"Pakistan'da Türkiye'nin FETÖ Mücadelesi" paneli

- GASAM ve TİKA iş birliği ile düzenlenen panelde, FETÖ'nün Pakistan'da Türkiye aleyhine yürüttüğü faaliyetler ele alındı - Başbakanlık Müşaviri Doç. Dr. Bülbül: - "Vesayetçiler bir kuklayı geri çekerken başka bir kuklayı ileri sürdüler. FETÖ vesayeti küresel kullanıma da açıktı. FETÖ sadece Türkiye için değil Türkiye dışında da tarihi ile barışma fırsatı olan topluluklar için de tehlike"

Google Haberlere Abone ol
"Pakistan'da Türkiye'nin FETÖ Mücadelesi" paneli

İSTANBUL (AA) - Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) desteği ile düzenlenen panelde, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) Pakistan'da Türkiye aleyhine yürüttüğü faaliyetler ele alındı.

Başbakanlık Müşaviri Doç. Dr. Kudret Bülbül, FSMVÜ Topkapı Yerleşkesinde gerçekleştirilen "Küresel Vesayet Aracı FETÖ, Pakistan'da Türkiye'nin FETÖ Mücadelesi" panelinde, Türkiye ve Pakistan'ın iki kardeş ülke olduğunu söyledi.

İki ülke arasındaki dostluk ve kardeşlik ilişkisine rağmen FETÖ'nün boşluktan yararlandığını belirten Bülbül, şöyle konuştu:

"Alanı boş bıraktığımız için, bu stratejik alanı doldurmadığımız için FETÖ buraları dolduruyor ve bugün karşı karşıya olduğumuz bu bela, urla mücadele etmek durumunda kalıyoruz. Dünyanın en sinsi, en gizli örgütü ile karşı karşıyayız. Bu iktidar döneminde millet devlet uyumu belli oranda sağlandı ve bu uyum küresel vesayet odakları tarafından arzu edilmedi. Onun üzerine 1960'lardan itibaren milleti kontrol edecek bir vesayet mekanizmaları oluşturuldu. Anayasa Mahkemesi, Milli Güvenlik Kurulu, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kuruldu. Milletin seçtiği yöneticiler bu kurullarla zapturapt altına alınmak istendi. 28 Şubat, bu vesayetin son kalkışmasıydı. Millete tepeden bakan ve milletin değerleri ile savaşan bir vesayetin yürümeyeceğinin çok farkında idiler. Bu nedenle 1970'ten itibaren yeni bir vesayet kurumu oluşturdular."

Bülbül, FETÖ'nün bu vesayet odakları tarafından oluşturulduğunu dile getirerek, "Bunlar ilk başlarda fark edilmedi. Bunların iyi çocuk olduğuna dair bir durumla karşı karşıya kaldık. Ve esas itibariyle bunlar sistemin içine yerleştiler. Vesayetçiler bir kuklayı geri çekerken başka bir kuklayı ileri sürdüler. FETÖ vesayeti küresel kullanıma da açıktı. FETÖ sadece Türkiye için değil Türkiye dışında da tarihi ile barışma fırsatı olan topluluklar için de tehlike. Türk dünyası, Balkanlar, Ortadoğu, küreselleşme sürecinde bu toplumlar özlerine dönebilirdi, medeniyetleriyle barışık iktidarlarla yönetilebilirdi. FETÖ oralara da okulları ile yerleşerek aslında o toplumların geleceklerini çaldı. FETÖ üzerinden o toplumların bu zamana kadar 20. yüzyılda üretilen vesayetleri aşarak kendilerine özgün bir sistem üretebilme umutları da çalındı." ifadelerini kullandı.

- "FETÖ tüm dünya için büyük tehlike"

Gazeteci Kemal Gümüş ise FETÖ'nün Türkiye'deki taktikleri yurt dışında da uyguladığını söyledi.

Örgütün Pakistan'daki okullarda devşirdiği kişileri bu ülkenin Türkiye Büyükelçiliğine yerleştirdiğine dikkati çeken Gümüş, "Afrika'da da aynı taktiği uyguladılar. Bu insanlara diplomatik dokunulmazlık zırhı giydirerek bunların üzerinden o ülkelerden büyük miktarda para, altın, elması yurt dışına çıkardılar. Havalimanındaki görevli onlardan, X-Ray cihazındaki görevli onlardan olunca diplomatlar büyük miktarda dövizi çıkarabildi. Her FETÖ'cü aynı zamanda istihbaratçıdır. Her örgüt üyesi, çevresindekini fişledi. Örgütün bu karanlık yüzünün de deşifre edilmesi lazım. Türkiye'deki bütün provakatif eylemlerin arkasında bu örgüt var. FETÖ diğer ülkelerde devşirdiği adamları hem kendi ülkesi hem de Türkiye aleyhine kullandı, kullanmaya da devam ediyor. FETÖ tüm dünya için büyük tehlike." değerlendirmesinde bulundu.

- "FETÖ İslam dünyası için de tehlikeli"

Pakistanlı Avukat Muhammed Sohail Sajid ise, FETÖ'nün Türkiye ve Pakistan arasındaki dostluktan yararlanarak faaliyetlerini yürüttüğünü belirtti.

Pakistan'da Türkiye'ye olan sevgi dolayısıyla FETÖ'ye bir zamanlar ilgi gösterildiğini ve iyi davranıldığını anlatan Sajid, bir sivil toplum örgütünün işinin olmamasına rağmen FETÖ üyelerinin ülkenin istihbarat birimleri ile ilişki içine girdiğini aktardı.

Sajid, "Bu örgüt Pakistan'da kötü üne sahip kişilerden siyasetçiler hakkında bilgi topladı. Okullar yüksek miktarda paralarla öğrenci okuttu. FETÖ'nün Rumi Forum isimli vakfı iş dünyası ile siyasi çevrelerle bağlantı kurdu. Bu vakıf Pakistan Türkiye ilişkilerinde devlet kurumu gibi çalışmaya başladı. FETÖ'nün Pakistan'daki okulların çatı kuruluşu PAKTÜRK, dernek statüsünden çıkıp büyük paralar aktarmak için şirket statüsüne geçti. FETÖ'nün gerçek yüzü sadece Pakistan veya Türkiye için değil tüm İslam dünyası için çok tehlikeli." ifadelerini kullandı.

- "Okulları aracılığıyla masum çocukların beyinlerini yıkadılar"

Pakistanlı Stratejist İbrahim Muhammed Qazi ise FETÖ'nün Pakistan medyasında çok etkili olduğunu ve Türkiye aleyhine yayınlar yapmaya devam ettiğini anlattı.

Pakistan hükümetinin FETÖ'nün medyadaki etkinliğini kırmak için yeni kanuni düzenlemeler yaptığını vurgulayan Qazi, "FETÖ'yle alakalı bir televizyon kanalı Türkiye uydusu yerine Pakistan uydusunu kullanarak yayın yaptı. Devlet bursu ile gelen birçok öğrenci FETÖ'nün çalışmalarını yürüttü. Hatta Türkiye'ye olan sevgimiz dolayısıyla yardımcı bile olduk. Okulları aracılığıyla masum çocukların beyinlerini yıkadılar. Pakistan'daki önemli gazetecileri Türkiye'ye getirerek kendileri hakkında yazılar yazdırdılar, kendi propagandalarını yaptırdılar. Oysa benim bu örgüt hakkında yazdığım bir makaleyi Pakistan medyasında yayınlama imkanı bulmam çok zor oluyordu." şeklinde konuştu.

- "Pakistan'ın ilk ve son şansı Türkiye"

Eğitimci Süreyya Aydın ise FETÖ'nün PAKTÜRK adlı derneğinin, Pakistan genelinde 28 okul açtığını fakat daha sonra örgütün bir şirket üzerinde okul sayısını 180'e çıkardığını söyledi.

FETÖ'nün Pakistan halkının fakirliğinden ve Türkiye'ye olan sevgisinden yararlandığını aktaran Aydın, Pakistan ve Türkiye arasındaki dostluk ve kardeşlik ilişkisinin tam anlamıyla içinin doldurulmasını gerektiğini vurguladı. Aydın, "Pakistan'ın ilk ve son şansı Türkiye. Türkiye'nin Pakistan'a tecrübesini aktarması çok önemli." dedi.

Panele, GASAM yöneticileri ve üyeleri ile Türkiye'de yaşayan Pakistanlılar ve çok sayıda öğrenci katıldı.

Yorumlar