Bir mezar taşları bile yok, yakınları öldüklerine inanmıyor
Irak'ta 7 yıl önce 34 Türk işçi ve mürettebatın ölümüyle sonuçlanan uçak kazasında, cesedi halen bulunamayan Ramazan Altıkulaç'ın (43) eşi ve oğlu acıların en büyüğünü yaşıyor.
Irak'ta 7 yıl önce 34 Türk işçi ve mürettebatın ölümüyle
sonuçlanan uçak kazasında, cesedi halen bulunamayan Ramazan
Altıkulaç'ın (43) eşi ve oğlu acıların en büyüğünü yaşıyor.
Altıkulaç'ın Adana'da yaşayan eşi Ayşe Hanım (49), oğlu Hamza (18)
ile halen yetkililerden gelecek bir haber bekliyor. Ayşe Altıkulaç,
eşinin ölüm yıldönümünde mezarına gidip bir Fatiha bile
okuyamadığını söylüyor. 9 Ocak 2007'de Adana Havalimanı'ndan kalkan
ve yolcularının büyük çoğunluğunu Türk işçilerinin oluşturduğu
Aeriantur Havayolları'na ait Antonow-26 tipi uçak, Bağdat'ın 80
kilometre kuzeyinde Balad kenti yakınında bulunan ABD'nin Anaconda
üssündeki piste 200 metre kala düştü. Kazada hayatını kaybeden 34
kişiden Ramazan Altıkulaç’ın cenazesine ulaşılmaması ailesinin
uykularını kaçırıyor. Aradan geçen yıllara rağmen eşinin ‘ölüsü ve
dirisiyle’ ilgili bir gelişmenin olmadığını belirten Ayşe
Altıkulaç, “Bayramlarda ne yapacağımızı bilemiyoruz. Oğlum ‘babamın
bir mezarı yok’ diyor. Acımız hep taze. Mevlit ve Yasin de okutsam,
sanki eşim yaşıyor gibi. Cenazesini görmediğimiz için öldüğüne
inanamıyoruz. Kapı çalınca hala o gelecek diye beklentimiz var.”
diyor.
Maddi bir sıkıntılarının olmadığını ancak manevi olarak büyük
buhran yaşadıklarını anlatan Altıkulaç, oğlunun yetişmesi için her
türlü fedakarlığı yaptığını fakat çocuk için babanın yerinin ayrı
olduğunu vurguluyor. Eşinin cesedinin bulunması için Ulaştırma
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na yaptığı çağrıyı tekrarlayan
Ayşe Altıkulaç, bu konuda kendisinin yargıya başvurmadığını,
kardeşlerinin verdiği uğraşlardan ise bir sonuç alınmadığını
hatırlatıyor. Tazminatın değil, kocasının cenazesinin peşinde
olduklarını dile getiren Altıkulaç, kazada ölen herkese DNA testi
yapılmadığını savunuyor.
Altıkulaç’ın Yüreğir İMKB Endüstri Meslek Lisesi’nde okuyan oğlu
Hamza Altıkulaç ise devletin kendilerini babasının öldüğüne
inandırmasını istiyor. Özellikle özel günlerde onu daha çok
aradığını ifade eden Altıkulaç, “Babamın da bir mezarı olsun. Bunun
için Cumhurbaşkanı ve Başbakandan yardım bekliyoruz.” diye
konuşuyor.
ANCAK YAŞAYAN BİLİR...
24 Şubat 2011’de Adana’nın Kozan ilçesinde Gökdere Köprü Barajı
derivasyon tünelinin kapağının patlamasıyla akıntıya kapılan 10
işçiden Latif Değirmenci, Mehmet Yılmaz, Veli Damaksız, Selahattin
Aral ve Necmettin Karayiğit’in de cesetleri bulunamadı.
İşçilerden Değirmenci’nin ağabeyi Şevki Değirmenci, kayıp
kardeşinin öldüğüne hala inanmadıklarını kaydediyor. Değirmenci,
“Çünkü bir mezarı yok. Bu çok zor bir duygu, ancak yaşayan bilir.”
ifadelerini kullanıyor.
Değirmenci’nin eşi Meryem Hanım da hala kocasının cesedinin
bulunacağına dair umutlarını koruduğunu aktarıyor. Acılı eş, “Çok
üzücü bir durum. Bir bayramda kim gidip hayat arkadaşının mezarında
bir dua okumak istemez. Mezarı olmayınca ‘sanki bir gün gelecekmiş
gibi’ bekliyoruz. Baraj bölgesinde söz verilen anıt da yapılmadı. ”
sözleriyle duygularını anlatıyor.
10 Şubat 2011’de ise Elbistan Termik Santrali'nin kömür üretim
sahasında yaşanan göçükte 9 işçi kayboldu. 11 kişinin yaşamını
yitirdiği göçük kazasında Jeoloji Mühendisi Halil Tatlı, Maden
Mühendisi Nail Yılmaz ile işçiler Hacı Mehmet İpek, Muhsin Koşan,
Kemal Elmas, Cuma Yıldırım, Adnan Demir, Tuğran Gökhan ve Aydoğan
Polat’ın cenazelerine ulaşılamadı.
MEZARI OLMADAN İNSAN YAKINININ ÖLDÜĞÜNE İNANMIYOR
Kayıp işçilerden Muhsin Koşan’nın kardeşi Ali Mühmani Koşan, üç
yılda göçük altında kalan cenazelerin bulunmamasına tepki
gösteriyor. Hiçbir yetkilinin cenazelerini bekleyen aileleri
bilgilendirmediğini ileri süren Koşan, şunları söylüyor: “Biz
ağabeyimin en azından oradan kemiklerinin çıkartılmasını istiyoruz.
Mezarı olmadan insan yakının vefat ettiğine inanamıyor. Kemikleri
mezarları ile buluşacak. Evet, yapılan dua her yere ulaşır. Ama
çocukları babalarının kabirlerinde okuyacakları Fatiha ile
psikolojik olarak rahatlar. Aydın’daki iki yeğenim babalarının bir
yere saklanıp, bir gün geleceğini düşünüyor. Rüyalarına giriyor.
Cenazenin olmaması bizim için en büyük ıstırap. Kanser tedavisi
gören babam çok etkilendi. Yengemde hipertansiyon çıktı.”
Kayıp işçilerden Cuma Yıldırım'ın babası Yusuf Yıldırım ise hala
servisler yoldan geçtikçe ‘gelecek diye’ oğlunun yolunu gözlediğini
anlatıyor. Cesetlerin bulunması ve göçükte ihmali olanların
cezalandırılması için Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın
sürdüğüne işaret eden Yıldırım, “Bu facia sonrası felç geçirdim.
Sol tarafım tutmuyor. Umudumuz tükenmedi. Fakat arayıp soran da
yok.” şeklinde konuşuyor
CİHAN
Yorumlar