Diyanet’in cuma hutbesinde 'kardeşlik' vurgusu
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu haftaki Cuma namazı hutbesinin konusunu ‘Nasıl Bir Kardeşlik?’ başlığı altında ele aldı.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu haftaki Cuma namazı hutbesinin
konusunu ‘Nasıl Bir Kardeşlik?’ başlığı altında ele aldı.
Kardeşliğin, Peygamber Hazreti Muhammed’ten (s.a.s) gelen bir vefa
olduğuna vurgu yapılan hutbede, “‘Sakın incitme bir canı, Yıkarsın
arş-ı Rahmân’ı’ sözü hatırlatıldı.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı hutbenin girişinde;
rahmet yüklü evrensel mesajlarıyla gönülleri fetheden Peygamber
Hazreti Muhammed’in (s.a.s.), asırlar önce dillendirdiği kardeşliğe
dair “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu
yalnızlığa terk etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse,
Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın bir
sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini
giderir…” ifadesine dikkat çekildi.
“KARDEŞLİK MÜMİNE MUHABBET BESLEMEKTİR”
Yüce din İslam’da kardeşliğin, aynı anne-babadan dünyaya gelenlere
hasredilemeyecek kadar kapsamlı olduğu dile getirilerek,
“Kardeşlik, mümine muhabbet beslemektir. Yağmurun toprağa getirdiği
bereket misali birbirimize rahmet ve şefkat olmaktır.
Peygamberimizden gelen bir vefadır kardeşlik. Fırtınalı denizlerde
birbirimize sığınılacak bir liman olabilmektir. Kardeşlik, zor
zamanlarda gönül alıcı bir söz, mütebessim bir çehre sunabilmektir.
Kardeşlik, huzur ve mutluluğu paylaşmak, hüzün ve kedere, acı ve
ızdıraba ortak olmaktır. Kardeşlik, mesafeleri, sınırları,
engelleri ortadan kaldıran gönüller arası ülfet köprüsüdür.
Renkleri, dilleri, kökenleri farklı da olsa yürekleri bir
kardeşler, birbirlerinin hüznüne, uğradıkları zulüm ve şiddete,
akan kan ve gözyaşlarına asla duyarsız kalamaz. Kardeşlik duygusu,
ayrı bedenlerin aynı kalbi paylaşabilmesidir. Kardeşlik,
Efendimiz'in (s.a.s), ‘Sizden biriniz kendisi için istediğini mümin
kardeşi için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş olamaz.’
mesajı gereği, diğerkâmlıktır. Duyarlı olabilmektir kardeşlik.”
vurgusu yapıldı.
“BİRBİRİNİZLE ÜSTÜNLÜK YARIŞINA GİRMEYİN”
Peygamber Hazreti Muhammed’in (s.a.s.) ifadesiyle kardeşliğin,
“Birbirimize muhabbet, merhamet ve şefkat gösterme hususunda bir
vücut gibi hareket edebilmek, türlü sıkıntılara müptela olduğumuz
şu imtihan dünyasında beraberce Allah rızasını aramak” olduğu
kaydedilen hutbe, “Kardeşlik; ‘Birbirinizle üstünlük yarışına
girmeyin. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize kin beslemeyin.
Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun.
Müslümanın kardeşine üç günden fazla dargın durması helâl
değildir.’ nebevi ifadesiyle, hangi şartta olursa olsun kardeşini
yalnızlığa terk etmemektir. Kardeşlikte terk yoktur, sorumsuzluk,
duyarsızlık yoktur. Kardeşlik her şeyden önce bir söylem ve edebî
bir kurgu değil, bir hukuk, bir hak, bir görev, bir iman ve
ahlâktır.” şeklinde devam etti.
Ensar ve Muhacir’in, böyle bir kardeşliği hücrelerine kadar
yaşayarak ortaya koydukları belirtilerek, Hazreti Muhammed’in
(s.a.s) asabiyet ve cehaletin çelik ağını kırarak; dilleri,
renkleri, gelenek ve görenekleri farklı olmasına rağmen ‘iyilik ve
takvada yardımlaşan’ kardeşlerden örnek bir toplum meydana
getirdiğine işaret edildi.
“MÜSLÜMANLAR, ALLAH RESULÜ’NDEN SONRA BU ULVİ MİRASA SAHİP
ÇIKAMADI”
Hutbede ayrıca, “Fakat ne hazindir ki Müslümanlar olarak, Allah
Resulü’nden sonra bu ulvi mirasa yeterince sahip çıkamadık. Ensar
ve Muhacir’in destansı kardeşliği bizlere örnek olması gerekirken
hafızalarımızda bir tarih, bir hatırat oldu. Dünyevi çıkarlar, güç
mücadeleleri, Kutlu Nebi’nin, ardında bıraktığı bu örnek toplumu
zedeledi. Kardeşlik duyguları ve gönüller onulmaz yaralar aldı.
Asr-ı saadette gönülleri bir, zihinleri bir, gayeleri bir
kardeşlerin arasına ayrılık-gayrılık girdi. Birbirine ülfet,
muhabbet, samimiyet, ünsiyet beslemesi gereken gönüller, hırs,
menfaat, bencillik, kin ve intikam ateşiyle kavruldu. Bu ateş,
geçmişte yaşanan pek çok müessif hâdisenin fitilini tutuşturdu.
Asırlarca yürekleri dağlayan fitne ve fesat alevini körükledi.”
üzüntüsü paylaşıldı.
“SAKIN İNCİTME BİR CANI, YIKARSIN ARŞ-I RAHMAN’I”
Günümüzde de pek çok İslam ülkesinden ateşler yükseldiği
belirtilerek, “Rahmet Elçisi’nin kaynaştırdığı kalpler kin, nefret
gibi kötü duyguların mekanı oldu. Bütün bunlar, Resulullah’ın
asırlar önce haykırarak ilan ettiği kardeşliğe uzak kalışın acı
neticeleri değil midir?” denildi.
Kardeşliğin zihinlerde ve gönüllerde tam anlamıyla zemin
bulamayışının birçok sebebi olduğuna dikkat çeken Cuma hutbesinde,
“Bunların başında herkesin kendini, kendi düşüncesini, mezhebini,
meşrebini, benliğini hakikatin yerine koyması geliyor. Oysa Yüce
Rabbimiz, biz Müslümanlara hakikatin yolunda olmayı, hakkın
peşinden koşmayı emretti. Kendimizi hakikatin yerine koymayı, hakkı
yalnız kendimize has kılmayı emretmedi. Hepimiz hakikatin yolunda
hizmet etmekle emrolunduk. Hiç kimse ‘hakikat avucumda’ dememeli,
‘hakikat benim’ diye iddia etmemelidir. Müslümanlar olarak,
‘Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını
düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet
edilsin.’ ilahi emri gereği yıkıcı değil yapıcı; ayrıştırıcı değil,
birleştirici olmalıyız. Fitneyi değil, ıslahı esas almalıyız. Bizi
biz yapan değerlere sımsıkı sarılarak birliğimizi ve dirliğimizi
korumalıyız. Bu yolda; ‘Sakın incitme bir canı, Yıkarsın arş-ı
Rahmân’ı’ sözü genelgeçer anlayışımız olsun.” ifadeleri yer
aldı.
Hutbe Kuran-ı Kerim’de yer alan dua niteliğindeki “Rabbimiz! Bizi
ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla.
Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Rabbimiz!
Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” ayet ile sona
erdi.
CİHAN
Yorumlar