Şer ittifakının hedefinde Türkiye'nin nüfuz alanı var

ABD ve batılı devletlerin desteğini alarak İslam coğrafyasında Müslüman kanı döken BAE, Mısır ve Suudi Arabistan yıkım üçlüsünün son hedefi Libya oldu. Ortadoğunun şer ittifakı, Muammer Kaddafi'nin artıklarından oluşan Halife Hafter ve ordusu üzerinden Libya’da sürece etki etmek isterken, Cezayir ve Sudan’ı dizayn ederek neo-dikta düzeni için zemin hazırlama peşinde. Üçlü şer cephesinin hedeflerinden biri de Türkiye’nin Afrika’da giderek artan nüfuz alanı.

Google Haberlere Abone ol
Şer ittifakının hedefinde Türkiye'nin nüfuz alanı var

Libya’nın başkenti Trablus’ta bazı bölgeler Halife Hafter liderliğindeki Ulusal Ordu tarafından ele geçirildi. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Ümmet Partisi Genel Sekreteri Hasan el Dıggi, ABD, BAE yönetimi, Mısır ve Suudi Arabistan eli ile yeni bir yıkım planının devreye sokulduğunu söyledi.

Yeni Şafak’a konuşan El Dıggi, Halife Hafter’in harekat planının Black Water tarafından hazırlandığını ve gerçekleştirilmeye çalışılan askeri darbe sürecinin perde arkasında ABD’li Eric Prince olduğunu, operasyon maliyetinin ise Suud ve BAE tarafından karşılandığını belirtti. El-Dıggi, ‘Libya, Cezayir ve Sudan’da yaşanan gelişmeler bölge genelinde yaygınlaştırılmak istenen yeni bir yıkım projesinin hazırlık safhasıdır’ ifadelerini kullandı.

NEO-DİKTA DİZAYNI

El-Dıggi, “ABD, AB ve Körfez ittifakı öncelikli olarak Suriye Devrimi gibi Libya halk ayaklanmasını da başarısızlığa mahkum etmeyi hedefliyor. Sonrasında ise Müslüman halkların özgürlük taleplerine ağır bedeller ödeten Mısır’ın darbeci lideri Abdülfettah el-Sisi, BAE Velaiht Prensi Muhammed Bin Zayed, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ve Hafter gibi Neo-Dikta uygulamasını yaygınlaştırmak istiyor’ diye konuştu.

DOMİNO ETKİSİNDEN KORKUYORLAR

BAE Ümmet Partisi Genel Sekreteri El Dıggi, Cezayir’de istihbarat ve cunta eli ile işlenen 200 bin kişilik katliam sonrası 1999 yılında BAE eliyle, göreve getirilen Abdulaziz Buteflika’ya yönelik tepkilere, “Şu an milyonlar hesap sormak ve köhne sistemden kurtulmak için sokaklara döküldü. Suud, BAE, Mısır ve Arap sokağı Cezayir’de yaşanacak bir devrimden yüzde yüz etkilenir. Tunus ayaklanması ve sonrasından yaşanan süreçten çok daha etkin bir halk kıyamından korkan batı işbirlikçisi dikta rejimler domino etkisi endişesi ile harekete geçtiler. Libya’da yaşanan gelişmeleri biraz da bu perspektiften okumamız gerekiyor” değerlendirmesiyle dikkat çekti.

HAFTER PROJE FİGÜR

Hasan el Dıggı’ye göre Halife Hafter halk iradesine karşı ithal edilen basit bir figür. Hafter’e lojistik sağlayan en önemli merkezin BAE’deki Serbinya Askeri Üssü olduğunu kaydeden Dıggi, Mısır Siva bölgesi ve Çad’da kurulan diğer iki üssün de Ulusal Ordu’ya destek sağladığını söyledi.

Türkiye’nin nüfuz alanı hedefte

Türkiye’nin Afrika açılımı birkaç yılda büyük sonuçlar verdi. Başta Sevakin adası olmak üzere bir çok kazanım elde edildi. Ankara bu diplomasi ile ciddi manada siyasi, ekonomik, coğrafi kazanımlar elde etti. Sudan, Libya ve Cezayir’de olan bitenler aynı zamanda Türkiye’nin nüfuz alanına bir saldırıdır. Türkiye-Katar ekseninin kuşatmaya çalışıyorlar. Sudan’a yönelik en büyük baskı BAE’den geliyor. Bin Zayed yönetimi Ömer Beşir’e siyasi, ekonomik olağanüstü şantaj ve baskı uyguluyor. Başta Fransa olmak üzere bir çok Avrupa ülkesi de Türkiye’nin bu büyümesinden rahatsız. Bu sebeple de Körfez ile birlikte hareket ediyorlar. Sudan İstihbaratı şefi Salih Ghoş 2011 yılında Ömer Beşir tarafından görevden alınmıştı.

Ancak yeni dönem gelişmeleri ve BAE’nin baskısı ile 2018 yılı Aralık ayında yeniden göreve döndürüldü. Tamamen ABD ve Körfez menfaatlerini tesis etmek için dayatılan bu isim Türkiye karşıtlığını örgütleyen, yöneten isim olma özelliği taşıyor. Salih Ghoş’un göreve döndürülmesi aynı zamanda halk üzerinde estirilecek terörün de bariz göstergesidir. Libya’da varolan ve son yıllarda daha fazla ivme kazanan Türk etkisi zaten bilinen bir gerçek. Fas ve Cezayir’de de Erdoğan yönetiminin Irak, Suriye, Mısır, Libya ve Tunus’ta halkların yanında durma politikasından dolayı olağanüstü güç kazanan merkez Ankara’dır. Batılı Başkentler ve yerel kuklalarının hesaba katmadığı çok önemli bir husus var. Recep Tayyip Erdoğan döneminde takip edilen strateji rejimlerle değil halklarla kalıcı bağlar kurma yönünde oldu. İşte bu sebeple nihai olarak kazanan hiç şüphesiz kardeşlik köprüleri kuran Türkiye olacaktır.

Yorumlar