Yahudi yerleşim birimleri, Oslo "ümitlerini" seraba döndürdü

- Arap Araştırmaları Derneği Haritalar Dairesi Müdürü Halil Tüfekçi: "Oslo Anlaşması'nın imzalandığı 1993'de Batı Şeria'da 105 bin, Doğu Kudüs'te 153 bin Yahudi yerleşimci bulunurken, şu anda sayıları Batı Şeria'da 450 bin, Doğu Kudüs'te 220 bine ulaştı" "Oslo Anlaşması imzalandığında, Kudüs'ün başkent olduğu bir Filistin devleti olabilirdi. Ancak şu anda imkansız" - El Halil Üniversitesi'nde Siyasi Bilimler alanında dersler veren Bilal eş-Şevbeki: "FKÖ ile İsrail arasında 13 Eylül 1993'de imzalanan Oslo Anlaşması, Filistin tarafının omzunda yük haline geldi" -Filistinli siyasi analist ve yazar Abdulmecid Suylem: -"25 yıllık acı tecrübenin ardından anlaşmanın yeniden gözden geçirilmesi ve yeni bir siyasi metin hazırlanması gerekiyor"

Google Haberlere Abone ol
Yahudi yerleşim birimleri, Oslo "ümitlerini" seraba döndürdü

RAMALLAH (AA) - KAYS EBU SEMRA - Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile İsrail arasında 13 Eylül 1993'de imzalanan Oslo Anlaşması'nın üzerinden geçen 25 yılın ardından Yahudi yerleşimcilerin sayısının yaklaşık 3 kart artması, Filistinlilerin bağımsız devlet kurma ümitlerini seraba döndürdü.

İsrail ile Filistin temsilcilerinin üst düzeyde ilk kez yüz yüze görüşerek anlaşma çabası olarak tarihe geçen Oslo Anlaşması'ndan 25 yıl sonra Filistin sorunu hala çözülemedi ve işgal devam ediyor.

Filistin ve İsrail'de yaşanan son gelişmeler çerçevesinde 25 yıl önce Norveç'in başkenti Oslo'da yapılan anlaşmayı AA muhabirine değerlendiren uzmanlar, İsrail'in çıkarlarına hizmet eden bazı şekli uygulamaların dışında Tel Aviv yönetiminin anlaşmaya bağlı kalmadığını ve Yahudi yerleşimcilerin sayısının yaklaşık 3 kat artmasının, Filistinlilerin bağımsız devlet kurma ümitlerinin imkansız bir hale geldiğini ifade ediyor.

-Oslo'dan 25 yıl sonra Yahudi yerleşimcilerin sayısı 3 kat arttı

Arap Araştırmaları Derneği Haritalar Dairesi Müdürü Halil Tüfekçi, Batı Şeria'da 116'sı ruhsatsız 243, Doğu Kudüs'te ise 15 Yahudi yerleşim birimi kurulduğunu belirtti.

Tüfekçi, "Oslo Anlaşması'nın imzalandığı 1993'de Batı Şeria'da 105 bin, Doğu Kudüs'te 153 bin Yahudi yerleşimci bulunurken, şu anda sayıları Batı Şeria'da 450 bin, Doğu Kudüs'te 220 bine ulaştı." dedi.

Filistinlilerin Oslo Anlaşması yapıldığında Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs'ü de kapsayan 1967'de İsrail'in işgal ettiği topaklarda bağımsız bir Filistin devleti kurmalarına zemin hazırlayacağı ümidi taşıdığını ifade eden Tüfekçi, Yahudi yerleşim birimlerinin, anlaşmayı takip edecek beş yıllık geçiş döneminin ardından Filistin devletinin kurulmasına yol açması beklenen Oslo Anlaşması'nın başarısızlığındaki en önemli faktörlerden biri olarak görüldüğünü kaydetti.

Geçmişte İsrail ile yapılan müzakerelerde İsrailli müzakerecilerin, toprak takası anlaşması çerçevesinde bazı büyük yerleşim birimlerinde kalmak istediklerinden bahsettiklerini ancak şu anda İsrail'in uzak olanlar da dahil hiçbir yerleşim biriminden vazgeçmeyeceğini ifade eden Tüfekçi şunları kaydetti:

"İsrail hükümeti her yerde Yahudi yerleşim birimleri yapmaya koyuldu. İsrail gelecekte kurulacak Filistin devletinin başkenti olmasına imkan vermemek için Doğu Kudüs'ün Ras el-Amud, Silvan ve Şeyh Cerrah gibi Filistin mahallelerinde yerleşim birimleri kurdu. Uluslararası toplum Yahudi yerleşim birimlerini İsrail'in yanında bir Filistin devleti kurulmasını öngören iki devletli çözüme engel olarak görüyor. "

-Trump'tan sonra yerleşim birimleri arttı

ABD Başkanı Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana Yahudi yerleşim birimlerinde yeniden canlanmanın gözlemlendiğini söyleyen Tüfekçi, her gün yeni Yahudi yerleşim birimleri planlarını duyduklarını ifade etti.

İsrail'in 2005'de Gazze Şeridi'ndeki yerleşimleri boşalttığını, bölgedeki Yahudi yerleşimcilerin ve İsrail askeri noktalarından tahliye edildiğini belirten Tüfekçi, aynı senaryonun Batı Şeria için mümkün olmadığını zira Batı Şeria ve Kudüs'teki yerleşimlerin, İsrail'e su, ekonomi ve güvenlik açısından yarar sağladığını, İsrail'in ise bunu dini bir görev olarak gördüğünü söyledi.

Tüfekçi, "Oslo Anlaşması imzalandığında, Kudüs'ün başkent olduğu bir Filistin devleti olabilirdi. Ancak şu anda imkansız." dedi

- Filistinliler ile İsrailliler anlaşmayı farklı yorumluyor

Filistin Kurtuluş Örgütü Müzakere Dairesi yaptığı araştırmada, ilk Oslo Anlaşması'nın tarafların nihai statü müzakerelerinin sonucunu bekleyen Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nin statüsünü değiştirecek herhangi bir adım atmanın uygun olmadığını öngördüğü belirtildi.

İsrail'in buna bağlı kalmak yerine, bu geçiş döneminde yerleşim birimleri inşa etmeye, Batı Şeria'da daha fazla toprak elde etmeye devam ettiği aktarılan araştırmada, Yahudi yerleşimcilerin sayısının ciddi oranda artmasının, müzakerelerin sonucunu bekleyen bu alanların statüsünü değiştirme yönünde herhangi bir adım atılmaması taahhüdüyle tamamen çeliştiği vurgulandı.

İsrailli yetkililer ise geçtiğimiz yirmi yıl boyunca defalarca Oslo Anlaşması'nın İsrail'e Filistin topraklarındaki yerleşim faaliyetlerini durdurma yükümlülüğü getirmediğini ileri sürdü.

Batı Şeria'nın güneyindeki El Halil Üniversitesi'nde Siyasi Bilimler alanında dersler veren Bilal eş-Şevbeki, Oslo Anlaşması'ndan geriye, Filistin yönetimine özel yükümlülükler kaldığını, İsrail'in ise anlaşmaya göre Filistin'in kontrolü altındaki bölgelerde sorumluluklarını yerine getirmediğini söyledi.

-Oslo Filistin'e yük oldu

Şevbeki, "FKÖ ile İsrail arasında 13 Eylül 1993'de imzalanan Oslo Anlaşması, Filistin tarafının omzunda yük haline geldi." ifadesini kullandı.

Anlaşmanın aslında "Filistin, İsrail ve uluslararası toplum" olmak üzere 3 tarafa hizmet etmesi amacıyla yapıldığını aktaran Şevbeki, haklarını alabilmesi için başta en çok Filistinlilerin işine yarıyor gibi gözükse de İsrail'in sorumluluklarını taşımaması sebebiyle durumun tersine döndüğünü kaydetti.

Filistin otoritesinin yetkilerinin, siyasi boyutları olmadan, sağlık ve eğitim alanına indirgenmek istendiğini ifade eden Şevbeki, Oslo Anlaşması'ndan hedefin, Filistin devletinin kurulması olduğunu ancak İsrail'in yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerini genişletmesi ve Kudüs'ün Batı Şeria'dan koparılması nedeniyle bunun gerçekleştirilemediğini söyledi.

Şevbeki, 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan Filistin devletinin kurulmasını teyit eden uluslararası toplum ve örgütlerle işbirliği yaparak Oslo Anlaşması'nın yükünden kurtulmak için yeni bir strateji belirlenmesinin önemine işaret ederek, FKÖ'nün bizi Filistin devletine taşıyacak bir plan ve program dahilinde Oslo'dan kurtulmak için çalışması gerektiğini söyledi.

-Formalite anlaşmalar İsrail'e yarıyor

Filistinli siyasi analist ve yazar Abdulmecid Suylem de İsrail'in kendi çıkarlarına hizmet ettiği için tutunduğu bazı formaliteler dışında anlaşmadan geriye bir şey kalmadığını söyledi.

İsrail'in hiçbir maddesine uymadığı anlaşmaya Filistin tarafının riayet etmesinin mümkün olmadığını, bu şartlarda Filistin'in anlaşmaya bağlı kalmasının Filistinlilere sadece bir yük olduğunu belirten Suylem, "25 yıllık acı tecrübenin ardından anlaşmanın yeniden gözden geçirilmesi ve yeni bir siyasi metin hazırlanması gerektiğini" dile getirdi.

Suylem, ABD yönetiminin İsrail lehine attığı adımların, anlaşmayı tamamen bitirdiğine işaret ederek, "Bundan sonra yapılacak herhangi bir müzakere, uluslararası meşru kararlar temelinde çeşitli uluslararası taraflar gözetiminde olmalı." ifadesini kullandı.

Yabous Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde araştırmacı Süleyman Beşarat, İsrail'in Batı Şeria'daki A, B ve C bölgelerindeki yetki paylaşımı başta olmak üzere Oslo Anlaşması'nın üzerine kurulu olduğu dinamikleri yıktığını ve pratikte İsrail'in tüm bölgelerde geniş çaplı bir şekilde otorite kurduğunu söyledi.

Beşarat, diğer taraftan şu anda mevcut olmasa da, İsrail'i işgalci bir devlet olarak göstermek yerine, Filistin meselesini yönetmek için mali bir teminat sağlama anlamında, Filistin-İsrail ilişkilerini ve Filistin meselesini uluslararası ilişkiler bağlamında düzenleyen bir çerçeve kullanıldığının altını çizdi.

Filistinlilerin, İsrail ile mevcut ilişkilerin şeklini yeniden reforme etmesi gerektiğini belirten Beşarat, bunun Arap ülkelerinin ve bölgesel güçlerin desteğiyle siyasi baskı yapılmasını gerekli kıldığını ifade etti.

-Oslo Anlaşması

İki taraf arasındaki barış anlaşması çabalarının çerçevesini çizen Oslo Anlaşması, 13 Eylül 1993'de dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres ile o zaman FKÖ'nün müzakereci ismi Mahmud Abbas tarafından Washington'da imzalanmıştı.

Anlaşma töreninde dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, Dışişleri Bakanı Warren Christopher, Rusya Dışişleri Bakanı Andrei Kozyrev ile daha sonra Filistinlilerle barış çabaları nedeniyle İsrailli bir sağcının suikastı sonucu yaşamını yitiren İsrail Başbakanı İzak Rabin ile FKÖ Başkanı Yasir Arafat da hazır bulunmuştu.

Anlaşma gereğince Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde Filistinliler için özerk yönetim kuruldu.

Yorumlar