GMİS Başkanı Alabaş: Taşeron demek 200 yıl öncesinin vahşi sistemi demektir

Genel Maden İşçileri Sendikası(GMİS) Genel Başkanı Eyüp Alabaş, Soma faciasıyla ilgili yaptığı başkanlar kurulu toplantısında, ocakta yangın varken işçilerin üretime devam ettirilmesi ile işçilerin ölüme bile bile gönderildiğini...

Google Haberlere Abone ol
GMİS Başkanı Alabaş: Taşeron demek 200 yıl öncesinin vahşi sistemi demektir

Genel Maden İşçileri Sendikası(GMİS) Genel Başkanı Eyüp Alabaş, Soma faciasıyla ilgili yaptığı başkanlar kurulu toplantısında, ocakta yangın varken işçilerin üretime devam ettirilmesi ile işçilerin ölüme bile bile gönderildiğini belirterek, “Sorumlular, en yukarıdan en alt birime kadar, olası kasıtla adam öldürmekten en ağır cezayla yargılanmalıdır.” dedi.

Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen facianın ilk anlarından itibaren olay yerinde gelişmeleri yakından takip eden GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş, GMİS Başkanlar Kurulu öncesinde bir basın toplantısı düzenleyerek, faciayla ilgili değerlendirmelerde bulundu. GMİS Genel Başkanı Alabaş, 2004 yılında Maden Kanunu’nda yapılan değişiklikle Zonguldak ve Soma bölgesinde madencilik sektöründe ‘işletir veya işlettirir’ şeklinde taşeron uygulamaları sokulmaya başlanmasıyla son 10 yıldır bu tür facialara davetiye çıkarılmış olduğunu söyledi.

"2004 YILINDAN BERİ TAŞERON KONUSUNDA UYARIYORUZ"

GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş, 2004 yılında yürürlüğe giren madencilik sektöründeki taşeronlaşma sisteminde sorumluluğun bire bir verilmediği yerlerde eşi görülmemiş iş kazalarıyla karşılaşmanın mümkün olacağını vurgulayarak, “Altını çizerek söylüyorum. Bu sıradan bir kaza değildir. Bu bir katliamdır ve sorumluları en yukarıdan en alt birime kadar olası kastla adam öldürmekten en ağır cezayla yargılanmalıdır. En ağır ceza diyoruz. Çünkü biz GMİS olarak 2004 yılında Zonguldak’ta TTK’da taşeron uygulaması dayatıldığı zaman ilgilileri uyardık. 15 Nisan 2004 tarihinde yaptığımız açıklamada, ‘Kurum adına kazanç yoktur. Ama risk çoktur. İş güvenliği ve sağlığı yönünden ödün verilmesi ihtimali yüksektir. Sorumluluğun bire bir verilmediği yerlerde madencilik sektöründe literatürde olmayan, dünyada eşi görülmeyen vahim iş kazalarıyla karşılaşılması mümkündür’ dedik. Taşeron uygulamalarının nerelere varabileceğini anlattık. Ancak, 19 Temmuz 2005 tarihinde taşeron şirketin önü açıldı. Korkulan oldu. 17 Mayıs 2010 tarihinde taşeron şirketin çalıştığı alanda 30 arkadaşımız hayatını kaybetti.” diye konuştu.

"TAŞERON DÜZENİ KURUTULMASI GEREKEN BATAKLIKTIR"

Yeraltında taşeronlaşma uyarılarını ısrarla sürdürdüklerinin altını çizen Alabaş, şunları söyledi: “Bu uyarılarla kalmadık. 27 Ocak 2013 tarihinde Zonguldak’ta ‘Emeğe Saygı-Taşerona Hayır’ mitingini düzenledik. Mitinge tüm Türkiye’yi davet ettik. ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni Taşeron Cumhuriyeti yapmaya çalışıyorlar. Kamuda sendikalı işçiden çok taşeron işçisi var. Taşeron demek, 200 yıl öncesinin vahşi düzeni demektir. Taşeron düzeni bir bataklıktır. Ve ıslah edilmesi mümkün değildir. Taşeron uygulamasını tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırmak bizim görevimizdir. Taşeron düzeni bir bataklıktır ve Hükümet çırpındıkça batacaktır’ dedim. Bu mitinge Yatağan’dan, Soma’dan da arkadaşlarımız gelmişti. 30 bin kişi hep birlikte ‘Taşerona hayır’ diye haykırmıştık. Evet, tüm bu uyarılardan sonra Soma’da yaşadığımız bu cinayetin sorumluları, olası kastla adam öldürmekten en ağır ceza ile yargılanmalıdır, diyoruz.”

"KAR İÇİN ATILAN HER ADIM İŞÇİ İÇİN ÖLÜME DAVETİYE ÇIKARMAKTIR, ASIL SORUMLU DEVLET VE HÜKÜMETTİR"

Türkiye Kömür İşletmeleri’nin sahasındaki kömürü, en düşük ücretle TKİ’ye vereceğini taahhüt ederek işi alan şirketin taşeron olduğunu savunan Alabaş, “İş güvenliği harcamalarını kısmak, düşük ücretli vasıfsız işçi çalıştırmak, eğitim harcamalarından kaçınmak, malzeme kalitesini düşürmek ve en önemlisi de üretim zorlaması yaparak üretimi artırmak bu seçeneklerin arasındadır. Bu seçeneklerin hepsi çalışanların ölümüne davetiye çıkarmaktır. Şirketin kârını artırmak için attığı her adım maden işçilerini biraz daha ölüme yaklaştırmıştır. Ayrıca, -Ben yeterince düşük maliyetlerle üretemiyorum, kurum zarar ediyor- diyerek bu beceriksizliğini sorgulamak, gerekli önlemleri almak yerine, özelleştirmeyi ve taşeronlaşmayı bir politika olarak belirleyen devlet ve hükümet, bu sürecin birinci derece sorumlusudur. Burada TKİ özelinde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve kurum yöneticileri, genelde tüm kurumlarda taşerona iş veren, asıl işverenler doğrudan bu kazalardan sorumludur.” şeklinde konuştu.

"TAŞERON SİSTEMİ BİR BATAKLIKTIR, ISLAH EDİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR"

Genel Maden İşçileri Sendikası genel başkanı olarak buradan aşkanlar Kurulumuz ile birlikte bir kez daha ifade ediyoruz: "Taşeron düzeni bir bataklıktır. Ve ıslah edilmesi mümkün değildir. Taşeron düzeni bir bataklıktır ve Hükümet çırpındıkça batacaktır. Bu kazaların hepsi hatalar zincirinin sonucunda yaşanmaktadır. Ne yazık ki bile bile hatalar üst üste eklenerek sürdürülüyor.”

Yeraltı madenciliğinin devlet ciddiyeti istediğini ifade eden Alabaş, özellikle iş güvenliği önlemlerinin yeterince alınabilmesi adına TTK’da ısrarla işçi açıklarının giderilmesi vurgusunu yaptıklarını hatırlattı.

"OCAKTA YANGIN VARKEN ÜRETİME DEVAM EDİLMİŞ, FACİANIN BOYUTU ÜRETİM HIRSINDAN"

Soma’da meydana gelen olayın üretim hırsı olduğunu iddia eden Alabaş, “Daha önce ana galerinin üzerinde tavan çökmesi dediğimiz bir olay olmuş. Orayı ağaç tahkimat yapmışlar. Ama o ağaç tahkimat yapılan yeri hava ile izolasyonu kesmemişler. Kömürle kızışma olmuş. Ağaç tahkimat tutuşuyor. Ana yola ve bantların üzerine çökme meydana geliyor. Hatta ve hatta sabahtan vardiya başında o yangının olduğu ve soğutma çalışmaları yaparken, diğer bir taraftan da üretime devam ettiklerini söylüyorlar. Facianın bu boyutlarda olmasının nedeni üretim hırsıdır. Ocakta yangın varken, ortama karbonmonoksit yayılması mevcutken, insanların üretim bölgesinde çalıştırılmaya devam edilmesi bu facianın boyutlarının bu kadar büyümesine yol açmıştır. O yüzden biz bu olaya katliam diyoruz.” şeklinde konuştu.

"SUÇU ÖRTMEK İÇİN YAŞAM ODASINI ORTAYA ÇIKARIYORLAR"

Yaşam odası konusunun magazinselleştirildiğini belirten Genel Maden-İş Başkanı Eyüp Alabaş, şunları söyledi: “Yer altına siz dünyanın en modern yaşam odası sistemi yerleştirdiniz, taşeron şirketi işe başladı diyelim. Ekip başı dediğimiz gizli bir alt taşeron uygulaması var. Sizi üretimi zorlamak amacıyla yaşam odasına göndermiyor. Bir anlam ifade eder mi? Burada asıl sorgulanması gereken bu. Birincisi taşeron sistemi ve üretim zorlaması. İkincisi alt taşeron sistemi dediğimiz ekip başı sisteminin üretim zorlamasının bu faciaya davetiye çıkarması. Üstelik yangın devam ederken bırakın üretimi, o ocağın derhal tahliye edilmesi gerekirdi. O vardiyada üretim çalışması olmaması gerekirdi. Yaşam odası meselesi gündeme getirilerek, bu facianın boyutunu ve asıl yangın söndürme çalışmaları devam ederken üretime devam ettirilmesinin üzerinin örtülmek istenmesi gibi bir yaklaşım çağrıştırıyor. Mesele yaşam odası meselesi değil, kâr hırsı meselesidir.”

"İŞÇİLER ÖLÜME BİLE BİLE GÖNDERİLMİŞ"

Maden işçilerinin, üretim devam etsin diye bile bile ölüme gönderildiğini savunan Alabaş, sözlerini şöyle tamamladı: “Madenci kardeşlerimiz ölüme itilmiş. Bir taraftan orada yangın var, ocağa karbononoksit gazı yayılıyor, öbür taraftan üretime devam ediliyor. Daha önce TTK Amasra Müessesesi’nde de benzer yangın olmuştu. Yangın söndürülünceye kadar 3 vardiya boyunca işçiler ocağa girmedi. Bile bile ölüme itilmiş gibi bir durum. Bu, izah edilebilecek ve akıl alacak bir durum değil."

CİHAN

Yorumlar