Türkiye Musul'u geri almak için referandum talep edebilir
Tarihi olarak Osmanlı'nın bir vilayeti olan ve Cumhuriyet'ten sonra da geri alınması için çaba harcanan ancak alınamayan Musul için Türkiye'nin hala bazı dayanakları var. Bunlar için BM'den Musul'da bir referandum talebinde bulunulabilir. Türkiye'nin talep etmesi halinde referandum yapılabilir.
Türkiye'nin şu an uluslararası bir mesele haline gelen Musul
konusundaki girişimleri ve bundan yapacağı girişimlerinin tarihi
dayanakları bulunuyor. Türkiye isterse, Musul'u referandum ile
yeniden geri alabilir. Bunun için Birleşmiş Milletlere başvuruda
bulunması gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın işaret ettiği Misak-ı
Milli Sınırları içinde yer alan Musul'un Türkiye'nin elinden
çıkması uzun bir sürece dayanıyor; ancak Türkiye talep etmesi
halinde Musul'u geri alabilir.
TARİHİ DAYANAKLARIMIZ
Hürriyet Gazetesi'nden Verda Özer'in de bugün köşesinde belirttiği
gibi Musul’un Türkiye için anlamı aslında 4 tarihi ve hukuki ayağa
dayanıyor. Bunlardan 1.si, Misak-ı Milli (Ulusal Ant). Bugünkü
Irak, Osmanlı zamanında 3 vilayetten oluşuyordu: Musul,
Bağdat ve Basra.
Dolayısıyla Musul Vilayeti yüzyıllar boyunca Osmanlı’ya bağlıydı.
Türkiye Cumhuriyeti kurulurken 17 Şubat 1920’de ilan edilen Misak-ı
Milli’de de, “Misak-ı Milli sınırları” içindeki toprak
parçalarından biri olarak belirtilmişti.
LOZAN'DA ÇÖZÜLEMEMİŞTİ
Ankara’nın Musul’la ilgili 2. referansı ise, 1925’te yayınlanan
uluslararası rapor. Musul meselesi 1923’te imzalanan Lozan
Anlaşması’nda çözülememişti. Çünkü Türkiye, Musul’un Misak-ı Milli
sınırları içinde yer aldığını söyleyerek işgalci İngiltere'den
Musul'u kendisine bırakmasını istemişti.
Akabinde 1923-25 arasında 2 yıl boyunca Türkiye ve İngiltere ikili
görüşmelerle bu konuyu çözmeye çalıştı. Çözemeyince de, meseleyi o
zamanın Birleşmiş Milletleri olan Milletler Cemiyeti’ne
taşıdılar.
Bu kuruluş da 1925’te çok kapsamlı bir rapor yayınladı. Raporda
Musul, İngiltere mandası altındaki Irak Krallığı’na bırakılıyordu.
Ancak şartlı olarak: Musul, Türkiye ve Irak arasında “tartışmalı
bölge” ilan edilmişti. Ve bu bölgede yaşayanların azınlık
haklarının ve özel mülkiyet haklarının korunması koşuluyla Irak’a
bırakılmıştı. Ki bu koşulluluğa uluslararası hukukta “uluslararası
ilgiye mazhar prensipler” deniliyor.
Bunu da aslen Musul nüfusunun çoğunluğunun Irak’ın değil,
Türkiye’ninkine yakın olmasına dayandırıyordu. Yani çoğunluğun
etnik olarak Arap değil, Türkmen ve Kürt olmasına.
ANKARA ANLAŞMASIYLA İNGİLTERE'YE BIRAKILMIŞTI
Ankara’nın 3. hukuki dayanağı ise, 1926’da Türkiye ve İngiltere
arasında imzalanan Ankara Anlaşması. Bu anlaşmayla Türkiye,
Musul’un Irak’a ait olduğunu kabul etti. Ancak Milletler
Cemiyeti’nin raporunun belirttiği aynı koşula bağlı olarak.
Bununla birlikte; bu anlaşmaya göre Musul’dan çıkan petrol
gelirinin yüzde 10’u, 25 sene boyunca Türkiye’ye verilecekti.
DÖRDÜNCÜ DAYANAĞIMIZ
Türkiye’nin bugün Musul söyleminin 4. hukuki ve tarihi dayanağı
ise, Irak Krallığı’nın 1932’de İngiliz mandasından çıkıp
yayınladığı bağımsızlık ilanı.
Bu ilan da yine Milletler Cemiyeti’nin raporuna dayanıyordu.
İlandaki 9. ve 11. maddeler; Musul’daki azınlıkların, yani
Türkmenlerin ve Kürtlerin haklarına riayet edileceğini
belirtiyordu.
Metinde; nüfusun çoğunluğu Türkmen olan kazalarda “resmi dil Arapça
ile birlikte Türkçe olacaktır” ibaresi yer alıyordu. Yine bu
kazalarda “devlet memurlarının yeterince Türkçe bilecekleri”
garanti ediliyordu. Kısacası Musul’a bir nevi kültürel özerklik de
tanınmıştı.
REFERANDUMA GİDİLEBİLİR
Uluslararası hukukta “tartışmalı bölge” kavramı, bu tartışmanın
taraflarına birtakım haklar tanıyor.
Murat Sofuoğlu, özellikle Musul konusundaki çalışmalarıyla tanınan
bir hukukçu. Önce Ekopolitik adlı düşünce kuruluşunun, şimdilerde
de Süreç Araştırma Merkezi’nin direktörü olarak; 2007’den bu yana
bu konuda çalışıyor.
Sofuoğlu, “Musul’da istikrarsızlık artarsa ya da bölünme riski
belirirse, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’e başvurma hakkı var.
Tıpkı İngiltere gibi” diyor. Bundan kastı da, Ankara’nın Musul’un
statüsü için referandum düzenlenmesini talep etmesi.
TÜRKİYE'NİN TALEPLERİ MEŞRU
Ekopolitik’in kurucusu Tarık Çelenk de, 1992’den beri Musul
konusunda çalışan bir sivil toplumcu. Bölgeye de sık sık gidip
gelen Çelenk, Türkiye’nin Musul’da sözsahibi olmasının meşru
olduğunu savunuyor. Ancak önemli bir uyarıda bulunarak: Musul’un
nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Sünnilerin “hamisi” olarak
algılanmanın, Türkiye’nin haklılığına zarar vereceğini
vurguluyor.
Peki bu nasıl başarılabilir? Türkiye haklılığını yitirmeden ve
meselesini dünyaya doğru anlatarak, hedefine nasıl ulaşabilir?
Cumartesi devam edeceğiz.
aliosmankaya
halep ve kerkük türkiyenin vilayeti olsun mücadeleye devam edelim
Murat
Oyunlarla alinan musul ve kerkukte irakin egemenligi kalmamistir lozanda irakin toprak butunlugu bozulursa bu topraklari geri alma hakkina sahip oldugumuzu biliniz alicazda ordaki turkler kurtler araplar emperyalizmin kucaginda hergunleri aci izdirap savas kan gozyasiyla geciyor bunu bitirecek tek ulke turkiyedir
ihsan
bencede en akıllı yol bu Kerkük halep içinde geçerli tam zamanı oralarda referandum yapılsın türkiyeye bağlanmak isterlerse mücadelesini yapalım
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar