Gültekin Avcı: Fişlemeler anayasal suç

Kamuoyuna yansıyan ve kamu kuruluşlarına alınacak kişilerin fişlenmelerine yönelik iddialar her kesimden tepki görüyor.

Google Haberlere Abone ol
Gültekin Avcı: Fişlemeler anayasal suç

Kamuoyuna yansıyan ve kamu kuruluşlarına alınacak kişilerin fişlenmelerine yönelik iddialar her kesimden tepki görüyor. İnsanların ‘mavi’, ‘kırmızı’ gibi renklerle fişlenmesinin ve işe alımlarda ideolojik, köken ve aidiyet gibi faktörlerin gözetilmesinin hukuksuz olduğunu belirten gazeteci Gültekin Avcı, “Fişlemeler anayasal seviyede suç teşkil ediyor." dedi. Gazeteci Emre Uslu ise AKP'nin devletleştiğini, devletleştiği için de bu tür refleksleri verdiğini ifade etti.

Fişleme iddialarının basında yer almasının ardından konuyu değerlendiren gazeteciler, hukuk ve insan hakları ihlali vurgusu yaptı. Emekli savcı ve Bugün Gazetesi yazarı Gültekin Avcı, fişlemeler konusunda anayasal suç işlendiğini ve bunu yapanların bir gün mutlaka hesap vereceğini söyledi. Avcı, “Fişlemeler anayasal seviyede suç teşkil ediyor. Şimdi anayasal seviyede suç kavramı yok ama anaya hükmünün doğrudan ihlali durumunda kanunlara gerek kalmadan anayasayı biçmiş, devre dışı bırakmış oluyorsunuz. Mesela memuriyette ayrımcılık yapan birisi kamu görevlisi olamaz, sıradan bir memur bile olamaz. Bu kadar ciddi bir suçtur, anayasanın 10. maddesi ile bir kere anayasadaki eşitlik ruhunu hem hukuki hem sosyal eşitlik ruhunu tamamen yansıtmış durumda. İnsan hakları müktesebatının da gerektirdiği bir madde. İnsanları fişlediğinizde fikri, ideolojik, sosyal ve dini görüşleri sebebiyle sınıflandırmış oluyorsunuz. Kamu hizmetleri, kamu istihdamı karşısında devlet tarafından üretilen hukuki olmayan bir eşitsizliğe tabi tutmuş oluyorsunuz. Bu fişlemeler konusu bu zamana kadar hep otoriter devletlerin refleksiydi. Görüyoruz ki 28 Şubat’ı da aratacak şekilde üstelik daha sistematik bir şekilde… Çünkü asker bu kadar kapsamlı şekilde kırmızı, mavi gibi bu kadar kapsamlı yapmıyordu bu işi. Sistemli olarak ‘bunlar irticacı, bunlar şu gruptan, bunlar bu gruptan’ gibi yapıyorlardı. Görüyoruz ki askerden daha profesyonelce bir şekilde sanki yıllarca insanları fişlemekle uğraşmış gibi, çok daha profesyonelce insanların fişlendiğini görüyoruz.“ ifadesini kullandı.

Bu uygulamaların hukuk devletinde yerinin olmadığını ifade eden Avcı, “Batı devletlerinde bunları göremezsiniz. Bir tane fişleme haberi kamuoyuna yansısın zaten o konuda bir talebe gerek kalmadan aynı Lüksemburg Başbakanı gibi… Teknik dinleme basına yansıdı ve hemen istifa etti. Çünkü erdem vardır orada, asgari erdem vardır. Hep bahsederiz, insanlar Müslümanım derler ama Müslüman sıfatı acaba kimdedir. Türkiye’de maalesef hukuku, anayasayı, insan hakları sözleşmesini dikkate alan bir hükümet yok. Rejim şu anda tamamen değişti. Artık otoriter rejim içinde gittiğimiz için, hele Cumhurbaşkanı da son kanunla ilgili onaylama sinyalleri verince ülke açısından karanlık bir koridor içinde ilerliyoruz. Artık nereye baksanız sağ taraf, sol taraf her yer hukuksuzluk. Fişleme yargılanması gereken bir suç. Anayasayı doğrudan ihlal, demokratik hukuk devletini doğrudan ihlal. Ama nasıl asker işlediği suçlardan bir gün hesap verdiyse Başbakan ve ekibi de bu işlediği suçlardan dolayı bir gün mutlaka hesap verecek. Çünkü bugün yargıyı kendilerine bağladılar, onlar gittiklerinde gelenler ister tek başına iktidar olsun ister koalisyon olsun geldiklerinde iktidarı kendilerine bağlı bulacaklar. Çünkü sistemi o hale getirdiler. Yapacaklar ilk iş de ister CHP olsun, ister MHP olsun bu hukuksuzluğu sistem haline getirenleri ve Başbakan’ı yargılamak olacaktır. Bu olmasa bile mutlaka bu suçlardan dolayı yargılanacaklardır.” dedi.

'EMER USLU: DEVLETİN BAĞIRSAKLARI GÖRÜNÜYOR'

Taraf Gazetesi Yazarı Emre Uslu, fişlemelerin yeni olmadığını belirterek, AKP’nin de devletleşerek bu tür refleksler verdiğini söyledi. Uslu, “Bu fişlemelerin ne işe yaradığı bilinen bir gerçek. Sadece yalanlarına bir yenisini daha eklemiş olurlar. Bu bir devlet refleksi, devlet açısından düşünüldüğünde yeni bir durum değil bu. AKP devletleşti, devletleştiği için de bu tür refleksler veriyor. Bana bu sürpriz gelmiyor ama AKP’den önceki devlet bu işleri daha eline yüzüne bulaştırmadan yapardı. Pespaye halde yapmazdı, şimdi çadır devleti gibi pespaye hale geldi. Devletin resmen bağırsakları görünüyor, bunlar bunu örtemiyor. Bunlar Türkiye’yi Lübnan gibi yaptılar, Lübnan modeliyle yönetmeye çalışıyorlar. Orada ne var, işte belli cemaatlerin grupların kendi şeylerinde payları var. Hani bunu çok şeyde görmüyorlar, garip de görmüyor yanlış da görmüyorlar. Orada mesela Hristiyanlar, Müslümanlar, Dürzüler farklı pozisyonlar alabilir. Bunlar da kırmızı, mavi gibi ifadelerle fişlemişler. Cemaatçiler kesinlikle işe alınmayacaklar gibi. Orada dikkat ederseniz doğrudan toplumlar fişlenmiş. Yani Alevi toplumu, falanca cemaat diye. Dolayısıyla devleti bir Lübnan modeliyle yönetmeye çalışıyorlar. ‘Falanca cemaatten ise al, falanca cemaatten ise alma’ diye. Böyle fişlemişler, zaten sorunun bizzat kendisi de bu. Bu aynı zamanda bloklaşmayı da getirir. Lübnan modeli dediğimiz şey bu. Bir tarafta Hristiyanlar, bir tarafta başkaları… Şimdi de bir tarafta İlim Yayma Cemiyeti, cemaat, Aleviler, Kürtler diye bölünecek yani. Sonuçta insanların bir yerde pozisyon alması öyle ya da böyle güç ilişkileri ile ilgili. Devleti bu şekilde parsellersen insanlar da kendilerini bu şekilde pozisyonlayacaktır.” şeklinde konuştu.

Konuyu 2009 yılında yazdığını ve gündeme getirdiğini belirten Uslu, “'Bürokrat havuzu var’diye yazmıştım. Bu havuzda dini cemaatlere göre gruplandırmalar var. ‘Atamalar buna göre yapılıyor’ diye yazmıştım. Şu anda Taraf’ın ortaya çıkardığı şey havuzun Milli Eğitim ile ilgili kısmı. Diğerleri de var, o yüzden bu hiç sürpriz bir şey değil. Benim bildiğim 2009’da başlayan kısmı ama muhtemelen 2009’dan öncesi de vardır.” değerlendirmesinde bulundu. CİHAN

Yorumlar