Türkiye ve Libya arasında deniz sınırı anlaşması masaya gelebilir

Batı destekli "Arap Baharı" görünümlü "kışta" devrilen Muammer Kaddafi'nin ardından Libya'nın iki yakası bir araya gelmiyor. Ülkeyi kontrol altında tutan güçlerden biri olan General Halife Hafter özellikle Fransa, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından destekleniyor. Trablus merkezli Ulusal mutabakat hükümeti ise Türkiye ve BM tarafından destekleniyor. General Hafter ise Türkiye'yi bu destekten ötürü her fırsatta tehdit etmeye devam ediyor.

Google Haberlere Abone ol
Türkiye ve Libya arasında deniz sınırı anlaşması masaya gelebilir

Sahip olduğu zengin yeraltı kaynaklarıyla 'batı'nın her zaman ilgi odağı olan Libya’da 42 yıllık Kaddafi yönetimin 'bahar' görünümlü darbeyle indirilmesinin ardından Libya bir türlü düzlüğe çıkamadı.

Ülkenin yönetimi hem de ekonomik kaynakları rakip gruplar arasında bölünmüş durumda. Ülkenin doğusunda, Mısır sınırına yakın Tobruk'ta bulunan Temsilciler Meclisi, başkentte ise Trablus merkezli Ulusal mutabakat hükümeti ortaya çıktı. Ülkedeki yüzlerce irili ufaklı silahlı gruplar ve dış güçler de bu bölünmüşlüğe göre pozisyon aldı.

Türkiye'yi doğrudan hedef aldılar

Libya'da söz sahibi olmak isteyen dış güçlerin sadece siyasi açıdan değil, ekonomik ve askeri açıdan da desteklediği Hafter’in arkasında bulunan ülkeler, Türkiye'nin doğrudan hedef alınması için baskısını her geçen gün artıyor. Hafter'in "Türkiye’ye ait uçar ve yüzer tüm unsurları hedef alacağız, ülkedeki Türkleri tutuklayacağız" şeklindeki 'savaş ilanı' sayılabilecek cümleleri ülkemizden sert tepki gördü.

Peki, Türkiye bu söylemlerin dışında hangi adımları eyleme dökebilir ve bu adımlar özellikle 'Mavi Vatan'ımızı nasıl etkiler? Yeni Şafak bu sorunun yanıtını Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz'e sordu.

"Türkiye'nin deniz jeopolitiğinde Libya çok önemli"

"Libya, Doğu Akdeniz deniz jeopolitiğimizin en önemli unsurlarından biri" ifadesini kullanan Gürdeniz, Doğu Libya’da Sid Barani-Mersa Matruh hattının Fethiye ile karşılıklı kıyıdaşlığının tüm denklemleri alt üst edici nitelikte olduğunun altını çizdi.

Bu gerçekliğin ilk kez Amiral Dr. Cihat Yaycı tarafından 2009 yılında gündeme getirildiğini anlatan Gürdeniz, şunları söyledi:

"Kaddafi liderliğindeki Libya Hükümeti ile konu müzakere edilmişti. Yunanistan’ın o yıllarda emrivakilerine karşı Libya Hükümeti uyanık tutulmuştu. Kaddafi rejimi yıkılınca ülke kontrol dışı kaosa sürüklendi.

Yunanistan, ülkedeki kaos ortamından yararlandı

2014 yılına geldiğimizde Yunanistan’ın emrivaki ile Girit Güneyinde sözde Girit kıta sahanlığında ortak hat kuralı kullanarak Libya'dan neredeyse 39 bin km karelik bir deniz alanı çaldığını gördük. Girit’in Libya'dan bu kadar alanı alması uluslararası deniz hukukuna göre mümkün değil. Ancak ülkede otorite kalmayınca bu durumdan yararlanan Yunanistan, sadece yetki alanı iddia etmekle kalmayıp, bu alanlarda lisans vermeye başladı."

Libya yaşananların hesabını sorabilecek güçte değil

Bugün Yunan devlet adamlarının Girit güneyinde, Libya tarafında verdikleri lisanslarla övünür hale geldiklerini anlatan Gürdeniz, "Tabi Libyalılar bunun hesabını soramıyorlar. Neden? Çünkü donanmaları yok. Ülke paramparça" ifadesini kullandı.

"ABD tarafından desteklenen ve Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ile Mısır tarafından silahlandırılan General Hafter, BM tarafından tanınan ulusal mutabakat hükümetine karşı saldırılarını sürdürüyor" diyen Gürdeniz, Türkiye neler yapabileceğine dair şu görüşleri paylaştı:

Sadece Libya'dan değil Türkiye'den de alan çalındı

"Türkiye’nin Libya’daki varlığının itici gücü, Türkiye ile Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında acilen deniz sınırlandırması anlaşması yapılmasına yönelik olmalı. Zira Libya’dan çalınan 39 bin km karelik alanın aslında Türkiye’den de çalınan alanı kapsadığını söylemeliyiz.

Türkiye ile Libya arasında deniz sınırlandırma anlaşması yapılması Yunanistan’da deprem etkisi yaratacak kadar önemli gelişmedir. Yunanistan için kabustur. O nedenle Türkiye’nin ABD kuklası Hafter rejimine karşı Ulusal Mutabakat Hükümetini desteklemesi sadece BM’nin tanıdığı meşru hükümete destek değil, aynı zamanda Mavi Vatanın geleceğini korumakla eş değer bir hamle."

Provokasyonlara dikkat

Gürdeniz, Osaka G 20 Zirvesi’nden sonra Türkiye üzerinde manipülasyonların artabileceğine işaret ederek, "Doğu Akdeniz'de Kıbrıslı Rumlar üst üste yaşanan sürpriz Türk hamleleri ile sarsıldı.

Emperyal cephe, Mavi Vatan seferberliğinde iktidar ve muhalefeti ile bütünleşen Türk devlet sistemini zayıflatmak için her yolu deneyecektir.

Gemi personelimizi kaçırmak, algı operasyonu için sahte tehdit videolarını servis etmek, ya da Yunanistan'ı kendilerine yeni vatan olarak seçen çoğunluk FETÖ hainlerinin sosyal medya hesaplarında Yunan istihbarat ajanslarının yönlendirmesi ile yalan haberler üretmesini sağlamak gibi adımlara karşı hazır olunmalı. Somali’de 2008-2015 arasında yaşanan yoğun deniz haydutluğu ile mücadele tecrübeleri Hafter rejimine karşı da kullanılmalı. Dışişleri Bakanlığı, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile sınırlandırma anlaşmasını gerçekleştirebilmek için her yolu denemeli" şeklinde konuştu.

'Türk Kalkanı' inecek

Türkiye Libya’daki mevcut muhataplarıyla deniz yetki sınırlandırmasını öngören MEB anlaşması imzalarsa, GKRY’den Yunanistan’a uzanan işgal hattına Türk kalkanı indirilmiş olacak.

Çünkü halen Yunanistan, Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve İsrail ile yaptığı görüşmelerde Doğu Akdeniz enerjisini Avrupa’ya ulaştıracak hat olarak Türkiye ve Libya kıta sahanlığı üzerinden planlamalar yapıyor.

Yorumlar

ihsan hemen yapılsın yunan bok gibi kalsın.