Dicle Üniversitesi'nden Hevsel açıklaması: Gelin orada herkesin bir ağacı olsun
Dicle Üniversitesi, ağaçların kesildiği 'Hevsel Bahçeleri' ile ilgili açıklama yaptı.
Dicle Üniversitesi, ağaçların kesildiği 'Hevsel Bahçeleri' ile
ilgili açıklama yaptı. Üniversitenin Genel Sekreteri Prof. Dr.
Sabri Eyigün, “Tüm sivil toplum kuruluşlarına sesleniyoruz, gelin
hep birlikte ele ele verelim, o bataklık alanın ıslahından sonra,
orayı Diyarbakır’a ve Hevsel Bahçeleri'nin geçmişine yakışır bir
biçimde yeniden güzelleştirelim. Herkesin Hevsel’de bir ağacı
olsun.” dedi.
Eyigün, düzenlediği basın toplantısında, son günlerde Hevsel’de
yaşanan ağaç kesimleriyle ilgili bilgi verdi. Eyigün,
“Diyarbakır’ın oksijen hazinesi ve değeri olan üniversitemiz
alanındaki ormanlık alanı gözümüz gibi koruduk, son beş yılda 250
bin çam ağacı diktik. Birçok kurumla birlikte yeni ormanlık alanlar
oluşturduk. Yaz geldiğinde en büyük korkumuz ve endişemiz yangın
çıkıp da bir ağacımızın zarar görmesi tehlikesi oldu. Bu tehlike
büyüktür, çünkü 27 bin dönümlük bir kampüs alanımız var, çevresi
korumasız, ayrıca üniversitemiz içinde maalesef 20 köyün yolu
geçiyor, yani günde binlerce köylü bu alana girip çıkıyor. Ayrıca,
şehrimizde yeterince piknik alanı olmadığı için yazın halkımız akın
akın üniversiteye gelip burada piknik yapıyor. Tüm bunların yanında
üniversitemiz içerisinde çok sayıda şahıs tarlası var, bunlar ekip
biçiyorlar ve sonunda da anız yakıyorlar.” diye konuştu.
Bunların, ormanlık alan için tehlike oluşturduğunu anlatan Eyigün,
“Zaman zaman ciddi yangınlar oluyor ama aldığımız önlemler
sayesinde büyümeden önleyebiliyoruz. Tarlasında anız yakan birisine
bir daha izin vermeyeceğimizi kesin bir dille ilettik. Yeni itfaiye
aracı aldık. Çünkü her defasında belediye, jandarma veya kimin
itfaiye aracı varsa hemen yardıma çağırıyorduk. Bazen
yetişiyorlardı, bazen de geç gelebiliyorlardı. Önlemler konusunda
çok büyük yol kat ettik. Ama yine de her yaz mevsimi yaklaştığında
aynı endişeyi duyuyor ve daha neler yapabileceğimizi düşünüyoruz.”
ifadelerini kullandı.
Çevre Ağaçlandırma Müdürlüğü'nün, daha önce yaşanan sorunlar ve
deneyimlerinden yola çıkarak kendilerine öneri getirdiğini anlatan
Eyigün, “Öneri şuydu; dere yatağı olan ve ayrıca geçmiş dönemlerde
kum eleme ocağı olarak da kullanılan bölgede haliyle bataklık
oluşmuş, bu bataklıkta yabanı ağaçlar bitmiş, ayrıca ot ve çalı
çırpı da çok olduğu için yazın, özellikle de nehir suyun azaldığı
günlerde ağaçlar ve otlar kuruyor. Oralarda içilen bir sigara ve
yakılan bir ateş ve yakınlarda yakılan anız yangınları ciddi
tehlike oluşturuyor. Çünkü hem yakınında bulunan ormanlık alana
ciddi zarar verebiliyor hem de bataklık olduğu için hiçbir araç
yanına yaklaşamıyor. Nitekim geçmiş yıllarda benzer yangınlar oldu,
Onkoloji ve Çocuk Hastanesi'ne kadar yangın uzadı. Yardıma
çağırdığımız hiçbir kurumun itfaiye aracı o bölgeye giremedi. Çevre
ve Ağaçlandırma Müdürlüğümüz bize bu raporu verdiğinde, biz de bunu
ormanlardan sorumlu olan Orman İşletme Müdürlüğü'ne soralım ve
onlardan görüş isteyelim dedik ve konuyu Orman İşletmesi'ne yazdık.
Orman İşletme Müdürlüğü'nde teknik ekip gelip inceleme yaptı ve
bize bir rapor sundular. Çoğunuzun bildiği ama tümüyle okuyamadığı
raporda aynen şöyle diyor; ‘daha önce kum ocağı olarak kullanılan
alan üzerindeki karakavak ve kara söğüt ağaçlarıyla ilgili olarak
yapılan incelemede halk sağlığı için bataklığın rehabilite edilmesi
ve muhtemel çıkan yangınlara zamanında müdahale edilmesi içinde
ilgili ağaçların alandan uzaklaştırılarak alanın rehabilite
edilmesi gerekmektedir.’ Bu rapor üzerine alanın rehabilite
edilmesi kesilen ağaçların yerine de yeniden çam ağaçları dikilmesi
koşuluyla bir kısmının kesilmesine izin verildi. Çünkü
yapılmasaydı, yarın herhangi bir yangın veya hastalık karşısında
doğrudan biz sorumlu olacaktık. Çünkü oraya yakın bölgede
hastanelerimiz, enerji merkezimiz var. Rapora rağmen biz alanın
tümünü değil de asgari düzeyde bir kısmının kesilmesine, yani
yangın anında itfaiye araçlarının bölgeye girmesine izin verecek
kadar bir kısmına izin verdik ve kesim işini de 12 Şubat akşamı
sonlandırdık. O günden sonra da bir tek ağaç kesilmemiştir.” diye
konuştu.
BUGÜNE KADAR SADECE 700 AĞAÇ KESİLDİ
Bugüne kadar, çevre mühendisinin raporuna göre 600-700, Büyükşehir
Belediyesi Çevre Koruma Dairesi'nin bize gönderdiği rapora göre de
990 adet ağacın kesildiğini dile getiren Eyigün, “Sayının bu
rakamları aşmadığı kesindir. Çünkü söz konusu nehir yatağı olan
alan 800 dönümdür, bunun 150 dönümü ağaçlıktır. Ağaç kesimi yapılan
bölge ise beş dönümlüktür. Bu da ağaç kesimi yapılan alan tüm
alanın sadece otuzda biri veya bir diğer ifadeyle yüzde 3’üdür.”
dedi.
Eyigün, şunları söyledi: “O bölge ormanlık değil, nehir yatağıdır.
Nehir yatağında ise orman olmaz. O bölge kuru bir alan değil,
bataklıktır. Nedeni ise nehir suyunun barajlardan ve kuraklıktan
dolayı çekilmesinden sonra oluşan su sızıntısıdır. Yani sayın
rektörümüz dönemindeki herhangi bir uygulamadan ve eksiklikten
dolayı değildir. Atık sular, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü
kontrolü altında, her ay düzenli olarak akredite olmuş
laboratuvarlara tahlil edilip, sonuçlar ilgili müdürlüğe
gönderilmektedir. O bölgedeki ağaçlar yarım asırlık değil,
kendiliğinden biten ama bizim arıtma tesisimizin organik yükünden
dolayı daha hızlı gelişen ağaçlardır. O alan engebeli ve çukurları
fazla olan bir alandır, çünkü geçmişte oradan kum çıkarılmış ve
orada kum eleme ocağı kurulmuştur. Nitekim bugün o alana gelenlerin
büyük bir kısmı araçlarıyla bataklığa saplanıp bizden yardım
istemektedirler. Kesinlikle dikili ağaçlar değil, bataklık alanda
kendiliğinden oluşan ağaçlardır. Çam ağacı değil, tamamen yabanı
kavak ve söğüt ağaçlarıdır. Söz konusu ağaçların kesilmesi,
kesinlikle üniversite üst yönetiminin herhangi bir master planı, 5
yıllık stratejik planı vb çerçevesinde gündeme alınmamış, hiçbir
şekilde konu edilmemiştir. Tamamen çevreden sorumlu müdürlüğümüzün
kendi inisiyatifi ile -bir önlem, bir ıslah ve güzelleştirme
çalışması olarak- üst yönetime sunduğu ve rektörlüğün de Orman
İşletme Müdürlüğü'nün görüşü alındıktan sonra gerçekleştirdiği bir
olaydır. Bölgede hiçbir şekilde sosyal tesis ve akademik birim
inşaatı düşünülmemiştir. O alanı yapıya açmanın düşünülmesi ve
planlanması da hem fiziki açıdan hem de manevi açıdan hem de yasal
açıdan mümkün değil. Çünkü orası sit alanı, ne biz ne de bir
başkası oraya hiçbir şey yapamaz. Alan, kumsal bir alandır. Bizi
suçlayanlar belki bunu bilmiyor ama biz biliyoruz. Bizim dışımızda
ilgili tüm kurumlar açıklama yapıyorlar, orada bir yapılaşmanın
olmayacağının teminatını veriyorlar. TOKİ', Hevsel Bahçeleri'ni
kapsayan alanda herhangi bir konut uygulaması veya imar planı
çalışması bulunmadığını bildiriyor, Valilik oranın sit alanı
olduğunu açıklıyor, Çevre Şehircilik Bakanlığı orasıyla ilgili
hiçbir imar projelerinin ve taleplerinin olmadığını söylüyor.
Konuyu yakından takip eden bir milletvekili “oranın imara açık
olmadığını belgelerle ispatladım” diyor. Bu durumda “hala aldığımız
duyumlara göre” diye başlayan gerçeği yansıtmayan spekülatif
haberlere itibar edilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Biz, Dicle
Üniversitesi olarak ağacı birçoklarından daha çok seviyoruz. Bir
tek ağacımıza zarar gelmesini asla istemeyiz, mecburiyetten bir
ağaç kesilse, bin ağaç dikeriz. Son beş yıl içerisinde diktiğimiz
250 bin çam ağacı bunun kanıtıdır. Hevsel Bahçeleri de Kırklar Dağı
da Üniversite de dikili olan her ağaç da Diyarbakır’ındır,
Diyarbakırlılarındır. Onların bu değerlere samimi bir şekilde sahip
çıkmasından da bu değerlerin geleceği adına mutluluk duyuyoruz.
Bizim de bunca çaba ve gayretlerimizin, diktiğimiz 250 bin ağacın
ve daha dikeceğimiz yüz binler ağacın gelecekte korunmuş olacağını
bilmek bizi ayrıca mutlu ediyor. Bu emeklerimize sahip çıkacak olan
herkese de hakkımızı helal ediyoruz. Bölgede 12 Şubat gününden beri
bir tek ağaç kesilmemiştir ve asla kesilmeyecektir. Hepinizin
huzurunda bunun garantisini veriyoruz. İstenirse, ağaçları
numaralandıralım ve sık sık kontrol edelim, tarafımızdan bir tek
ağaç kesilirse o zaman tüm suçlamaları kabul edeceğiz. Buradan da
hepinizi ve tüm sivil toplum kuruluşlarına sesleniyoruz, gelin hep
birlikte ele ele verelim, o bataklık alanın ıslahından sonra, orayı
Diyarbakır’a ve Hevsel bahçelerinin geçmişine yakışır bir biçimde
yeniden güzelleştirelim. Herkesin Hevsel’de bir ağacı olsun. Orası
eskiden nehir yatağıydı, barajların yapılmasından sonra sular
çekilince, bataklık oluşmuş. Yani bataklık kendiliğinden eksik
uygulamalardan kaynaklanmıyor.“
CİHAN
Yorumlar