Teslim olmak yerine kendisini iki gün odasına kilitlemiş
- FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'ndaki eylemlere ilişkin, aralarında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 sanığın yargılandığı davada savunma yapan eski Üsteğmen Güngör, darbe girişimi sonrasında 17 Temmuz Pazar sabahına kadar kendisini odasına kilitlediğini anlattı
ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 221 sanık hakkında açılan davada savunma yapan Genelkurmay Personel Başkanlığında görevli eski Üsteğmen Abdullah Şevki Güngör'ün, darbe girişimi sonrasında teslim olmak yerine 17 Temmuz Pazar sabahına kadar kendisini odasına kilitlediği ortaya çıktı.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katıldı.
Darbe girişiminde Genelkurmay Personel Başkanlığında üsteğmen rütbesiyle görev yapan Abdullah Şevki Güngör savunmasında, hukuk fakültesini bitirip, avukatlık yapmaya başladığını, babası devlet memuru olmasını istediği için çeşitli sınavlara girdiğini söyledi.
Sınavların birçoğundan elendiğini, en son Kara Kuvvetleri Komutanlığı muvazzaf personel sınavında başarılı olduğunu ve 2010'da teğmen rütbesiyle işe başladığını anlatan Güngör, hukukçu ihtiyacı nedeniyle 2012'de Genelkurmay Başkanlığı personele atamasının yapıldığını belirtti. Güngör, 15 Temmuz'a kadar da Hukuk İşleri Proje subayı olarak çalıştığını, 2011'de 10 senedir tanıdığı eşiyle kendi isteğiyle evlendiğini ileri sürdü.
15 Temmuz günü silahı yanında olmadan normal mesaisine başladığını, o gün bir ay önce yazılmış şube içi nöbetinin bulunduğunu ifade eden Güngör, saat 12.00 civarlarında saat 20.00'de YAŞ provası yapılacağının söylendiğini savundu.
Güngör, Daire Başkanı Mehmet Partigöç'ün makamına evrak imzalatmak için çıktığında, Partigöç'ün, "Akşam 8.00'de prova var katılacak mısınız?" dediğini, kendisinin de katılacağını söylediğini aktardı.
Darbe günü YAŞ provasının yapıldığı Çakmak Salonu'nda toplantıya katıldığını anlatan Güngör, şu savunmayı yaptı:
"Toplantı sonrasında Partigöç bir sorun olduğunu, derhal güvenlik almamızı istedi. 'Tatbikat, Genelkurmaya saldırı olacak' gibi şeyler söylendiğini hatırlıyorum. 'Bizim ne işimiz var tatbikatta' diye düşündüm. Ben hukukçuyum elime silah bile almadım. 'Meclis kapısının orada bekleyeceksiniz' dediler, tatbikat olarak düşündüğüm için bir şeyden şüphelenmedim. Sırayla insanlara silah verildi, silahlar boştu, tatbikat diye şüphelenmedim. Çelik başlık ve hücum yeleği de verdiler. Biz almadık, çok pis kokuyordu. Üniformam kirlenmesin diye almadım. Merdivenlerden çıkarken bir binbaşı silahımı istedi, verdim. Tatbikat olduğu için önemsemedim, darbeci olsam silahımı vermem. Hatta beylik tabancamı yanıma alırdım.
Nöbet kulübesi önüne doğru yürüdük, 'Genelkurmay'a saldırı, alarm emri var' dediler. Biz hala tatbikat zannediyoruz. İlk ateş sesini saat 22.00 sularında duydum, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndan tam teçhizatlı personelin güvenlik aldığını, insanların toplandığını, tezahürat yapıldığını duydum ama ne dediklerini anlamadım. Birden tatbikatın ne kadar büyük olduğunu düşündüm, F 16'lar uçmaya başladı, büyük bir kargaşa. Merasim Sokak ve Kızılay patlaması yaşandığından terör eylemi olduğu, önlem aldığımız kanısı uyandı. ÖKK personeli de vardı, saat 02.30 gibi dışarıdan insanlar demir kapıyı kırarak girmeye başladılar, bu sırada yerde duran silahı kimse almasın diye alıp kaçtım. İnsanların içinde kaldım, haberimiz olmadan büyük bir olayın içinde olduğumu anladım. Güney nizamiyeye doğru kaçtım, şok halindeydim, helikopterden insanlara, polis arabalarına ateş edildiğini gördüm, insanlar yerde yatıyordu. Çok korktum kaçmak istedim fakat ÖKK personeli olduğunu değerlendirdiğim, rütbesi sökük, yüzü maskeli bir personel kafama silah dayadı. 'Bir yere gidemezsin, 20 kişiyi öldürdük seni de öldürürüm' deyince karşı çıkamadım, beklemek zorunda kaldım. Sabaha karşı tekrar kaçmaya çalıştım. Ayyıldız Caddesi'nden, Milli Savunma Bakanlığı tarafına doğru yürüdüm, askerler vardı, revire kaçtım. Darbe olduğunu saat 06.30'da, revirdeki televizyonlardan öğrendim."
Sanık Güngör, darbe olduğunu anladıktan sonra Karargah'ta durmaması gerektiğini değerlendirdiğini ve tekrar kaçmaya çalıştığını ancak başaramadığını savunarak, sonunda kendisini odasına kilitlediğini, 17 Temmuz Pazar gününe kadar da burada kaldığını anlattı.
Terör örgütü FETÖ üyesi olmadığını, ByLock kullanmadığını ileri süren Güngör, "15 Temmuz günü şube icap nöbetçisi olmasam karşınızda olmazdım. Hiçbir hukuksuz ve kanunsuz emri yerine getirmedim. Kimseye ateş etmedim, kimseyi rehin almadım. Hataya düşürülmüş alt rütbeli bir personel olarak kendimi tanımlıyorum." dedi.
Ankara Büyükşehir Belediyesinde çalışan eşinin ihraç edildiğini aktaran Güngör, tahliyesini ve beraatini istedi.
Daha sonra Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, Şevki Güngör'ün avukat huzurunda verdiği savcılık ifadesini okudu. Güngör, ifadesini ve kendisine gösterilen fotoğrafları kabul etti.
Silahlı bir fotoğrafı bulunduğunu belirten Güngör, "Nöbet kulübesinde yerde duruyordu, kimse basmasın diye elimde duruyor." dedi.
Bir albay ya da yarbay rütbesindeki komutanın Subay Temel Askerlik ve Subaylık Anlayışı Kazandırma (SUTASAK) öğrencilerinin nöbet tutması için saat 05.20 civarında 4-5 silah istediğini anlatan Güngör, bunun üzerine orada tanıştığı Kadir Bozan ile üçer silah alarak getirdiklerini, bir fotoğrafta da bu silahların göründüğünü söyledi. Güngör, silahların şarjörleri olmadığı için mühimmat sandığı da taşıdıklarını aktardı.
- Sorular
Mahkeme Başkanı Dik'in, "Darbe olduğunu 01.00'de anlamana rağmen niye emre itaat ettin?" sorusuna karşılık Güngör, olanları bir darbe değil, kargaşa olarak değerlendirdiğini, darbe olduğunu o saatte anlamadığını savundu.
Bunun üzerine Başkan Dik, "Sen hukukçusun, halkın üzerine ateş ediyor helikopter, bunu da görüyorsun." dedi. Güngör ise "Bu işin farklı olduğunu, bizim kandırıldığımızı, hataya düşürüldüğümüzü belirtmek için söyledim. SEGBİS kayıtlarında 'darbe' demişim ama darbeyi sabah revirde televizyondan öğrendim." savunmasını yaptı.
Duruşma savcısı Aytekin Cenikli ise "Saat 03.00'te çıkmak istediğinizi söylüyorsunuz, 'Kafama silah dayadılar, çıkamadım' diyorsunuz ama 06.00'da üstelik alt rütbede olan öğrencilere silah taşıyorsunuz, garip değil mi?" diye sordu. Güngör, tanımadığı albayın emriyle bunu yaptığını ileri sürdü.
Cenikli'nin icap nöbetinin olağanüstü durumlarda tutulduğunu belirterek, neden icap nöbetinde olduğunu sorduğu Güngör, komutanlar çıkana kadar icap nöbeti belirlediklerini ve liste halinde bu nöbeti tuttuklarını söyledi.
Savcı Cenikli'nin "Ayın 17'sine kadar kendinizi kilitliyorsunuz, bu normal bir davranış mı? Suçsuz olsanız hemen teslim olmanız gerekmez mi?" sorusu üzerine Güngör, "Darbeye katılmadığım için kendimi kilitledim." dedi. Güngör, Cenikli'nin "Tam tersine suçlu psikolojisiyle yapmış olmayasınız." sözlerine "Hayır efendim, bir gün beklememin sebebi korkmam." karşılığını verdi.
Başkan Dik'in, "Kim silah almanızı istedi?" sorusu üzerine de Güngör, "Doğan Öztürk" yanıtını verdi.
Daha sonra söz alan Başbakanlık avukatı Süleyman Ayhan'ın, saat 21.16'da silah alırken, zimmet için belge imzalayıp imzalamadığını sorduğu Güngör, "Doğru diyorsunuz, zimmet olması lazım, kağıda imza atmamız lazım ama tatbikat deyince üstüne düşmedik." ifadelerini kullandı.
Ayhan'ın, "(Darbenin içinde olsam beylik tabancamı götürürdüm) dediniz. saat 05.31'deki fotoğrafınızda elinizde kocaman 2 silah var. Bunlar varken sizin beylik tabancanıza ne gerek var?" sorusuna karşılık Güngör, "O saatte olay bitmiş, sabah olmuş." dedi.
Dışarı çıkmak istediği fakat korktuğu için çıkamadığı yönündeki beyanı hatırlatılarak, kimden korktuğu sorulan Güngör, "Dışarıda halk olduğunu bilemiyorsunuz ki." diye konuştu. Bunun üzerine Ayhan, "Ben bir şey sormuyorum başkanım, vazgeçtim." ifadesini kullandı.
Yorumlar