Uluslararası İstanbul Film ve Televizyon Forumu

- Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ateş: - "Medya bağlamında kültürel etkileşim olduğunda da insanlar diğer insanların kültürlerini öğrenebilmek için yabancı dizi ve filmleri izlemeyi tercih ediyor. İyi ki kültürel etkileşim var. Kültürlerin iyisi kötüsü olmaz, yeter ki kültürel etkileşim insanları daha iyiye götürsün" - Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Avşar: - "Bizler medya profesyonelleri olarak geleceği düşünmek, tasarlamak durumundayız. Geleceği düşünüp, tasarlarken izleyici eğilimlerine bakacağız, izleyici taleplerine bakacağız, onlar üzerinde hareket edeceğiz, onları önemseyeceğiz" - Ürdünlü medya yapımcısı Hajjawi: - "En çok etki yaratan Türk dizileri oldu. Çünkü kültürler arası mesafe çok uzak değil. Orta doğu ülkeleriyle özellikle yerel adetler birbirine benziyor. Arap izleyici çok fazla yabancılık çekmiyordu"

Google Haberlere Abone ol
Uluslararası İstanbul Film ve Televizyon Forumu

İSTANBUL (AA) - Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, "Medya bağlamında kültürel etkileşim olduğunda da insanlar diğer insanların kültürlerini öğrenebilmek için yabancı dizi ve filmleri izlemeyi tercih ediyor. İyi ki kültürel etkileşim var. Kültürlerin iyisi kötüsü olmaz, yeter ki kltürel etkileşim insanları daha iyiye götürsün." dedi.

Ateş, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen "IFTV-Uluslararası İstanbul Film ve Televizyon Forum ve Fuarı"nın ikinci gününde, moderatörlüğünü yaptığı "İçerik ve Kültürel Etkileşim Paneli"nde, çalışmaları hakkında bilgi verdi.

Yunus Emre Enstitüsü'nün 54 ülkede kültürel iletişim konusunda çalışmalar yürüttüğünü anlatan Ateş, "Dünyanın neresinde olursa olsun insanlar hayatı farklı şekillerde yaşar. Özellikle medya bağlamında kültürel etkileşim olduğunda da insanlar diğer insanların kültürlerini öğrenebilmek için yabancı dizi ve filmleri izlemeyi tercih ediyor. İyi ki kültürel etkileşim var. Kültürlerin iyisi kötüsü olmaz, yeter ki kültürel etkileşim insanları daha iyiye götürsün." diye konuştu.

Panelde konuşan Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zakir Avşar, kültür endüstrisinin gittikçe büyüyen, özellikle teknolojik gelişmelerle sürekli şekillenen bir alan olduğunu ifade etti.

Küreselleşmeyle kültürel anlamda "tek tipleşme" iddialarının da olduğunu belirten Avşar, "Bu iddialar doğru olduğu kadar yanıştır da. Evet tek tipleşme var ama aynı zamanda küre-yerelleşme dediğimiz bir kavram da var, yerelleşme de var. Herkesin teknolojiyle kendi kültürel motiflerini, kültürel ürünlerini dünyanın her tarafına mal edebilme imkanları da doğmaktadır." dedi.

Ana konuyu endüstrinin belirlediğini dile getiren Avşar, "Bu endüstri olmazsa insanlar kendi ürettikleri içerikleri facebook, twitter, instagram gibi sosyal mecralarda kendi konularını, kendi içeriklerini, kendi haberlerini üretir ama sonunda çözülür. Bizler medya profesyonelleri olarak geleceği düşünmek, tasarlamak durumundayız. Geleceği düşünüp, tasarlarken izleyici eğilimlerine bakacağız, izleyici taleplerine bakacağız, onlar üzerinde hareket edeceğiz, onları önemseyeceğiz. Bu konuda her gün araştırma yapılmaktadır. Ona göre de bu devasa endüstri işlemektedir." ifadelerini kullandı.

Avşar, medya içeriklerinin belirleyici olduğunu da dile getirerek, şunları kaydetti:

"İçerik her şeydir. İçerik belirleyicidir. 'İçerik her şeydir' derken burada müdahaleci bir anlayışı değil tam tersi liberal bir anlayışı da savunmamız gerekmektedir. RTÜK Başkan Vekilliği yaptım. Türkiye'de medyayı denetleyen ve düzenleyen kurumun bir üyesiydim. Bize sürekli izleyiciden şikayetler, talepler gelir. Bu konuların yasal zeminleri üzerine de çok çalışmalar yapmış bir insan olarak söylüyorum. Bu alanları yasalarla yasaklarla düzenleyemeyiz. Olabildiğince libere etmek durumundayız, piyasaya bırakmak durumundayız. İnsanların iradesine bırakmak durumundayız. İnsanlar hayatlarında kaliteyi arıyor. İnsanların vakti gittikçe azalıyor. Hepimiz çok hızlı bir hayat içinde, çok fazla etkinliklerde günü tüketiyoruz. Bu tükettiğimiz gün içinde medya içerikleriyle muhatap olurken hepimiz o günkü hayat tarzımıza daha uygun olanının arayışı içindeyiz. İnsanlara güvenmek durumundayız."

Avşar, kültürel endüstri konusunda profesyonel düşünülmesi gerektiğini vurgulayarak, kültürel değerlere saygı duyarak etkileşim olması gerektiğini söyledi.

Ürdünlü medya yapımcısı Bassam Hajjawi de televizyonun Arap ülkelerinde, 1950'li yıllarda ilk olarak Irak'ta yayına başladığını anlatarak, imkanların o dönem çok kısıtlı olduğunu ancak zamanla geliştiğini söyledi.

Hajjawi, televizyonların Arap ülkelerinde yayın yapmasıyla etkileşim olduğunu, Arap gençlerinin farklı kültürlere ilgi duymaya başladığını anlatarak, "Meksika, Avrupa ve Türk dizileri başladı. En çok etki yaratan Türk dizileri oldu çünkü kültürler arası mesafe çok uzak değil. Orta Doğu ülkeleriyle özellikle yerel adetler birbirine benziyor. Arap izleyici çok fazla yabancılık çekmiyordu." dedi.

Panelistler, daha sonra katılımcıların sorularını yanıtladı.

Yorumlar