Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin
soruşturma kapsamında tutuklanan Yarbay Emin Güven, gözaltına
alındıktan sonra verdiği ilk ifadesinde, 15 Temmuz günü Muhafız
Alayı'nda, Kurmay Albay Fırat Alakuş ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın Başyaveri Albay Ali Yazıcı'nın bulunduğu 5-6 kişinin
toplantı yaptığını belirterek, "Konuşmalardan duyduklarıma göre,
Cumhurbaşkanı'nın yeri öğrenilecek, bir ekip gidip Cumhurbaşkanı'nı
alacaktı ancak tam yerini bilmiyorlardı. Masa üzerindeki krokiler
de Cumhurbaşkanı'nın olabileceği muhtemel yerlerdi. Ali Yazıcı'nın
görevi, Marmaris'e giderek Cumhurbaşkanı'nın yerini tespit etmek ve
koordinatını Fırat Alakuş'a bildirmekti." dedi.
Yarbay Güven'in gözaltına alındıktan sonra verdiği ilk ifadesinin
bir kısmına ulaşıldı.
Buna göre, Yarbay Güven, cemaatle irtibatlı olduğunu itiraf ederek,
"Cemaat ile Ankara'da irtibatlı olduğum 'İhsan' isimli şahısla en
son geçen sene eylül/ekim gibi görüştüm. Daha evvelki
görüşmelerimizin bir kısmına 'Hami' isimli bir şahıs da
katılıyordu. 'İhsan' isimli şahısla görüştüm, evinin açık adresini
tam bilmiyorum ancak tarif edebilirim." ifadelerini kullandı.
Güven, şunları kaydetti: "İhsan' isimli şahıs, 14 Temmuz
Perşembe gününden bir-iki gün önce beni cep telefonumdan,
bilmediğim bir numaradan aradı. 'Benim selamımı söyleyen olursa ona
güven, ona tabi ol.' dedi. Bana, Fırat Alakuş ile ilgili herhangi
bir şey söylemedi. Fırat Alakuş, yemeklerde beni görünce ayaküstü
konuşurduk. Bu konuşmalarda 'Neden hayırlı olsun demek için yanıma
gelmiyorsun?' diyordu. En son olayın olduğu hafta içinde görüştük.
14 Temmuz Perşembe günü Fırat Alakuş'un yanına 'Yeni görevi hayırlı
olsun' demek üzere gittim. Fırat Alakuş'un yanına gittiğimde,
'İhsan'ın selamı var' dedi."
Beyanında geçen "İhsan" isimli kişiyi arayıp aramadığının sorulması
üzerine Güven, şunları anlattı: "Çok fazla telefonla
görüşmüyorduk. İrtibatı her zaman onlar kuruyordu. İhsan'ın
numarası bende yoktu. İhsan, benimle irtibat kurmak istediğinde cep
telefonumdan arıyordu. Aradığı numaralar da genellikle ankesörlü
telefon veya kartlı telefonlardı. İrtibat şeklimiz genellikle
İhsan'ın, beni arayıp buluşacağımız yeri söylemesi ve söylenen
yerde görüşme şeklinde oluyordu. Hatta bir keresinde evime geldi,
'Kapıdan içeri girmeden şurada görüşelim.' demişti. 14 Temmuz'da
Hami, telefonla arayarak, akşam 20.30'da Dikmen Caddesi'ndeki bir
marketin karşısında buluşmak istediğini söyledi. Bizi, 1206 Sokak
olarak hatırladığım sokaktaki bir eve götürdü. Bina numarası 12,
daire numarası 6 diye hatırlıyorum. Bizi bıraktı ve çıktı. Daha
sonra Fırat Alakuş, adını bilmediğim başka biriyle geldi.
Fırat Alakuş, bu esnada bize, Hami'nin, Teğmen Hasan Sevimli'yi
getireceğini söyledi. 'Buradakiler, yarın görevi yapacağınız ekip,
sen Hasan'la da tanışırsın.' dedi. Fırat Alakuş'un elinde operasyon
yapacakların olduğu bir liste vardı."
Güven, Fırat Alakuş'un orada kendilerine, "bir abinin MİT
tarafından kaçırıldığı", onu kurtarmak için özel operasyon
yapacaklarını, bu nedenle 15 Temmuz'da saat 18.30'da herkesin
operasyon elbiseleri, bot, çelik yelek ve çelik başlıklarla Akıncı
Üssü'nde olmasını söylediğini aktardı.
Güven, "Bize, 'Eğer nizamiyede almayacak olurlarsa (Özel
Kuvvetlerden geliyoruz, göreve gideceğiz, üs komutanının da bilgisi
var) dersiniz, içeriye girersiniz' dedi. Bundan sonra Fırat Alakuş
ayrıldı. Daha sonra Şener Kısaç ve Selçuk Topal da ayrıldı. Daha
sonra ayrıldık ve evlerimize gittik. Ertesi gün Fırat Alakuş beni
aradı. Kendisini evinden almamı söyledi. Evden alırken Alakuş'un
yanında yeni tip kamuflaj renkli iki paraşüt çantası vardı. Bunları
aracıma koydu ve 'Muhafız Alayı'na gidelim' dedi." şeklinde ifade
verdi.
Emin Güven, 15 Temmuz günü Muhafız Alayı'na 15.30 sularında
ulaştıklarını, Fırat Alakuş'un kamelya gölgesinde 5-6 kişinin
bulunduğu masaya gittiğini, buradakiler arasında Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan'ın Başyaveri Albay Ali Yazıcı'nın sivil olarak
bulunduğunu, diğerlerini tanımadığını belirterek, şöyle devam
etti:
"Masanın üzerinde otel ya da tatil köyü olabileceğini
değerlendirdiğim, üzerinde Marmaris yazan, uydu görüntüleri olan
kroki ve planlar vardı. Fırat Alakuş ve diğerleri bu planlar
üzerinde konuşuyorlardı. Bu sırada Fırat Alakuş, 'Çantamı al, şunu
al, bunu getir' diyerek beni masadan birkaç kez gönderdi. Bunlar
masanın etrafında konuşurlarken, konuşmalardan duyduklarıma göre,
Cumhurbaşkanı'nın yeri öğrenilecek, bir ekip gidip Cumhurbaşkanı'nı
alacaktı ancak tam yerini bilmiyorlardı. Masa üzerindeki krokiler
de Cumhurbaşkanı'nın olabileceği muhtemel yerlerdi. Ali Yazıcı'nın
görevi, Marmaris'e giderek Cumhurbaşkanı'nın yerini öğrenmek ve
koordinatını Fırat Alakuş'a bildirmekti. Ali Yazıcı, 'Ben
Cumhurbaşkanı'nın yanına gider, yerini öğrenirim, benden
şüphelenmezler' diyerek, bu görevle görevlendirilmişti.
Cumhurbaşkanı'nı Fırat Alakuş'un ekibi veya akademiden gelecek ekip
alacaktı. Söz konusu ekipte Şükrü Seymen'in de olduğunu Fırat
Alakuş'tan duydum. Ali Yazıcı, 'Eğer Cumhurbaşkanı'nın yerini
öğrenmede sıkıntı yaşarsak ben Cumhurbaşkanı'nı arayarak,
Antalya'ya giderken beni Sayın Genelkurmay Başkanımız aradı, size
iletmek üzere bir zarf verdi. Paralel Yapı ile ilgili çok önemli
bilgiler var, sizinle onu görüşeceğim' derim ve bu bahane ile
Cumhurbaşkanı'na ulaşabiliriz' dedi. Bu maksatla elinde boş bir
zarfı da hazırlamıştı."
GERÇEĞİ MUHAFIZ ALAYINDA ÖĞRENDİM
Kurmay Albay Fırat Alakuş'un, darbe girişiminden bir gün önce
buluştukları evde, "Bir abiyi kurtaracağız" dediğini ancak gerçeği
Muhafız Alayı'nda öğrendiğini anlatan Güven, "Ben gerçeği öğrenince
operasyon ekibinde yer almamak için belimin ağrıdığını, operasyona
katılamayacağımı söyledim. Bunun üzerine Fırat Alakuş, bana, 'O
zaman sen Ali Yazıcı'nın koruması ve şoförü olursun' dedi. Ben de
bu durumun operasyonda görev almaktan daha iyi olduğunu, yolda bir
yerlerde bir mazeret bulup ayrılabileceğimi ve oradan Bodrum'a
geçebileceğimi düşünerek kabul ettim." ifadelerini kullandı.
Alakuş'un Muhafız Alayı'ndan kendi aracıyla ayrılacağını, bu
nedenle aracının anahtarını Alakuş'a verdiğini belirten Güven,
kendisinin de Ali Yazıcı ile Marmaris'e gitmek üzere Ali Yazıcı'nın
tahsisli aracıyla Muhafız Alayı'ndan ayrıldıklarını söyledi. Aracı
kendisinin kullandığını belirten Güven, eve uğrayıp tabancasını
aldığını, sonra yola devam ettiklerini aktardı.
Ali Yazıcı'nın yolda telefonla Cumhurbaşkanı'nın yanından aradığını
düşündüğü kişilerle konuştuğunu ve "Antalya'da maç yapılacak,
bakmaya gidiyorum." gibi ifadeler kullandığını anlatan Güven, "Bunu
asıl niyeti maskelemek maksadıyla söylediğini düşünüyorum.
Yolculuğun ilerleyen kısmında Cumhurbaşkanı'nın yanında arayanlarla
görüşürken 'öyle mi olmuş', 'vah vah' şeklindeki sızlanmaları da
deşifre olmamak için yaptığını düşünüyorum." şeklinde savunma
yaptı.
Güven, daha sonra Ali Yazıcı'yı arayan birinin "İşler karıştı,
Çiğli'ye gidin." dediğini belirterek, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Bu sırada Muğla'ya girmek üzereydik, Denizli'yi geçmiştik. İzmir'e
2 saatlik mesafede bulunuyorduk. Gece yarısı Çiğli Askeri Üssüne
ulaştık. Çiğli'deki üste üs komutanının odasına girdiğimizde 2
albay, bir yarbay ve 3 binbaşı vardı. Odadakiler darbe girişimi
konusunda şaşkındı. 'Burada muharip uçak yok.' dendiğini duydum.
Odadaki Ali Yazıcı'nın daha önce yurt dışında birlikte çalıştığı
için tanıdığı ve sarıldığı subayın bir göreve gitmek üzere evinde
çantalarını hazırladığını ancak birlikten çağrıldığı için apar
topar üsse geldiğini söylediğini işittim. Ali Yazıcı odadakilere,
'Ben başyaverim. Antalya'ya maç için gidiyorduk. Darbe olunca
burası güvenli diye buraya geldik.' dedi. Çiğli'nin neden
seçildiğini bilmiyorum. Çiğli'den sabah Ali Yazıcı ile çıktık ve
ben Nilüfer firmasına ait terminali görünce orada indim."
"OLAYLAR ÖĞRENİNCE ÇOK KORKTUM"
Bodrum'da olayı öğrenince çok korktuğunu savunan Güven, olaylar
sırasında kendisinin birlikten iki defa arandığını, bunlardan
birinin, Çiğli'deki üsse vardıktan bir süre sonra, 01.00 civarında
olduğunu hatırladığını anlattı.
Cep telefonundan arayan numaranın kayıtlı olmadığını bildiren
Güven, Harekat Merkezi'nden ismini bilmediği bir başçavuşun,
"Ankara'da kalanları tespite çalışıyoruz." dediğini, kendisinin ise
izinde olduğunu söylediğini kaydetti.
Diğer görüşmenin ise 16 Temmuz'da, Ali Yazıcı'dan ayrıldıktan sonra
gerçekleştiğini aktaran Güven, "Sesinizi duymak için aradık."
denildiğini bildirdi. Kampa ulaşana kadar annesi ve halasıyla
telefonda görüştüğünü belirten Güven, Fırat Alakuş'u da aradığını
ancak telefonunun kapalı olduğunu ifade etti.
Güven, şu beyanda bulundu:
"Aileme bir şey yaparlar' diye korkuyorum. Bana, aileme bir şey
yapılacağına ilişkin herhangi bir tehditte bulunmadılar ancak
birliğimizi basıp, arkadaşlarımızı şehit eden bu zihniyetin her
şeyi yapabileceğini düşünüyorum. Çocuklarımı ve eşimi düşünüyorum,
tedirginim."
Güven, "Cemaatin subaylara farklı, astsubaylara farklı davrandığı
söyleniyor. Bu konuda ne biliyorsun?" sorusu üzerine, astsubayların
da olduğu ortamda abilerle görüşmediğini, dolayısıyla böyle bir
farkı bilmediğini ve başkasından da duymadığını kaydetti.
CEMAATLE İLK TEMASIM HARP OKULUNDA
Cemaat ile ilk temasının ne zaman, nasıl başladığı ve bugüne nasıl
geldiğine yönelik soruyu da yanıtlayan Güven, Harp Okulundayken
görüştüğü kişinin "İhsan" değil, bir başkası olduğunu ve ismini
hatırlamadığını ifade etti.
Bahçelievler Deneme Lisesindeyken kendisini "Murat" adlı, soyadını
hatırlamadığını bir arkadaşının "bunlarla" tanıştırdığını bildiren
Güven, Harp Okulundayken görüşmeye tek gittiğini belirtti.
Güven, sınıf okulundayken cemaatten tanıdığı, jandarma olan devre
arkadaşı Yavuz Başayar'ı bildiğini aktararak, kendisinin
Tunceli'ye, arkadaşının ise başka bir yere gittiğini ve şu anda
irtibatlarının bulunmadığını savundu.
Sınıf okulunda irtibatta olduğu kişiyle Kozyatağı'ndaki evlerde
görüştüğünü, burada kitap okunduğunu, görüşmelerde kendilerinden
"hizmet" için para istendiğini ifade eden Güven, bu sırada ailesine
de baktığı için çok fazla para vermediğini bildirdi.
Tunceli'ye tayin olduktan sonra, Ankara'da izinde bulunurken,
İstanbul'dan adını hatırlamadığı bir abinin kendisini arayarak,
"Ankara'da olduğunu ve buluşmak istediğini" söylediğini kaydeden
Güven, görüşmede kendisini Malatya'da bulunan bir başka "abi" ile
görüştürdüğünü aktardı. Güven, tanışmalarına aracılık eden kişinin,
Malatya'daki kişiyle görüşmeye devam edeceğini söylediğini
belirterek, "Malatya'daki abi ile izinlere gelirken veya giderken,
bir gün kalmak suretiyle görüşüyorduk. Onunla da irtibat şeklimiz
yukarıdaki gibi, onun beni araması ile oluyordu. Bizden para
isterlerdi. 'Bu paraları fakir öğrencileri okutmak için
kullanıyoruz.' diyorlardı" beyanında bulundu.
Tunceli'den 1998'de Kahramanmaraş'a atandığını, oraya gidince
Malatya'daki "abi"nin kendisini Gaziantep'te bir başka "abi" ile
tanıştırdığını ve artık onunla görüşeceklerini söylediğini anlatan
Güven, şunları kaydetti:
"Gaziantep'te de irtibatımız yine aynı şekilde devam etti.
Maraş'tayken görevlere gidip geldiğim için daha seyrek
görüşüyorduk. Belirli bir periyodu yoktu. Maraş'tayken Azerbaycan'a
göreve gittim. Görevi tamamlayıp Maraş'a geldim. Döndüğümü
öğrenmişler. Beni aradılar, görüştük. Azerbaycan'da görevliyken bir
kızı sevdim. Abiler onunla evlenmeme izin vermedi. Onlardan gizli
evlendim. Evlendikten sonra daha az görüşmeye başladım. Para da az
veriyordum. 2000 ve 2003 arasında en fazla 10 görüşme yaptım."
Eruh'ta görev yaparken Gaziantep'teki "abi" ile görüşmeye devam
ettiğini anlatan Güven, görüşmelere tek gittiğini bildirdi. Güven,
Özel Kuvvetler Komutanlığına tayin olması konusunda "abiler" ile
herhangi bir konuşması olmadığını, onların bu kadar güçlü olduğunu
düşünmediğini ifade etti.
Ankara'ya geldikten sonra bir başka "abi" ile tanıştırıldığını
belirten Güven, görev dönüşlerinde kendisini çağırdıklarını,
görevden döndüğünü nasıl haber aldıklarını ise bilmediğini
aktardı.
Görüşmek istemediği için 2-3 kez cep telefonu numarasını
değiştirdiğini savunan Güven, "Benden para istiyorlardı. Ben de
'Vereyim de kurtulayım' diyordum. 'Hizmetten koparsan işin rast
gitmez, kaza olur, başına bir şey gelir.' diyorlardı. 'Araç, ev
alırken bize sor.' diyorlardı. 'Namazı açıkta kılmayın.'
diyorlardı" ifadelerini kullandı.
Güven ayrıca, 2013-2014 yıllarında tabur komutanlığı yaptığı
dönemde "İhsan" isimli kişinin, taburundaki isimlerle ilgili "Bu
iyi, buna dikkat et, bundan zarar gelmez, vatansever" gibi bilgiler
verdiğini anlattı.
YAVER 'TANIMADINI' SÖYLEMİŞTİ
Soruşturma kapsamında tutuklanan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın Başyaveri Albay Ali Yazıcı ise savcılıktaki ifadesinde,
15 Temmuz'da 16.30 sıralarında kendisine tahsis edilen plakasını
hatırlayamadığı araçla Muhafız Alayı'nın kapısından çıkacağı sırada
avlunun içinde yarbay olduğunu söyleyen sivil giyimli kişinin
yanına geldiğini ve Antalya'ya gideceğini söylediğini
belirtmişti.
Yazıcı, ifadesinde "Bu kişi bana 'Nereye gidiyorsun?' diye sordu.
Ben de Antalya'ya gideceğimi söyledim. O da 'Beni de Antalya'ya
götürür müsün?' diye sorunca 'Gel, götüreyim' dedim. Ben arabaya
bindikten sonra ismini sordum, o bana isminin Emin olduğunu, yarbay
rütbesinde bulunduğunu söyledi. Ben bu şahsı görsem tanırım.
Çıktığım kapıda güvenlik kamera kayıtları belki vardır." demişti.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar