlet gücünde bir yapı veya değişik güvenlik güçleri yapmıştır. Bunu devlet mutlaka bulmalı ve bunun üzerine gidilmelidir." şeklinde konuştu.

Mustafa Yeşil, 17 Aralık'taki yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından yaşanan sürece ilişkin soru üzerine, "Zanlıların normal prosedür içerisinde mahkeme ve yargılama süreci devam etseydi, -unutmamak lazım ki bu ülke, çok yakın zamanda AK Parti iktidarı altında bir Ergenekon ve Balyoz soruşturma süreci yaşadı. Bu kadar büyük davalarda krizin yaşanmadığını biliyoruz- normal hukuk eksiğiyle kusuruyla işleyebilseydi baş döndüren bir süreci yaşama durumunda olmayacağımızı zannediyorum. Hukuk kendi kriterleri içerisinde işlerken, herhangi bir müdahale söz konusu olmadan, emniyet vazifesini yapsaydı, yargı bununla alakalı çalışmalarını yapabilseydi, hukuk askıya alınmamış olsaydı, bugün hepimiz kendimizi bu denli güvensiz kaygılı hissetmeyecektik. " diye konuştu.

‘HİZMET İLE İLGİLİ KULLANILAN DİL, İNCİTİCİ VE KUTUPLAŞTIRICI’

Hizmet’e yönelik kullanılan dil ve üslubu eleştiren Mustafa Yeşil, “Özellikle yolsuzluk soruşturmalarının akabinde başlayan, hukukun askıya alınması meselesi, 2 bin 500’e yakın emniyet görevlisinin herhangi bir suç ile isnat edilmeksizin yerlerinin değiştirilmesi meselesi, yargıya müdahale edilmesi veya HSYK’nın farklı bir yapıya kavuşturulma ihtiva edilen gayretlerin ortaya konması kutuplaştırıcı, öteleyici, fevkalade kamplaştırıcı bir üslupla devam etmesi, bizim açımızdan endişe verici. Bu ülkede fırsat bekleyenlere adeta altın tepsi içinde fırsat sunma anlamına gelmektedir. Ülkemizin bütün vatandaşlarının, hepimizin birleştirici, bütünleştirici, ötekileştirmeden yeniden el ele gönül gönüle yeniden birbirimizi bağrımıza basacak süreç inşa edemezsek, yarın bir araya gelemeyen, konuşamayan, alabildiğine her türlü mihrakların oyununa gelen parçalanmış bir yapının önüne çıktığını görmekteyiz. Bu endişe ile dop dolu olduğumuzu da ifade etmek isterim.” dedi.

Birlik konusunda çağrıda bulunan Yeşil, “Herkesi mutlaka bilinçli ve şuurlu, toplumun birliğine, toplumun uzlaşı zeminine katkı yapacak bir üslupla konuşmasının öneminin altını çizmek istiyorum. Eğer biz bu sorumluluğu yerine getiremezsek, gerek Cumhurbaşkanımızın, gerek Başbakanımızın gerekse Meclis Başkanımız sahip oldukları ve üstlendikleri sorumlulukları gereği bu savrulmanın ve dağılmanın önüne geçilemezse bu ülkede bazı şeyleri yapmanın ve yerine getirmenin çok geç olacağı endişesi taşıyoruz. Hukukun üstünlüğü noktasına kararlı yürüyüşe dönülmesi tek kurtuluş olduğu kanaatindeyiz. Zira bizi temsil eden ve milletin sorumluluğunu üstlenen insanlar, bu çerçeveye riayet ettikleri sürece toplum kendine ait sorumluluğu, vazifeleri yapacağı kanaatindeyiz. Sayın Gülen’in neşredilen mektubunda dediği gibi kim bu noktada bir adım atarsa hizmet bu noktada 10 adım atamaya hazırdır. Birliğimiz, dirliğimiz, kırılan kalplerimizin tamiri, parçalanmış bütünlüğümüzün yeniden bir araya gelerek tevhidi ve ülkenin kayıplarını bir an önce kayıplarını telafi edecek çizgisi söz konusu olsun.” şeklinde konuştu.

UŞAK: ‘PARALEL DEVLET’ VE ‘ÖRGÜT’ DENDİĞİ ZAMAN CAMİA İŞARET EDİLİR OLDU

GYV Başkan Yardımcısı Cemal Uşak, Conrad Otel'de düzenlenen basın toplantısında, 160 ülkede faaliyet gösteren bir inisiyatifin, eğitim eksenli bir hareketin huzur, güven ve istikrara ihtiyacı olduğunu belirtti. “Uşak, “Bugünlerde yaşadıklarımız olsa olsa camianın hizmet etme ortamıyla birtakım endişelerinden dolayı reaksiyon göstermesi. Bunu da demokratik haklar çerçevesi içerisinde ortaya koymasıdır. Talihsiz bir döneme tanıklık ediyoruz. 28 Şubat sürecinde vakfımızın onursal başkanı Fethullah Gülen hakkında açılmış olan hukuk tarihinde emsali görüşmemiş bir dava olan tek kişilik silahsız terör örgütü davası. Böyle bir davanın iddianamesinde dile getirilen o isnatlar maalesef bugünlerde o günlerin mağdurları tarafından benzer isnat, iftiralar tekrarlanmaktadır. Tarihin ironik bir tecellisi olarak not etmek gerekiyor.” dedi.

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının yapıldığı 17 Aralık öncesinin hatırlanması gerektiğine dikkat çeken Uşak, şöyle devam etti: “17 Aralık öncesi 'paralel yapılanma', 'örgüt' dendiği zaman hiç Camiaya işaret edildiğini hatırlayanınız var mı? Paralel yapılanma dendiği zaman Sayın Başbakan’ın 3 yıl önce KCK davaları başladığı zaman ‘bir ülkede iki devlet otoritesi söz konusu olamaz onun için paralel yapılanmaya izin veremeyiz bu davaların arkasında ben varım’ dediği zaman KCK yapılanmasına işaret etmişti. Örgüt dendiği zaman da PKK örgütünü anlamaktaydı. Acı bir tecellidir ki, birileri bu iki kavramı kullandığı zaman hizmet hareketine ve camiasına işaret etmektedir. Varsa eğer böyle bir şey hukuk gereğini yapması lazım. Siyasi otorite de hükümet de yasalarda bir boşluk varda bunun üzerine gidip gereğini yapması lazım.”

'İSMET İNÖNÜ 'BENİ NURCULAR YIKTI' DEMİŞTİ'

Hizmet Hareketi’nin niçin tartışmaların odağına oturtulduğu sorusuna cevap veren Uşak, “Rahmetli İsmet İnönü 65 yılında seçimleri kaybettiği zaman demişti ki, 'beni Nurcular yıktı' Halbuki ben o camiayı bir nebze biliyordum, dönemin iktidar partisini de nurcular destekledi’ dedi. Dönem dönem bu gibi menfilikleri fatura edecek boca edecek genişçe bir çuval aranıyor. Bu dönemde de sanki görülen o ki, güzellikler başka bir tarafın ama bütün bu olumsuzluklar da Hizmet Hareketi'nin gibi anlaşılıyor. Genel anlamda buna İrtica deniyordu. Bunun yerine Hizmet Hareketi konulmuş oldu. 'Hizmet hakimleri savcıları yönlendiriyor mu?' Böyle bir şey söz konusu olamaz. Fethullah Gülen'i seven, hizmet hareketine gönülden bağlı olan hakim, savcı, yargıç üst bürokraside insanlar yahut ordumuzda mensuplar olabilir. Hocaefendi’nin kitaplarını basan bir kurum da 600 bin civarında basılıyor her kitabı. Böyle bir yönlendirme varsa bunu ortaya çıkaracak olan da hukuktur. Sabun kendini temizler yeter ki, o sabunun kullanılmasına izin verilsin. Sabun kirlenmişse kendi kendini temizler. Hukukun işlemesine izin verilsin. O zaman hukuk bunu ortaya çıkarır. Eğer hukuka da güvenmiyorsanız o zaman neye güveneceksiniz. Söz konu hususlar isnattan öteye geçemez. Kasetlerin ortaya dökülmesi illegaldir. Bunun hizmet hareketiyle irtibatlandırılması fevkalade yakışıksız bir durum.” şeklinde konuştu.
CİHAN

Yorumlar