Orta yaş kadınlarda donuk omuz sendromu

"(Donuk omuz sendromu) Hastalık öncelikle omuzda ağrı ile başlar. Özellikle gece ağrısı önemlidir. Daha sonra ilk önce kolun dışa dönüş hareketi kısıtlanmaya başlar, omuz eklem kapsülü ve bağları kalınlaştıkça hareketlerin tümü kısıtlanır. Son safhada ağrı azalır ve omuzda sertlik ortaya çıkar"

Google Haberlere Abone ol
Orta yaş kadınlarda donuk omuz sendromu

Medicana International İstanbul Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Onat Üzümcügil, donuk omuz sendromunun öncelikle omuzda ağrı ile başladığını belirterek, "Özellikle gece ağrısı önemlidir. Daha sonra ilk önce kolun dışa dönüş hareketi kısıtlanmaya başlar ve omuz eklem kapsülü ve bağları kalınlaştıkça hareketlerin tümü kısıtlanır. Son safhada ağrı azalır ve omuzda sertlik ortaya çıkar." ifadelerini kullandı.

Medicana International İstanbul Hastanesi'nden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Üzümcügil, vücudun fazladan iyileşme dokusu ve yumuşak doku yapışıklıkları oluşturmasına bağlı olarak gelişen omuzdaki ağrının hareket kısıtlılığı ve fonksiyon kaybıyla seyreden bir klinik tanı olduğunu belirtti.

Genellikle orta yaş bayan hastaların sıklıkla etkilendiğini ifade eden Üzümcügil, toplumda görülme sıklığının yaklaşık yüzde 3-5 iken, diyabet hastalarında bu oranın yüzde 20'lere kadar çıkabildiğini kaydetti.

Üzümcügil, hastaların yaklaşık yüzde 85'inin 40-59 yaş aralığında olduğu bilgisini paylaşarak, "Daha çok dominant olmayan omuz etkilenirken her iki omuz tutulumu oranı yüzde 40-50'dir. Hastalık 1-3 yıl içinde tamamen çözülerek kendini sınırlar, ancak yüzde 20-50 hastada uzun süreli geçmeyen şikayetler baki kalabilir." ifadelerini kullandı.

Vakaların bilinmeyen bir nedenden dolayı omuzda spontan olarak gelişen ağrılı sertlik şeklinde olabileceği gibi omuz eklemi ve çevresinin maruz kaldığı travma sonrası ikincil olarak da izlenebildiğini aktaran Üzümcügil, 40 yaş üstü bayan cinsiyet, travma hikayesi, omuz ekleminin uzun süre hareketsiz kalması, diyabet, tiroid hastalıkları, beyin ve kalp damar hastalıkları, Dupuytren hastalığı ve otoimmün sorunların en sık risk faktörlerden olduğunu belirtti.

"OMUZ FONKSİYONLARINI GERİ KAZANMAK MÜMKÜN"

Onat Üzümcügil, hastalığın öncelikle omuzda ağrı ile başladığını vurgulayarak, özellikle gece ağrısının öneminin altını çizdi. Daha sonra ilk önce kolun dışa dönüş hareketinin kısıtlanmaya başladığını ve omuz eklem kapsülü ve bağları kalınlaştıkça hareketlerin tümünün kısıtlandığı bilgisini paylaşan Üzümcügil, şunları kaydetti:

"Son safhada ağrı azalır ve omuzda sertlik ortaya çıkar. Hastaların yaklaşık yüzde 20-50'sinde şikayetler kalıcı hale gelir ve bu hastalarda mutlak tedavi gereksinimi vardır. Ayırıcı tanıda boyun fıtığı, omuz tendon hastalıkları ve cerrahi tedavisi, omuz eklem iltihabı, eklem osteoartriti, kötü kaynamış kırıklar gibi diğer ağrılı omuz sertliği nedenleri ekarte edilmeli ve tedavi nedene yönelik olarak planlanmalıdır. Donuk omuzun tedavisindeki amaç; ağrısız ve fonksiyonel bir omuz eklemi elde etmektir. Evrensel olarak kabul edilmiş kesin bir tedavi algoritması olmamakla beraber tedavi genel olarak hasta bazlı olarak planlanmaktadır."

Üzümcügil, hastalığın tedavisine ilişkin, "Fizik tedavi ve rehabilitasyon, ilaç kullanımı, eklem içi kortizon/hyaluronik asit enjeksiyonları, sinir blokları, hidrolasyon ve tüm vücut kriyoterapi cerrahi olmayan tedavi methodlarıdır. Özellikle erken safha hastalık durumunda ve birlikte kombine edilerek hasta bazlı uygulamalar ile değişen oranlarda hasta memnuniyeti elde etmek mümkün olabilmektedir." ifadelerini kullandı.

Kollajenaz ve anti-TNF gibi ajanların donuk omuz tedavisindeki etkinliği ile ilgili bilimsel çalışmalar devam ettiğini bildiren Üzümcügil, bu tedavilere dirençli vakalarda ise ameliyathanede eklem manipulasyonu, kapalı (artroskopik) ve açık omuz ameliyatları gibi cerrahi yöntemler gündeme geldiğini kaydetti.

Üzümcügil, anestezi altında yapılan özel manipulasyon teknikleri sonrası hastanın fizyoterapiye verilerek omuz fonksiyonlarını geri kazanmanın mümkün olduğunu belirterek, "Manipulasyonun başarısız olduğu vakalarda ise; kapalı yöntem ile yapılan yumuşak doku gevşetme işlemi ile yüz güldürücü sonuçlar alınabilmekte ve hastalar önceki aktivite düzeylerine tekrar ulaşabilmekte." ifadelerini kullandı.

Yorumlar