Uyuşturucu baronu 2 ayrı oturum izni almış

Joseph Johannes Leijdekkers, Avrupa’nın en büyük uyuşturucu baronlarından biri olarak biliniyor. Hollanda doğumlu olan Leijdekkers, "Tombul Jos" lakabıyla da tanınıyor. Türkiye'de lüks bir villa satın alarak oturum izni alan Leijdekkers, bununla da yetinmedi ve sahte bir kimlik üzerinden ikinci bir oturum izni daha aldı. Bu olay, Türkiye'deki yargı ve güvenlik sistemleri üzerinde ciddi tartışmalara yol açtı.

VİLLA SATIN ALARAK OTURUM İZNİ

Leijdekkers, Türkiye'de yaşamak için ilk olarak kendi adıyla oturum izni aldı. Bu izni, Muğla'da satın aldığı bir villa üzerinden elde etti. Oturum izninin yanı sıra Türkiye vatandaşlığı için de "uygunluk" belgesi verildi. Ancak, elde edilen yeni bilgilere göre Leijdekkers, bu iznin yanı sıra sahte bir kimlik kullanarak ikinci bir oturum izni daha aldı.

SAHTE KİMLİKLE İKİNCİ OTURUM İZNİ

Polisin Bodrum Yalıkavak'ta gerçekleştirdiği bir operasyonda, Leijdekkers'ın sahte kimliği olan "Daniel Ernst" adına düzenlenmiş bir oturum izni kartı daha bulundu. Bu durum, Avrupa’nın en büyük uyuşturucu baronunun Türkiye’de iki farklı isimle oturum izni aldığını gözler önüne serdi.

Yasalara göre, oturum izni başvurusunda bulunan kişilerin parmak izi ve biyometrik fotoğrafları alınır ve bu bilgilerin farklı kimliklerle tekrar kullanılması mümkün değildir. Ancak Leijdekkers'ın hem kendi adıyla hem de sahte bir kimlikle oturum izni almış olması, Türkiye'deki sistemin güvenilirliğini sorgulatıyor.

PARMAK İZİ VE BİYOMETRİK BİLGİLERLE ALDATMA

Tombul Jos'un kendi adıyla aldığı oturum izninde 1 Temmuz 1991 doğumlu olduğu belirtilirken, "Daniel Ernst" adına düzenlenen sahte kimlikte ise 22 Eylül 1992 doğumlu olarak görünüyor. İki oturum izninin de Muğla’da aynı yetkililer tarafından düzenlendiği düşünülüyor. Bu durum, Türkiye’deki yetkililerin parmak izi ve biyometrik fotoğraf gibi güvenlik önlemlerini nasıl atlattığına dair ciddi soru işaretleri doğuruyor.

YETKİLİLERİN SORUMLULUĞU

Tombul Jos'un Türkiye’de iki farklı isimle oturum izni almış olması, sadece büyük bir güvenlik zafiyeti değil, aynı zamanda bu izni veren yetkililerin sorumluluğunu da gündeme getiriyor. Türkiye’deki sistemlerin nasıl böyle bir hataya izin verdiği ve bu hatanın nasıl gerçekleştiği, yetkililerin açıklamalarını bekleyen kritik sorular arasında yer alıyor.

Bu skandal, Leijdekkers'ın Türkiye’deki faaliyetlerini, kimlerle işbirliği yaptığını ve bu süreçte kimlerin rol oynadığını daha yakından incelemeye sevk ediyor. Güvenlik güçleri ve adli makamlar, bu olayın tüm boyutlarıyla araştırılması gerektiğini vurguluyor.